80.Şeytan ile Anlaşma, Sadece 💯 Gün

6.2K 854 179
                                    

"Sadece...6...Gün..."

"Güneş her gün doğuyor diye ölmeyecek sanma, o da ölüyor usulca..."

Saçlarımın arasında gezinen parmaklar ile gözlerimi açmadan ellerimi yumruk yapıp havaya kaldırdım.

"Böyle yaparsan hiç uyanmam. " diyerek gözlerimi açmıştım ki sinirli sinirli yüzüme baktı.

"Çok büyük bir yaramazlık yaptığının farkında mısın?" dedi gözlerini kısarak. Omuz silktim.

"Hak etti. "diyerek doğrulduğumda o da biraz geri çekilmiş ve gözlerime bakmıştı.

"Yine de bana söyleyebilirdin. " dediğinde gözlerimi sonuna kadar açtım.

"Eğer söyleseydim, Mimi'yi açmama izin vermezdin. Silah almama izin vermezdin, bıçakları saklardın. Sis bombası da çok güzeldi. Acaba bir tane daha alabilir miyiz?" dediğimde tek kaşını havaya kaldırdı. "Tamam, alamayız. "

Ellerini kaldırıp gergince yatakta doğruldu.

"Hapse girebilirdin. " dedi.

Onun göremeyeceği şekilde göz devirdim. Orada da çok iyi(!) adamlar bulur iki günde hakkın rahmetine kavuşurdum. Çok da bir şey değişmezdi.

Sessizce yattığım yerden doğrulduğum da dikkatimi odanın dizaynı çekti.

Karşılıklı iki duvar siyahken , bir duvar kırmızıydı. Yatak ise boydan boya pencere olan bir kısma konulmuş, yatak başlığı pencereye döndürülmüştü.

Eğilip etrafa daha iyi bakındım. Üç tane kapı vardı. Sanırım sağ taraftaki kapı lavabo içindi, soldaki ise kıyafet odası gibi bir yer. Öndeki kapı da salona açılıyordu.

Ne kadar güzeldi böyle.

"Odana bayıldım." dediğimde dönüp gözlerim baktı.

"Şu an önemli olan şey bu mu? " diyerek somurtmuştu.

"Benim için seninle alakalı her şey önemli." demiş ve dizlerimin üstüne emekleyerek yatağın ucuna gelmiştim. Üzerimde hâlâ dünkü siyah pantolonum falan vardı.

Ayaklarımı zemine uzatıp heyecanla ayağa kalktım. Sol taraftaki çalışma masasına ilerledim merakla. Üzerindeki kalemlere, özenle dizilmiş kitaplara falan baktım.

İşaret parmağını masasının ucuna koyup sonuna kadar sürterken Yiğit yanıma geldi.

"Ben sana kahvaltı hazırlarken, sen bir duş al." dediğinde kaşlarımı kaldırarak yüzüne baktım.

Ne kadar çok yanlış anlaşılabilir bir cümle.

"Anlamadım." dediğimde alayla güldü.

Uzanıp burnumu tutmuş ve sıkıştırmıştı. En nefret ettiğim hareket! Sinirle elimi kaldırıp elini ittirmek istesem bile o çoktan çekmişti elini.

"Sis bombası ayrıca kokuyor. Bilmem farkında mısın? Tüm gece evimi kokuttun." dedikten sonra omuzlarımı tutmuş ve beni sağ tarafımızda kalan kapıya doğru ittirmeye başlamıştı.


Birazcık inat etmek istesem de gizlice burnumu omzuma doğru yaklaştırıp saçlarımı kokladım.

Pü, Allah kahretsin!

Bu pis koku ile mi tüm gece yatmıştım. Üstelik Yiğit'in yanında.

Gözlerimi kısıp koşarak açtığı kapıdan banyoya daldım. Siyah kapı açılınca karşıma çıkan bembeyaz banyo bir an gözlerimi alır gibi oldu.

Sessizce doğruldum ve ellerimi ovuşturdum.

"Ben alt kattayım. Yatağın üzerine birkaç kıyafet bırakıyorum." dediğinde başımı sallayıp kapıyı kapattım. O gidene kadar kapıya kulağımı dayamış, odanın kapısının kapanma sesi gelene kadar beklemiştim. Kapı sesini duyar duymaz kapıyı kilitledim ve kendimi duşa attım...

.
.
.

Çıplak ayaklarımı yere sürttüm. Sol ayağımla sağ ayağımın üzerine basarken gergince belimden düşmek üzere olan şortu yukarı çekiştirdim. Gri bir şort, beyaz bir tişört vermişti. Hip hop mı yapıyorduk ne? Birazdan zincirleri ve şapkamı elime alacak ve zenci arkadaşlarımla break dans yapacakmışız gibi hissediyordum.

Derince nefes alıp merdivenleri inerken aşağıdan gelen kokular ile gözlerimi kocaman açıldı. Ne kadar yavaş yavaş gitmek istesem de aç olan karnım koşmam için beni dürtüp duruyordu.

Alt dudağımı ısırıp yavaş ama hızlı, hızlı ama yavaş olan garip adımlarımla zemin kata indim.

Askerler iyi maaş alıyordu herhalde. Evi ne kadar da büyük ve güzeldi böyle.

Tavandaki güzel avizeye bakıp kendi eksenimde dönerken düşmek üzere olan şortu tutup belime kadar çekmiştim ki bir gülüş sesi geldi. Anında durdum olduğum yerde. Hiç hareket etmeden önce gözlerimi hareket ettirip görmeye çalıştım ama sanırım arkamdaydı.

Gözlerimi kırpıştırıp yüz ifademi normal tutmaya çalışarak arkamı döndüğümde elindeki bardakları yan taraftaki masaya koydu ve bana döndü.

"Bu kadar büyük olacağını tahmin etmemiştim." diyerek yanıma geldiğinde kaşlarımı çattım.

"Dolaylı yoldan kilolu olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun?" dediğimde alt dudağımı yavaşça yalayıp gülümsedi. Gözlerimi kaçırdım.

"Hayır."

Yalan söylüyor gibiydi? Genelde yalan söylediğini pek belli etmezdi. Uzanıp şortun ipini tuttu ve sıkıca çekiştirip bağladı. Ters ters yüzüne baktım.

Düşen insan, kalkmadığı sürece bir daha düşemez evlat...

Ben sana yattım yuvarlandım resmen.

Gözlerimi kısıp gözlerine baktığımda gülümseyerek elimi tuttu ve beni bir tarafa çekiştirmeye başladı. Beraber geniş bir mutfağa girmiş ve mutfaktan geçip bahçeye çıkmıştık. Hazırladığı küçük masaya bakıp gülümsedim.

Birkaç kahvaltılık koymuş ve yumurta pişirmişti. Hmm, becerikli de.

Gülerek onun heyecanlı haline baktım. Sonrasında aklıma dün geldi.

"O adama ne oldu?" dediğimde önce anlamamış, kara kaşlarını çatarak bana bakmıştı.

"Dün evini talan ettiğin mi?" dedi laf çarparcasına.

"Evet, hayatımı talan edenin." diyerek inat ettiğimde gözlerini hazırladığı masada gezdirdi. Beni ittirip bir sandalyeye oturttuğunda derince nefes aldım.

"Tutuklandı."

Hiçbir şey söylememe izin vermeden tekrar mutfağa yöneldiğinde derince bir nefes verdim.

Senden vazgeçmek istemezdim. Senden geçmek de istemezdim aslında. Küçük bir kız çocuğu gibi elini tutabilir, her sabaha seninle uyanabilirdim.

Belki de çok da büyük değildim zaten. Bu yüzden elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sadece umutlarım ve yarınlarım vardı.

En kötüsü onların da bir bir kayıp gittiğiydi...


Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin