KISIM II - AZAZEL

En başından başla
                                    

    ''Amcamla olan konuşmamızdan sıkıldığında seni burada bulacağımı biliyordum,'' dedi gülümseyerek.

    ''Burası bir evde gördüğüm en büyük kütüphane olabilir,'' dedim hayranlıkla.

    Belime ilişen elleri beni kendi gövdesine çektiğinde ne kadar geçerse geçsin onun yakınlığına alışamayacağımı biliyordum. Onun beni olduğum gibi görebilen bal rengi gözleri, hafif kemerli burnu, uzamaya başlayan sakal izleri, alt dudağı üsttekinden kalın ağzı, onun ciğerlerimi gevşeten kokusu... İnsan suretine bürünmüş zaafım olan bu adam.

    ''Gözlerindeki parıltıların kaynağı yalnızca kitaplar mı?'' diye mırıldandı enseme doğru.

    Karnımda birkaç kelebeğin kıpırdandığını hissettim. ''Büyük oranda.''

    Boynumu gizleyen saçlarımı geriye ittirdi. ''Bahsettiğin küçük oranı artırabiliriz.''

    Dudakları askılı elbisemin açıkta bıraktığı omzuma temas etti, tenime olan temasını bozmadan boynuma doğru rotasını izledi. Kitaplığın rafı ve onun tatlı bir eziyet eden dokunuşu arasında sıkışmıştım.

    Telaş içinde, ''Nerede olduğumuzu unuttun mu? Biri gelirse ne düşünür?'' dedim.

    Sözlerim onu uyarmaktan ziyade eğlendirmiş gibiydi, hafifçe geriye çekildiğinde kalbim onun bu dikkatli bakışlarının altında deli gibi çarpıyordu.

    ''Öpülesi bir teninin olduğunu düşünürdü,'' dedi Aras.

    Beyaz tenime kanın toplandığını ve enseme kadar kızardığımı biliyordum. Duygularını böylesine açığa vuran bir kız olmaktan kendimi bildim bileli nefret etmiştim.

    Göğsünü hafifçe ittirip ondan uzaklaştığımda beni durdurmadı, Uygar Bey bizi akşam yemeğine davet etmişti ve birazdan yemek salonuna inmemiz gerekiyordu. Duvardaki altın işlemelere sahip aynaya gidip nasıl göründüğüme baktım. Ensemde topladığım uzun saçlarımı düzleştirmiş, yoğun bir göz makyajı yapmıştım. Kıyafetlerim evde olduğundan Aras'ın hediye ettiği siyah saten elbiseyi giyinmiştim. Sıradan bir genç kız gibi görünüyordum, neredeyse.

    ''Aynada kendine nefret ettiğin birine bakar gibi değil, en güzel şey karşındaymış gibi  bakmalısın,'' dedi Aras. ''Seni temin ederim ki diğer herkes seni bu şekilde görüyor.''

    Soğuk yeşil gözlerle bana bakan kız işte orada karşımdaydı, bir insan içine hapsolduğu bedene nasıl sığmaz, nasıl böyle yabancı hissederdi?

    ''Aynalar bana yalnızca nasıl göründüğümü, yüzümü ya da süslü kıyafetlerin içindeki vücudumu göstermiyorlar... Yansımama baktığımda yaptığım hataları, başarısızlıkları ya da nasıl hor görüldüğümü görüyorum. Nasıl göründüğümden nefret etmedim hiç; insanların hoş göründüğü için yaklaştığı fakat sonrasında ihtiyacı olmadığı bir eşyayı bırakır gibi mütemadiyen bir kenara attıkları ve hiç özlemedikleri o terk edilmiş kızla karşılamaktan nefret ediyorum,'' dedim.

    ''Seni hor gören kişiler bir avuç moron, biraz akıllı olsalardı gitmene asla izin vermezlerdi,'' dedi Aras.

    Özenle yaptığım makyajımın bozulmasını istemediğim için silkinip depresif halimden çıkmaya çalıştım, giden herkes tercihlerini yapmışken onların yasını tutmaya devam edemezdim. Bu kişiler bütün benliğimle sevdiğim annem ve babam olsa dahi.

''Uygar Bey'i daha fazla bekletmeyelim,'' dedim.

    Kapıyı açtığımda arkamdan gelmişti, yetişip parmaklarımızı birbirlerine kenetlediğinde bana destek olmak için bunu yaptığını biliyordum. Aras, amcasının yanına gittiğimizde dahi ellerimizi ayırmak istediysem de elimi daha sıkı tutmayı sürdürdü.

YASAK MEYVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin