58. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

Começar do início
                                    

    "Ben hem bir yazılım hem de bir bilgisayar harikasıyım. Bu adam da hem yazılım hem bilgisayar üzerine çokça bilgili biri. Bununla kıyaslarsak olasılık çok yüksek. "

    Mavi saçlarımı geriye atıp doğruldum.

     "Tamam, Lui'ye verdiğimiz adrese gidelim. Bir şeyler öğreneceğiz bence." dediğimde arabanın motoru çalıştı, ışıklar söndü.

      Biz caddeden çekip gittiğimizde bizim varlığımız ile yanan sokak lambaları da sönmüştü.

      Dakikalar sonra elimde çikolatalı çubuklar, altımda gri bir eşofman ile arabadan aşağı indim.

     "Nihaw."(merhaba.) dedim kaşlarımı kaldırarak.

      Elinde bir kutu alkollü içecek vardı sanırım. Elini yere dayayıp geriye doğru attı başını.

     "Hi Crazy!"(Selam deli!) dedi sinirle.

     Çikolatalı çubuklardan birini  ağzıma atıp yanına oturdum.

     "Can I ask you something?"(Bir şey isteyebilir miyim?) dediğimde gözlerini kıstı.

    "Why not?"( neden olmasın?) demiş, dağılmış saçlarını geriye ittirmişti.

     "What hapenned your brother?"( Abime ne oldu?) kaşlarını çatarak doğrulmaya çalıştığında göz devirip uzandım ve ellerimi omuzlarına koyup kalkmaya çalıştığı yere oturttum. "Don't be made."(delirme.) diyerek ben de yanına oturdum.

    "How you know?"(nasıl biliyorsun?) dedi anlamaya çalışır gibi.

     "I am..." diyerek düşündüm. "...hacker."

     Kaşları havaya kalkınca gülümsedim.

      "Really?"(gerçekten?) dediğinde göz devirip derince nefes aldım.

      "Anyway, tell me. Where is your brother?"(neyse, söyle. Abin nerede?) Kutuyu içeceği biraz uzağa koyup vücudunu iyice bana döndü.

      "Why you want to know?"(neden bilmek istiyorsun?) dedi kuşkulu bir ifade ile.

        Önüme döndüm.

     "Because my boyfriend is lost too. I want to find him."( Çünkü benim de erkek arkadaşım kayboldu. Onu bulmak istiyorum. ) dediğimde yüzünü buruşturarak ellerini dizlerine koyup başka bir tarafa döndürdü bedenini.

     "What a pity."( Ne kadar yazık. ) dedi sinirle. "I loved." (Sevmiştim.)

      Tek kaşımı kaldırarak yüzüne baktığımda göz ucuyla bana bakıp omuzlarını silkti.

     "My brother is so clever." (Kardeşim çok zekidir.)  diyerek dişlerini sıktı. "I think they kidnapped my brother."( Sanırım kardeşimi kaçırdılar.)

     "Maybe."( belki) Dedim omuzlarımı silkerek. "Do you wanna team whit me."(Benimle takım olmak ister misin?) diyerek oturduğum yerde ona döndüm. Onun da benim gibi bir problemi vardı. Onun da bir ailesi yoktu. Sadece ailesinden geriye bir abisi kalmıştı ve o bunun için savaşmak istiyordu.  "Exactly, I can help you." (Tam olarak sana yardım edebilirim.)

    Dağınık saçlarının arasından yüzüme baktı. Düşündüğü çokça belliydi. En olası durum ona nasıl bir yardımım dokunacağı hakkında bir şeyler düşünüyor olmalıydı.

      Ellerimi ovuşturdum. Kolum birkaç güne toparlayacak gibiydi. Ama yaralar çok fena hâlde kaşınıyordu. Sırf saat ve elim gözükmesin diye uzun eldivenleri de takmaya devam ediyordum.

     "How can?"( Nasıl yapabilirsin?) dediğinde omuzlarımı silktim.

     "I said, I'm hacker."(söyledim, ben hackerım.) gülerek etrafa baktı. İnanmadığı çok belliydi. Bir kere dışarıdan çok zeki gözüken bir insanım nasıl inanmaz?

     "What you want?"(ne istiyorsun?) dediğinde ellerimi birbirine sürttüm.

    "Your brother gave you a lot of things. Example; money, house, car, card... But all we needs his computer, laptop, phone or USB disk. Have you got?"( Abin sana birçok şey verdi. Örneğin;para, ev, araba, kart...ama bizim tül ihtiyacımız bilgisayar, laptop telefon ya da USB bellek. Sende var mı?)

      Kaşlarını çatarak etrafa bakındı.

   "You must be really hacker."( Gerçekten hacker olmalısın.) diyerek başını aşağı yukarı salladı. "How can trust you?" (Sana nasıl güvenebilirim?) dediğinde gülümsedim.

    "You can't but I'm just a little girl, am I?"( Güvenemezsin ama ben sadece küçük bir kızım, değil mi?) diyerek ilk konuşmamızda bana soktuğu lafı döndürüp ona soktuğumda kaşlarını havaya kaldırarak bana döndü.

    "Really really I like you."( Gerçekten ama gerçekten senden hoşlanıyorum.) dedi iltifat eder gibi.

    "I know..."(biliyorum.) dedim sağlam elimle mavi saçlarımı geriye atarak. "...I'm so beautiful."(çok güzelim.) diyerek de ego kastığımda başını iki yana salladı.

    "Not for this." (Bunun için değil.) derken gözlerimin içine baktı. "When I look your eyes, my mind screaming. Like 'warning, she is dangers'." ( Ne zaman gözlerine baksam zihnim çığlık atıyor. 'uyarı, o kız tehlikeli' gibi.) dediğinde dönüp gözlerine baktım.

    "Yes, I am. Thats true."( Evet, öyleyim. Bu doğru.) diyerek omuzlarımı dikleştirdiğimde gülerek elini cebine attı. Kucağıma bir USB bellek attığında gözlerimi heyecanla açarak yüzüne baktım

    "I know and so I like it."
   (Biliyorum ve bu yüzden hoşuma gidiyor.)
 



Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Onde as histórias ganham vida. Descobre agora