50. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

7.2K 955 322
                                    

     "Sadece...45...Gün..."

     "İnsanlık; karın doyunca, göz acıkınca öldü."

      Güne güzel başlamak son zamanlarda çok zordu. Saçlarım gibi, fikirlerim de yıpranmıştı. Her geçen gün dünün gidişine, bitişine, uçuşuna yakıyordum hiç içmediğim sigaramı.

      Küllerinden koskoca bir tepe olmuştu artık. Her yer duman altıydı. En kötüsü artık askerciklerim de yoktu. Gitmişlerdi.

       Çok daha kötüsü ise şeytanın kılığına girip durduğu bir adama gönül bağlamıştım.

      Şimdi, iyi bir insan bulmak farzdı. Artık ölünce ailemi göreceğim hayalinin yanında, ölünce Yiğit'i göremeyeceğim gerçeği vardı.

     Zaten bir gün mutlaka ölecektim, ölmemek daha önemli değil miydi?

       Ellerimi saçlarıma daldırdım. Sessizce uzandığım yataktan doğrulup etrafa baktım. Ne zaman geleceklerdi kim bilir?

    Uzun bir zaman olacağından bahsetmişti Yiğit. Giderken ona içten bir şekilde sarılamamıştım bile. Çünkü korkmuştum. Sarılırsam o gider ve yerine şeytan gelir diye çok korkmuştum.

    Her gelişinde çok daha kötü hasar bırakıyordu. Hem fiziksel olarak hem psikolojik olarak. Yakıyor, yıkıyor, resmen alaşağı ediyordu beni.

     Düşüncelerimin gittiği depresyon yolu Mimi'nin çıkarttığı garip sesler ile bozuldu.

     "Güncellenme askıya alındı. Veri hatası. Veri hatası. Veri hatası..."

     Kaşlarımı çatarak yataktan aşağı indim.

     "Ne yapmam gerek?"

      "Konum aranıyor, konum aranıyor..."

     Garip garip noktalar çıkıp giderken etrafta dolandım. Belki çekmiyordur? Telefon gibi?

      Kolumu yukarı tuttum. Çok fazla ses çıkarmaya başladı. Resmen tiz ve sinir bozucuydu bu ses.

   
      Sinirle nefes aldığım sıra birden bire sesini kesti. Ekran üzerindeki kırmızı çarpı işareti döndü , döndü ve sonrasında kocaman kırmızı bir nokta olup yanıp sönmeye başladı.

       Kaşlarımı çatıp tam bu konu hakkında kafamı yoracaktım ki karnım guruldadı.

     "Acıktım..." dedim karnımı onaylayarak. Üstüme bir hırka geçirip kapüşonunu kapattım ve gözlük taktım.  Kenardan da anahtarları ve cüzdanı alıp odadan çıktım. Bir iki şey alsam yeterdi. Yiğit bana bir kart ve biraz da nakit bırakmıştı.  Bunlar bana yeter ve artardı.

    Asansöre binip en aşağıya indikten sonra etrafa bakındım. Ortalık oldukça sakindi. Sağ tarafta market benzeri bir yer görerek doğruca oraya ilerledim. İçeri girip gezindim biraz.  Sandviçler vardı.  Güzel paketlenmiş ve nefis gözüküyorlardı.

     Bir iki tane alıp büyük bir şişe portakal suyu aldım. Parasını ödeyip çıkmış, sokakları aynı serilik ile yürümüştüm. Otelin önüne gelmeden önce sandviçlerden birini özenle açtım. Dayananamıştım. Bir iki ısırıktan bir şey olmaz.

  
     Koca bir ısırık almıştım ki gözlerim aşkla açıldı. Tadı çok güzel!

      Gülümseyerek bir ısırık daha alırken otelin önündeki gariplik adımlarımı yavaşlatmama sebep oldu. Kıyrıtık bir otelin önünde neden üç büyük siyah Vito var?

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin