18. Bölüm

14.4K 609 63
                                    

"Bak böyle hiç olmuyor ama." Pişkince sırıtan ve midemi bulandıran sesiyle devam etti konuşmasına. "Eve geliyorum yoksun, otele geliyorum yoksun. Halbuki geleceğimi haber vermiştim, güzel bir karşılama beklerdim senden." Elimde hissettiğim sıcaklıkla başımı eğdiğimde Uygar'ın elimi sıktığını gördüm. Ne ara tutmuştum elini? 

"Gece gece belanı benden bulma, siktir git." Uygar'ın soğuk sesini duymamla başımı kaldırdım. Tolga, sanki Uygar ona bir şey dememişçesine bana bakıyordu. Titrediğimi hissedebiliyorum. Bakışlarının üzerimde durduğu birkaç saniyenin sonunda bu sefer bakışlarının hedefi Uygar oldu.

"Peki ben bela arıyorsam?" Alayla verdiği cevaba aldığı karşılık Uygar'ın soğuk ve ürkütücü gülüşü olmuştu. Birkaç saniye önce elimde olan ellerini, Tolga'nın tişörtünün yaka kısmına koydu ve kafasını suratına geçirdi. Tepki bile veremiyordum. Beni bıraktığı yerde öylece durmuş onları izliyordum. Tolga kendisini yere yatırıp üst üste suratına yumruklar atan Uygar'a karşılık vermeye çalışıyor ama başarılı olamıyordu. Kısa sürenin sonunda otel güvenliği gelmiş ve güçlükle Uygar'ı, Tolga'nın üstünden kaldırmışlardı. Olduğum yerde durduğum sırada Uygar ayağa kalktı ve gözlerini gözlerimle buluşturdu. Önce duraksadı, üzerini düzeltti ve hızlı adımlarla yanıma geldi. 

"İyi misin?" Başımla onu onayladığımda elime uzandı ve ilerlemeye başladı. Beni yönlendirmesiyle asansöre bineceğimiz sırada önümüzde beliren Furkan ile duraksadık. Bir açıklama beklediği kesindi. Konuşmaya başladığı sırada Uygar elini kaldırarak onu durdurdu. 

"Odaya çıkıp geleceğim. Konuşuruz." Başını sallayıp yanımızdan uzaklaştığında asansöre bindik. Uygar odamın olduğu katın tuşuna bastı, asansör çalıştı, birkaç saniyenin sonunda durdu, asansörden indik, odamın önüne geldik ve ben bu süre zarfında ağzımı açacak gücü kendimde bulamadım. O da bu halimi fark etmiş olacak ki odanın önüne gelene kadar konuşmadı. Kapının önünde durduğumuzda beklentiyle suratıma baktığını görünce çantamdan oda kartını çıkardım. Odaya girdiğimizde üstümdeki ceketi çıkarıp koltuğa bıraktığım sıra, Uygar ışıkları açmış ve kapıya yaslanarak beni izliyordu. Ona döndüğümü görünce konuşmaya başladı.

"Ben aşağıya ineyim, Serkan konuşmak isteyecektir." Kaşlarımı çattım. Serkan kimdi? Hatırlamadığımı fark edince ona sordum.

"Serkan kim?" 

"Otelin sahibi olan it."  Furkan değil miydi onun adı? Demek o yüzden ona Furkan dediğimde yüzü düşmüştü. 

"Ben karıştırdım onun adını, Furkan diyordum." 

"Bilmen gereken bir şey değil zaten." Omuz silkerek konuştuğunda birkaç saniye yüzünde oyalanan bakışlarımı odada gezdirdim. Bakışlarımı kaçırmamla yaslandığı kapıdan doğruldu.

"Kapını kilitle ve korkma. Hemen gelirim." Başımla onu onayladığımda odadan çıktı. Onun çıkmasıyla oturduğum yataktan kalkıp kapıyı kilitledim. Sanki çıkmasını bekliyormuşçasına gözümden yaşlar akmaya başladı. 2 sene... Dile kolay 2 sene 'acaba geri gelecek mi?' korkusuyla yaşamıştım. Tam her şey bitti, bir daha onu görmeyeceğim derken geri gelmişti. Adını duymaya tahammülüm yokken, her gün karşıma çıkacaktı. Kendimle beraber Uygar'ı da yakmıştım. Başıma gelen hiçbir şey benim elimde değildi ama Uygar'a bulaşmasını asla istemezdim. 

Madem Uygar'a bulaşmasını istemiyorsun, onu ve arkadaşlarını çevrenden uzaklaştır. Böylece Tolga'ya da sana aynı şeyleri yaşatması için güzel bir fırsat vermiş olursun.

İç sesimin haklılığına oturup ağlamak istesem de, düşünmemeye karar vermiştim. Odada bulunan ikili koltuğun üzerine bıraktığım çantamın içinden telefonumu çıkardım ve yatağa uzandım. Gelen birkaç mesaja kısaca göz gezdirdim.

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now