"Şşh." dedi kulağımın dibindeki ses. "Burdayım sakin ol." Karnımı saran eli, beni kendisine doğru çekti.

"Yanımdasın." diye mırıldandım, ne olduğunu idrak edemeyerek.

"Her zaman." diye yanıtladı beni. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken onun karnımda gezinen elleri bana hiç yardımcı olmuyordu.

Sırtım göğsüne yaslıydı. Ona dönmeye çalışsam da, karnımdaki eliyle bunu engelledi.

"Kızgın mısın bana?"

"Çok." diye mırıldanırken burnunu boynuma sürttü ve derin bir nefes aldı.

"Küs mü uyuyacaksın bana?" Soruma cevap vermedi. Cevap beklemeyi kesip umutsuzca uykuya dalmaya çalıştığım dakikaların sonunda sesi duyuldu.

"İyi geceler."

*************

Gözlerimi araladığımda hâlâ Uygar'ın kolları arasındaydım. Bileğine sımsıkı sardığım parmaklarımı gevşettim ve yerimde kıpırdandım. Arkamı dönüp yüzüne baktığımda kaşları çatık uyuyordu. Gece boyu sürekli uyanmıştım ve her uyandığımda onu da uyanık görüyordum. Biraz uyuması lazımdı. Saat kaç olmuştu acaba? Yataktan kalktım ve dün gece çıkardığım kıyafetlerimin yanına koyduğum telefonu elime aldım. Bir sürü cevapsız çağrı ve mesaj vardı. Gözlerim kocaman açıldı. Saat öğlen ikiyi geçiyordu. Annemin attığı mesajların hepsini okumak yerine sadece en alttaki mesajına baktım ve yerimde kalakaldım.

Annem : Baban polise haber vereceğim deyip duruyor.

Son mesajını yarım saat önce atmıştı.

Bade : Geliyorum.

Annem : Neredesin sen kaç saattir?

Annem : Aklımız çıktı.

Annem : İyi misin

Annem : Baban çıktı az önce

Mesajlarına cevap vermeden hemen banyoya girdim ve yüzümü yıkayıp kıyafetlerimi giydim. Bu esnada babamı defalarca aramış ve mesaj atmıştım ama hiçbirine bakmıyordu.

Odaya geri girdiğimde Uygar'ın yanına gittim ve şuan derin bir uykuda değilse diye birkaç kere adını seslendim. Uyanması için dürtmedim, çünkü uyandırmak istemiyordum açıkçası. Bir ara hava aydınlanmışken uyandığımda hâlâ uyanıktı, muhtemelen yeni uyumuştu. Yolda mesaj atabilirdim. Yanından ne kadar ayrılmak istemesem de yanağına bir öpücük kondurdum ve odadan çıktım. Bahçe kapısından çıkmadan önce kısa bir an düşündüm. Zaten dün geceden dolayı aramız pek iyi sayılmazdı. Şimdi haber vermeden çıkmam doğru değildi. En iyisi uyandırmaktı. Babamı hallettikten sonra uyuması için onu yalnız bırakırdım. Bahçeyi yeniden arkamda bırakıp evin önüne kadar geldiğim sırada çalan telefonumla yerimde durdum.

"Efendim?" diye yanıtladım telefonu.

"Bade yaptığın iş mi şimdi senin? Nerdeydin dün gece?"

"Uygarlara gelmiştim. Sabah dönerim diye haber vermedim."

"Aferin sana. Baban zaten yeni alışmıştı Uygar'a. Şimdi yine şikayet etmese bari çocuğu."

"Anne ne şikayeti ya? Öyle mi söyledi çıkarken?" Korkuyla sorduğum soruyla geri döndüğüm evin içine bakındım. Herkes odasındaydı. Kimsenin de odasına giremezdim. Oflayarak geri döndüm ve bahçe kapısından neredeyse uçarak çıktım.

"Bilmiyorsun sanki babanı? Sinirlenince gözü bir şey mi görüyor?"

"Napıcam ben şimdi? Açmıyor telefonumu."

Serseri //yarı texting//Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt