52. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

6.6K 1K 317
                                    

    "Sadece...38...Gün..."

    "Gönlünü kilitleyemezsin derler, oysa o çoktandır bir kafesin içinde..."

     Başımda ölümcül bir ağrı, midemden boğazıma doğru yükselen ince bir sızı vardı. Hiç güzel uyanamamıştım. Yine, yine ve yeniden.

    Gözlerimi aralığımda gereksiz yere parlak olan floresan lamba yüzünden gözlerimi kısıp sadece nefes alıp verdim. Kolum...kopmuş muydu acaba?

     Başımı zorla yana yatırdım ve derinde bir nefes aldım. Sağlam koluma bir serum takılmıştı. Sanırım besin ihtiyacımı bu şekilde karşılamaya çalışıyorlardı.

      Yattığım yersen hafifçe doğrulduğumda üstümdeki iğrenç hastane önlüğünü fark ettim. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Tamam, sakinim.

      Etrafta hiç ses soluk yoktu. İyice doğrulup ayağımdaki kelepçeye baktım ama çoktan çıkarılmıştı. Sanırım hareket edemeyeceğimi düşünmüşlerdi.

      Ne yazık, ölümüme daha var...

     Bir gayretle doğrulup etrafa bakındım. Neşterden başka hiçbir şey yoktu işime yarayacak. Gergince sağ yanımda sallanıp duran, boş koluma baktım. Canım acıyordu. Hatta kolum her hareket edişimde sanki yerinden koparılıyormuş gibiydi. Aptallar bir saat için kolumu mahvetmişlerdi.

     En azından saati istiyorlarsa beni öldüremeyecekleri de bir gerçekti ki ölmeyeceğimi zaten biliyorum.

    Neşteri yastığımın altına saklarken etrafa temkinli bir şekilde bakındım. En son saate bakıp iki üç kere ekrana vurdum.

     "Mimi uyan!" dedim sinirle. "Başım büyük bir belada!"  hafif bir mide bulantısı ile elimi ağzıma götürdüğüm sıra garip bir ses geldi.

    "Günaydın Mina."

    Telaşla yatağıma yürüdüm.

     "Sen süper zeki hacker gibi bir şeysin değil mi?" diyerek sedyeye yattım. Birileri geliyordu sanırım.

     "Evet. Öyleyim."

     Kendinden emin tavrına karşı gelen ayak sesleri ile derince nefes alıp verdim ve korkumu bir perde arkasına sakladım. Şu an korkmak bana hiçbir şey kazandırmayacaktı.

      "O zaman beni buradan çıkar." dedim.

       Lafım biter bitmez açılan kapı ile en son konuştuğum adam elinde birkaç kağıt ile içeri girdi.  Elindeki kağıtları masaya bırakırken dönüp bana baktığında göz göze geldik.

      "Uyanmışsın." diyerek gülümsedi. "Düşündüğümden daha dirençlisin. Birkaç gün daha uyursun sanıyordum."

      Gözlerimi kısıp derince bir nefes verdim ortaya.

       "Metal parçası için  bir insanın koluna bunu yapmayı kendinize yakıştırıyor musunuz?"

 
       Geçenki gibi sandalyesini çekti, karşıma geçti ve oturdu rahatça.

       "Binlerce hatta miyonlarca insan için birileri feda edilebilir." deyişi gezindi zihnimde. Ben bunu kendi ülkemin askerlerine dediğimde onlar arkalarında adam bırakmayacaklarını söylemişlerdi.

     İnsan olmak mıydı bu, vicdan sahibi olmak mı?

        Dünyada gerçekten saf iyilik diye bir şey yoktu. Herkesin içinde siyahtan bozma bir parça vardı ve şeytan bana bunu anlatmak istemişti. Ama ben o kadar emindim ki bu beni kibirli yapmıştı. Sırf o şeytan, o kötülüğün kendisi diye, kendimi ondan üstün görmüştüm ve bu beni kötü yapmıştı...

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin