21. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

8.1K 1.1K 446
                                    

    "Sadece...79...Gün..."

    "Bir mürekkep gibi...kötülük bir kere karışınca kana..."

   "Bıktım!" diyerek elimdeki sopayı ağacın birine vurup dururken dönüp bana bakınca daha da bağırdım. "BIKTIM!"

    Bir gündür yürüyoruz. Tam tamına bir gündür. Benim narin bedenim daha fazlasını kaldıracak bir hâlde değil.

      "Az kaldı." dedi sakince. Onun bu sakinliği beni daha da ayar etmekten hiçbir işe yaramıyordu. Ben ne kadar kudursam da sinirlensem de o hiçbir şekilde etkilenmiyor, balkon kenarı koltuğunda sanki beş çayını içiyordu, Prens hazretleri...

    "Az mı kaldı?" dedim sitem edercesine. "Beni kenardan köşeden denize atsaydın yüze yüze Türkiye'ye varırdım ben be!"

    Tek kaşını kaldırıp suratıma bakarken bir elini elime attı ve beni yüksek bir yere çıkarttı.

     "Bacağımı böcekler  yedi za..." söylene söylene arkamı döndüğüm sıra gördüğüm devasa, şato benzeri ev ile bir iki adım geri gittim. Az önce tırmandığım kısma gelip de ayağımın bir kısmı boşluğa basınca az kaldı  düşecektim.

      Yiğit uzanıp çevik bir hareket ile belimi kavradığı gibi kendine çekti. Birkaç dakika önce saldığım saçlarım etrafa savrulurken gözlerim şaşkınca açıldı.

     Yiğit'in gözlerine bir iki saniye baktıktan sonra elimin tersiyle yüzünü kenara ittirdim ve şatoya baktım. Allah'ım şato! Saray bu , saray!

     Yiğit yaptığım hareketi hazmedememiş olacak ki olduğu yerden hareket edemedi. Gözlerimden kalpler fışkıracağı sıra ellerimi göğsümün üstünde kavuşturdum. Çok mesudum.

    Ayak parmaklarımın uçlarını çıkmış, adeta bir ceylan yavrusu gibi, seke seke şatonun kapısına gitmem ile açılan çift kapı ile birkaç adım geri gittim.

    "Çinli!"

     Avazım çıktığı kadar bağırarak arkamı döndüğüm gibi Yiğit'in hırkasına tutunup arkasına geçtim. Nefes nefese kapıya doğrulttum bakışlarımı. Acaba üzerinde silah var mıydı?

    Bunun burada ne işi vardı?

    Bir rahat vermedi p****enkler...

    "Hoşgeldin Ozan. Biraz geç kaldın." diyen balkondaki bir başkasıyla yanağımın birini Yiğit'in sırtına yasladım.

    "Sebebini fark etmiş olmalısın."diyen Yiğit ile başımı öne eğip yüzüne baktım. 

    "Senin adın Yiğit değil miydi?" 

     Yandan kısa bir bakış attı ve ilerideki adamlara bakıp derince nefes verdi.

    "İkinci ismimi sormadın."

    Kaşlarım çatılırken kapıya çıkan adamlara ters ters baktım.

    "Bunlar kim?" diye fısıldadığımda biri sırıtarak el salladı.

    "Selam bebek." diyerek göz kırpmış ve yarım ağız, arkasında saklandığım, adama bakmıştı.  "Seni hangi rüzgar attı buraya?"

     "Uçak..." diye düzelttim kendimce. Yiğit ise elinin tersiyle hırkasını tutan elimi ittirmeye çalıştı. İnatla daha sıkı tuttum.

     "Kuralları biliyorum ama bu arkadaşımız..." diyen Yiğit'i balla yağla böldüm.

     "Şurada Çinli var, unuttun mu?" dediğimde dik dik yüzüne baktığım Çinli kaşlarını hayretle havaya kaldırdı.

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin