72.Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

5.4K 867 177
                                    

    "Sadece...15...Gün..."

    "Sevgi ısıtır, fazlası ise yakar..."

   Gökte yapılan çok uzun bir yolcuğun ardından helikopter Türkiye topraklarında bir yere indiğinde derince bir nefes alıp Yiğit'e baktım.

     Oturduğu yerden uzanmış ve elimi tutmuştu.

     "Biraz sabret, bizim komutanlar ile konuşmamız gerekecek. " dedikten sonra kemerini çözmüş ve benimkini çözmeme yardım etmişti.

     Helikopterden sırayla inen askerlerin peşi sıra Fatih ile birlikte indiğimizde gözlerimi kısarak etraftamızdaki üniformalı askerlere baktım.

     "İyi misiniz? Fatih Bey, Mina Hanım?" diyerek önümüze gelen heybetli adamın yakalarındaki vatkalara bakıp dikleştim ve sözü Fatih'e attım. Konuş lan, adam buranın hükümdarı gibi!

    "İyiyiz Efendim. Yardımlarınız için teşekkür ederiz." dediğinde ben de başımı sallayıp onu onayladım. Gözlerim etrafta gezindiğinde Yiğit'in köşede, askerlerin önünde, hazır olda durduğunu görmüştüm. Benim bebeğim gerçekten askerdi.

    "Yorgun ve rahatsız olmalısınız. Lütfen beni takip edin." dese bile hiç de kibarlıktan durmuyordu söyleme şekli. Emir gibiydi. Belki de koca vücudundan dolayı biraz korkmuşumdur.

     Derince nefes alıp birkaç adım attım ve önümdeki adamın peşine giderken dönüp Yiğit'e baktım.

     Yüzüme bakmasa bile kaşlarını çok ufak hareket ettirdi. Sanırım önümdeki adamı takip etmemi istiyordu.

    "Kurtarma operasyonu uzun sürdüğü ve bazı farklı sebeplerden dolayı sizi daha önce getiremediğimiz için gerçekten üzgünüz. Ama bilirsiniz askerlerin hiçbir işi kolay değildir." dedikten sonra yalandan gülerek dönüp bize baktı. "Tabii askerlik yapmak için gidip patates soyanlardan bahsetmiyorum." bir de zorlama kahkaha attınca Fatihle bakışıp kendimizi gülmeye zorladık.

    Aman şimdi elinin tersine gelirim, yanlışlıkla dokunur, altı ay diş tedavisi falan. Ömrüm yetmez zaten...

    Sessiz minik adımlarımla onun devasa adımlarına ayak uydururken dönüp tekrardan arkama baktım. Yiğit ve diğer askerler komutan gibi birinin önünde hazır olda bekliyorlardı.

    Fatih'in uyarırcasına koluma dokunmasıyla tekrar önüme döndüm.

    "Sizi, elbette ki, biz de hemen evinize göndermek isteriz ama biliyorsunuz ki bu silahların patladığı, elverin yıkıldığı savaşlardan çok daha çirkin bir savaş. Ansızın, hiçbir hazırlığınızın olmadığı o anda dayanıyor silahın namlusu  alnınıza." diyerek uzun bir koridor boyu yürümeye başladı. Gür sesi koridorun duvarlarından sekip eko yaptığında derince nefes aldım.

     "Çirkin tarafı ne biliyor musunuz?" derken çenesini dikleştirmişti, yeni tıraş olduğu da bir hayli belliydi. Cidden bu askerlerin tıraşla ilgili takıntısı neydi? " Bazen yakınınızın , tanıdığınızın ölüm haberi bile gelmez evinize. Ve bazen de siz..." diyerek dönüp yüzümüze baktı "... nasıl ve neden öldürüleceğinizi bilmeden ölürsünüz."

     Yüzümdeki kan ansızın çekilirken yanımdaki Fatih sanki benden daha çok gerilmişti.

     "Bunu..." dedim gergince. "...neden bize anlatıyorsunuz?"

     Gülerek gözlerime bakınca yutkundum. Sanırım gülmediği zamanlarda çok daha tatlıydı.

    "Çünkü güzel kızım." dedi yüzünü çevirip yürümeye devam ederken. Gülüşü ciddi anlamda silinmişti yüzünden ve kederli bir bakış çökmüştü gözlerine. "Siz araba kazasında, uykusunun ortasında, hastalığın ucunda ölenleri bilip görüyorsunuz. Biz ise ; işe ilk kez gelenin bir daha gelemediği, canice öldürüleni, bir başkası ölmesin diye öldürülenleri görüyoruz." diyerek büyük camlarla çevirili bir yerde durup sola döndü.

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin