KOLEJE DÜŞTÜK (Düzenlenecek.)

By nazarozkan

2.2M 130K 67.4K

Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşüns... More

Karakterler
1. Bölüm / Karahan Koleji
2. Bölüm / Gözleri, Hâlâ Gözlerimdeydi
3. Bölüm / Yeni Bir Arkadaş
4. Bölüm / Haz Edilmeyen Okul
5. Bölüm / Hay Ağzını Öpeyim
6.BÖLÜM •NEDEN DEĞİL, KİMİN İÇİN•
7.BÖLÜM •KAMERA SORUNSALI•
8.BÖLÜM •NE ZAMAN ANLAYACAKSIN?•
9.BÖLÜM •ARKADAŞ•
10.BÖLÜM •BENİM YANIM•
11.BÖLÜM •MASUM ÖPÜCÜK•
12.BÖLÜM •ÜZÜLMENİ İSTEMİYORUM•
13.BÖLÜM •DEĞİŞEN RİTİMLER•
14.BÖLÜM •ERTELEME•
15.BÖLÜM •BURAY?•
16.BÖLÜM •SANA İHTİYACIM VAR ANNE•
17.BÖLÜM •YOK DAHA NELER!•
18.BÖLÜM •KENDİME KIZIYORUM•
19.BÖLÜM •KALBİNİ KAZANABİLİRİM•
20.BÖLÜM •BİR SENEDİR Mİ?•
21.BÖLÜM •BENİM KIVIRCIĞIMSIN•
22.BÖLÜM •İYİ Kİ BU KOLEJE DÜŞMÜŞÜM•
23.BÖLÜM *GÜN*
24.BÖLÜM *KIZ KAVGASI*
25.BÖLÜM *FARK ETMİYOR*
26.BÖLÜM *PİJAMA PARTİSİ*
KARAKTERLERE SORULAR
27.BÖLÜM *SEVDİĞİM KIZ?*
28.BÖLÜM *KAZA*
29.BÖLÜM *BİZİ BIRAKMADI*
30.BÖLÜM *HATIRLAMIYORUM*
31.BÖLÜM *KÖPEK*
32.BÖLÜM *KORKTUM*
33.BÖLÜM *ZAMANLA*
34.BÖLÜM *SEN BENİM SEVGİLİMSİN*
35.BÖLÜM *AHENK...*
36.BÖLÜM *MAVİLİ*
37.BÖLÜM *ATEŞİN VAR*
38.BÖLÜM *YOK ANASININ GÖZÜ*
39.BÖLÜM *SAPIK MISIN?*
40.BÖLÜM *KAÇIRILMA*
41.BÖLÜM *SENİ KORUYAMIYORUM*
42.BÖLÜM *İZİN VERMEYECEĞİM*
43.BÖLÜM *ÖZLÜYORUM BE MAVİLİ*
44.BÖLÜM *SENİ SEVİYORUM*
45.BÖLÜM *BEN BUNA DAYANAMAM*
46.BÖLÜM *KALBİM ACIYOR*
47.BÖLÜM *PİŞMAN OLACAKSIN*
48.BÖLÜM *KÜÇÜK SARHOŞ*
49.BÖLÜM *TAKINTILI MANYAK*
50.BÖLÜM *NE OLUR GİTME*
51.BÖLÜM *YENİDEN*
52.BÖLÜM *GÜZELİMSİ BİR AKŞAM*
53.BÖLÜM *MAVİLİ'NİN GICIĞI*
54.BÖLÜM *ANNEANNE MAĞDURLARI*
55.BÖLÜM *SADECE BENİM*
56.BÖLÜM *BİZİM*
57.BÖLÜM *YEMEK*
58.BÖLÜM *YİĞİT SORUNSALI*
59.BÖLÜM *SEN ÖYLE SAN*
60.BÖLÜM *ŞEFTALİLER AŞKINA*
61.BÖLÜM *TEŞEKKÜR EDERİM*
KARAKTERLERE SORULAR 2
62.BÖLÜM *İYİ UYKULAR KIVIRCIĞIM*
63.BÖLÜM *O...GİTTİ*
64.BÖLÜM *BENİ BIRAKMA*
65.BÖLÜM *ÖLEYİM Mİ BEN?*
66.BÖLÜM *SÖZ*
67.BÖLÜM *EMİNİM*
68.BÖLÜM *NELER OLUYOR?*
69.BÖLÜM *KABUL*
70.BÖLÜM *YANIMDA KAL*
71.BÖLÜM *BENİ SEVİYORUM*
72.BÖLÜM *"A" HARFİ*
73.BÖLÜM *ÖZLEYECEĞİM*
74.BÖLÜM *ARAMIZA HOŞ GELDİN*
75.BÖLÜM *NEDEN HÂLÂ YANIMDASIN?*
76.BÖLÜM *BELKİ DE BİLEREK*
77.BÖLÜM *ÇİFTE SÜPRİZ*
78.BÖLÜM *MESAJ*
79.BÖLÜM *KARŞILIK*
80.BÖLÜM *AHENK RÜZGÂRLARI*
81.BÖLÜM *PİŞMANIM*
82.BÖLÜM *ÖZLEDİM*
83.BÖLÜM *BENİM YILDIZIM*
84.BÖLÜM *ZAMANI GELDİ*
85.BÖLÜM *YENİ BAŞLANGIÇLAR*
86.BÖLÜM *KENDİNİ SUÇLAMA*
KARAKTERLERE SORULAR 3
🍬BAYRAMA ÖZEL BÖLÜM🍬
87.BÖLÜM *SAKLI GERÇEKLER*
88.BÖLÜM *BİR SUÇUM YOK*
89.BÖLÜM *BEN SÖZÜMÜ TUTARIM*
90.BÖLÜM *YALVARIRIM*
91.BÖLÜM *DAYANAMIYORUM LAN!*
92.BÖLÜM *KIYAMAM Kİ*
94.BÖLÜM *SİYAH KAPI*
95.BÖLÜM *ABİ*
96.BÖLÜM *GÜVENİYORUM*
97.BÖLÜM *ANIL ve KISKANÇLIKLARI*
98.BÖLÜM*SINIR*
99.BÖLÜM *KOCAMAN KOCAMAN*
🌸100.BÖLÜM🌸
101.BÖLÜM *PROBLEMLİ ESKİ SEVGİLİ*
102.BÖLÜM *YALNIZ DEĞİLSİN*
103.BÖLÜM *İLK HAMLE*
104.BÖLÜM *ÇOK YAKINDA*
105.BÖLÜM *YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE*
106.BÖLÜM *SENİ BIRAKMAM*
107.BÖLÜM "JUNIOR KARAHAN"
108.BÖLÜM *KARAHAN AİLESİ*
109.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 1)*
110.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 2)*
🌼YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM🌼
111.BÖLÜM *KİM BİLİR?*
112.BÖLÜM *BAŞARDIN*
KARAKTERLERE SORULAR 4
🌼FİNAL🌼
•ÖZEL BÖLÜM•
•ÖZEL BÖLÜM 2•
•ÖZEL BÖLÜM 3•

93.BÖLÜM *ÇOK EĞLENECEĞİZ*

10.4K 694 406
By nazarozkan

İyi okumalar.

Medyada Emre🌸

Emre'nin Ağzından

Sabah Ahenk'in üstüme attığı zeytin çekirdekleriyle uyanmıştım. Gece geç saate kadar Ahenk'in yanında oturup onu izlemiştim ve hiç sıkılmamıştım, hatta zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmemiştim. Güneşin doğuşunu gördükten sonra koltuğa kıvrılıp uyumuştum. Şimdi de Doğuş'u depodan alıp karakola getirmiştik.

"Emreaşkım?"

Can'ın bana seslenmesiyle kafamı kaldırıp karşımda oturan Can'a baktım.

"Ne var?"

"İzin ver de gideyim Emreaşkım, valla bak bu hastane şeysi yüzünden Kıvırcığım'la hiç vakit geçiremiyorum."deyince sırıttım.

Onu zorla peşime takıp buraya getirmiştim, Anıl'da hastanede kızların yanında kalmıştı. Çünkü Ahenk'in lahmacun yemesini engelleyecek olan tek kişi oydu. Tamam hastane yemekleri güzel olmayabilirdi ama dışarıdan yemek getirmek de yasaktı ve hastalar için sağlıksızdı. Anıl dışındaki herkes yufka yürekli olduğu için Ahenk'in istediğini yaparlardı. Tabii bir de ben izin vermezdim ama işte şu anlık buna hakkım yoktu. Ve artı Ahenk'in sürekli bana laf sokmasına doymuştum.

'İyi misin' diye soruyorum 'iyi olmamamı mı isterdin' diye cevap veriyor. 'Benden bir şey istiyor musun' diye soruyorum 'gitmeni istiyorum' diyordu. Dün akşam dediklerini duymamış olsaydım bu söyledikleri beni üzerdi ama sadece güldürüyordu. Yani bir yüzüme tükürmediği kalmıştı ki Allah'tan onu yapmazdı, yani yapmayacağından da pek emin değilim. Can'ın benden bir haber beklediğini hatırlayınca düşüncelerimden uzaklaştım.

"Burda benim yanımda kalacaksın kardeşim."dedim Can'ın bu haline daha çok sırıtarak.

"Ama ama ama..."diyerek itiraz eden Can bir polisin bizi çağırmasıyla susmak zorunda kaldı. Ayağa kalkıp yanımda oturan Doğuş'a baktım. Pişman olmuş olduğunu görüyordum ama son pişmanlığın fayda edemeyeceği bir zamandı. Doğuş, benim ayağa kalkmamla kafasını kaldırıp bana baktı.

"Emre lütfen Ahenk'i bir kez olsun görmeme izin ver, bak pişmanım onu vurduğum için, canını yaktığım için. Bir kez olsun özür dilememe izin ver. Zaten sonra kendim gelip teslim olacağım."deyince gözlerimi birkaç saniye ondan kaçırıp etrafa baktım. Derin bir nefes alıp tekrar ona çevirdim bakışlarımı.

"Bak Doğuş pişman olduğunu görüyorum ama sana güvenip Ahenk'in yanına götüremem seni. Ahenk iyileştikten sonra eğer seni görmek isterse gelip kendisi görür."dediğimde kafasını sallayıp ayağa kalktı. Birlikte baş komiserin odasına gittik. Adam bizi görünce gözlüklerini çıkartıp önündeki dosyaları kapattı.

"Evet sizi dinliyorum gençler."

Ağzımı açacağım sırada Can'ın konuşmasıyla gözlerimi devirdim.

"Aha bu manyaktan şikayetçiyiz komiser bey amca."diyerek Doğuş'u gösterdi.

"Sebep?"dedi komiser.

"Benim minnak kankamı vurdu hem de iki kez."diyerek sağ elini havaya kaldırıp iki parmağını komisere doğru salladı.

"Ne? Bu doğru mu?"dedi komiser şaşkınlıkla Doğuş'a bakarak. Doğuş kafasını salladı.

"Yaralanan kişi şu an nerde ve ismi ne?"diye sorunca ben cevap verdim.

"Hastanede, Ahenk, Ahenk YILMAZ."

"Doğuş ASLAN sensin yani?"dedikten sonra kapıya doğru "Orhan!"diye seslendi. İçeriye otuz, otuz beş yaşlarında bir adam girip komiserin karşısına geçti.

"Orhan, alın bu çocuğu nezarete, iki günüdür arıyoruz kendisini."deyince Orhan kafasını sallayıp bizi doğru döndü ve gelip Doğuş'un kolundan tuttu. Onlar kapıdan çıktıktan sonra komiser konuşmaya başladı.

"Okan benim çok yakın bir arkadaşımdır, kızının vurulduğunu duyunca derhal ekipleri devreye sokup her yerde Doğuş'u aradık ama bulamadık. Ahenk'in de ifadesini alacaktık ama babası kendisini toparladıktan sonra konuşursak daha iyi olur dedi. Sanırım daha iyi?"

"Evet daha iyi, bugün içinde hastaneye gelip ifadesini alabilirsiniz. Zaten şikayetçi olacaktır."dedim. Komiser kafasını sallayıp ayağa kalktı.

Hep birlikte karakoldan çıkıp arabalarımıza bindik ve hastanenin yolunu tuttuk.

"Emreaşkım?"

"Hı?"diye mırıldandım.

"Beni şöyle kıyıda, köşede bir yerde bıraksana, artık bana ihtiyacın yoktur diye düşünüyorum."deyince göz ucuyla ona baktım. Tekrar önüme dönüp bulduğum ilk kaldırımın kenarına arabayı çektim.

"İn."diyerek Can'a döndüm. Etrafına anlamayarak baktıktan sonra tekrar bana baktı.

"Emreaşkım gözünü seveyim, neresi burası? Beni niye buraya bırakıyorsun hem burası Kıvırcığım'ın kaldığı otele çok çok çok uzak."

"Kardeşim sen bana 'beni kıyıda, köşede bir yerde bırak' demedin mi? Evet dedin, ben de seni kıyıda, köşede bir yerde bırakıyorum, şimdi in arabadan."dedim. Tam ağzını açmış konuşacakken tekrar konuştum.

"Hemen."

"İnşallah bir metre gittikten sonra arabam istop eder de beni kovmak neymiş görürsün."deyip kapıyı açtı ve arabadan inip kapıyı sert bir şekilde kapattı. Tek kaşımı havaya kaldırmamla kapı tekrar açıldı ve Can eğilip bana baktı.

"Emreaşkım valla bilerek olmadı, araban kapıdan fazla ayrı kalamayıp kapıyı kendisine adeta bir mıknatıs edasıyla fışt diye çekti, yoksa benim bir suçum yok."dedi.

"Kapat kardeşim kapıyı."dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Tabii kapatırım Emreaşkım."dedikten sonra kapıyı o kadar yavaş kapattı ki kapı tam kapanmadı. Ya sabır çekip kapıya doğru eğildim. Kapıyı açıp Can'a baktım.

"En iyisi ben gideyim."diyerek arkasına döndü ve yürümeye başladı. Eğildiğim yerden doğrulup arabayı sürmeye başlayınca kapı rüzgarın etkisiyle kendisi kapandı.

Biraz ilerledikten sonra araba bir anda durunca kaşlarım çatıldı. Lan bunun bedduası tutmuş olmasın? Arabayı çalıştırdım ama çalışmadı. Bunun kalbi o kadar temiz mi ki bedduası bu kadar çabuk tuttu, kimseye bir kötülüğü yok ama paralarımı cebine az atmadı. Tekrar arabayı çalıştırınca araba bu sefer çalıştı. Çok fazla oyalandığım için hızımı biraz arttırıp hastaneye doğru yol almaya devam ettim. Bundan şunu anlıyorum: Can'a bulaşmamalıyım.

Hastanenin bahçesine arabamı park edip indim. Hastanenin daha da yakınında polis arabasını görünce hızlı adımlarla hastaneye doğru ilerledim. İçeriye gireceğim anda birinin bana çarpmasıyla bir adım geri gittim. Çarptığım kişi özür dileyip yoluna devam edeceği sırada kolundan tuttum. Anlamayarak bana bakınca kaşlarım çatıldı. Dün bana çarpan adamdı.

"Bu iki oldu."

Birkaç saniye anlamayarak yüzüme baktıktan sonra gülümsedi.

"Hoş olmadı, gerçekten kusura bakma."

"Kimsin ve burda ne arıyorsun?"dedim. Bir anda yüzü ciddileşti ve kolunu sert bir şekilde kendisine doğru çekti.

"Kim olduğum seni ilgilendirmez ve aynı şekilde ne aradığım da."dedikten sonra bir şey dememe fırsat vermeden koşarak yanımdan uzaklaştı. Kimdi bu adam? İki kez çarpışmış olmamız tabii ki de tesadüf değildi. Adamı takip etmek için arkasından gidecekken içeriye girmem gerektiği aklıma gelince vazgeçtim. Eğer tesadüf değilse yine karşılaşırdık.

İçeriye girip koşar adım Ahenk'in bulunduğu kata çıktım. Komiserin Okan amcayla konuştuğunu görünce onlara doğru ilerledim. Onlar da el sıkıştıktan sonra Okan amca kapının önünden çekildi. Polisler içeriye girince birkaç saniye sonra ben de arkalarından içeriye girdim. Okan amca beni gördü ama bir şey demedi.

Ahenk tek başına yatağının üstünde oturmuş öylece boş boş duvara bakıyordu. Neden böyle olduğunu sorsam büyük ihtimalle beni terslerdi ki bu pek de umrumda değildi. İçeriye bizim girdiğimizi görünce biraz yerinden doğruldu.

"Geçmiş olsun kızım."dedi komiser ona doğru ilerleyerek.

"Şey teşekkür ederim."dedi Ahenk gülümseyerek.

Maşallah benim dışımda herkese gülümsüyor.

Komiser gidip koltuğun üstüne oturdu.

"Vurulman konusunda ifadeni alacağım kızım, Doğuş yakalandı."dedikten sonra bana baktı.

"Seni dışarıya alalım delikanlı."deyince kafamı olumlu anlamda sallayıp odadan çıktım. Okan amca ve bizimkiler etrafta görünmüyordu. Cebimden telefonumu çıkartıp Anıl'ı aradım. Çok geçmeden telefon açıldı.

"Efendim?"

"Anıl neredesiniz?"diyerek kapının karşısında duran koltuklara ilerleyip birine oturdum.

"Evdeyiz."

"Neden burda değilsiniz?"

"Ahenk'in annesi ve babası gitmemizi istediler, hem zaten onlar orda."

"Tamam Anıl, sonra görüşürüz."deyip telefonu kapattım.

On dakikanın ardından karşımdaki kapı açılınca ayağa kalktım. Komiser de içeriden çıktı. Onun yanına gidip konuşmaya başladım.

"Her şey için teşekkür ederim."dedim. Bana üzgün bir şekilde bakıp konuşmaya başladı.

"Buna gerek yok çünkü Ahenk şikayetçi olmadı."

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Ne? Ne demek şikayetçi olmadı?"

"Sebebini söylemedi sadece şikayetçi olmadığını söyledi."

"İzninizle."diyerek komiserin yanından geçip odaya girdim ve kapıyı gürültülü bir şekilde kapatıp Ahenk'e doğru döndüm.

"Oha! Yavaş be, babanın ahırına mı giriyorsun?"dedi sinirle. Ona aldırış etmeden hızlı adımlarla yanına gittim.

"Neden şikayetçi olmadın?"dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Seni ilgilendiren bir konu değil."deyince sakin kalmanın bir anlamı olmadığını anladım

"Ne demek lan beni ilgilendiren bir konu değil?"diye bağırdım.

"Bağırma bana."deyince ellerimi hırsla saçlarımın arasından geçirdim.

"Tek sorun sana bağırmam mı? Öldürüyordu lan seni farkında mısın sen?"

"Beni öldürüyordu, seni değil. Ve ayrıca böyle yapma beni umursadığını düşüneceğim."dedi alayla.

"Böyle yapıyorum çünkü..."deyip sustum. Böyle yapıyorum çünkü seni umursuyorum diyemedim. Onu umursamadığımı düşünmesini istediğim için söylemek istediklerimi yuttum.

"Çünkü?"dedi bana soran gözlerle bakarak.

"Çünkü tekrar Doğuş'un sana zarar vermesini istemiyorum."dedim mırıldanarak.

"Belki de ben Doğuş'un bana zarar verip beni öldürmesini istiyorumdur."

"Ahenk bak sinirlenmeye başlıyorum ve bunu en iyi sen biliyorsun ki sinirlenince çok farklı bir insan oluyorum."dediğimde alayla güldü.

"Seninle alaklı olan her şeyi unutmaya çalışıyorum."

Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler almaya başladım sakin kalmak için.

"Lütfen şimdi git ve beni yanlız bırak her zaman yaptığın gibi."

Tekrar gözlerimi açıp ona baktım. Çokça hayal kırıklığı barındıran gözlerini görünce bir şey demeyip arkamı döndüm ve odadan çıktım. Ailesi yüzünden şu an bu durumda olduğumuzu ona söyleyemezdim, belki benden nefret ederdi bunu kaldırabilirdim ama benim yüzümden ailesinden nefret etmesini istemiyordum.

Ya da belki de bu konuda çokça bencil olup Ahenk'i yanımda tutardım.

Ahenk'in Ağzından

Emre kapıyı gürültüyle kapatınca somurtarak yatağıma uzandım. Yaklaşık yirmi dakika önce yanlış mı yaptım doğru mu yaptım bilmediğim olay aklıma gelince doğru mu yaptım yanlış mı yaptım soruları tekrardan aklıma istila etti.

***
"Sizin gibi arkadaşlar olmaz olsun."dedim homurdanıp kollarımı göğsümde bağlayarak.

"Ahenk lahmacun yiyemezsin şimdilik, iyileşince bir sürü yersin."diyen Dolunay'a hızla bakışlarımı çevirdim.

"Benim canım lahmacunu şimdi yemek istiyor."dedim sinirle.

"Cidden bunun için kavga mı edelim Ahenk?"dedi Ece gülerek.

Aklıma Can gelince gözlerim kocaman oldu.

"Kankamı Emre bu yüzden götürdü değil mi gittiği yere? Çünkü Emre sizi tembihledi, siz de onu dinlediniz ama benim kankam bana getirirdi lahmacun."dedim somurtarak.

"Neyse Ahenk biz artık gidelim akşam yine geliriz, Emre sana lahmacun getirirse getirir bizi buna bulaştırma."dedi Anıl ayağa kalkarak. Onun kalkmasıyla diğerleri de ayağa kalktı.

"Niye Emre'yi dinliyorsunuz ki? Biz ayrıldık onunla, bana karışmasın gidip ona da aynı şeklide söyleyin ve çok uzatmadan bana lahmacun getirin, lütfen."

"Hiçbirimiz Emre'nin karşısına çıkıp Ahenk'e karışma diyecek kadar cesaretli değiliz Ahenk, üzgünüm. Hele şu zamanda söylediğin hiç mümkün değil."dedi Dolunay.

"Kankam onu da yapar."dedim homurdanarak. Bana aldırış etmeden hepsi odadan çıktı. Arkalarından somurttum.

Birkaç dakika geçmişti ki kapı bir anda açıldı. Bana lahmacun getirmişlerdir diye sevinip kapıya baktığımda Batu'yu gördüm. Batu kapıyı kapatıp hızlı adımlarla bana doğru geldi. Biraz yerimden doğrulup anlamayarak Batu'ya baktım, gelip yatağımın kenarına oturdu.

"Batu ne oldu?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Ahenk yardımına ihtiyacım var."dedi hızlı hızlı nefes alıp vererek. Sanırım durum ciddiydi ve buraya koşarak gelmişti.

"Ne konuda?"dedim merakla.

"Emre'nin sabah nereye gittiğini biliyor musun?"deyince kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Karakola gittiler, Doğuş'u tutuklatmak için."

"Güne güzel bir haberle başlıyorum."dedim gülerek.

"Hayır Ahenk güzel bir haber değil bu, bak dinle beni. Doğuş'un seni vurması tamamen dedesinin suçu. Doğuş'u bu duruma getiren ve intikam hırsını ona aşılayan da o. Emre'nin veya ailesinin hiçbir şekilde suçu yok. Zaten dedesi Doğuş'a bunu itiraf etti. Hayatında değer verdiği sayılı kişilerden biri de dedesiydi, ondan böyle bir itiraf beklemediği için büyük bir hayal kırıklığı yaşadığından eminim. Seni vurduğuna da pişman, seni görüp özür dilemek için buraya gelmek istedi ama Emre buna izin vermedi şu an da karakola gidiyorlar."

Aslında dedesine hiç güvenim yoktu benim, Doğuş'un bu durumda olmasında etkisi olduğuna da inanırdım.

"Bak Batu bize çoğu kez yardım ettin. O yardımların karşılıksız kalmayacak, şimdi benden ne yapmamı istediği söyle, her şekilde kabul edeceğim."dediğimde gülümsedi.

"Sadece Doğuş'tan şikayetçi olmamanı istiyorum, onu zaten yurt dışına göndereceğim, bir daha size bulaşmayacak yemin ederim. On sene hapiste kalkmıştı zaten onun tekrar hapse girmesini istemiyorum Ahenk, o benim kardeşim."

"Tamam Batu dediğini yapacağım, şikayetçi olmayacağım."

***

Derin bir nefes alıp örtüyü üstümden atıp ayaklarımı yataktan sarkıttım. Belki bana çok kızacaklardı ama kendi kararlarımı verebilecek yaştayım. Doğuş'un yaptığı çok yanlıştı, ölebilirdim de ama dün Asi'ye söylediklerimi eğer kendim uygulamıyorsam kimseye tavsiye vermemin de bir anlamı yoktu.

Uzun bir süre orada öylece oturup cama boş boş baktım. Yanlış mı yapmıştım bilmiyordum, doğru mu yaptım bilmiyordum ama Doğuş'un bize tekrar bulaşmayacağı konusunda Batu'ya güveniyordum.

Kapının sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Kafamı çevirip gelen kişiye baktığımda gerildiğimi hissettim.

"Senin burda ne işin var?"dedim kaşlarımı çatarak.

Doğuş kapıyı kapattıktan sonra gelip karşımdaki koltuğa oturdu.

"Bağırabilirim biliyorsun değil mi?"dedim sinirle.

"Ahenk sana zarar vermek için gelmedim buraya."deyince alayla güldüm.

"Sana güvenmemi bekleme benden."

"Hiçbirinizden hiçbir şey beklemiyorum zaten."dedi kafasını yere eğerek.

"Ne istiyorsun Doğuş?"diye sordum. Birkaç saniye sonra kafasını kaldırıp bana baktı.

"Çok vaktim yok Ahenk, bir saat sonra İngiltere'ye uçağım var. Benden şikayetçi olmadığın için teşekkür etmeye ve en önemli de yaptığım, yaşattığım her şey için özür dilemeye geldim. Beni affeder misin bilmiyorum ama ben yine de şansımı deneyeyim dedim. Güvendiğim herkes güvenimi boşa çıkarttı Ahenk. Ben hiçbir zaman istediğini elde edebilen biri olamadım. Sevdiğin değer verdiğim herkesi tek tek kaybettim."

"Bak Doğuş ne diyeceğimi açıkçası bilmiyorum. Seni affettim bunda bir sorun yok. İstediğini elde etmek için bir şeyler yapmalısın. Her şey karşılıklıdır bu dünyada. Teşekkür etmen gereken kişi de ben değilim. Her zaman yanında olan, sana çok değer veren ve seni kardeşi olarak gören kişiye teşekkür etmelisin."dedim gülümseyerek.

"Batu mu?"dedi şaşkınlıkla.

"Gitmeden önce onu da bir gör derim."dedim. Ayağa kalkıp o da gülümsedi.

"Emre senin gibi biriyle birlikte olduğu için çok şanslı."deyince gülen yüzüm asıldı. Doğuş'un kaşları çatıldı benim asılan yüzümü görünce.

"Bir sorun mu var?"dedi.

"Hayır yok."dedim gülümsemeye çalışarak.

"İnanmadım, neyse ben artık gideyim, kendine iyi bak."deyip arkasına döndü ve kapıya doğru ilerledi.

"Doğuş?"dedim ona seslenerek. Kapıyı açıp bana doğru döndü.

"Evet?"

"Şey acaba bana lahmacun getirme imkanın var mı?"dediğimde birkaç saniye yüzüme anlamayarak baktıktan sonra gülümseyip konuştu.

"Yarım saat içinde elinde olur."dedikten sonra odadan çıkıp kapıyı kapattı.

Yatağımın yanındaki telefon çalınca zorlanarak masaya doğru uzanıp telefonumu elime aldım. Burda canım sıkılmasın diye annemden getirmesini istemiştim. Arayan kişiyi görünce aramayı cevaplayıp telefonu hemen kulağıma doğru götürdüm.

"Efendim?"

"Sonunda sana ulaşabildik kuzen, nerelerdesin sen, arıyorum arıyorum açmıyorsun."

Hastende yattığımı bilmiyordu, tabii vurulduğumu da.

"İş yoğunluğu Buray telefonumla pek ilgilenemiyorum, kusura bakma sana geri de dönemedim."diyerek yalan söyledim.

"O kadar yoğunsunuz yani Ahenk Hanım?"

Ölüyordum lan ben.

"O kadar yoğunuz işte kuzen, ee sen niye bana bu kadar ulaşmak istiyordun?"

"Ahenk endişe etmeni istemiyorum ama ben seni rüyamda gördüm, biraz kötü bir rüyaydı. Her şey yolunda değil mi yani bir sorun yok?"

"Emre'yle aramız biraz limoni onun dışında iyiyim teşekkür ederim."dedim gülümseyerek.

"Düzeltirsiniz aranızı o sorun değil ama sen gerçekten iyisin değil mi?"

Müneccim misin arkadaş? Ne bu?

"İyiyim kuzen, gerçekten."

"Öyle diyorsan öyledir kuzen. Neyse ben kapatıyorum kendine iyi bak, öyle lafı geçirmek için demiyorum ciddi anlamda kendine iyi bak."deyince gülümsedim.

"Peki bakarım, Almila yok mu? Onunla da bir konuşsaydım."

"Almila annemin yanında yemek yapmasını yardım ediyor. Valla bırakmıyor kızı. Diyor gelinim olacaksan bunları öğreneceksin. Komik olan da Almila yemek yapmayı zaten biliyor."

"Size kolay gelsin madem, kendinize iyi bakın, selam söyle bizimkilere."

"Aleykümselam, görüşürüz kuzen."deyip telefonu kapattı.

Telefonumu masanın üstüne geri koyacağım sırada kapı açıldı. Kimin geldiğini bildiğim için o tarafa bakma gereği bile duymadan yatağıma girip örtüyü üstüme örttüm. Emre kapıyı kapattıktan sonra gelip karşımdaki koltuğa oturdu. Onun geldiğini anlamıştım çünkü kapıyı çalmadan içeriye giren tek odun oydu.

"Sanırım öfken daha geçmedi, biraz daha bağırmak için mi geldin?"dedim alayla. Sinirli bir şeklide bana bakınca gözlerimi devirdim.

"Neden burdasın Emre? Beni artık sevmediğini, bana karşı artık bir şeyler hissetmediğini söylemedin mi? Git burdan o zaman."dedim.

"Doğuş sayende dışarıda, buraya gelip sana tekrar zarar vermemesi için burdayım."

"Senin, beni korumana ihtiyacım yok. Şimdi dışarı çıkar mısın?"

"Benim de dışarıya çıkmaya niyetim yok."

"Kovuyorum seni ya, gitsene."dedim sinirle.

Ağzını açmış bir şey diyecekken kapının çalınmasıyla bakışları kapıya doğru döndü, ben de kimin geldiğine baktığımda elinde bir kutuyla içeriye giren bir çocuk gördüm.

"Geçmiş olsun, bu sizin siparişiniz."diyerek bize doğru geldi ve elindeki kutuyu bana uzattı. Teşekkür edip elindeki kutuyu aldım. O odadan çıkınca Emre konuşmaya başladı.

"O ne?"

Ona aldırış etmeyip kutunun ağzını açtım ve içindeki lahmacunlara baktım. Gözlerim acaba kalp şekli almış mıdır diye düşünürken kutu önümden çekince hızla Emre'ye baktım.

"Sana lahmacun yemek yasak değil mi?"dedi sinirle.

"Ya sana ne? Ver kutumu geri bana. Karışma bana bir daha."dedim ben de sinirle.

"Kim getirdi bunları sana?"dedi söylediklerime aldırış etmeden.

"Sana ne?"

"Çiçekleri attığım gibi bunları da çöpe atarım."deyince güldüm.

"Çarpılırsın."

"Gözünün önünde hepsini yerim."

"Sen lahmacun sevmezsin ki."

"Düşün yani sevmememe rağmen yerim."

"Of Emre, Doğuş getirdi."dedim daha fazla dayanamayarak.

"Doğuş'a güvenip lahmacunları yiyecek misin gerçekten?"

"Güvendiğimiz kişilerin neler yaptılarını da gördük."dedim homurdanarak.

"Sen şimdi bana taş mı attın?"sen kaşlarını çatarak.

"Sen dua et kaya atmadım."deyip elindeki kutuyu o daha ne olduğunu anlamadan aldım.

Homurdana homurdana gidip koltuğa oturunca ben de lahmacunlarımı afiyetle yemeye başladım.

Bir Hafta Sonra

"Emre artık beni rahat bırakır mısın?"deyip koltuğumdan kalktım. Önünden geçeceğim sırada kolumdan tutup bana engel oldu. Yaslandığı masadan ayrılınca kafamı biraz daha yukarı kaldırıp ona baktım.

"Daha ne kadar yalvarmam gerekiyor yardım etmen için?"

"Emre boşuna yalvarıyorsun, sana yardım etmeyeceğim."dedim.

Vurulmamın üstünden tam bir hafta geçmişti. Üç gün daha hastanede kaldıktan sonra taburcu olup evime gitmiştim ve üç gün de evde dinlemiştim. Daha fazla evde yatmaya dayanamayıp şirkete gelmiştim. Onda da Emre Bey malesef beni rahat bırakmıyordu. Neymiş efendim teşekkür amaçlı Batu'yu akşam yemeği için evine davet edecekmiş ve benim de yemek yapmam için ona yardım etmemi istiyordu. Bu düşüncesi tabii ki de çok güzeldi hatta Emre'den beklenmeyecek bir şeydi de. Ben ona yardım edecektim ama karşımda böyle kıvranması açıkçası hoşuma gitmiyor da değildi. Biraz daha kıvransa hiç fena olmazdı yani.

"Ahenk şöyle düşün bak sana da yardımı çok dokundu bence sen de ona teşekkür etmek istersin."

"Sen gidip yemeğini hazırla, Batu sana gelsin sonra ben de gelip teşekkürümü ederim."dedim sırıtarak.

"Bazen çok inatçı olabiliyorsunuz Ahenk Hanım."

"Siz de çok ısrarcı olabiliyorsunuz Emre Bey."

"Öyle mi oluyorum gerçekten?"deyip kafasını bana doğru eğince yutkundum.

"Hı hı öyle oluyorsunuz."dedim.

"Yardım etmiyorsun yani?"dedi dudaklarıma bakarak. Benim de bakışlarım onun dudaklarına kayınca dudağının bir tarafı alayla yukarı doğru kıvrıldı. Hızla kendimi toparlayıp Emre'nin gözlerine baktım.

"Yardım etmem için mantıklı bir sebebiniz varsa tabii yardım ederim."diyerek Emre'yi ittim ve yanından geçip kapıya doğru ilerledim. Odadan çıkıp kapıyı kapattım. Kendime kahve almak için bir alt kata indim. Kahve makinesinden kendime bir bardak kahve alıp tekrar yukarı çıktım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde Ada'nın, Emre'nin karşısındaki deri koltukta oturduğunu gördüm. Kapının sesiyle ikisinin bakışları da bana doğru döndü. Gülümsemeye çalışıp kapıyı kapattım ve kendi masama gidip oturdum. Ne işi vardı bunun burda?

Ada ayağa kalkınca onu baştan aşağı süzdüm. Boya olduğu her halinden belli olan çakma sarı saçları, yüzüne sürdüğü makyajı, üzerine giydiği ve uzun boyuna yakışan ve üzerine yapışan siyah mini elbiseyle açıkçası mankenlere taş çıkartırdı. Ada'nın konuşmayla saçma düşüncelerimden sıyrıldım.

"Sizi muhakkak bekliyorum Emre Bey."dedikten sonra bana döndü.

Nereye bekliyorsun sen acaba Emre Bey'i?

"Ahenkcim senin adına çok üzüldüm."deyince kaşlarım çatıldı.

"Ne için?"

"Emre Bey'le ayrılmışsınız da ondan."

"Bunu size kim söyledi?"

"Bir yerlerden duydum diyelim."deyince gülümseyip ayağa kalktım ve Emre'ye doğru ilerledim. İkisi de anlamayarak bana bakıyordu. Emre'nin yanına gidince önünde durdum.

"Ayağa kalkar mısın?"dediğimde bir şey demeyip dediğimi yaptım. Emre'nin elini tutup Ada'ya doğru döndüm.

"Biz ayrılmadık Ada Hanım."dedim. Birleşmiş ellerimize baktıktan sonra kafasını kaldırıp bize baktı.

"Kusura bakmayın sanırım yanlış duydun ben."dedi. Emre elini benden çekince anlamayarak ona baktım. Lütfen ayrıldığımızı söyleme.

Emre kolunu omzuma atıp beni kendisine çekince kafamı kaldırıp şaşkın bir şekilde ona baktım. Bana göz kırpıp Ada'ya bakınca kendimi hızla toparlanıp ben de Ada'ya baktım.

"Evet yanlış duymuşsunuz."dedi Emre.

Ada gülümsedi, bir şey demedi ve arkasına dönüp odadan çıktı.

"Bence seni o kadından kurtardığım için bana teşekkür etmelisin."dedim kafamı kaldırıp Emre'ye bakarak.

"Asıl yalanını devam ettirdiğim için sen bana teşekkür etmelisin."deyince Emre'ye sarılmış olduğumu fark edip hemen geri çekildim.

"Evet yalan, doğru ya biz ayrılmıştık."dedim kendi kendime mırıldanıp arkama dönerek. Ada'nın, Emre'yi nereye davet ettiğini öğrenmem lazımdı ama bunu Emre'den öğrenemezdim. Söylemezdi ki o ego yığını. Kapıya doğru ilerledim odadan çıkmadan önce Emre'ye dönüp konuştum.

"Teşekkür amaçlı akşam yemeği için sana yardım edeceğim."dedikten sonra odadan çıktım ve Can'ın odasına doğru ilerledim. Bana bie tek kankam yardım ederdi. Kapının önüne gelip durdum, kapıyı çalıp beklemeye başladım.

"Girme."deyince güldüm ve kapıyı açıp içeriye girdim. Can koltuğunda oturup ayaklarını da üst üste atıp masanın üstüne koymuştu ve telefonda biriyle konuşuyordu, kiminle konuştuğunu anlamak pek de zor olmasa gerek. Kapının açılmasıyla benim bulunduğum tarafa baktı. Benim olduğumu görünce tekrar önüne dönüp konuşmaya devam etti. Ben de gidip onun karşısındaki koltuğa oturdum.

"Çok çalışıyorum Kıvırcığım çok. Tüm şirketin işini benim üstüme yıkıyorlar. Hiç düşünmüyorlar beni hiç."

Gülerek kafamı iki yana salladım.

"Ne? Senin şu dans eğitimi verdiğin veletler yüzünden hiç konuşamıyoruz Kıvırcığım, sürekli araya girip duruyorlar...Tamam önce sen kapat. Alo? Kıvırcığım kapattın mı? Kapattı lan."deyip telefonu kulağından çekti ve masanın üstüne koyup bana baktı.

"Sana nasıl yardımcı olabilirim kanka?"

"Senden bir şey öğrenmem lazım kanka."dedim.

"Bu mükemmel kulaklarım seni dinliyor."

"Kanka şimdi bu Ada denen çakma manken bozuntusu Emre'yi bir yere davet etti ve nereye davet ettiğini bilmiyorum, dedim benim kankamın mükemmel kulakları bir şeyler duymuştur."

"Evine davet etmiştir kanka."deyince gözlerim kocaman oldu.

"Ne?"dedim şaşkınlıkla.

"Sadece şaka yapmıştım kanka, korkma."deyince derin bir nefes alıp kafamdaki saçma senaryoları bir köşeye attım.

"Kanka şimdi bu Ada Hanım'ın doğum günü var yarın, bu da bizim şirketten sadece Emreaşkım'ı çağırdı."

"Neden sadece Emre?"dedim kaşlarımı çatarak.

"O kadarını bilemiyorum artık."deyince ayağa kalktım.

"Teşekkür ederim kanka."dedikten sonra Can'ın odasından çıkıp Emre ve kendi odama gittim. Hızlı adımlarla masama gidip oturdum. Emre'nin bana anlamayarak bakmasına karşılık olarak gülümsedim ve telefonumu çıkartıp önümdeki kartlardan Ada'nın bana verdiği numara kartını aramaya başladım.

"Ne arıyorsun?"diye soran Emre'ye aldırış etmeden kağıtları eşelemeye devam ettim. Sonunda kartı bulunca üstünde yazan numarayı hızla telefonumu yazıp arama tuşuna bastım ve telefonu kulağıma doğru götürüp bekleme başladım. Çok geçmeden telefon açıldı.

"Efendim?"

"Merhaba Ada Hanım, ben Ahenk."

"Seni dinliyorum Ahenk."

"Duyduğum kadarıyla yarın doğum gününüzmüş, erkenden kutlayayım dedim."

"Evet yarın doğum günüm, teşekkür ederim."

"Beni davet etmenize hiç gerek yok yani bunun için hiç ısrar etmeyin."

"Tamam etmem."deyince gülümsedim. Ben de öyle düşünmüştüm.

"Peki madem çok ısrar ettiniz geleyim ben de. Yarın orada görüşürüz."

"Görüşürüz."deyince telefonu kapatıp gülümsedim. Kendimi zorla davet ettirdiğime inanamıyordum. Ama Emre'yi de o kadına bırakmazdım.

"Ahenk ne yapıyosun?"

Emre'nin sesiyle bakışlarım ona doğru döndü.

"Oturuyorum Emre görmüyor musun?"

"Onu sormadığımı anladığından adım gibi eminim."deyince sırıttım.

"Yarınki doğum gününe birlikte gidiyoruz."dediğimde bir şey demeyip bilgisayarına geri döndü.

Çok eğleneceğiz yarın, çok.

Ve bölüm sonu.🌸

Şuraya da Ada'yı bırakıyorum.🌸

Continue Reading

You'll Also Like

1M 39.2K 47
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
11.7K 586 15
Lise hayatı boyunca Rüzgar'ı seven Alya, yanında artık başka kızları görmekten bıkıp bir anlık sinirle, ona yazmaya karar verir. 05**: ne zaman beni...
254 60 15
0505** belki hisler tek taraflı değildir. 0505** hislerin tek taraflı olmadığını kanıtlarız belki beraber. 0505** olmaz mı? 0505** olmaz deme, lütf...
2M 81.5K 18
"Karanlıkta kalınca gözlerini sımsıkı yumardı çünkü kendi yarattığı karanlık, maruz kaldığı karanlıktan daha vicdanlı gelirdi." 21 Ağustos 2005. Saat...