70. Bölüm

2.4K 184 15
                                    

"Bade." diye seslendi önce. Ne diyeceğimi düşünürken kapı kulpu aşağı indi. Pekâlâ, bu kadar erken yakalanabileceğimizi hesaba katmamıştım...

"Bade kapın kilitli. İyi misin?" Önce Uygar'a döndüm. Yatak başlığına kafasını dayamış, güç bela açık tuttuğu gözleriyle bana bakıyordu. Sakinleşmeye çalışarak kapıya gittim ve önce kilidi sonra da kapıyı açtım.

"Anne." dedim sitemle. "Biraz daha bağırsaydın." İçeri girdiğinde kapıyı kapattım.

"Baban tutturdu Bade nerede kaldı diye ne yapsaydım?"

Annem cevabımı beklemeden Uygar'a doğru gittiğinde ne olur ne olmaz diye düşünerek kapıyı yeniden kilitledim ve yanlarına ilerledim.

Annem elini Uygar'ın alnına koyduğunda Uygar huzursuzca yerinde kıpırdandı ve gözlerini açtı.

"Ateşi çok yok ama duş aldığından düşmüş tekrar yükselebilir. Sen biraz aşağıda görün, sonra yukarı çıkarken ben sana ilaç vereceğim." Başımı sallayarak onayladım. Son yıllarda benimle ilgilenmesine asla izin vermesem de sonuçta o bir anne, aynı zamanda da hemşireydi ve Uygar'a benden çok faydası olacağına emindim. Annem odadan çıktığında yatağın üstündeki tişörtü aldım ve Uygar'ın kafasından geçirdim. Eşofmanını zaten kendisi değiştirmişti. Islak kıyafetlerini banyodaki kirli sepetine bırakıp tekrar yanına gittim.

"Çok durmayacağım aşağıda, tamam mı? Hemen gelirim." Halsizce başını salladığında eğilip yanağından öptüm.

Kapıyı kapatıp aşağı indiğimde bizimkiler de kapıya çıkmıştı. Açık kapıdan ben de başımı uzattığımda misafirleri uğurladık ve içeri girdik. Kapıyı kapatmadan önce babam bir bana bir de karşı kaldırıma baktı.

"Uygar'ın arabası burada?" Gerildiğimi belli etmemeye çalışarak yanıtladım.

"Araba kullanamaz diye Emir gelip aldı onu."

"O kadar kötü mü durumu?" Mırıltıyla onayladığımda salona geçmiştik. Babam koltuğa oturduğunda salonun girişinde ayakta dikilen bana ve anneme baktı.

"Niye oturmuyorsunuz?"

"Başım ağrıyor benim. Uyuyacağım." Babamın kaşları çatıldı.

"Sen de mi hasta oluyorsun yoksa?"

"Bilmem. Galiba." dedim geçiştirerek.

"Hep dip dibesiniz. Bakamıyor musunuz birbirinize? Çocuk ne ara bu kadar hasta oldu? Bir de sana bulaşmış." Birden yediğim azarla kaşlarım çatıldı.

"Eve alıp beslemiyorum herhalde çocuğu. Doğru düzgün yemek yemiyor." Biraz acıtasyon yapıp babamın iyi halinden faydalansam iyi olurdu. Arada Uygar'ı yemeğe çağırmalarımız artsaydı en azından.

"Ara bir sor ne yapmışlar." dedi birkaç saniye sonra.

"Neyi ne yapmışlar?"

"Hastaneye gitmediler mi kızım neyi olacak?" Rahatsızca yerimde kıpırdandım.

"Yeni gittiler baba. Daha doktorun yanına girmemişlerdir. Biraz daha geçsin ben ararım."

Sessiz kaldığında ayaklandım.

"Gel ben sana ilaç vereyim. Baş ağrın için." diyen annemi takip ederek salondan çıktım. Mutfağa girdiğimizde tuttuğum nefesi bıraktım.

"Babam Uygar'ı ne ara bu kadar benimsedi ya?" İyi mi olmuştu bu kötü mü? Bilemedim.

"Başta çok kötü davrandı ya çocuğa. Vicdan azabı çekiyor."

"Onda vicdan mı varmış?" dedim bir cevap beklemeden.

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now