14. Bölüm

14.2K 616 64
                                    

Evden ayrılalı yaklaşık yarım saat olmuştu. Başlarda gözlerim dolsa da bunu Uygar fark etmeden silmiş şimdi ise önümde duran denize bakıyordum. Geçen akşam onlarla gittiğimiz kafenin yakınlarında sahil vardı. Arabayı denizi görecek şekilde durdurmuş, hala sinirli olduğunu direksiyonu sıkarak belli ediyordu. Bunun direksiyonla ne derdi vardı? Yarım saattir ikimiz de konuşmuyorduk ve bana sinirinin geçmesini dileyerek bir açıklama yapmak istedim.

"Bana sinirli olduğunu biliyorum, ama yapmam gereken oydu." Konuşmamla direksiyondaki elleri biraz gevşemiş ama hemen ardından eski halini almıştı. Onu beklemeden konuşmaya devam ettim.

"Tolga'nın bir dayağı hak ettiğini biliyorum ama eğer orada ona bir şey yapan sen olsaydın, seninle o evden çıkmama izin vermezlerdi. Hatta sadece seninle değil, bugün evden ayrılmama da izin verilmezdi. Evden çıkmam için seni engellemem gerekiyordu... Sinirlendirdiysem özür dilerim."

Kısa bir an hiç konuşmadı. Söylediklerimi haklı bulmuş olmalıydı.

"Annen o çocuğun sana böyle davrandığını bilmiyor, değil mi?"

"Evdeki halini gördün, annemin yanında bambaşka yanımıza gelince bambaşka davrandı."

Başını hafifçe yana çevirip bir şeyler mırıldandı. 

"Söyledin mi?" diye sordu alacağı cevaptan korktuğunu belli ederek. Dudaklarımda buruk bir tebessüm yer aldı.     

"İnanmadı."  Günde sayısız kere aklıma gelen şeyi tekrar dile getirmemle gözyaşlarım akmaya başladı. Annem yanımda dursaydı, bana inansaydı evimi terk etmem gerekmeyecekti. Annem yanımda dursaydı, beni dinleseydi, bana inansaydı ben yaşananları çoktan atlatmış ve mutlu olacaktım. 18 yıldır yaşadığım evden ayrılmayacaktım. 

"Şşh ağlıyor musun sen?" dedi ve elini çeneme koyup yüzümü kendisine çevirdi. Ağladığımı görünce önce afallasa da bir elini çenemden çekmeden öbür eliyle gözyaşlarımı sildi. Kısa sürede sakinleşince arabayı çalıştırdı. 

Otelin önüne geldiğimizde sırt çantamı alarak arabadan indim. Uygar da çoktan inmiş bavulumu bagajdan almış ve anahtarı valeye vermişti. Otel kapısından içeri girdiğimizde güvenlikler bizi başıyla selamlarken saatler önceki şeyi tekrar yaşatarak elimi tutarak ilerlemeye başladı. Sesimi biraz kısarak konuştum.

"İyi alıştın sen buna." dememle gülümsedi.

"Sevgili olduğumuzu söyledik, yapacak bir şey yok."

"Ben değil, sen söyledin yalnız."

"Ne fark eder? Sonuçta sevgiliyiz." dedi ve sırıttı. Resmen dalga geçiyordu benimle. Gözlerimi devirdim.

Görevliden saatler önce almadığımız anahtarı aldığımızda peşimizde hem odayı göstermek hem de bavulumu getirmek için gelen görevliyle birlikte odaya ilerlemiştik. Şimdi ise ben kıyafetlerimi dolaba yerleştirirken Uygar da koltuğa oturmuş beni izliyordu. O an fark ettiğim eksiklikle kaşlarımı çattım. Beni izlediği için hemen fark etmişti.

"Noldu?" 

"Yanıma tek bir tane bile ceket almamışım."  Ben kıyafetleri yerleştirmeye devam ederken Uygar da sessizliğini koruyordu. Tamamen yerleştikten sonra yatağın ucuna oturdum ve yüzüne baktım.

"Teşekkür ederim her şey için."

"Teşekküre gerek olmadığını söylemiştim. Hem gayet keyif aldığım bir gündü." Ondan sonraki yarım saat boyunca konuşmuştuk. 

"Sanırım artık gitmem gerek. Evde çocuklarım bekliyor." dediğinde gitmesi beni üzse de  ufak bir kahkaha attım. 

"Tekrardan teşekkür ederim. Çocuklarına selam söyle." Gülümsedi.

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now