44.Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

7K 978 312
                                    

    "Sadece...54...Gün..."

    "Merhamet nedir bilir misin? Bir insanın en nazik kibridir..."

    "Baltalar elimizde, uzun ip belimizde, biz gideriz ormana! Hey ormana!"

     Koray'ın uzattığı elini tutup küçük toprak yığınından aşağı atladım. Bir an nefesi  kesildi, şarkı söylemekten. Saatlerdir yürüyorduk. Ormanın bir ucundan başlamış, diğer ucuna doğru bir rota çizmiştik. Daha doğrusu çizmişlerdi.

     Pembe saçlarımı  geriye ittirip kafamdaki şapkayı düzgünce taktım.

     "Teşekkür ederim." diyerek Koray'a gülümsediğimde göz kırpmış ve önüne dönmüştü.

      Bir bayırın başına geldiğimizde gergince nefes aldım. Çok fazla efor sarf eden bir insandım doğru ama bunu yürüyerek yapmıyordum. Üstelik sırtımda ağır bir çanta ile...

     Tek gözümü kısıp mutsuzca bayıra baktım. Battı balık sırt üstü gider.

    Ellerimi çantanın kollarına koydum ve derince bir nefes aldım. Bismillahirrahmanirrahim.

    İp gibi arka arkaya dizilmiştik. İpin arka ucu bendim. Onları dikkatlice takip ediyordum. Önümde Polat ve onun önünde ise Koray vardı.

   Başımı eğip ipin diğer ucundaki kişiye bakmaya çalıştım ama bayağı kalabalıktık ve göremiyordum.  Bayırı çıkarken kenardan ağaçlara tutunup destek alıyordum. Olacak iş değildi bu. Bunlar hiç mi yorulmamıştı?

     Terlediğim için iyice çirkin bir hâl alan atmosfere yüz çevirip Polat'ın kolunu tuttum.

    "Ne zaman mola vereceğiz?" dedim yorgun bir ifadeyle.

    Yeşil özleri etrafta gezindi.

     "Yaklaşık 4-5 saat sonra." dediğinde gözlerim kocaman açıldı.

     "Ne!?"

     Kendi yere atıp, küçük bir kız çocuğu gibi ,ağlamak istiyorum!

   
  
.
.
.

       Bacaklarımı sallarken ateşin etrafında oturan erkeklere baktım. Ağlamaklı bir ifade vardı yüzümde. Nedeni oldukça açıktı. Ayaklarıma kara sular inmişti.

    Derince bir nefes alıp verdim. Onur ile Mahmut sol tarafta çadır kuruyorlardı. Küçük bir dere kıyısına gelmiştik. Su sesine erkeklerin muhabbeti karışıyor, cır cır böcekleri kulaklarımı tırmalıyordu.

     Sırtımı ağaca daha da yasladım.  Ayağımdaki ayakkabıları çıkarıp parmaklarımın serinleyişini hissettim. 

     En azından biraz daha iyi hissettirmişti.  Gözlerimi kapattım, etraftaki gürültüyü dinledim.

     "Ozan sana planı açıkladı mı?" dedi biri. Tek kaşım havaya kalktı.

     "Hayır." dedi biri daha. Sesi Polat'ın sesine benziyordu.

    "Sence bu işin altından kalkar mıyız?"

     "Şüphe etmek, başarıyı sekteye uğratır." dedi Polat tekrardan konuşarak.

     "Şüphe değil, olasılıklar ve gerçekçilik."  Kafamı hafifçe eğip baktığımda odun toplayan Polat ve Asır'ı gördüm.

     "Ne isterdin?" dedi Polat durup Asır'a bakarak.
"Kızı geride bırakmayı mı?"

      Kaşlarımı çatıp biraz daha öne eğildim. Asır da kaşlarını çatmış, alınmış bir ifadeyle  Polat'a bakıyordu.

   
     "Benim bahsettiğim mevzu Mina değil." dedikten sonra bir iki adım öne  yürüdü. "Bir avuç asker sence bir ülkeye girip adam kaçırabilir mi?" dediğinde gözlerim koskocaman oldu.

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin