61 | #Yapayalnız

420 36 205
                                    

-Ve Ömer'siz 8.Yıl-

Hep derler, 'değişen tek şey zamandır.' diye... Çok doğruydu bu cümle. Ömer'siz tam 8, koca yıl geçirmişti Defne. Acısı, sevgisi ve acısı bir an olsun azalmamış; aksine giderek artmıştı.

O gün, Ecrin'in engel olması kendine getirmişti. Az kalsın kafası yerinde değilken geri dönüşü olmayan sorunlara neden olacaktı. Ama yetişmişti işte Ecrin, kurtarmıştı yengesi. O günden sonra Defne ailesi ve Ömer için toparlanacağının sözünü vermiş, 'Ömer gelecek' demişti. Ama...Dediği gibi olmamıştı ne yazık ki, her gün daha da artan özlem ile sevdiğini beklerken aslında her geçen gün daha da inancını kaybetmişti. Bir yanı deli gibi sevip özlerken, bir yanı ise korku doluydu. Çevresinde ki herkes yavaş yavaş umudunu kaybetmişti. Babası; Halit ise her gün istisnasız söyleniyordu, 'ben demiştim.' diye. Her ne kadar kızsa da bir yandan da haklı çıktı diye deli gibi korkuyordu. Her ne kadar iyileştim ben dese de, öyle değildi maalesef.

Pali'ye giriş yaptığında onu bekleyen Pelin'i görmesiyle aklında ki düşünceleri bir kenara atıp gülümseyerek yanına gitti.

"Günaydın Defne Hanım."

"Günaydın tatlım, hazır beklediğine göre yoğun bir gün sanırım?"

Pelin, Defne'nin tavrına tebessüm ederken elindeki tableti havaya kaldırarak hafif salladı.

"Tüm haftadan daha yoğun bir gün efendim."

"Odama gel, anlat bakalım neler var bugün."

"Tabi efendim ama öncesinde Elif Hanım'dan imzalamanız gereken dosyaları almam gerek. Siz geçin, ben melisa çayı ve dosyaları alıp geliyorum hemen."

Defne, Pelin'in bu tatlı bakışlarına gülümserken elini yanağına getirip hafif sıktı.

"Tamam canım, odamdayım ben."

Göz kırpıp uzun koridora yöneldiğinde etrafta çalışanlara bakıp, selam verişlerine tebessüm ile karşılık veriyordu. Kendinden emin, dik duruşu ve sert adımlarıyla odasına giderken birden karşısına çıkan Işıl ile gözlerini devirdi.

"Günaydın minnoş!"

Diyerek elindeki çatalı batırıp noodle yemeğe devam etti. Defne yüzünü buruşturup Işıl'a 'gerçekten mi?' dercesine baktı.

"Ne, ne oldu ya? Hayatında hiç noodle yiyen insan görmedin mi?"

"Işıl sen delirdin mi? Saat daha 10! Bu saatte noodle mı yenir? Leş gibi tavuk kokutmuşsun her yeri!"

Diyerek elini havada sallayarak tavuk kokusunu gidermeye çalıştı. Işıl ise umursamadan ağzındaki lokmayı yutarak devam etti.

"Sanki noodle saati var! Yiyen benim, sanane. Sanki yarasa yiyorum bakışa bak!"

Defne sabır dileyerek yanından geçip odasına giderken arkasından duyduğu ayak sesleri ile sesli bir şekilde nefes vererek durdu. Ve arkasını dönerek, Işıl'a baktı.

"Ya sen ne biçim mimarsın! Gitsene kızım ofisine, her gün sapık gibi peşimdesin!"

Işıl gözlerini kocaman açarak elindeki çatalı havaya kaldırıp sallarken kendisine bıkkınlık ile bakan Defne'ye döndü.

"Asla! Bir kere bıraktık, ne olduğunu biliyorsun. Artık hayatta gitmem kuzum, hem eniştem bana burada bir oda ayarladı burada çalışacağım. Artık tamamen yanındayım."

"Ya sabırrrr!"

Defne önüne dönüp odasına girdiğinde çantasını sertçe masasına bırakıp yere kadar olan pencerenin yanına giderek karşısında ki İstanbul Boğazı manzarasına baktı.

HERKES DUYSUN; SENİ SEVİYORUM!Donde viven las historias. Descúbrelo ahora