1. Bölüm

44.7K 850 87
                                    

Her sabah olduğu gibi bugün de alarmımın sesiyle uyandım. Ve yine her zaman olduğu gibi bugün de sadece 2-3 saat uyuduğum için yataktan kalkmak biraz zamanımı aldı diyebilirim. Kendime geldiğimde yatağımdan kalktım ve sakin adımlarla odamın içinde bulunan banyoma ilerledim. Oldukça hızlı bir şekilde duş aldıktan sonra odama geçip okul üniformalarımı giydim. Akşamdan hazırladığım çantamı, bileğimden mümkün olmadıkça çıkarmadığım bilekliklerimi, kulaklığımı ve son olarak telefonumu alarak odamdan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Merdivenin son basamağında karşıma çıkan annemin yüzüne bakmadan mutfağa girdim ve kendime kahve için su ısıtmaya başladım.

Su kaynayınca hızlıca kahvemi hazırladım ve masaya oturdum. O sırada mutfağa giren annemi ve pek sevgili kocasını görünce ayaklandım ve bardağımı bulaşık makinesine yerleştirip mutfaktan çıkmaya hazırlandım. 

"Kahvaltı yapmayacak mısın kızım?"

Yaşanan onca şeyden sonra bana kızım diyebilmesine histerik bir şekilde güldüm ve mutfaktan çıktım. Onlar da bu halime 2 yıldır alışık olduğu için takmadılar zaten.  Portmantodan aldığım ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra askılıkta asılı duran ceketimi de çantamın yanına asarak dışarı çıktım. Tertemiz hava ciğerlerimi doldururken derin bir nefes aldım ve kulaklıklarımı kulağıma geçirdim. Telefonumdan rastgele bir şarkı açıp taksi durağına doğru ilerledim. 

Durağa vardığım zaman her zaman bindiğim taksinin şoförü olan Mustafa Abi'yi göremedim ve kapının önündeki taburelerden birinde oturan 40'lı yaşlarda bir abiye çekinerek sordum.

"Şey merhaba... Mustafa Abi yok mu?"

"Müşteri aradı ona gitti. " demesiyle omuzlarımı düşürdüm ve beklemeye başladım. Yaşadıklarımdan sonra insanlardan uzak duruyordum, kimseyle en ufak bir konuşma bile yapamıyordum çoğu zaman. Ve hayatımı oldukça zorlaştıran bir temas korkum vardı. Ama garip bir şekilde Mustafa Abi'ye karşı nereden geldiğini bilmediğim bir güven vardı. Kalabalık içine giremediğimden dolayı otobüsle değil de taksiyle gidiyordum okula. Her sabah durağa gittiğimde Mustafa Abi beni görüp gülümser ve nasıl olduğumu öğrendikten sonra taksinin kapısını açardı. Yola çıktığımız zaman okulumun nasıl geçtiğini, derslerimi ve gün içinde yaşadıklarımı anlattırırdı. Benim oldukça kısa süren konuşmamdan sonra kendisi kızını ve önceki gün yaşadıklarını anlatırdı. Hiçbir kan bağım olmamasına rağmen güven duyuyordum ona karşı. Yaşadıklarımı anlattığım bir gün bana inandığını ve yanımda olduğunu söylemişti. Halbuki kendi annem inanmamış, babam ise annemle bu konu hakkında konuşmuş ve yanlış anlayabileceğimi söylemişti. Yani o da inanmıştı. Yaşadığım onca şey derken neyden bahsettiğimi sizlere anlatmam gerek sanırım... 

Annem ve babam boşandıktan yaklaşık 1 yıl sonra annem başka bir adamla evlenmeye ve o zamanlar aynı hastanede görev yaptığı Caner abiyle evlenmeye karar verdi. Babamın boşanmadan sonra başka bir eve taşınmasıyla şimdi oturduğumuz ev bize kalmıştı ve Caner abiyle benden 2  yaş büyük oğlu Tolga bizim evimize taşındılar. Her ne kadar babamla annemin boşanmasına ve mahkemenin velayeti anneme vermesi üzerine babamdan ayrı kalmış olsam da her şeyin güzelleşeceğine inanıyordum. O zamanlar fazla Pollyanna'ydım sanırım...

 Düğünden hemen sonra Caner abi ve Tolga bizim evimize taşındılar. Başlarda her şey oldukça güzeldi. Haftada 2 gün babamla görüşüyor, vakit geçiriyordum. Babamla görüşmediğim diğer günler ise Caner abi elinden geldiğince bana babalık yapmaya çalışıyordu. Tolga'yla ise oldukça iyi anlaşıyorduk.  Başta bana kötü davranacağını düşünerek tedirgin olsam da düğünden sonra aynı evde yaşamaya başladığımızda düşüncelerimin saçma olduğunu davranışlarıyla göstermişti. En azından o zamanlar öyleydi. Benimle gayet ilgiliydi, onu kendime yakın görmemi ve bir sıkıntım olduğunda ona anlatabileceğimi bana her seferinde söylerdi. Yıllardır istediğim abiyi geç de olsa, üvey de olsa bulduğumu düşünürdüm.

Az önce yanına gidip Mustafa abinin nerede olduğunu sorduğum adamın köşede beklediğimi görünce bana seslenmesiyle geçmişten sıyrıldım ve ona döndüm.

"Mustafa senden 5 dakika önce çıktı kızım, boşuna bekleme. Ben de şimdi müşteriye gidiyorum, istersen Orhan seni bıraksın gideceğin yere." dedi ve hemen ardından durağın kapısının önünde duran ve beni görünce göz kırpan 20'li yaşlarda birini gösterdi. Bakışlarımı hemen Orhan diye bahsettiği çocuktan ayırıp adama döndüm ve teşekkür ederek duraktan ayrıldım.

Saatime baktığımda dersin başlamasına 25 dakika kaldığını gördüm ve adımlarımı hızlandırdım. Tam caddeye çıktığım sırada önümde beliren taksinin her sabah bindiğim taksi olduğunu gördüm ve içeriden kapıyı açan Mustafa Abi'yi gördüm ve hemen arabasına binip ona doğru döndüm.

"Mustafa Abi, müşterin yok muydu? Öyle dediler."

"Yol arkadaşını yarı yolda bırakmak bize yakışmaz kızım."  

Gülümsedi ve devam etti. "Eee anlat bakalım nasıldı hafta sonun?"

"Sıradan" diyip omuz silktim ve devam ettim.  "Ders çalıştım, eksik konularım vardı onlara bakındım, test çözdüm."

"Bu kadar mı?"

"Bu kadar" diyip omuz silktim tekrardan. Sonra merakla ona döndüm.

"Sen neler yaptın? Ceylin nasıl?"

"Hafta sonu geceleri çalışıyorum biliyorsun. Gündüzleri sürekli oyun oynadık onunla. Saklambaç oynarken saklandığı yerde uyuyakalmış." demesiyle güldüm. Ceylin tahmin edebileceğiniz üzere Mustafa Abi'nin kızıydı. 10 yaşındaydı ve 6 ay önce annesini kaybettiğinden beri konuşmuyor, gülmüyor ve zorla yemek yiyordu. Bu durum Mustafa Abi'yi oldukça üzse de kızı için ayakta kalmaya devam ediyordu. 

O sırada okulun kapısının önüne gelince Mustafa Abi her zamanki gibi beni bahçeye kadar getirdi. Gergin bir nefes aldım ve konuştum. 

"Okulun kapısından kaçmaya kalkmam, bunu biliyorsun değil mi abi?"

Hafifçe gülümsedi. "İçim rahat etmez kızım."

Ona dönüp parasını uzattığım sırada bana ters bir gözle baktı. Aylar önce beni kızı gibi gördüğünü ve benden para alırsa kendini kötü hissedeceğini söylemişti. Halbuki onun sadece müşterisiydim. Ben de ona tepki olarak 3 gün boyunca taksisine binmeyip, evden erken çıkarak okula yürüyerek gitmiştim ama her seferinde caddede arabasıyla önümde duruyordu. Hafta sonları gündüzlere ek olarak geceleri de çalıştığını ve evinde sadece birkaç saat durabildiğini bildiğim için kızına bakmayı teklif etmiştim. Ama bu hafta sonu gündüzleri evde olduğu için gelmeme gerek olmadığını söylemişti.

"Senden para almayacağım kızım, şimdi koy paranı cebine."

"Ama bu hafta sonu gelmedim ki."

Hafifçe gülümsedi ve "kızım seninle anlaşmalı iş yapıyormuşuz gibi davranma. Hem bu hafta sonu gelmemeni ben söylemiştim."

Ağzımı açacağım sırada camın tıklatılmasıyla kaşlarımı çattım ve kolumdan sıyrılan çantamı tek omzuma atarak kapıyı açıp dışarı çıktım. Camı tıklatan biri kız biri erkek iki kişiydi. Mustafa Abi'nin onları görünce gülümseyip dışarı çıkmasıyla mümkünmüş gibi kaşlarımı daha da çattım ve elimi koyduğum arabanın kapısını kapattım. O sırada Mustafa Abi ve bahsettiğim 2 kişi konuşmaya dalmıştı. Camı tıklatanlar bizim sınıftandılar ve kendileriyle birlikte 4 kişilik bir grupları vardı. Kalan 2 kişi de Mustafa Abi'yi görünce okulun bahçesinde bulunan her zaman oturdukları banktan kalkarak yanımıza gelmeye başladıklarında gerildiğimi fark ettim ve okula girmeye karar verdim.

"Mustafa Abi" diye seslenmemle üçü birlikte bana döndü. Titreyen sesimle "ben gideyim görüşürüz ve tekrar teşekkür ederim."

Hızla arkamı döndüm ve dönmemle bir bedene çarpmam bir oldu. Hayır, bu klişeyi yaşamamam lazımdı. Hala titreyen sesime bir de ellerim eklenmişti, harika...



Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now