31. Bölüm

10.4K 560 158
                                    

"Evet, benim." Geriye doğru bir adım attığımda, bana doğru geldi.

"Sarılacaktık hani." Gözlerim doldu. Uygar olmasını hangi ara ve neden bu kadar çok istemiştim bilmiyorum ama büyük hayal kırıklığına uğramıştım. Anonim olduğuna inanmak istemiyordum ama son söylediği şeyden sonra her şey kesinleşmişti. Ona sarılmadım. Aksine arkamı döndüm ve kafeye ilerledim. Kapının girişinde bana doğru gelen Melis, ağladığımı görmüş olacak ki hızlandı. Yanıma geldiğinde gözyaşlarımı sildi ve beni sandalyelerden birine oturttu. Başımı omzuna yasladığımda, o sormadan hatta ne söylediğimin farkında bile olmadan konuştum.

"Anonim oymuş Melis." Gözlerim daha çok doldu. "Kaanmış." Melis'e anonim hakkında bir şeyler söylemiştim. Aslında sadece bana yazan biri olduğunu ve beni sevdiğini biliyordu. Şaşırmıştı.

"Kaan mı?" diye tekrarladı. Başımla onayladım. O bir şey demeden telefonu çaldı. Meşgule atarak ayağa kalktı ve beni de kaldırdı.

"Sen içeri geç ben hemen geliyorum tamam mı?" Başımla onayladım ve kafeye girdim. Masaya oturduğumda sadece Emir ve Can vardı. Kaan'ın arkadaşları ve Uygar yoktu. Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Utanmasam Uygar neden beni sevmiyor diye ağlayacaktım. Hatta belki de ağlıyordum. O gün, Melis'in gelmesinden sonra kaç dakika daha kafede durduk bilmiyorum. Ağzımı bıçak açmamıştı. Kafeye geldiğimiz gibi dönerken de yürürken birden yağmur yağmaya başladı.

"Birinin ehliyeti olsaydı da yürümek zorunda kalmasaydık." Can, Emir'e sataşırken bile keyfi yoktu. Kimsenin yoktu. Bulaşıcı mıydı bilmiyorum ama hepimizin tadı kaçmıştı.

************

1 hafta sonra...

"İlacını içtin mi?" Melis başını iki yana salladı.

"Sen?" Ben de ona aynı şekilde karşılık verdiğimde güldü. Kafede yaşadığımız kötü günün üzerinden 1 hafta geçmişti. Ne Uygar'ı ne de Kaan'ı bir kere bile görmemiştim. Okula gitmiyordum. Sürekli mesaj atan Kaan'a da cevap vermiyordum. Uygar ise eve gelmiyordu. 1 haftadır ne yüzünü görmüş ne de sesini duymuştum.

Kafeden dönerken yakalandığımız yağmur, 3 gün önce Melis üzerinde etkisini göstermişti. 3 gündür hasta bir şekilde yatıyordu. Ona sürekli, tarifini de ya internetten ya Melis'ten aldığım içecekler veya çorbalar yapıyordum. Günlerdir uykusuzdum ve sanırım ben de hasta olmak üzereydim. Üstelik daha yeni hastalık atlatmışken. Akan burnumu sildim ve peçetemi çöpe attım. Burnum kıpkırmızı olmuş, dudaklarım soyulmuştu. Melis'in kapısı tıklatıldı ve içeri Emir ile Can girdi.

"Biraz odana gidip dinlensene. Yoruldun kaç gündür." Emir'den gelen öneriye başımı iki yana sallayarak cevap verdim. Yatıp dinlenmek, hatta mümkünse bir süre odadan çıkmamak istiyordum ama Melis benden beter durumdaydı. İkisi de Melis'in yatağının dibine oturdular. Herkes bakışlarını tavana dikmişti. Ara ara camdan dışarı bakış atan ben hariç. Dakikalar sonra Melis yatmaktan çok sıkıldığını söyleyince, yatakta doğrulmasına yardım ettim. Emir, yerden kalkıp yatağa otururken bana seslendi.

"Bade."

"Efendim?"

"Yanlış anlamazsan bir şey soracağım."

"Sor." Birkaç saniye duraksadı.

"Anonim meselesinden bahsettin ya hani..." Birkaç gündür o kadar berbat haldeydim ki, bir şey olduğunu anlamışlardı. Bende Melis'e anlattığım kadarını onlara da anlatmıştım.

"Anonimin kim olduğundan gerçekten emin misin?"

Kendimden emin bir şekilde başımı salladım. Emindim. Çok zor düşünme sürecinden geçmiştim. Gecelerce uykusuz kalmıştım ama emindim. Anonim artık anonim değildi. Kim olduğu belki de en başından belliydi. Ama ben geç anlamıştım.

Ortama hakim olan derin sessizliği bozan bir şey oldu. Bir kilit çevirme sesi... Hemen ardından önce açılıp, sonra kapanan kapı ve anahtar sesi... Nefesimi tuttum. Birkaç adım sesi duyuldu. Ve bir kapı açılıp kapanma sesi daha. Evdekileri arıyordu. Gelmişti. Herkes kapıya bakarken, önce tıklatıldı, Melis'ten "gel" komutunu alınca içeri girdi. Bakışları direkt Melis'e kaydı.

"Neyin var senin?"

"Üşütmüşüm." Birkaç adımda odanın ortasına kadar geldi. Melisle yok denilecek kadar az konuştu. Ardından yavaşça bana döndü. Dudakları aralandı ve kapandı. Sonra yeniden aralandı.

"Nasılsın?" O ayakta ben ise oturduğum için başımı hafifçe kaldırmam gerekiyordu. Bu yüzden biraz geriye çekildim. Gözleri doğrudan gözlerimdeydi. Her zamanki gibi... Gözlerinden belliydi yorgun ve uykusuz olduğu. Üzülmüştüm. Ama yine de ona sinirliydim. 1 haftadır yoktu. Koskoca 1 hafta.

"Neredeydin?" İfadesinde herhangi bir değişiklik olmadı. Odadakiler, Melis'e hava aldırmak bahanesiyle odadan çıktığında, yalnız kaldık. Ayağa kalktım. Muhtemelen aramızdaki kısa mesafeden rahatsız olduğumu düşünmüş olacak ki, bir adım geriye gitti. Benden beklemediği bir şekilde ona doğru bir adım attım ve aramızdaki mesafeyi yeniden azalttım. Yutkundu.

"Neredeydin Uygar?" Kaşları çatıldı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

"İşim vardı."

"İşin vardı?" Sorarcasına konuştuğumda, başıyla hafifçe onayladı.

"Bir haftadır?" Küçük bir adım daha attığımda, bir kere daha yutkundu. Daha fazla beklersem vazgeçeceğimi bildiğim için, parmak uçlarımda yükseldim ve kollarımı boynuna doladım. Kaskatı kesilmişti. Evet, kesinlikle emindim. Bunun verdiği güvenle daha sıkı sarıldım.

"Söz vermiştim." diye fısıldadım. "Seni bulduğumda sımsıkı sarılacaktım."



Bölüm hakkında düşünceleriniz??
-Kısa olması dışında ):  -

Serseri //yarı texting//Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt