66. Bölüm

3.1K 203 55
                                    

UZUN ZAMAN SONRA HEPİNİZ HOŞ GELDİNİZ!!!

HEMEN BÖLÜME ALALIM ŞÖYLE. ÇOK ÖZLEŞTİK ÇÜNKÜ.

*************

"Uygar?" diye sorarcasına konuştuğumda silkelendi ve yeniden bana baktı. Kapıya doğru birkaç adım attığımda babamdan dolayı gergindim.

"Bir şey mi oldu? Neden geldin?" dediğimde yeniden dalan bakışları önce üzerimden ayrıldı. Saniyeler içinde bana döndüğünde konuşmak için araladığı dudaklarını kapattı ve yutkundu. Neye afallamıştı bu kadar?

Elini hafifçe yukarı kaldırdığında elinde tuttuğu küçük karton poşeti gördüm. Uzanıp aldığımda kolumdan tutup hafifçe yanına çekti. Yaptığı hareketle yutkunarak kutuya baktım. Kesin babamı sinirlendirecek bir şeydi, bu yüzden yanına çekmişti beni.

"O ne elindeki?" diye soran babama kısa bir bakış attım. Hemen yanımdaki Uygar'ın gergin bedeni beni endişelendirirken ne diyeceğimi bilemedim.

"Siz içeri girin. Ben gelirim birazdan." Babamın itiraz edeceği zaten belliydi ama ona kalmadan Uygar itiraz etmişti.

"Yok bence öyle yapmayalım. Sen onu şimdi aç güzelim hadi." Babam şu an zaten sinirliydi. Uyarırcasına Uygar'a baktığımda sakinleşmemi istercesine göz kırptı. Daha fazla uzatmanın anlamı olmadığından karton poşetin içindeki kutuyu çıkardım. Telefondu. Uygar'a döndüm yeniden. Telefon almıştı.

"Ben kızımdan telefonunu alıyorum, sen gidip yenisini mi veriyorsun?"

"Aynen öyle yapıyorum." Babam sinirle bir şeyler söylerken Uygar yine lafa girdi.

"E iyilik yapıyorum sana. Sürekli benim yanımda olacağı için, habersiz kalan sen olacaksın sonuçta."

"Bana savunduğun çocuk bu işte." dedi hiddetle Uygar'ı işaret ederken. Ona doğru sinirle bir adım attığında refleksle Uygar'ın kolunu tuttum. Babam sinirle yüzünü sıvazlarken arkasını döndü ve eve girdi. Annem babamın arkasından bakarak derin bir nefes aldı ve bize döndü.

"Çok oyalanmayın." Annem de içeri girdiğinde Uygar'a döndüm. Cidden rahat duramıyordu bu çocuk.

"Uygar ya." diye sızlandığımda, tokamdan sıyrılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Hımm." diye mırıldandığında kızgınlıkla ona baktım.

"Babam zaten istemiyor görüşmemizi. Bir de sen böyle şeyler yapıyorsun ekstra bileniyor."

"Ama güzelim telefonu almak ne demek? Merak ediyorum ben seni. İçim de rahat değil sen burdayken."

"Kendince okul dışında iletişim kurmamızı engelliyor işte. Odamdan çıkmıyorum ben zaten, merak etme."

"Öyle merak etme demekle olmuyor işte."Derin bir nefes aldı. "Yine yatayım mı kapında?" Güldüğümde o da güldü. Babamın birazdan ortaya çıkacağını bildiğimden, vedalaşmak adına kollarımı boynuna doladım.

Elleri belimde gezinirken başımın üzerine bir öpücük bıraktı.

"Özlüyorum ben seni. Bir dakikamı ayrı geçirmek istemiyorum. Ne yapıcaz böyle?" Omuzlarım düşerken göğsüne yaslandım.

"Ben de özlüyorum." diye mırıldandığımda hafifçe geriye çekildi ve yanaklarımı iki eliyle sardı.

"Çok az kaldı. Birlikte çekip gideceğiz burdan. Tamam mı?" Başımla onayladığımda, gerçekten de buna ne kadar ihtiyacımız olduğunu düşünüyordum.

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now