11. Bölüm

14.6K 652 49
                                    

Uygar'la birlikte arka bahçeden çıktığımızda ön bahçede tek tük insanlar olduğunu gördük. Ders çoktan başlamıştı. Bunu dile getirmek için ona döndüğüm sırada konuşmaya başladı.

"Ders zaten başlamış, sınıfa gidip çantalarımızı alamayacağız. Sana şimdi lazım olan bir şey var mı içinde?"

Telefonum yanımdaydı ama cüzdanım çantamda kalmıştı.

"Cüzdanım."

"Şimdilik lazım olan bir şey yok yani, güzel."

"Cüzdanım dedim ya." Bıkkın bir ifadeyle bana döndüğünü görünce hemen devam ettim.

"Her seferinde para muhabbeti ya-"

"Bence de her seferinde para muhabbeti yapmamalısın."

Neden ona söyleyeceğim cümleleri benim aleyhime döndürüyordu? Sinir bozucu...

"O zaman şöyle yapıyoruz. Ben bizimkilere çantanı almalarını söylerim. Önce seninle otele gidip bir oda tutuyoruz. Ardından bizimkilerle buluşup çantanı alıyoruz ve ben seni Melis'le beraber sizin eve bırakıyorum."

"Neden?"

"Otele hemen yerleşmen gerekmiyor mu?"

"Evet."

"Tamam işte, birlikte senin eşyalarını toplarsınız. Sonra seni otele yerleştiririz." Bu kadar detaylı düşünmesine şaşırmıştım.

"Peki, teşekkür ederim."

Arabasına binip sessizce ilerlediğimiz sırada telefonum çalmaya başladı.

'Babam arıyor...' yazısını görünce yutkundum. Açıklama yapmam gerekecekti, bu yüzden açmamaya karar verdim. Tekrar arayınca aramayı reddedip ona mesaj atmaya karar verdim.

Bade= Baba, seni sonra arayacağım.

Babam= Bade hemen o telefonu açıyorsun.

Derin bir nefes aldığım sırada yeniden aramaya başladı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Ayrı eve çıkacağım da ne demek sen delirdin mi kızım?"

"Baba, şuan sana açıklama yapamam ama söz arayacağım akşam."

"Hemen sana atacağım konuma geliyorsun."

"İşim var şuan gelemem."

"1 saat sonra toplantım var, hemen gelip bana bir açıklama yapacaksın."

Telefon yüzüme kapanınca sinirle gözlerimi yumdum. Buydu işte, emirler yağdırır ve ona uymamı isterdi. Gözlerimi açıp benden açıklama bekleyen Uygar'a döndüm.

"Babam acilen yanına çağırıyor, ben otele daha sonra tek başıma gitsem olur mu?"

"Olmaz." Tabii olmazdı. Çocuk hem derse girmeyip bana yardımcı oluyordu hem de ona gidemeyeceğimizi söylüyordum. Ben sessiz kalınca konuşmaya devam etti.

"Planda ufak bir değişiklik yapıyoruz o zaman. Önce babana gidip sonra otele gideriz."

"Neden yapıyorsun bunu?"

"Neyi?"

"Zaten otel bularak bana fazlasıyla yardımcı oldun, daha fazla yardım etmek zorunda değilsin."

"Zorunda olduğum için değil, istediğim için yapıyorum."

O sırada babamdan gelen konumu açtım ve Uygar'a telefonumu verdim.

************************************

Babamı zar zor ikna etmiş bir şekilde bulunduğum yerden çıkıp beni kapıda bekleyeceğini söyleyen Uygar'ın yanına gitmeye başladım. Arabasına yaslanmış bir şekilde telefonda konuşuyordu. Yanına ilerleyen beni görünce telefondaki kişiye bir şeyler söyleyip telefonu kapattı ve cebine attı. Bıkkın bakışlarımı görünce sırıttı.

"Hayattan bezmiş gibisin."  Evet, 2 yıldır öyleyim.

"Üzerimden tır geçmiş gibi hissediyorum." dediğim sırada arabaya binmiştik.

"Babanı ikna etmek zor olmuş anlaşılan."

"Fazlasıyla zor oldu. Hatta bir ara kabul etmeyeceğini düşündüm." Gülümsedi. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı. 

"Bende arkadaşımla konuştum, bizi bekliyor."

"Arkadaşının oteli mi var?"

"Evet, babasından kalmış."

"Anladım. Peki bir şey sorabilir miyim?"

"Sor."

"Kaç yaşındasın? Yani aynı sınıftayız ama büyük olduğunu düşünüyorum."

"19 yaşındayım. Bir sene okulu dondurmuştum."  

"Aslında çok da büyük değilmişsin, ben de 18 yaşındayım." Otele gidene kadar sıradan konular hakkında konuşmuştuk. Genelde ben onu rahatsız etmeyecek sorular sormuştum. Arabadan indiğimizde Uygar arabanın anahtarını valeye verdi ve hızla yanıma geldi. Yüzü birden ciddileşmişti. Buna takılmayarak yanında yürümeye devam ettim. Kapının girişinde gördüğüm takım elbiseleri adamlardan otelin içinde de görünce gerildim ve Uygar'a yaklaşıp sessiz bir şekilde konuştum.

"Hem otelin girişinde, hem de içinde koca koca adamlar var gördün mü?" dememle gülümsedi ve ardından ciddileşti.

"Koca koca adamlar seni korkuttu mu?" diye sordu sesindeki alaycılıkla.

"Eh işte, mafya mı bunlar?" dememle ufak bir kahkaha attı.

"Bak şu ileride masada takım elbiseleri adamlar var görüyor musun?" demesiyle başıyla gösterdiği yere baktım. Birkaç tane adam masalardaki dosyalara bakıp konuşuyorlardı.

"Evet, gördüm."

"Onlar iş adamları. Bu 'koca koca adamlar' da onların koruması."

"Peki sen neden arabadan indiğimizden beri ciddisin?"  Oldukça sert görünüyordu şuan.

"Ben de senin korumanım, o yüzden mafya tipli olmam lazım." Gözlerimi devirdim. O sırada Uygar'ı görünce gülümseyen bir adam bize doğru yürümeye başladı. Muhtemelen arkadaşı buydu.

"Ooo kardeşim, seni buralarda görmek ne şeref." Onlar tokalaştığı sırada ben oteli inceliyordum. Bakışlarının bana döndüğünü hissettiğimde oteli incelemeyi bıraktım ve onlara döndüm.

"Ben Serkan." Elini uzattığını fark ettiğimde titremeye başlayan elimle elini sıkacağım sırada Uygar havadaki elimi ellerinin arasına aldı ve Serkan'a döndü.

"Bir süreliğine bize bir oda ayarlaman lazım." Serkan bozulmuş gibiydi ama bir şey demedi. Elimden geldiğince Uygar'ın eline temas ettiğimi düşünmemeye çalışıyordum ama terlemeye başlamıştım. Sakin ol Bade... 

Kayıt yapmak için geldiğimiz yerde Serkan tekrardan bana döndüğü sırada Uygar delici bakışlarını onun üzerine dikmişti. Arkadaşı değil miydi bu çocuk? Ya da onu sinirlendiren şey neydi? 

"Kayıt açmak için kimliğine ihtiyacımız var. Verebilir misin?" Kimliğim çantamdaydı... Bunu söylemek için Uygar'a döndüğüm sırada o çoktan kimliğini çıkarmış Serkan'ın yanında bilgisayar ekranına bakan çocuğa uzatmıştı. Bunu sorgulamayı sonraya bıraktım. Şuan sebebini bilmediğim bir şekilde sinirliydi ve daha da sinirlendirmek istemiyordum. Elimi tuttuğu eli ise başlarda beni terletirken şimdi varlığına alışmış gibiydim. Bu durum bana garip geliyordu. Sonra aklıma saatler önce Melis'in kantinde koluma dokunmasıyla kriz geçirmek yerine ufak bir titremeyle kendime geldiğim aklıma geldi. Atlatıyor muydum?

"Oda tek kişilik mi?" diye soran görevliye cevap vereceğim sırada Uygar elimi hafifçe sıkıp, beni oldukça şaşırtan bir cevap verdi.

"Çift kişilik."




Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now