62. Bölüm

4.5K 284 99
                                    

"Nerede bu ya?" Odamdaki belki de aylardır kullanmadığım çekmecelere bile bakmıştım.

"Ne arıyorsun?" diyen anneme dönmeden çekmeceleri karıştırmaya devam ettim.

"Fondöten kapatıcı veya türevleri işte her neyse." Derin bir iç çekmişti bu dediğime.

"Sürmüyordun hiç. O zaman da vardı yüzünde yaralar." Sorarcasına değil de, bana hatırlatmak istermiş gibi konuşuyordu. Belki de değişmeye çalıştığımı benden duymak istiyordu. Bu yaptığına karşı sinirle arkamı döndüm.

"Böyle mi gideyim okula? Uygar evi basınca da serseri deyip duruyorsunuz çocuğa." Sonlara doğru istemsiz bir çıkış yaptığımı fark edince sesim normal tonuna döndü. Uygar'ın adını anmak istemiştim nedeni yoktu. Yüzümü görünce yutkunan anneme döndüm. Gözleri dolmuştu. Dün babamla eve döndüğümüzde annem evde yoktu. Kendisi hemşireydi ve dün de hastanede nöbetteydi. Geldiğinde ise ben uyumuştum. Gece bir ara yanıma gelip yanağımı okşamaya kalkıştığında anlamıştım ki babamla konuşmuş ve olayları öğrenmişti. Onu bir hışım odadan çıkardığımda da, muhtemelen odanın karanlığından yüzümü görememişti. Gece yanağımın okşanmasıyla uyanmak beni korkutmuştu ve annemin buna hakkı yoktu.

"Ne işin var odamda sabah sabah?"

"Baban seni bekliyor. Okula bırakacakmış."

"Çıkabilirsin." Yutkunduğunu gördüğümde fazla ileri gittiğimi düşündüm ama geri adım atacak değildim. Annem odadan çıktığında, sonunda aradığımı bulmuş ve hızlıca yüzümdeki yarayı kapatmaya çalışmıştım. Ne kadar nefret etsem de, sadece yanağıma süremeyeceğim için bütün yüzüme yedirmiştim. Sadece dudağımda yara kalmıştı ama sorun değildi. Çok büyük bir yara gibi durmuyordu. Odadan çıkıp aşağı indiğimde annem dış kapının önünde durmuştu. Arkası bana dönüktü. Kapıyla arasında bıraktığı boşluktan sıyrılıp dışarı çıktım ve merakla baktığı yöne çevirdim bakışlarımı.

Yolun ortasında, tam kapımızın önünde 2 araba vardı. Biri babamın, biri Uygar'ındı. Kalbim heyecanla kasılırken babamın arabasına baktım. Emir şoför koltuğunun olduğu camdan babama doğru eğilmiş bir şeyler söylüyordu. Babam da konuşmaya devam ederken gergin olduğunu fark ettim. Kapıda dikilmeye devam ettiğim sırada Emir babamın yanından ayrıldı ve Uygar'ın arabasına ilerledi. Beni fark ettiğinde kısa bir an duraksadı. 

"Seni almaya gelmiştim ama..." Babamı işaret etti. "Okulda görüşürüz?" dedi sorarcasına. Bir sorun olup olmadığını anlamaya çalıştığını anladığımda başımı salladım.

"Neredeler?" 

"Okulda hepsi." Yeniden başımla onayladığımda arabaya bindi ve sokaktan çıkıp gitti. Arkasından bakarken birden duyduğum korna sesiyle irkildim ve önüme döndüm. Anneme hiçbir şey demeden arabaya bindiğimde bizi kapının önünde beklemeye devam ediyordu. Babam arabayı sürmeye başladığında da yola devam ederken de tek kelime konuşmamıştık. 

Çok geçmeden araba okulun önünde durduğunda bir şey demesini beklemeden indim. Arkamdan seslense de, kornaya bassa da beklemedim ve adeta uçarak sınıfıma girdim. Uygar'ı görmeyi beklemiyordum ama oradaydı. Masaya diktiği gözleri o kadar dalmıştı ki, beni fark etmemişti. Her zamanki yerinde değil, benim yanıma oturmuştu. Önceden Kaanla oturduğumuz sıraya, Kaan'ın yerine. Yanlarına ulaşana kadar bütün sınıf beni fark etmiş, bakışlarını üzerime dikmişti ama onlar başlarını sıraya dayadıkları için onlar fark etmemişti. Uygar'ın yanına oturduğumda yüzüme çevirdiği bakışları uzun süre yüzümde dolandı. Tedirgin olup yerimde rahatsızca kıpırdandığımda önüne döndü. 

"Günaydın." dememle Melis kafasını sırasından kaldırmış ve bana bakmıştı. 

"Günaydın. Neredesin kız sen?" Ufak bir azarlama seansından sonra ona şarjımın bittiğini ve şarjı bulamadığım yalanını söylemek zorunda kalmıştım. 

Serseri //yarı texting//Onde as histórias ganham vida. Descobre agora