79. Şeytan ile Anlaşma, Sadece 💯 Gün

Start from the beginning
                                    

     "Süper kahraman? " dedi alay eder gibi.

      Elini tutup alnımdan uzağa ittirdim.

     "Bu biraz din meselesi." dedi sırıtarak. "Benim için insanların dini, dili , ırkı alakadar etmez. Ben sadece içindeki kötülüğe bakar ve yardım ederim."

     "Yardım?" dedim kaşlarımı çatarak.

      "Elbette, sana ettiğim gibi."

       Alayla güldüm.

       "Bana ettiğin yardım?"

      Gülerek gözlerime baktı. Ama sanki gülmese daha tatlı gözükebilirdi.

     "Sana silahın için mermi verdim, silah alman için kilitli kapıyı açtım. Gözünün önüne bıçak getirdim, bomba getirdim. Adamın evini bastığında senin için oda içerisinde gezindim ve kötülüğü cazip kılan karanlığı etrafa dağıttım..."

    Uzun uzun gözlerine baktım.

     "Ama ben ona zarar vermedim!" dediğimde tek kaşını havaya kaldırdı.

      "Bir hırsızın parasını çalmak da sonuçta bir hırsızlık değil mi?" dedi kaşlarını çatarak. "Hatta işinde iyi bir hırsızın parasını çalmak seni çok daha kalifiyeli bir hırsız yapmaz mı?"
 
       İnanamaz gibi birkaç adım atıp yumruğumu avcumun içine vurdum.

      "Ben o parayı bağışladım!" diye bağırdığımda gülerek gözlerime baktı.

     "Yoksa sen olmak Robin?"

      Yüzümdeki öfke gözle görülür cinstendi. Artık sinirden elim ayağım titremeye başlamıştı.

      "Senin sonun zaten belli. Oklarını oraya buraya atıp kese kese altınları fakirlere vermektense neden kendine bir tabut, bir mezar taşı bulmuyorsun?" diyerek başını eğdi ve yüz yüze gelmemizi sağladı.  "Çürürken izleyebileceğin gök ve denizin dalga sesleri güzel olur. Mezar için deniz ya da okyanus kenarı çok iyi."

      Yumruk yaptığım elimi havaya kaldırdığımda alayla yüzüme baktı. Dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı sanki.

      "Bana vuracak mısın?" dediğinde çenemi yukarı kaldırdım.

      "Hayır, anlaşmamızdaki kendi şartımı söyleyeceğim."

     Uzun bakışlarının peşi sıra ruhsuz bir ifadeye dönen yüzüne baktım.

      "Tek bir şart söylebilirsin ve şartın konulmuş diğer kuralları bozmayacak." dedi ciddiyetle.

      "Şartları bozmaya niyetim yok. Sadece seni bozmak istiyorum." dedim ve iyice yüzüne yaklaştım.

     Sırf bana yenilmek istemediği için geri geri gitmeyişi bizi burun buruna getirdi.

      "Eğer ben gerçekten ölürsem Şeytan Bey, anlaşmayı anlattığımda içtiğim yıldızlar tarafından boğulacağım bir büyü yapabiliyorsan, o zaman beni hatırlayıp seven herkesin de hafızasından silersin." dediğimde kaşlarını çattı.

     "Mümkün değil. " dedi aniden.

     "O zaman ben de bu anlaşmanın feshini istiyorum" diyerek geri dönmek istediğimde  bileğimi tutup beni hızla kendine çekti.

      "Neden!?" dedi bir anda bağırarak. Korkuyla yutkundum. "Milyonlarca insan var. Öldükten yıllar sonra bile hatırlanıp sevilmek isteyen milyonlarca insan!" dediğinde kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.  "Sen neden bencil olup da hatırlanıp sevilmek istemiyorsun?!"

     Sıktığı bileğimi kurtarmak için elimi geriye çektim. Ama şaşırmıştım. Çünkü bunca zaman hiçbir şekilde aşırı bir tepki vermemişti. Hatta Yiğit'in öleceğimi öğrendiğinde bile böyle kızgın ve öfkeli gözükmemişti.

      "Neden?" dedim bileğimi kurtaramayınca. "Neden hatırlanmak isteyeyim? Bana bir yararı olacak mı?  Sonuçta ölmüş olacağım, toprağın altında öylece yatacağım. Geride kalanlar neden acı çeksin?" dediğimde iyice yaklaştı yüzüme.

      "Çünkü emek verdin!"

       Gözlerimi kırpıştırdım.

      "Ne?" dedim anlamayarak.

       "Onlara emek verdin Mina. Ölecektin, son günlerini onlara verdin. Onların yapması gereken işleri sen yaptın. O adamı da onları da kurtardın. Saati kimseye vermedin. Belki de kimse farkında değil ama sen bir kahraman olarak geri döndün. Seni hatırlamak zorundalar."

       Gözlerim dolmaya başladığında zorla yutkundum.

     "Ben yıllardır bu acıyı çekiyorum." dedim sessizce. "Annem ve babam olmadan buraya kadar nasıl zor geldim, biliyor musun sen?" diyerek gözlerine baktım. "Onlar, vatan uğruna doğru düzgün aile bile kuramıyorlar. Yiğit..." dedim fısıltı gibi. "...o kendini katil sanıyor. Herkes gitmiş ondan. Şimdi ben de gidersem ne olur , hiç düşündün mü?" dedim çenem titrerken.

    "Bencil olmalısın."dedi inatla. "İnsanlar bencildir. Sana ne ki şu an Yiğit'ten onun hissettiklerinden?" diyerek yavaşça bileğimi bıraktı. Üzerime attığı birkaç adımla geriye doğru gittim.

      "Kaç günün kaldı? Bir haftan bile yok sayılır artık. Kendine iyi birisini bulsana. Yaşamak istemiyor musun? Yiğit ile bir ömür?" diyerek daha da üstüme geldiği sıra birden sahne tozla duman oldu. Sırtım bir elektrik diğerine dayandığında ellerimi yumruk yaptım.

      "Eğer iyi birini bana gösterirsen o zaman uzun bir ömür yaşayabilirsin." dediği sıra kızıla dönen gözlerine baktım.

     "Her insan gibi, bencil ol. İnsan olmak bunu gerektirir."

     Gözlerimi kısıp yutkundum.

    "Ben şartımı koydum." dedim inatla. "Sana eğer iyi bir insan getiremezsem, ölürüm ve ben ölürsem  de herkes beni unutur."

       Uzunca gözlerime baktı. Anlamaya çalışır gibi. Ya da belki de o da deli olarak görüyordu beni.

     "Kabul edildi."

.
.
.

     Elmacık kemiklerimin üzerinden süzülüp saçlarımın arasına doğru giden gözyaşlarım ile uyandığımda etraf karanlıktı.

     "Sadece bir kâbus gördün." diye fısıldadı biri. Yaşlarla dolu gözlerimi yanımdaki adama çevirdiğimde Yiğit anlayış dolu bakışlarla gülümsedi. "Ben yanındayım..."

      Elimi uzatıp çenesine koyduğumda her zamanki gibi uzanmış ve elini başımın üstüne koyup baş parmağı ile alnımı okşamaya başlamıştı.

    "Ben seni çok seviyorum." dediğimde gülerek gözlerime baktı.

     Birkaç damla daha yaş süzülürken uzanıp boynuna sarıldım. Gözlerimi kapatmış, tekrar uyumadan önce tüm samimiyetimle mırıldanmıştım.

     "Unutma tamam mı?"




Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Where stories live. Discover now