72. Bölüm

1.4K 138 46
                                    

"Alo." dedi, Bade'nin telefondaki sesi.

"Efendim kızım?" 

"Anne, Uygar nerede? Telefonumu açmıyor." Telaşlı sesini duyan annesi, ayaklanıp çocuğa bakmaya gitmişti. 

"Uyuyordur. Bekle vereyim." Odasının önüne geldiğinde iki kere tıklattı. Uygar'dan komut alınca içeri girdi. Yatağının yanına gittiğinde elindeki telefonu uzattı. Uygar telefonu alırken gerilmiş, kötü bir şey olduğunu düşünerek yerinde doğrulmuştu. 

"Bade?" dedi sorarcasına. 

"Uygar niye açmıyorsun telefonumu ya? Delirdim burada." 

"Güzelim odanda kaldı herhalde telefon." dedi sağına soluna bakarken.  "Fark etmemişim hiç." Derin bir nefes verdi genç kız. İçi rahatlamıştı. 

"Gelince sana trip atacağım bana hatırlatırsın."

"Unuttum bile." dedi Uygar onun bu sevimliliğine gülümserken. "Neredesin? Çıktın mı?"

"Çıktım evet. 5 dakikaya evdeyim hatta. Bir şey istiyor musun?"

"Seni." dedi yalnızca. Hattın öteki ucundaki sakin gülüşü duyunca içi huzurla dolmuştu. Telefonu kapattıklarında az ötesinde koltuğa oturmuş kadına uzattı. 

"Daha iyi misin?"

"İyiyim, sağolun. Size de zahmet verdim."

"Ne zahmeti? Bizden sayılırsın artık." demişti kadın, çocuktan bu konuda iğneleyici bir laf yiyeceğinden emin olarak. 

"Bunun pek iyi bir şey olduğunu sanmıyorum."

"Bir şeyleri toparlamaya çalışıyoruz biliyorsun." demişti biraz sitem, çokça anlayışla.

"O da hayatını toparlamaya çalışıyor. Çok daha zor tahmin edersiniz ki." Öksürdü birkaç kere. O sırada kapının açılıp kapanma sesi duyuldu. 

"Hiçbir şey olmadı işte. Normal bir seanstı baba." Bade'nin sesi git gide yaklaştığında konuyu kapatıp ayaklanmıştı annesi. O sırada zaten açık olan kapıdan Bade göründü. Kaşları çatıldı. Hemen ardından da babası kapıda görünmüştü. 

"Anne sen ne yapıyorsun burada?" demişti, sadece birkaç dakika önce onun telefonundan Uygar'ı aradığını unutarak. 

"Telefonu getirmiştim ya biraz lafladık." Derin bir nefes aldı. "Ben çıkayım." Bade onu başını sallayarak onayladığında Uygar'a doğru ilerlemiş ve elini saçlarına daldırmıştı. 

"Yemek yedin mi?" 

"Yedim güzelim. Sen de ye bir şeyler."

"Ay çok yoruldum akşam yeriz birlikte." 

"Olmaz öyle." Bade kendisini geriye doğru bıraktığında, Uygar onun sızlanacağını anlayıp ayaklandı. Zaten hiçbir şey yapmadan yatmaktan bıkmıştı. 

"Ya tamam sen oturur musun?" Bade de ayaklanmıştı şimdi. "Yiyeceğim ben hemen." Elini beline attı ve odadan çıkardı. 

"Tamam güzelim birlikte hazırlayalım işte. Hem bana seansı anlatırsın belki." Kapıdan çıktıklarında annesiyle karşılaşmıştı. 

"Bade? Yemek yiyecek misin?"

"Biz hazırlıyoruz şimdi. Teşekkür ederim." Birlikte mutfağa girdiklerinde Uygar ocağın üzerindeki yemeklere bakmaya başlamıştı. 

"Ne yemek istersiniz hanımefendi?"

"Ben bir menü alsaydım önce." diyen Bade de gelip yemeklere bakmıştı.  

"Mis gibi bir çorbamız var öncelikle." 

"Yaaa çok mu güzel?" Uygar eğilip Bade'nin elini avucunun içine aldı ve dudaklarına götürdü. 

"Bu ellerden çıkan bir şeyin kötü olma ihtimali var mı acaba?" 

"O zaman ben bir kase alayım." Bade üst dolaptan bir kase alırken sevgilisine uzattı. 

"Makarna ve şu yemekten var. Adını bilmiyorum. İster misin?"

"Makarna olur. Birazcık ama." Uygar, Bade'nin yiyebileceği kadarını tabağa koyduğunda yandaki yemek masasına yerleştirmişti. Bir bardak da su doldurduğunda ikisi birlikte sandalyeye oturdular. 

"Anlatmak ister misin?" Omuz silkti. 

"Aynı şeyler aslında genel olarak." dedi ve birkaç saniye duraksadı. "Babamla ilişkimizi konuştuk biraz. Bir de sınavın bana neler hissettirdiğini, geleceğe dair ne düşündüğümü ne istediğimi falan." 

"Anlaşılan bu seans çok konuşmuşsun bebeğim. Normalde şakır şakır anlatırdın." dedi Uygar yanağına bir öpücük bırakırken. 

"Çok konuştum evet. Yoruldum." Başını Uygar'ın omzuna yaslayıp gözünü kapattı. Huzurlu olduğu tek yer onun yanıydı. Uygar da çok üstelemedi zaten. Terapide canını çok sıkan bir şey olursa veya çok iyi hissettiği bir şey olursa kendisi anlatıyordu zaten. Onun dışında normal bir seanssa pek bir şey anlatmıyordu. 

"Bana sen hayatıma girdikten sonra hayatımın nasıl değiştiğini sordu." dedi, dakikalar sonra. Başını omzundan kaldırdıktan sonra, Uygar tabakları ona yakınlaştırdı. 

"Uygar." diye seslendi önce. Bakışları buluştuğunda biraz gerilse de konuştu. 

"Benim hayatım senden önce Tolga ve öncesi diye ayrılıyordu..." Derin bir nefes aldı. "Şimdi senden önce ve sonrası diye ayrılıyor. Sen benim hayatımı çok büyük ölçüde değiştirdin ve güzelleştirdin. Bunu biliyorsun değil mi?" diye sormuştu çekinerek. Belliydi seansta bunları dile getirmesi gerektiğini konuşmuşlardı ve Bade de kendisini suçlu hissediyordu. 

"Biliyorum bebeğim." 

"Ben çok dile getirmiyorum ya." demişti utanarak. "Sen biliyorsun değil mi? Anlıyorsun?" 

"Biliyorum. Gözlerinden anlıyorum ben güzelim. Şu gözlerin bana bakarken hep böyle parlasın, başka bir şey istemiyorum."

*************

Emir'den...

Acilde beklediğim sıra sonunda bana geldiğinde bir adım atmıştım ki birden göğsüme çarpan bedenle kafamı eğdim. 

"Çok özür dilerim. Çok -" Beni görünce kocaman açılan gözlerine anlam veremeden, ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ve kendini bıraktı. Kollarıma doğru... Ne olduğuna anlam veremeden kollarıma yığılan bedene baktım. Şaka mıydı bu?

O sırada önünde beklediğim odanın üstünde benden sonraki kişinin adı yanıp sönünce derin bir nefes aldım. 1 saattir beklediğim sırayı kaçırmış mıydım şimdi? Harika. İçimden söylene söylene kıza döndüm. Zaten belinde olan elimi sıkılaştırıp diğer elimi de bacaklarının altına koyup kucağıma aldım. 

"Kardeş ben alayım istersen benim sırama daha var." Kısa bir an adama baktım. 

"Gerek yok." Gözleriyle kızı yemişti zaten iki dakikada. Bu şerefsize bıraksam bana dert olurdu gece uyuyamazdım zaten. Adamın hala bize baktığını görünce gerildim. 

"Çek o gözlerini oydurtma bana." Adam önüne döndüğünde acilde tansiyonumu ölçtükleri odaya girmiştim. 

"Kardeşim sıra var yalnız." 

"Tamam biz baygın baygın köşede bekleyelim o zaman." Sabır. 

Yaklaşık 2 dakikadır kızın nabzını, tansiyonunu falan ölçen kadın sürekli bana sorular soruyordu. Sonunda derin bir nefes verip ona döndüm. 

"Ablacım ben tanımıyorum bu kızı. Kaç kere söyleyeceğim? Koluma yığıldı birden. Ne bileyim ilaca alerjisi var mı?" O sırada kızın gözleri açıldığında rahatladığımı hissettim. Acayip derecede gerilmiştim. 

"Ne oluyor?" diye etrafa bakındığı sırada önce kolunu tutan elime, daha sonra tepesinde dikilen bana baktı ve yeniden gözlerini kapattı. Başı karnıma düştüğünde hemşire şaşkınlıkla bize bakıyordu. 

"İşte aynen böyle bayıldı." dedim bıkkınlıkla. 

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now