45. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

6.8K 970 230
                                    

"Sadece...49...Gün..."

"Ruhu dahi satılsa beş para etmeyecek adamların kaşı gözüne milyonlar biçmekti aptallık..."

    Çantalarımızı almış, deniz kenarında bekliyorduk. Hafif bir meltem esip duruyordu. Sahilden yüzüme doğru geliyor, pembe sarı saçlarımı uçuşturuyordu.

      Gözlerimi kısıp ilerideki sahil kasabasına baktım. Oldukça büyük bir kasabaydı.

     Artık ağrıdan dolayı hissetmediğim bacaklarım ile resmen emekleye emekleye yürüyecektim. Mataramdaki son suyu da içip bir iç çektim.

      Yaklaşık bir haftadır yürüyorduk. Kurutulmuş sebze ve et artık midemi bulandırıyordu. Diğerlerinin buna nasıl dayandığını anlamak bile istemiyorum.

     Onur elini koluma koyunca başını çevirip yüzüne baktım. Hava kararmak üzereydi. Güneş denizin ortasında, kırmızı bir renge bürünmüş, kaçıp gitmek için yer arıyordu.

     "Şapkayı tak , şu gözlüğü de. Sakın çıkartma. Tanınman köy olur."

     Ormanın ortasında bir hayranıma denk geldiğim gerçeğini bir köşeye bırakmazsak çok haklıydı. Gözlüğü iyice düzeltip bir adım daha atmıştım ki Yiğit ile göz göze geldik.

    Yüzümü çevirdim.

    Bencillik değildi bu. Sinir ve öfke de değildi. Bu tamamen Yiğit'in aptallığı karşısında aldığım bir karardı. Savunma.

     Hiç kimse yarına çıkabilecek olup olmadığını bilmiyor. Bu bir tek askerler için geçerli değildi. Hayatını kendine zindan etme derdinde miydi? Eğer öyleyse gayet iyi başarıyordu.

     İnsan dediğin doğar, hata yapar, sever, düşer , kalkar, büyür ve sonunda ölür. Bir gün canlı cansız herkes ölür. Yok olur, silinir. Bu bu kadar basitti. Hatta benim gibi ölümünü kabullenmiş biri için çok daha basit.

   Çünkü pişman olmak çok daha can sıkıcı olacaktı. Bir daha bu dünyaya gelmeyecektim, dinimde de böyle diyordu. Ölüm vardı, herkes için.

    Neymiş efendim, kendisi askermiş. Sevemezmiş.

   O zaman öpemez de.

  Çünkü o bir asker.

  Ayağımın altında yuvarlanan taşlar ile Koray gülümseyerek birinin yanına gitti.

   Ne konuştukları hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama en son adamın eline biraz para verdi. Cüzdanını cebine sokarken dönüp bize baktı.

     "Yarın sabah 7 'de gidiyoruz. Bu gece burada kalacağız. " dediğinde biraz geri çekilip ahşap eve baktım. Çok tatlı duruyordu.

    Onur'un uzattığı eli tutup eve girerken kenarda muhabbet eden kızları ve balık tutan erkekleri görerek iyice meraklandım.

     Balık ile pek aram olmasa da şu son zamanlarda yediğim yemeklerin çirkinliği ile resmen balık aşeriyordum.

    Gözlerimi ovuşturup birkaç adım attım. Merdivenleri çıkarken kendi aralarında muhabbet ediyorlardı. Turist gibi gözüken garip bir havaları vardı.

   Merdivenleri çıktığımızda Koray elinde bir anahtarla yanıma gelmiş, bir odanın kapısını göstermişti.

     "Bu oda senin. Yarım saat sonra aşağıda yemek yiyeceğiz. Hazırlan gel." diyerek anahtarı elime bıraktı. Diğerleri ikişer üçer odalara girmişti. Sessizce odaya girdim ve etrafa baktım.

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin