6.Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

13.2K 1.2K 389
                                    

   "Sadece...99...Gün"

    Tam dereden çıkmış yukarıya doğru koşarken ayağıma batan birkaç dal ile çığlık attım.  Ya benim ayaklarım ne kadar değerli bir bilen var mı!? Sahnede lazım oluyor bunlar bana!

     "Ya ama var ya sıçarım böyle vaziyete!" dizlerimin üstüne çöküp emekleyerek yukarı tırmanmaya çalıştım. Ayaklarıma, ıslak olduğundan dolayı, kurumuş yaprak, toprak moprak her şey yapışmıştı.

   "Ulan can alan Azrail değil miydi? Şerefsiz Şeyta..." derken öksürdüm. "...başıma daha da bela almayayım..."

      Bir dalın ucunu tutmuş bedenimi yukarı doğru çekerken arkamdan gelen ayak sesleriyle telaşla dönüp arkaya baktım. Dereden bir  hayvan gibi geçen adamın çıkardığı ses gözlerimi büyütmeme sebep oldu.

    "Gelme lan, gelme!" dedim çığlık çığlığa.

    Ağlaya zırlaya kendimi yukarı çekerken adamın arkamdan gelip de beni izlemeye başlaması sinirlerimi daha da bozdu. Alay ediyordu sanki.

    "Show must go on, yani?"(Show devam etmeli, yani?) dedim sinirle arkamı dönüp. "I'm really really curious abouth something." (Ben, gerçekten ama gerçekten bir şeyi çok merak ediyorum.) diyerek tırmanmaya çalıştığım yerden ona baktı. "What are you doing in the forest? Are you crazy? Or you escape the from hmm...polic? Or, you are soldier, killer, serial killer... Allah Allah...bunun sonu hiç iyi yerlere gitmiyor..."(Ormanda ne yapıyorsun? Deli misin? Ya da polisten mi kaçıyorsun? Ya da...asker misin, katil, seri katil?... Allah Allah...bunun sonu hiç iyi yerlere gitmiyor...)

  
     Tutunmaya çalıştığım sıra bana doğru bir adım atıp siyah eldivenli ellerini uzatınca dala bir koala gibi yapıştım.

    "No! Don't touch me!" (Hayır! Dokunma bana!) Ağlaya zırlaya bağırırken belimi tutmasıyla çıplak ayaklarım ile karnına karnına vurmaya çalıştım. "I will f*ck you fourty one  times!" (Seni kırk bir kere s***ceğim!)

     Birden bire gelen kısık gülüş sesiyle ayaklarımı serbest bırakıp arkadamdaki adama baktım.

    "Gülüyor musun sen?" diyerek kaşlarımı çatmıştım ki bir bebekmişim gibi belimden tuttu ve beni kucağına aldı. Anlık şok geçiriyor olacağım ki hiçbir tepki verememiştim. Ellerimi omuzlarına koymuş, maskesinden sadece gözlerini görebildiğim için pür dikkat gözlerine bakmıştım.

     Gözleri gülümsediğinden kısılıyor olabilir miydi?

      Bu gözleri ben bir yerde görmüştüm sanki...

     Kaşlarımı çatıp baldırlarımdan tutarak beni kucağında taşıyan adama baktım. Ben bu yüzü vallahi de billahi de gördüm.

     Tekrardan dereye siyah uzun çizmeleri ile girdi ve kucağında cidden bir bebek taşır gibi taşıdı beni. Aşırı gelişmiş, beyin yoksunu bir bebek... 

     Çimenlerin olduğu kısma beni oturttuğunda burnumu çekip dikkatle yüzüne baktım. Tamam beni öldürmeyecek. Yani, şu an çok kibar davranıyor. Tipine zıt bir şekilde...

    Ellerimle dağılmış sarı saçlarımı geriye attığımda gözleri saçlarımın pembe kısımlarına gittirdi.

    "Do you like it?" (Beğendin mi?) diyerek gülümsedim ve saçlarımı öne aldım. "I love them."( Onları çok seviyorum.) diyerek saçlarıma bakıp duygusallaştım. "Öleceğim burada...bari dip boyam gelmese..." Zaten ölecek olmamın gerçekliğini kabul etmeyen beynim saçma sapan şeyler söyletip duruyordu dilime. Kabullenemiyordum. El kadar bir çocukken ben neyin anlaşmasını yapmış olabilirim ki?

Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin