15. Bölüm

14.2K 679 61
                                    

Çalan alarmımın sesiyle gözlerimi hafifçe araladım. Kalkıp okul için hazırlanmam gerekiyordu. Bir saniye... Cumartesi'ydi. Mutlulukla gözlerimi kapattım. Sonra aklıma gelen düşünceyle geri açtım. Alarmım neden çalıyordu? Neyse, zaten durmuştu. Uyumaya devam etmek için gözlerimi kapattığım sırada telefon tekrar çalmaya başladı. O sırada kapı da tıklanmaya başlayınca hızla ayağa kalktım. Kapıyı açacağım sırada aynı hızla geri çekildim. Uygar açma demişti. Telefonum tekrar çalmaya başlayınca komodinin üzerinden aldım. 

'Uygar arıyor..." 

"Efendim?" Derin bir nefes aldı.

"Kapıyı aç."  Dejavu...

Telefonumu yatağın üstüne bırakıp kapıya ilerledim. Açtığımda karşımda kolunu kapıya yaslamış şekilde duran Uygar'a baktım. Hızla içeri girip kapıyı kapattıktan sonra bana döndü.

"Neden kapıyı açmıyorsun?"

"Sen açma dedin." dediğimde sinirli ifadesi silindi yüzünden. Sonra kısaca beni süzdü. Dağınık saçlarıma ve pijamalarıma baktıktan sonra şaşkınca bana döndü.

"Hazır değilsin?" dedi sorarcasına ve hemen devam etti, "hasta mısın yoksa?"

"Ne için hazırlanacaktım ki?" 

"Kahvaltı yapacaktık ya hani bizimkilerle." Ben onu tamamen unutmuştum.

"Gelmeden önce seni ararım demiştin?"

"Aradım."  Çalan alarmım aklıma gelince dank etti her şey. Alarm değilmiş meğer.

"Ben onu alarm sandım ya ondan açmadım."

"Bade" dedi ve derin bir nefes aldı, "telefonumu açtın."

"Hayır, açmadım. Hatta alarm sandım ben onu. Uyumaya devam ettim."

Telefonunu cebinden çıkarıp bir şeyler yaptıktan sonra bana uzattı. 40 dakika önce 2 dakika 32 saniye konuşmuşuz. Ben niye hatırlamıyorum bunu diye düşünürken aklıma geldi. Evet, aramıştı ve ben de açmıştım. Rezil olmuştum şuan... Kafamı kaldırdım ve şirince gülümsedim.

"Ben geri uyudum ya." Birden gülmeye başlayınca şaşkınca ona baktım. Dünden beri birçok kez gülmüştü ve itiraf etmem gerekirse çok güzel gülüyordu.

"Tamam tamam, git hazırlan bekliyorum." Onu arkamda bırakıp hızla kıyafet dolabına yöneldim. Uygar da koltuğa oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Ona çaktırmadan dün bana verdiği kapşonluyu aldım. Dün gece uyumadan önce ceketini giymiştim ama gece birden gelen sıcaklıkla onu çıkarmıştım. Madem getirmişti, üstümde görmesini isterdim. Kapşonluyu ve siyah dar bir pantolonu aldıktan sonra banyoya girdim. Hızla üstüme geçirdikten sonra banyodaki aynaya baktım. Kapşonlu bana fazlasıyla bol gelmişti. 

Yüzüme hızla bir nemlendirici yedirdikten sonra biraz rimel sürdüm ve banyodan çıktım. Parfüm sıkmamıştım çünkü Uygar'ın kapşonlusu çok güzel kokuyordu. Sırf üstündeki koku gitmesin diye kıyafet dolabının kendi kıyafetlerimden en uzak yerine koymuştum dün.

Odaya girdiğimde beni gören Uygar önce şaşırsa da anında toparlandı ve gülümsedi.

"Biraz bol olmuş sanki." 

"Biraz değil, fazla bol oldu." Güldükten sonra kapıya doğru yöneldi. Ben de çantamı ve telefonumu alarak peşinden ilerledim. Asansöre gidene kadar ara ara bana bakıyordu. Bir şey söylemek istiyor da söyleyemiyor gibiydi. Asansöre bindiğimizde gözlerimi ayakkabımdan kaldırdığımda aynadan bana bakıyor olduğunu gördüm.

"Yakışmış." dedi en sonunda. Gülümsedim.

"Teşekkür ederim." Hemen ardından bunları bana getirme amacını hatırlayınca devam ettim, "ve sıcacık." dediğimde güldü. Gerçekten sıcacıktı.

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now