4.Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

15K 1.3K 335
                                    

   "Herkesin içinde şeytandan bir parça var..."

     Oturduğum yerden sıçrayarak uyandığım sıra güneşin gözlerimi almasıyla yumruk yaptığım ellerimi gözlerime bastırıp derin derin nefesler aldım.

     Kahrolası kâbuslar bir türlü peşimi bırakmıyor.

     Hızla atan kalbimi sakinleştirmek adına gözlerimi bir müddet açmadım. En son makyajım ve lensime bir şey olmasın diye ellerimi sürtmeden gözümden çekmiştim. Çantama uzanıp makaramı alacaktım ki tüm kan çekildi ellerimden.

    Tırnaklarımdaki gülleri görerek kaşlarımı çattım.

   Hayır, hayır!

    Aptal bir rüya. Küçüklükten kalma bir kâbus! Gerçek olamaz.

    Telaşla oturduğum yerden kalktığım sıra açılan ara kapı ile karşıma çıkan adama koştum.

    "Can you see this rose?" (Bu gülleri görebiliyor musun?) dediğimde uzunca gözlerime sonrasında ise ellerime baktı.

     "Yes, it's so sweet." (Evet, çok tatlı.) dediğinde gözlerimi şaşkınca açıp yüzüne baktı.

     "Did you-?" ellerimi saçlarımın arasına daldırdım.

     "What is your problem?" (Problemin ne?) diyerek üzerime geldiğinde pembe saçlarımı karıştırıp tırnaklarıma baktım tekrardan.

  
    "I need ..." (Benim ihtiyacım var...) dediğim sıra adamın elini cebine atmasıyla garip bir şey çıkartması bir oldu. Sözüm yarım kalırken şaşkınca yüzüne baktım.

   "Ok..." (Tamam...) Dedim geri geri giderken ellerimi kaldırarak. "What is it and what you doing right now?"( O ne ve şu an ne yapıyorsun?)

  Elindeki bıçak benzeri şeyi avuç içerisinde döndürdüğünde derince nefes aldım.

    "I have got a problem  my Lady."( Bir problemim var laydim.) dediğinde sırtım jetin diğer ucuna gelip dayanmıştı bile.

    "Ok, tell me. I think I can help you, am I?" (Tamam, söyle bana. Bence yardım edebilirim, değil mi?) Telaşla gözlerine baktığımda onun kolumdaki saate baktığını görünce kaşlarım daha da çatıldı. "Do you want it? I don't know, what is it and why he  was gave me. But if you want only this ı can give you..." (Bunu ister misin? Bilmiyorum, bu ne ve neden bana verdiler. Ama eğer istediğin sadece buysa sana bunu verebilirim.)

     Göz göze geldikten sonra kolumu uzatıp saati yüzüne yaklaştırdım.

   Uzunca yüzüme bakıp elindeki bıçak benzeri şeyi ceketine koyup bileğime uzandı. Saati çıkarmaya çalışmasıyla etime batan garip iğne benzeri şeyler ile acı dolu bir ses çıktı ağzımdan.

    "That was hurt!" (Bu acıttı!) demem ile daha da yaklaşıp saatin olmayan kilidini aradığı sıra küçük masa benzeri yere biraz biraz yaklaştım. Çantamın açık ağzından gözüken termosa kısa bir bakış attığım sıra homurdanarak kolumu çekiştirdi.

    "Don't move."(hareket etme.) dediği sıra acıyor bahanesiyle öne doğru eğilip boştaki elimi arkaya attım ve termosu aldığım gibi doğruldum.

    "Be kind."( Kibar ol.) dedikten hemen sonra derince bir nefes aldıktan sonra termosu kaldırdığım gibi ensesine indirmem ile öne doğru düşmesi bir oldu. Sarsılan bedenini dengede tutmaya çalıştığı sıra bir daha kafasına vurdum.

     "Do you know Turkish girl p**!?" (Türk kızlarını biliyor musun p**!?) Sonda Türkçe küfür etsem de umursamayıp bir kez daha vurdum kafasına. "We don't know karate but we can fight like a man!"( Karate bilmiyoruz ama bir erkek gibi dövülebiliriz.) Münasip yerine de tekme attıktan sonra saçlarına asıldığım gibi geriye çektim. "I will teach you!" (Sana öğreteceğim!) ,dedikten hemen sonra bir daha vurdum. Kısır kalmadıysa iyi!

     Sırt çantamı aldığım gibi sırtıma attım ve termosumu da içine attım. Tam dışarı çıkacaktım ki havada olduğumuz dank etti. Telaşla jetin üzerindeki kısımları açıp karıştırmaya başladım.

    Bir tane paraşüt  çantası görünce telaşla alıp yere attım. Sırtımdaki çantayı döndürüp karnıma gelecek şekilde takmıştım ve telefonumu cebime iyice sokmuştum. Elim ayağım titriyordu. Paraşütü de sırtıma takıp yarı baygın adamın yanına gidip az önceki bıçak benzeri şeyi aldım. Ve onu da cebime atmıştımki pilot kabinin kapısı gürültüyle açıldı.

   "Xia..." adam ile göz göze gelmemiz ile üzerime telaşla hareket etmesi bir oldu.

   
   "Don't move!"(Hareket etme!) diye bağırıp az önceki bıçak benzeri şeyi doğrulttum. "Can you see your friend? İf you want to be like him, come on more close..." (Arkadaşını görebiliyor musun? Eğer onun gibi olmak istiyorsan biraz daha yaklaş...) dediğimde başını iki yana salladı.

   "Meyo, meyo..."(Hayır hayır...) "Keep calm."(sakin ol) Dedikten sonra yüzündeki korkmuş ifade bir anda değişti. Pis pis bir şekilde güldüğünde yutkundum. Sıçtın Mina. "He is just a noob." (O  sadece bir acemi...)

    Elimdeki şeyi çevirip kapıya koştum ve ittirdim. Kapı açıldığı sıra yanıma gelip sarılmasıyla topuğumla ayağına sertçe bastım.

   "I will f*ck you b*tch!" (Seni s******** sür***!) diye bağırdığında sinirle arkamı dönüp tüm gücümle ittirmeye çalışsam da sıkıca tutmuştu çantaları.

    "What did you said?" ( Ne dedin?) diye bağırdıktan suratının ortasına tükürdüm. "Her bir bokun olduğu İngilizcede bir tek adam gibi küfür yok a***** koyayım!" diye avazım çıktığı kadar bağırdıktan sonra botumun topuğunu adamın karnına dayayıp ittirdim. Ancak onun koca bedeni milim yerinden oynamazken benim rüzgar esse havalanacak bedenim geriye doğru savruldu. Sanki ben ona değil de o bana tekme atmış gibi bir an yaşandı.

      Ben  jetten aşağı düşmemek için elimi uzatırken o da düşmemem için montumu tutmaya çalışmıştı ki cebimdeki telefon çıktı ve aşağı düştü.

    Kısa bir an telefona bakıp göz göze geldiğimizde kendimi geriye atıp, gökyüzünde süzülmek adına, bedenimi serbest bıraktım. Ama ne kadar mutluyum? Nasıl mutluyum...bir mutluyum bir mutluyum...

    "Senin ben anandan emdiğin sütü babandan çıkartırım lan i*ne! Telefondan ne istedin o***** çocuğu!" son sürat aşağı düşerken boğazım yırtılırcasına bağırdım. "Şerefsiz p**ler! Pis Çin Çan Çonlar! Çomarlar!"

    "Allah belanızı versiiiiiinnn..."

    Allah demişken...

    Gözlerim koskocaman açılırken dağların ve ağaçların olduğu bir yere son sürat düşerken avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.

     "Eşhedüüüenllaaaaaaaa......."




Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin