60. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

Start from the beginning
                                    

    "Can you see the red point." (Kırmızı noktayı görebiliyor musun?) biraz daha öne eğilip ekrana iyice baktı. Navigasyon haritası üzerine yanıp sönen kırmızı bir noktaya odaklandı.

     "Yes,I can."(evet, görebiliyorum.) dediğinde geriye yaslanıp hamburgerimden ısırık almadan önce o malûm cümleyi kurdum.

     "İt's your brother."( O senin abin.) dediğimde bir anda geri çekilmiş, az önce ağzıma attığım hamburgerin devasa parçası ağzımın içinde takla atmıştı.

     "Really?"( Gerçekten?) diyerek umutla gözlerime baktığında ağzımdakini çiğnerken başımı aşağı yukarı salladım. "You must be hacker!"(Hacker olmalısın!) diye bağırarak yumruğu önündeki koltuğa vurduğunda gözlerimi kocaman açarak geri çekildim.

     Korkuyla yüzüne bakarken o sevinçle ekrandaki kırmızı noktaya bakıyordu. Onu izlerken hamburgerimi sessizce yemeye devam ettim.

     Hayat çok mantıksızdı. Ömrümüz belki bir elin parmağını geçemeyecek kadar kısaydı ama kendimizi düşünüp bencil olmak yerine başkalarına bağlanıp onlar için hayatımızdan vazgeçebiliyorduk.

     Şimdi, neredeyse sadece bir ayım kalmışken iki aydır tanıdığım bir adam için kalan son günlerimi hiçe sayıyordum.

      Dilime yayılan tuzlu bir tat gözlerimi kırpıştırmama sebep olduğunda farkettim ağladığımı. Uzun zamandır duygulanıp ağlamamıştım sanırım. 

      Gözyaşı değil de sanki benden birkaç parça süzülüyordu yanaklarımdan.

     Özlemiştim. İki üç kere sarılmış olan adamın , iki üç sarılışıyla alışkanlık haline gelen bu eylemi özlemiştim. Annemden babamdan sonra birini daha özlemiştim. Yakında onlara kavuşacak olmanın yanı sıra ondan kopacak olmamın verdiği bir acı vardı.

    Büyük, sinir bozucu bir acı. Tam da yüreğimin üstünde. Ağır mı ağır.

    "Are you ok?"( İyi misin?) diyen Lui uzanıp yüzüme bakmaya çalıştı. "Why you crying?"( Neden ağlıyorsun?) dediğinde alt dudağımı yalayıp trajikomik bir şekilde güldüm.

    "I want to too."(ben de istiyorum.) diyerek geriye attım başımı. Gözlerimi kırpıştırıp kendimi dizginlemeye çalıştım. "I want to find him."(onu bulmak istiyorum.)  dediğimde gözlerim baktı.

     "Just keep calm."( sadece sakin ol.) diyerek elini sol omzuma koydu. "I'll help you too."( Ben de sana yardım edeceğim.)

     Kahverengi gösterine baktığımda gülümseyerek destek oldu.

     Gözlerinde kendi yansımamı gördüm. Benim erkek halim gibiydi. Aynı kaderi taşıyan bir başkası. Burnumu çekip gülümsedim.

   "Yes!"(evet!) diyerek yumruğumu uzattığımda kaşlarını kaldırarak elime baktı ve sonrasında uzanıp yumruğunu benimkiyle tokuşturdu.
 
   

.
.
.

    "Mimi son 33 günün kalsa ne yapardın?" dedim arabanın üstüne oturmuş, gecenin bir yarısı şehri izlerken.

     "Kaldığım yerden devam ederdim. Hayal kurma yeteneğine sahip değilim."

    Ellerimi sallayıp gözükmeyen yıldızlara bir selam çaktım.

    "Duydunuz mu?! Sonunda bir eksiğini buldum!" diye çığlık attığımda bir anda gökten önüme düşen büyük siyahlık ile avazım çıktığı kadar çığlık atmıştım.

    "Sonunda beklediğim tepki..."

    Elimi kalbime götürdüğüm sıra kanlı ellerini birbirine vurarak, kanı bir tozmuş gibi, yere dökmüştü. Yüzündeki kana, ellerinin korkunç hâline baktım.

      "Manyak mısın ya!?" diye bağırdım elimdeki dondurmayı düşürmemeye çalışarak. "Nereden geliyorsun bu tiple?" dedim en son da dayanamayarak.

    "Kâbuslardan." diyerek dağılmış saçlarını düzeltti, paçalarını silkti.

    "Kâbuslardan mı? İnsanları uykusunda bari rahat bırak." diyerek arabanın üstüne eski pozisyonumla oturdum.

    "Bir ayrıntıyı atlıyorsun küçük kız..." dedi kızıl gözlerini gözlerimde gezdirerek. "...ben insanları kötülüğe çağırmıyorum, kötülüğe meyillenmiş insanlar tarafından çağrılıyorum." dediğinde dondurmanın eriyen vanilyası damağıma yayıldı.

      "Sen kötü değil misin?" dedim kaşlarımı çatarak.

     "Kötüyüm."

    Umursamaz cevabı ile yüzüne dik dik baktım.

     "O zaman niye insanlara atıyorsun suçu?" dediğimde bir anda siyah bir duman olup kayboldu. Dizlerimin üzerine çıkıp merakla etrafta onu aradım.

     "Nereye kayboldu ki şimdi?" Dondurmayı ağzıma alıp tekrardan yerime otururken, yanımda oturan şeytanı görünce, geriye sendeledim. "Eüzubillahimi..." ağzıma dayanan bir el ile gözlerim kocaman açıldı.

    "Bu lafı şimdi etmeyelim." dediğinde kaşlarımı alayla havaya kaldırdım.

      "Eee, kâbuslar güzel miydi?" dedim dondurmamı yerken. "Sen seversin aksiyonu."

     Tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı. Bu sefer wampir dizisinden fırlama bir Amerikalı adama benziyordu.

    "Güzeldi...bolca kan ve çığlık vardı." diyerek önüne döndü.

     "Zor olmalı. " dedim istemsizce.

     "Ne düşündüğünü biliyorum küçük kız." diyerek bir anda tüm düşüncelerimi böldü.

      "Herkesin hayatı bir şekilde zor bence." diyerek gözlerine baktım. Kızıl gözlerinde insanlığa dair hiçbir beklentim yoktu. Bir şeytandan ne bekleyebilirdim ki?

        "Ama herkesin hayatının zor olması onlar adına üzülmeyeceğim anlamına gelmiyor." diyerek  dondurmanın külahını ısırdım. "Önce kendime sonra diğer herkese üzülüyorum. Dünya çok zor!" diye bağırdım karanlık gökyüzüne.

        Başını çevirip de şeytan ile göz göze geldiğimde gülümsedim.

     "Aptal olduğumu düşünüyorsun değil mi?" dedim sesli bir şekilde gülerek. "Ben ise delirdiğimi düşünüyorum. Hatta bazen kendi kendime konuşarak zihnimi açık tutmaya çalışıyorum ama bu daha da deli gibi gözükmeme sebep oluyor." dediğimde ifadesiz yüzünü yüzüme doğru çevirdi.

     "Kimse şeytanın karşısına geçip bu kadar rahat konuşamaz bence...sana insanların aptal olduğunu söylemiştim. En basit örnekten 'kedi ulaşamadığı ciğere..." dediğinde gülerek elimi kaldırıp böldüm.

    "'murdar' dermiş."

     Başını aşağı yukarı salladı.

     "Neden? Neden ben?" dedim merakla. "Ölmek isteyen milyonlarca insan olduğuna yemin edebilirim." diyerek dikkatle yüzüne baktım. O kadar donuk, o kadar ifadesizdi ki bir duvar ile konuşuyormuşum hissi yaratıyordu.

     "Başka birisi olsaydı..." diyerek ayağa kalktı ve arabadan gürültüyle aşağı indi. Arkasında oluşmaya başlayan siyah dumanın içerisine girerken yan taraftaki sokak lambası bir anda patladı.

     Çığlık atarak küfür ettim.

     "Napıyorsun lan?! Altıma sıçtım!"

       Gülüşü ile etrafa yayılan hırıltılı ses beni susturmuştu.

     "...bu kadar eğlenceli olmazdı küçük kız..."





Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Where stories live. Discover now