Tam kabinden çıkacakken yüksek sesli kahkaha sesiyle yüzümü buruşturdum ve olduğum yerde kaldım. Nolur kimseyle diyaloğa geçmek zorunda kalmayayım.

"E ayrılmışlar o zaman. Zaten ben anlamıştım bir şey olduğunu. Kız yine yalnız takılıyor. Uygar da bayadır ortalıkta yok." Şaka mıydı bu? Dedikodunun ortasına mı düşmüştüm? Üstelik kendi dedikodumun. Cidden zamanlamam harikaydı.

"Of hiç sorma. Boşu boşuna geliyorum şu okula." Kaşlarım çatıldı. Uygar'ı görmek için okula mı geliyordu bu kız? Tuvaletin en son kabininde olduğumdan sesleri epey boğuk geliyordu ama Uygar'a olan ilgisinden kızın Ece olduğunu tahmin ediyordum. Farklı sınıflardaydık ama kendisi sürekli bizim sınıfta boy gösterme çabasındaydı. Bir koridora çıkıp ben Uygar'a aşığım diye bağırmadığı kalmıştı zaten.

"Ayrılacakları belliydi zaten. Kimse o kıza bu kadar fazla tahammül edemez. Ben en fazla 3 ay demiştim de bakma iyi dayandı çocuk."

"Geçen de gördüm hocalar netlerini konuşuyordu Uygar'ın. Baya geliştirmiş kendini. Sevil Hoca İstanbul'da okumak istemiyorsa Ankara olsun diye ikna etmeye çalışıyordu koridorda."

"Ciddi misin? O ne dedi peki?"

"Pek oralı olmadı da sen niye sevindin bu kadar?"

"Kızım manyak mısın? Yakın bir yer yazarsa ben de giderim peşinden. Hem ben çok severim Ankara'yı." E yuh artık.

"Şu Emir'den hoşlanan bir kız vardı ya bizim sınıfta. O görmüş onları kütüphanedelermiş."

"Hangi kütüphaneymiş o?"

"Varya sürücü kursunun oralarda. Özel bir kütüphane. Dershane tarzı bir yer." dedi ve kütüphanenin çevresindeki yerlerle tarif etmeye çalıştı.

"İyiymiş. Ben de bir kayıt olayım şu kütüphaneye."

"Sen taktın kafaya. İlla olacak bu çocukla öyle mi?"

"E herhalde. Yazdım birkaç kere instagramdan ama dönmedi. Şimdi madem ayrıldılar yine şansımı denerim. Ay Selinnn." diye uzatarak konuştu heyecanla. "Belki mezuniyete bile birlikte geliriz. Düşünsene bütün okul bizi konuşur." Daha fazla dayanamayarak kabinden çıktığımda şaşkınlıkla olduğum tarafa döndüler. Az önce adını öğrendiğim kız, yani Selin, beni gördüğünde yutkunmuş ve önüne dönmüştü ama Ece gözlerini bana dikmiş pişkinlikle sırıtıyordu.

"Aaaaa Badecim. Sen de mi buradaydın? Görmemişim."

Ona cevap vermeyip elimi yıkadığımda hareketlerimi izliyordu ama elimi kurularken daha fazla dayanamadı ve konuşmasına devam etti.

"Eeee insan silik bir tip olunca böyle. Varlığıyla yokluğu bir olunca pek görünmüyor."

"Ya da insan..." dedim daha fazla dayanamayacağımı anladığımda. "Kendini ille de başkalarının gözüne sokmak istemediğinden de olabilir."

"Ben kimsenin gözüne gözükmeye çalışmıyorum tatlım." dedi gülmeye devam ederken. Ama gözlerindeki sinir dalgası ne kadar öfkelendiğinin kanıtıydı.

"Öyle miymiş?" dediğimde başını sallayarak karşılık verdi. "Dışarıdan hiç öyle gözükmüyor ama."

"Dışarıdan siz de o kadar kötü bir çift olarak görünüyorsunuz ki... Ne yapalım işte insan kendine dışarıdan bakamıyor."

"Sen dışarıdan bizi ayırmaya çalışan biri olarak baktığın için olabilir mi acaba?" Birkaç saniye duraksadı.

"Ama tatlım görüyoruz ki bana pek ihtiyaç kalmamış. Çocuk postalamış bile seni. Sahi kaç ay oldu sizi yan yana görmeyeli? İki? Üç?"

"Uğraşamayacağım seninle." dedim ve yanından geçip kapıya ilerledim. Lavabodan çıkarken arkamdan söylendiğini duysam da cevap vermedim ve koridorda yürümeye başladım. Uğraşılmaz bir insandı gerçekten. Daha önce de 2 kere tartışmıştık ve artık gerek yoktu. Zaten laftan anladığı söylenemezdi. Kendince Uygarla konuşmayı kendine görev edinmişti.

İçimdeki yüksek dozda sinirle birkaç adım atmıştım ki, belimden tutulup döndürüldüm. Kalbim korkudan hızla atarken burnuma dolan koku bir nebze olsun rahatlamamı sağlamıştı.

"Bebeğim." diye mırıldandı yanağıma kuvvetli bir öpücük bırakırken.

"Korktum ya." diye sızlandım önce.

"Neden?" dedi burnuma hafifçe vururken. "Sana benden başka böyle sarılacak biri var mı acaba?" Çok ciddi bir şekilde sorusuna cevap beklerken onun kadar sabırlı olamadım ve boynuna sarıldım.

"Çok özledim seni." diye mırıldandığımda, koridorun ortasında olduğumuzdan bize bakan birkaç çift göze denk geldim. Neyse ki okul o kadar kalabalık değildi. Köşede sinirle ve büyük bir hayal kırıklığıyla bize bakan Ece'ye herhangi bir tepki vermedim. İyi ki tuvalette de çirkinleşmemiştim. O şu an alacağı cevabı almıştı zaten.

Elim Uygar'ın ensesinde gezinirken belimdeki eli sıkılaştı. Koridorun başında hocanın sesini duyduğumda hızla Uygar'dan ayrıldım.

"Ne oluyor ya?" diye şaşkınlıkla mırıldanmış, hocayı görünce homurdanmaya devam etmişti.

"Bade çabuk ödevini al öğretmenler odasına gel. Vaktim yok." dedi benimle göz temasını hızla keserken. Saatlerdir onu bekliyordum ve sanki ben onu bekletmişim gibi davranıyordu. Göz devirsem de o hocaya pek güven olmayacağından hızla Uygar'a döndüm.

"Ben ödevimi alıp geleyim. Yanına gelirim sonra."

"Tamam güzelim." dediğinde hızlı adımlarla sınıfa gidip ödevimi koyduğum dosyayı aldım ve aynı hızla sınıftan çıktım. Öğretmenler odasına giden merdivenleri çıkmak için yine Uygarla az önce bulunduğumuz yerden geçecektim ki sinir katsayım birden yükseldi. Ece saniyeler içinde Uygar'ın yanında bitmiş, ellerini arkasında kavuşturmuş ve yerinde sallanırken Uygar'a bir şeyler anlatıyordu. Selin de yanındaydı ama daha çok onları kavuşturmaya çalışan teyzeler gibiydi.

Hızlı adımlarla yanlarına ulaştığımda benimle aynı anda bir çocuk da geldi.

"Bade, Aylin Hoca seni bekliyor. Çok hızlı olacakmışsın dersi varmış." Ona teşekkür edip içim hiç rahat etmese de yanlarında geçip gidecekken Uygar elimden tuttu.

"Çabuk olsun ama." diye sızlandı önce. "Bizim de işimiz var. Uykumun sana ihtiyacı varmış."

O an, saniyeler önce Ece'nin üstüne atlamak isteyen zihnim bir anda sakinleşti ve Ece'nin muhtemelen mosmor olmuş suratını bile görmek istemedi. Uygar'ı hızlıca onayladım ve merdivenleri koşarak çıkmaya başladım.

"Koşma." diye arkamdan seslenen Uygar'a döndüm ve öpücük atarak önüme döndüm.

*************

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now