47. Bölüm

7.3K 413 191
                                    

Oy ve yorumları unutmayın🖤

2 hafta sonra...

"Yenge sen hiç yemek yemiyor musun ya? Kuş kadar kalmışsın." Can'ın bu konu hakkında hafta içinde saymayı bıraktığım kadar çok söylendiğini bildiğim için tepki vermedim. Hastaneden çıkalı 2 hafta olmuştu. Ben ne olduğunu anlamadan hastaneden çıkarılmıştım. Daha doğrusu tıpkı o kabus gün gibi, yine gözümü açtığımda odamdaydım. Annemin evindeki odamda...

Babam ilk haftadan sonra bizimle yaşamaya başlamıştı. Hastaneden çıktığımız ilk hafta sürekli krizler geçiriyor, nefes alamıyordum. Evi birbirine kattığımda, annem bu halimden korktuğundan deli gibi ağlamaya başlıyordu. Bu halini her fark ettiğimde kendime geliyor ve tabiri caizse sürüne sürüne odama geliyordum. Hâlâ tam anlamıyla yürüyemiyordum ama hastanedeki gibi de değildim. Vücudum hareketlerimden sonra felaket derecede ağrıyordu ama burada yardımıma koşacak ya da benimle bebek gibi ilgilenecek bir Uygar yoktu. Bu bir haftalık süreçten sonra annem babamı aramış ve eve çağırmıştı. Babam da şu kadarcık kızla baş edemiyor musun deyip eve yerleşmişti.

Uygar ilk hafta eve gelmemişti. Sadece hastaneden çıktığım ilk gün, babamlar beni kaçırır gibi getirdiği için sinirden delirmiş ve evi basmıştı. Annemler Uygar'ın o haliyle baş edememişlerdi ama o günden beri eve almıyorlardı. İlk haftadan sonra Uygar eve gelmeye başlamıştı ama bu sefer de babam almıyordu. Uygarla görüşmemizi istemiyordu.

2 haftadır Can her gün geliyordu. Emir ve Melis ise ne hastaneye ne de eve bir kere bile gelmemişlerdi. Sebebini bilmiyordum.

Başlarına bela almamak içindir.

Kafamın içindeki ses ise hâlâ dönüp duruyordu. Asla susmuyordu ve bazen onun Tolga tarafından beynime yüklendiğine inanıyordum.

"Yarım saatimiz dolmuş yenge." dedi Can saatine bakarken. Babamın bağırıp çağırmasını istemiyor olacak ki, saat konusundaki hassaslığını ciddiye alıyordu. "Ben kaçayım." Başımla onayladığımda gülümsedi ve el salladı. Odadan çıktığında camın önündeki koltuktan kalktım ve yatağa girdim.

Can'ın çıkmasından birkaç dakika sonra odaya annem girdi. Elinde küçük bir tepsi vardı. Yatağıma oturduğunda çekinerek konuştu.

"Baban artık yemeği odanda yemeni istemiyor. Bizimle yiyecekmişsin. Odasında da bu kadar kalmasın dedi. Gözümüzün önünde dursun..." Annemin konuşmalarına daha fazla katlanmamak için yan tarafıma döndüm ve yastığın altındaki kulaklığı kulağıma geçirdim. Annem birkaç dakika daha odada kalsa da sonunda kalktı ve gitti. Uykuya dalacakken, zaten saat başı uyansam da, ne olur ne olmaz diye gece saatlerine alarm kurdum. Belki Uygar gelirdi...

Sıçrayarak uyandığımda saate baktım. Gece 3'tü. Telefonu elime aldım ve saatler önce kurduğum alarmı kapattım. Bu saatten sonra gelmezdi zaten.

Ayaklandım ve yavaş adımlarla camın önüne gittim. Odanın biraz havalanması için pencereyi açtım ve koltuğa oturdum. Dakikalar sonra sokağa baktığımda gece karanlığında kendini belli eden bir karaltı gördüm. Kalbim korkuyla çarpmaya başlarken hemen pencereyi kapattım ve perdeyi çektim. Yeniden yatağa girdiğimde bedenim titriyordu. Sakin olmam lazımdı. Yanlış görmüş olabilirdim...

***************

"Yeter artık. Bu saçma nefretinden vazgeç. Ne yaptı çocuk sana? Görmüyor musun ikisinin de halini?" 

"Sen de onu savun tam olsun. Aman eksik kalma." Babam hayretle konuştuktan sonra devam etti. "Birini çıkardın tepemize bak ne oldu? Gördük kızının halini."

"Tek suçlu ben mi oldum şimdi?"

"Ne olduğu belirsiz insanları bu eve alan sensin."

"O zaman sen inansaydın kızına da sen sahip çıksaydın." Saniyeler sonra annem daha soğuk ses tonuyla konuştu.

"Bade'yi o buldu. Bu gerçeği unutma. Sen elinde hiçbir delil yokken, alın size suçlu deyip çocuğu polisin önüne atarken, o Bade'yi bulmaya çalışıyordu."

"Hastanede bile senden çok ilgilendi kızınla." Babam sesini yükselterek karşılık verdi.

"Ben ilgilenmedim mi? Günlerce başında durmadım mı?"

"Başında durmakla bitiyor mu iş? Sana kaç kere dedim, benim gücüm yetmez biraz çıkar hava alsın diye? Zahmet edip çıkarmadın. Yemeğini de sürekli çocuk yedirdi. Sen odasına bile kaç kere girdin? Bir elin parmağını geçmez."

"Şimdi de çocuğu kapıda bekletiyorsun kaç gündür. Sırf inadından yapıyorsun bunu ama Bade'ye ne kadar zarar verdiğini görmüyorsun bile."

"Ne zararı veriyormuşum? Odasında işte, gayet de güvende."

"Ona ihtiyacı var." dedi, annem. Ama bu sefer babama senden adam olmaz dercesine konuşuyordu. Annemin başına taş mı düşmüştü?

"Tabii ne büyük aşk değil mi?" Babam alayla konuşuyordu ama sesindeki sinir çok belliydi. "Sanki kapıdaki Mecnun, yukarıdaki Leyla. Ne büyük aşk."

Baban sinirden saçmalamaya başladı.

Aylar sonra ilk kez iç sesimle aynı fikirdeydim. Daha fazla bu konuşmaya katlanamayacağım için kulaklığımı taktım. Takıldığım tek bir şey vardı. Senin kızın. Çok saçma bir muhabbetti. Kızım demek bu kadar zor muydu?

*****************

Karnımda hissettiğim baskı yerimde kıpırdanma istediği uyandırsa da, hareket edemedim. Elimi karnıma götürdüğümde kaşlarım çatıldı. Gözlerimi araladığımda karşıma çıkan saçlara parmaklarımı geçirdim. Kafası hareketlendiğinde biraz geri çekildi ve yüzünü bana döndü. Yorgundu. Her halinden belliydi bu. Yine de gülümsemesini sundu bana.

"Günaydın." dediğinde hâlâ gerçekliğini sorguluyordum. 2 hafta olmuştu onu görmeyeli. "Leyla." Sesinde eğlenir bir ton vardı. Kafasını yeniden karnıma yasladı.

"Günaydın." Uzun zamandır konuşmadığımdan olmalı ki, sesim kesik kesik çıkmıştı. Yine de beni duymuş ve bedeni gerilmişti. Hiçbir tepki vermedi. Dakikalarca tepkisizce durdu. Ya da ben öyle sanıyordum. Çünkü çok geçmeden tişörtümde hafif bir ıslaklık hissettim. Başımı eğdiğimde görüş açıma sadece saçları girdi. Çenesinden tutup başını kaldırdım. Gözleri dolmuştu...

******************

Daha fazla bekletmek istemediğimden bölümü burada bitiriyorum.

Unutmadan kitap kapağını değiştirmek istiyorum. Bu kapağı tamamen kitabı yayınlamak için rastgele seçerek koymuştum. Önerileriniz varsa bana atabilirsiniz. Sadece fotoğraf ya da kitap adı falan yazan hazırladığınız bir kapak da olabilir.

Yeni bölümü nasıl buldunuz??

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now