"Bu aralar çok romantiksin. Beni tavlamaya mı çalışıyorsun yoksa?"

"Seni çoktan tavladığımı düşünüyordum?" dedim sorarcasına. Gülümsedi.

"Bi' 3 yıl kadar oluyor." Yeniden bir sessizlik olduğunda, bu sefer konuşan ben oldum. Sürekli anlatmayı ertelersem, onunla paylaşmak istemediğimi düşünmesini istemiyordum.

"Dün gece annem odama geldi. Elinde ilaç kutusuyla..." Uygar'a döndüm hırsla. "Sen de duydun değil mi, odana hiç gelmedim diyor? Yoksa yine mi uyduruyorum?"

"Hiçbir şey uydurduğun yok bebeğim. Devam et sen. İlaç verdi, içmedin değil mi?"

"İçmedim. Bana içmek zorunda olduğumu söyledi. Masanın üstüne bırakıp gitti."

"Gece hiç uyuyamadım. Ara sıra dayanamayıp dalsam da sürekli kabuslarla uyandım zaten. Hep başım ağrıdı." Gün içinde fazla konuşmadığım için, konuşurken nefessiz kalıyordum. Biraz soluklandım.

"Kapım sürekli tıklatılmaya başladı. Annem olduğunu düşündüm açmadım ama hiç durmadı. Sonra açtım doktor vardı. Hiçbir şey demedi sadece kutuyu uzattı. Alıp içeri geçtim ama kutuyu yatağın yanına fırlatınca kapı yeniden tıklatıldı. Aralıksız tıklatıyordu."

Uygar'ın karnımı saran eli beni çok geriyordu. Eli karnımda gezinirken dikişin olduğu yerler yanıyordu. Muhtemelen tişört sürtündüğü içindi.

"Birkaç kere kapıya gidip geldim. En son dayanamadım ve ilacı içtim. Ses kesildi."

"Ben bir daha ilaçla uyumak istemiyorum." dediğimde başımın üzerine bir öpücük bıraktı.

"Normalde 3-4 saat uyuyordum. İlacı içince 10 saatten fazla uyuyorum. Çok fazla bu. Ya bir daha uyanmazsam?" Telaşla konuştuğumda karnımdaki eli sıkılaştı. Bedenim acıyla kasılırken ağzımdan bir inleme kaçtı. Uygar'ın dalgın bakışları telaşla bana kaydığında ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Dikişlerim." dedim zar zor. Önce bileklerime, sonra sırtıma ve bacaklarıma baktı.

Dikiş olmayan yerin kalmamış maşallah.

En sonunda tişörtümü sıyırıp karnıma baktığında ağzının içinde bir küfür mırıldandı.

"Ne zaman oldu bu?"

"Dün gece." Hızla yataktan kalktığında inanamazcasına bana bakıyordu.

"Yeni mi söylüyorsun?"

Delirdiğini kabullenmeye çalışıyordu.

"Kalk hadi."

"Uygar." dedim sızlanarak. Yatağa geri uzandım. "Hastaneye gitmek istemiyorum."

"Bade, seni hastanede görmeyi ben de istemiyorum." derken sesi son derece ciddiydi ve bir daha bana adımla seslenirse ağlayacağıma karar verdim. "Ama gitmek zorundayız. Etrafı kıpkırmızı olmuş, nasıl dayandın sen bunun acısına?" Artık söylenmeye başlamıştı.

"Canımın daha çok yandığı zamanlar olmuştu." Yataktan kalkmama yardım ettiğinde, canım biraz acısa da kalkmayı başardım. Aşağı inip arabaya bindiğimizde annemler bizi fark edip kapıya koşmuşlardı ama Uygar onlara haber vereceğini söyleyip hızla arabayı çalıştırmıştı.

"Demek ki beni kaçırsan falan... İkna olacaklar hemen." dedim, başımı koltuğa yaslarken.

"Bunu deneyebiliriz."

"Buna hazır olduğumu sanmıyorum."

"Yaran acıyor mu?"

"Biraz." Aklıma gelen şeyle ona döndüm.

"Babam seni nasıl aldı eve?"

"Çıktı birdenbire kapıya. Yemek hazır, ekmek al gel dedi."

"Ekmek alma işini sana kitlemek için de yapmış olabilir."

"Muhtemelen." dediğinde gülüyordu.

"Ne konuştunuz?"

"Sen gelene kadar azarladı beni. Sabah akşam kapıda ne yapıyormuşum. Evim barkım yok muymuş? Eve aldım diye de şımarma falan dedi."

Birdenbire aklımda yer edinen şeyle sessiz kaldım. Tolga'nın babası annemi arayıp duruyordu. Acaba hiç konuşmuşlar mıydı? Tolga neredeydi? Babası kesin biliyordur.

"Polisler hâlâ Tolga'yı bulamadı mı?" Birkaç saniye duraksadı.

"Bulamadı." derken sesi fısıltıdan farksızdı. Ben de cevap bekleyerek sormamıştım zaten. Bulunsaydı Uygar bana söylerdi. Hastaneye varana kadar konuşmadık.

*****************

Uygar'dan...

"Seninle bir anlaşma yapmıştık, hatırlıyor musun?" dedim, hattın diğer ucundaki polise. Sorgumu yaparken beni epey zorlasa da, ayağıma gelen fırsatı tepecek değildim.

"Tolga'yı bizden önce bulmayı başarırsan önce kendi içini soğutacaktın. Onunla işin bitince, kanlı canlı bana verecektin. Ben de senin peşine düşmeyecektim." Kanlı canlı kısmına vurgu yapmıştı ve evet anlaşmaya hakimdi. Nedenini anlamadığım bir şekilde, Tolga'yı bulacağımı anlamış ve böyle bir anlaşmayla önüme gelmişti. Eğer bu anlaşmadan tek çıkarı Tolga'nın sağ olmasıysa, çok saçma bir anlaşmaydı.

"Soğudu mu için?"

"O hiçbir zaman olmayacak. Bu şekilde bir hücrede acı çekerek ölürse, belki o zaman hak ettiği bir sonu olur."

"Her neyse, emanetini kapıya bırakıyorum." Polis merkezinin önündeyken, bu sabah kiraladığım arabanın kapısını açtım ve yan koltuktaki baygın şerefsizi arabadan attım. Birkaç polis arabaya doğru koştururken son kez onun yüzüne baktım. Tanınmayacak haldeydi. Yere düşüp ona yaklaşan polisleri gördüğünde ağlamaya başladı. Sürekli onu polise vermem için yalvardığından bu halini garipsemedim. Kapıyı kapatıp son sürat sürmeye başladığımda, geriye sadece olan biteni Bade'ye anlatmak kalmıştı. Bir de iyileşmesini hızlandırmak.

Ve onu her şeyden çok sevmek, sarıp sarmalamak...

*****************

Kitabın okunmaları şimdiye kadar sadece 1 kere büyük bir artış gösterdi. Yorumlar ve okunmalar felaket bir şekilde uçmuştu hatırlayanlar vardır. Listelerde ilk sıralara girmeye başlamıştı falan. Kitap 30 bin okunmalardayken 100 bini aşmıştı. Şuan ise birkaç ay geçmesine rağmen hâlâ 140 bin asla artmıyor. Listelerde zirveye çıkmamız için oy ve yorum işini halletmeniz gerekiyor. Size güveniyorum. 🧡

Bu arada bölümler eskisi kadar sık gelmiyor çünkü gerçekten yoğunum ve yoruluyorum. Belli bir saatim ya da belli bir izin günüm olmadığı için, şu günler yazabilirim şu günler bölüm gelir de diyemiyorum. Ama zaten biliyorsunuz ki bizim hiçbir zaman belli bir bölüm düzenimiz olmadı 🤫

Ben bu günlerin geleceğini bildiğim için sizi her gün bölüm atarak veya günde iki bölüm atarak bölümlere boğmuştum aslında. Bazen keşke her gün bölüm atmak yerine haftada 2 atsaydım da taslakta bölüm birikseydi diyorum. Ama olsun böyle de güzel oldu hikâye biraz ilerlemiş oldu. Ama onlara fazla alıştık 🥲 Emin olun siz ne kadar bölüm okumak istiyorsanız ben de o kadar yazmak istiyorum. Taslakta birkaç bölümüm var, yeni yazıp yayınlamıyorum yani ama düzenlemesi veya bazı içime sinmeyen yerleri değiştirmesi falan derken biraz uzun sürüyor yayınlanması.

Yine çok konuştum affedin 🧡

Ama merak etmeyin ben bulduğum her boşlukta bölüm yazmaya ya da düzenlemeye çalışıyorum. Bu konuda aklınız kalmasın, içiniz rahat olsun. Kendinize dikkat edin. 🧡

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now