"Kanka çok kötü bir şey oldu çok kötü." Can'ın sınıfa adeta ortalığı inleterek girmesiyle merakla ona döndük. 

"Emir kedinin birine çarptı. Ezdi kediyi." 

"Şaka yapıyorsun?" dediğimde bana döndü. 

"Yenge sen benim ne zaman şaka yaptığımı gördün ya?" 

"Emir nerede?" Uygar'ın sorusuyla hepimiz Can'a baktık. 

"Teslim olmaya gitti katil." Uygar önümden uzanarak, solumda duran Can'ın kafasına uzandı. Can kaçarak geriye çekilirken aynı zamanda konuşuyordu.

"Yemezler aslanım." 

"Komik mi geri zekalı?" Sesi bir tık sinirli çıktığında, Can'ın olayı ciddiye almamasının onu sinirlendiğini anladık. Ki haklıydı da. 

"Çıkıp bakalım hadi." Melis bana bakarak konuştuğunda başımı salladım. Ayaklandığımda Uygar'ın "gerek yok, biz bakıp geliriz." dediğini duydum. Şaşkınlıkla ona döndüm ama bana bakmadan sınıftan çıkmıştı. Tüm sınıf ben içeri girdiğimden beri film izler gibi bizi izliyordu.

Melis şaşkınlığımdan yararlanarak koluma girdi ve beni sınıftan çıkardı. Koridorun ortasında duraksadığımda bana döndü ve konuşmaya başlayarak beni yeniden yürütmeye çalıştı.

"Dünden beri çok sinirli. Sana ulaşamayınca kafayı yedi. Biraz zaman ver, kendisi sana gelecek zaten." Bahçeye çıktığımızda omuzlarım düşmüştü. Melis bu sefer önüme geçerek beni durdurdu. Yanaklarımı elleriyle sardı ve hafifçe sıkarak beni sevdi. 

"Kendine gel ya."

"Yüzüme bile bakmıyor ki." 

"Bakar. Sabah kendi yerinde de oturabilirdi ama senin yanına oturdu. Ne kadar dayanabilecek sensiz?" Yanaklarımı şişirip ofladığımda yanaklarımı iki yana çekerek beni güldürmeye çalıştı. Arabanın yanına çoktan ulaşmış olan Uygar ve Emir'in hararetle konuştuklarını görünce yanlarına ilerledik. 

"Napıcam abi ben bakamam buna. Kendime zor bakıyorum. Sen bak." Arabanın içine doğru bakmaya çalıştığımda önümde duran Uygar biraz sola kaydı daha rahat görmem için. Küçücük bir kedi vardı arabanın içinde. Miyavlayıp duruyordu ama sesi çok az çıkıyordu. 

"Ben de bir tane bebeğe zor bakıyorum o zaman Emir." dedi sinirle. "Çarpmasaydın o zaman kediye." 

"Lan ben mi çarptım?" diye aniden yükseldiğinde benim aklım Uygar'ın az önceki cümlesinde takılı kalmıştı. Bir bebeğe zor mu bakıyordu? Bahsi geçen bebek, ki muhtemelen ben oluyordum, zor mu bakıyordu bana? 

Sen oradan onu nasıl anladın be ablam?

Üstelik çok sinirle söylemişti.

Gözlerimi dolmaması için birkaç kere kırpıştırdığımda ortamda konuşulanlara kulak verdim. Bahçeye çıktığımızda ortadan kaybolan Can, yanında İremle geri dönmüştü. İrem arabaya yönelmiş kediyle ilgilenirken Uygar bu sefer Canla tartışıyordu. Bugün ekstra sinirliydi ve bu siniri muhtemelen bana yöneltmek istemediğinden Emir ve Can'dan çıkarıyordu.

"Senin şakanı sikerim. Defol şurdan." Gerçi şuan beni pek sallıyor gibi değildi çünkü normalde benim yanımda küfür etmez, diline gelenleri yutar ve sakinleşmeye çalışırdı. 

"Can ya." diye sitem eden Melis'e döndüm. "Böyle şey yapılır mı? Hiç komik değildi." 

"Kanka bana da ezdim dedi napayım ben? Görseydim böyle ciyak ciyak kediyi ezdi der miydim?" Anlaşılan olay tamamen yanlış anlaşılmadan ibaretti.

Serseri //yarı texting//Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu