20. Bölüm

14.1K 563 98
                                    

Bade= Ne zaman bıraktın bunu?

Bade= ve neden?

Bilinmeyen= Uyuyordun. 

Bade= Seni bulabilirim biliyorsun değil mi?

Bade= Elbet gören birisi olmuştur. 

Bilinmeyen= Gören kimse olmadı.

Bilinmeyen= Sınıf boştu ve sen uyuyordun.

Bilinmeyen= Hadi ye artık.

Bade= Aç değilim. 

Bade= ve kim olduğunu öğreneceğimden eminim.

Bilinmeyen= Bende öğrenemeyeceğinden eminim :) 

Bir hışım arkamı döndüğümde Melis ve Uygar birbirine bakacak şekilde masaya yaslanmış, konuşuyorlardı. Onlara dönmemle zaten kısık olan sesleri iyice kesildi. 

"Uygar." Bana döndüğünde sordum, "sınıftan çıktın mı hiç?" 

"Evet, bahçeye inmiştim." 

"Sen geldiğinde..." Duraksadığımda kaşlarını çattı. Parmağımla tostu gösterdim. "bu burada mıydı?"  Durdu. Önce tosta, sonra bana baktı.

"Sanırım." Omuzlarımı düşürdüğüm sırada Kaan'dan ses geldi. 

"Neden masana bomba bırakılmış gibi davranıyorsun ki?" Benden cevap beklemeden elindeki telefonu ters bir şekilde masaya koydu ve tostuma uzandı. Bir parça koparıp ağzına attı, çiğnedi ve yuttuktan sonra bana uzattı. 

"Zehirli de değilmiş tüh." Uzattığı tostu almadığımda bir ısırık daha aldı. "Hala zehirli değil." Hiçbir şey demeden ona baktığımda söylendi. "Alsana kızım şunu. Sana bırakılmış belli ki." Gözlerimi devirip ayaklandım. 

"Sana afiyet olsun." Melis'e doğru döndüğümde ikisi de Kaan'a garip bir şekilde bakıyordu. "Kantine ineceğim. Geliyor musun?" Cevap vermeyip Kaan'a bakmaya devam ettiğini görünce kaşlarımı çattım. Uygar fark etmiş olacak ki, kolunu dürttü. Melis önce Uygar'a, sonra bana döndüğünde sorumu tekrarladım.

"E-evet. Geliyorum." Ayağa kalktı, sıranın gözünde duran hırkasını giydi ve Uygar'ın kolundan tutup kaldırmaya çalıştı. 

Sonunda sınıftan çıkabildiğimizde derin bir nefes verdim.

"Sence..." diye başladı Melis söze. "kim bıraktı tostu?" Omuz silktim.

"Bilmem." Melis kaşlarını çattığında Uygar parmağıyla düzeltti. 

"Nasıl yani?" Elimi salladım hafifçe. 

"Uzun mesele." Başını anlamış gibi hafifçe salladı. Merdivenlerden inerken yokluğunu fazlasıyla belli eden kişileri sordum.

"Emirle Can nerede?" Melis dudaklarını bilmem dercesine büktükten birkaç saniye sonra kıkırdadı. 

"İrem'in peşindelerdir." Uygar'a döndüğümde hafifçe güldüğünü fark ettim. Masaya vardığımızda sandalyemi çekip oturdum ve başımı sıraya yaslandım. 

"Bu sende bir hastalık olabilir mi ya?" Melis'in sesiyle tek gözümü açtım ve ona baktım. Bana dediğini duyduğumda başımın etrafındaki kolum sayesinde boğuk çıkan sesimle sordum.

"Ne?"

"Kafanı koyabileceğin her yere koyuyorsun." Hafifçe güldüm ve gözlerimi kapattım.

"Masa görünce uykum geliyor." Kıkırdadığında bende gülümsedim. Melis garip bir şekilde ortama neşe yayıyordu. 

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now