39. Bölüm

7.9K 471 168
                                    

öncelikle 37 bölümdür koymadığım sınırı bir önceki bölüme koydum ve sınır asla geçilmedi. her bölümü bin küsür kişi okuyor ama 200 kişilik sınır geçilmiyor bile. gerçekten çok üzücü. ve lütfen yorum sınırının aşılması için nokta, emoji vb şeyler atmayın 🧡
sınır geçilmemesine rağmen bölüm atmamın tek sebebi gerçekten merakla bölümü bekleyen birilerinin olması. oy vermeden ya da yorum yapmadan geçenler yüzünden onların da bölümü beklemesi içimi rahat etmezdi.
bundan sonra sınır koymayacağım. bölümleri müsait oldukça yazıp yayınlamayı düşünüyorum.

bölüme geçebilirsiniz. sizi seviyorum 🖤

3 arkadaş odanın çeşitli yerlerine dağılmış, Uygar'ın bir sağa bir sola gitmesini izliyorlardı. 4 gün geçmişti. O kabus gibi gecenin üstünden 4 gün geçmisti ve 4 koca gündür Bade'den tek bir haber yoktu. Polis arıyordu ama hiçbir iz yoktu. Ölüm sessizliğine bürünmüş odada birden zil sesi yankılandı. Herkes Uygar'a bakarken o telefona kitlenmişti. Bade'nin telefonuydu bu. Hızla eline alıp arayana baktı.

Annem arıyor...

Uygar telefonu meşgule attı.

Annem : kızım nerdesin sen

Annem : baban evine gitmiş, yokmuşsun

Annem : merak edip bize geldi

Telefonu kapatıp bir köşeye atacağı sırada zil sesi yeniden duyuldu.

Babam arıyor...

Sinirle telefonu kapatıp koltuğa bıraktı.

Yaklaşık 2 saat sonra kapı zili duyuldu. Emir kalkıp kapıya giderken, polisten bir haber olmasını umuyordu. Kapıyı açıp karşısında polisi görünce kısa bir an heyecanlandı. Polisler Uygar'ı sorunca endişelendi ve ne olduğunu sordu ama herhangi bir cevap alamadı. İçeri geçtiğinde Bade'nin odasından çıkan Uygarla göz göze geldi.

"Polisler seni soruyor." Uygar hızla kapıya gitti. Polislerden biri onun olduğunu anlayınca tok bir sesle konuştu.

"Hakkınızda şikayet var. Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor."

******************

"Noldu sesin kesildi?" Yüzünde alaycı gülümsemeyle karşısında oturan polise döndü. 

"Geldiğinden beri yapmadım diyorsun. Şimdi neden sustun?" Polise doğru eğildi sinirle.

"Laftan anlamadığınız içindir belki?" Gözleri koyulaşan polise baktı. Muhtemelen kendi gözlerinde de aynı koyuluk vardı.

"Doğru konuş. Attırmayayım seni içeri."

"Gerçekten suçlu olsaydım, birine bir zarar vermiş olsaydım şuan dışarıda olacaktım değil mi?" Adaleti sorgulamayı bir kenara bırakıp, derin bir nefes aldı.

"

Bade'yi ben kaçırmadım. Ben ona zarar verecek hiçbir şey yapmam."

"Biliyor musun, sevgilisine zarar veren ya da onun ölümüne sebep olan herkes aynı şeyi söyler?" Yeniden derin bir nefes çekti içine.

"Suçlu olduğumu gösteren tek bir deliliniz yok. Beni burada tutamazsınız."

*************

Uygar sinirle sorgu odasından çıktı. Buraya polis arabasıyla geldiği için onunla gelemeyen arkadaşları, onu şaşırtmamış ve kapıda bekliyorlardı. Kapıda Uygar'ı görünce ayaklandılar.

"Çıkalım şuradan." Bahçeye çıkıp arabaya ilerlerken, Melis aklını kurcalayan soruyu sordu.

"Kim şikayet etmiş seni?"

"Bade'nin babası." Kimse şaşırmamıştı.

"İfadeni mi aldılar?"

"İfadeyi ilk gün vermiştik zaten hepimiz. Direkt suçluymuşum gibi konuştu polis karşımda. İfademi falan okudu." Araba kullanacak hali yoktu ama mecbur o kullanacaktı. Emir'den anahtarı alırken aklına gelen şeyle ona döndü.

"Kim sürdü arabayı?"

"Ben."

"Ehliyetin olduğunu unutmuşum pardon." Emir gözlerini devirdi.

"Araba kullanmayı biliyorum." Hepsi anlaşmış gibi Can'a döndü. Normalde tam şuan, Emirle ehliyet sınavını bir türlü geçemediği için dalga geçmesi gerekiyordu. Ama Bade gittiğinden beri kimsenin ağzından bir laf çıkmıyordu. Uygar tam arabaya binecekken duyduğu sesle arkasına döndü.

"Ne işi var bu serserinin dışarıda?" Bade'nin babası kapıda duran polislerden birine döndü. "Kızımı kaçırdı bu herif. Elini kollunu sallaya sallaya gitmesine nasıl izin verirsiniz?"

"Ne saçmalıyorsun sen? Şimdi mi geldi kızın aklına?" Adam Uygar'ın sorusunu duymazlıktan gelerek daha yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Ne yaptın kızıma?" Adamın sorduğu soruyla çileden çıkan Uygar, yakasından tutup bir kafa attığında adam geriye sendeledi.

Polisler onlara doğru koşarken, Emir Uygar'ı tutmaya çalıştı. İkisinin arasına girip Uygar'ı adamdan uzaklaştırmaya çalıştı. Sinirden kıpkırmızı olmuştu arkadaşı.

"Sakin ol." diyerek uyardı ama Uygar onu duymayacak kadar kitlenmişti karşısındaki adama.

"Uygar sakin ol." diye bağırdı. Birden ona dönen gözler, Emir'in bile korkmasını sağladı.

"Nasıl sakin olayım lan ben? Ben Bade'nin kılına zarar verir miyim? Ne konuşuyor bu?" O sırada Bade'nin babası onu tutan polislerden cesaret alarak konuştu.

"Bade bulunsun, sen bırak kılına zarar vermeyi, yanına bile yaklaşamayacaksın." Uygar önce Emir'in onu tutan kollarından kurtuldu ve adama ilerleyip yumruk attı. Yediği yumruğun etkisiyle adam yere düşünce, polisler bu sefer Uygar'ın iki yandan kolunu tuttular sıkıca.

"Alma lan onun adını ağzına. 4 gün oldu. 4 gündür yok bu kız. Sen daha yeni fark ediyorsun eve gitmediğini. Şimdi mi aklına geldi babalığın?" Polisler Uygar'ı daha dakikalar önce çıktığı karakola geri sokarken, Uygar sinirinden deli gibi titriyordu.

***************

"Tutamadın değil mi kendini?" Emir tam karşısındaki demir parmaklıklar ardında duran arkadaşına baktı sakince. Ama aynı sakinlik arkadaşında yoktu. Uygar sinirli adımlarıyla parmaklıkların tam önünde durdu.

"Nasıl tutayım lan kendimi? Nasıl tutayım? Her şey o adam yüzünden gelmedi mi başımıza? Bu kadar zor muydu Bade'ye inanmak? O pezevenke değil Bade'ye inanmak bu kadar zor muydu?"

Önündeki demirlere sert bir yumruk attı ve olduğu yere çöktü.

"Kardeşim kendine gel. Böyle yaparak hiçbir şey elde edemeyiz. Bulacağız Bade'yi. Burada mı karşılayacaksın onu? Kendine gel Uygar."

Elinin sızlamasını umursamadan duvara yaslandı. Kalbinin sızlaması daha baskın geliyordu.

"Nasıl kendime geleyim Emir? Benim evimden, benim sevgilimi kaçırdı o şerefsiz. Nasıl kendime geleyim ben?"

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now