KOLEJE DÜŞTÜK (Düzenlenecek.)

nazarozkan

2.3M 130K 67.4K

Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşüns... Еще

Karakterler
1. Bölüm / Karahan Koleji
2. Bölüm / Gözleri, Hâlâ Gözlerimdeydi
3. Bölüm / Yeni Bir Arkadaş
4. Bölüm / Haz Edilmeyen Okul
5. Bölüm / Hay Ağzını Öpeyim
6.BÖLÜM •NEDEN DEĞİL, KİMİN İÇİN•
7.BÖLÜM •KAMERA SORUNSALI•
8.BÖLÜM •NE ZAMAN ANLAYACAKSIN?•
9.BÖLÜM •ARKADAŞ•
10.BÖLÜM •BENİM YANIM•
11.BÖLÜM •MASUM ÖPÜCÜK•
12.BÖLÜM •ÜZÜLMENİ İSTEMİYORUM•
13.BÖLÜM •DEĞİŞEN RİTİMLER•
14.BÖLÜM •ERTELEME•
15.BÖLÜM •BURAY?•
16.BÖLÜM •SANA İHTİYACIM VAR ANNE•
17.BÖLÜM •YOK DAHA NELER!•
18.BÖLÜM •KENDİME KIZIYORUM•
19.BÖLÜM •KALBİNİ KAZANABİLİRİM•
20.BÖLÜM •BİR SENEDİR Mİ?•
21.BÖLÜM •BENİM KIVIRCIĞIMSIN•
22.BÖLÜM •İYİ Kİ BU KOLEJE DÜŞMÜŞÜM•
23.BÖLÜM *GÜN*
24.BÖLÜM *KIZ KAVGASI*
25.BÖLÜM *FARK ETMİYOR*
26.BÖLÜM *PİJAMA PARTİSİ*
KARAKTERLERE SORULAR
27.BÖLÜM *SEVDİĞİM KIZ?*
28.BÖLÜM *KAZA*
29.BÖLÜM *BİZİ BIRAKMADI*
30.BÖLÜM *HATIRLAMIYORUM*
31.BÖLÜM *KÖPEK*
32.BÖLÜM *KORKTUM*
33.BÖLÜM *ZAMANLA*
34.BÖLÜM *SEN BENİM SEVGİLİMSİN*
35.BÖLÜM *AHENK...*
36.BÖLÜM *MAVİLİ*
37.BÖLÜM *ATEŞİN VAR*
38.BÖLÜM *YOK ANASININ GÖZÜ*
39.BÖLÜM *SAPIK MISIN?*
40.BÖLÜM *KAÇIRILMA*
41.BÖLÜM *SENİ KORUYAMIYORUM*
42.BÖLÜM *İZİN VERMEYECEĞİM*
43.BÖLÜM *ÖZLÜYORUM BE MAVİLİ*
44.BÖLÜM *SENİ SEVİYORUM*
45.BÖLÜM *BEN BUNA DAYANAMAM*
46.BÖLÜM *KALBİM ACIYOR*
47.BÖLÜM *PİŞMAN OLACAKSIN*
48.BÖLÜM *KÜÇÜK SARHOŞ*
49.BÖLÜM *TAKINTILI MANYAK*
50.BÖLÜM *NE OLUR GİTME*
51.BÖLÜM *YENİDEN*
52.BÖLÜM *GÜZELİMSİ BİR AKŞAM*
53.BÖLÜM *MAVİLİ'NİN GICIĞI*
54.BÖLÜM *ANNEANNE MAĞDURLARI*
55.BÖLÜM *SADECE BENİM*
56.BÖLÜM *BİZİM*
57.BÖLÜM *YEMEK*
58.BÖLÜM *YİĞİT SORUNSALI*
59.BÖLÜM *SEN ÖYLE SAN*
60.BÖLÜM *ŞEFTALİLER AŞKINA*
61.BÖLÜM *TEŞEKKÜR EDERİM*
KARAKTERLERE SORULAR 2
62.BÖLÜM *İYİ UYKULAR KIVIRCIĞIM*
63.BÖLÜM *O...GİTTİ*
64.BÖLÜM *BENİ BIRAKMA*
65.BÖLÜM *ÖLEYİM Mİ BEN?*
66.BÖLÜM *SÖZ*
67.BÖLÜM *EMİNİM*
68.BÖLÜM *NELER OLUYOR?*
69.BÖLÜM *KABUL*
70.BÖLÜM *YANIMDA KAL*
71.BÖLÜM *BENİ SEVİYORUM*
72.BÖLÜM *"A" HARFİ*
73.BÖLÜM *ÖZLEYECEĞİM*
74.BÖLÜM *ARAMIZA HOŞ GELDİN*
75.BÖLÜM *NEDEN HÂLÂ YANIMDASIN?*
76.BÖLÜM *BELKİ DE BİLEREK*
77.BÖLÜM *ÇİFTE SÜPRİZ*
78.BÖLÜM *MESAJ*
79.BÖLÜM *KARŞILIK*
80.BÖLÜM *AHENK RÜZGÂRLARI*
81.BÖLÜM *PİŞMANIM*
82.BÖLÜM *ÖZLEDİM*
83.BÖLÜM *BENİM YILDIZIM*
84.BÖLÜM *ZAMANI GELDİ*
85.BÖLÜM *YENİ BAŞLANGIÇLAR*
86.BÖLÜM *KENDİNİ SUÇLAMA*
KARAKTERLERE SORULAR 3
🍬BAYRAMA ÖZEL BÖLÜM🍬
87.BÖLÜM *SAKLI GERÇEKLER*
88.BÖLÜM *BİR SUÇUM YOK*
89.BÖLÜM *BEN SÖZÜMÜ TUTARIM*
91.BÖLÜM *DAYANAMIYORUM LAN!*
92.BÖLÜM *KIYAMAM Kİ*
93.BÖLÜM *ÇOK EĞLENECEĞİZ*
94.BÖLÜM *SİYAH KAPI*
95.BÖLÜM *ABİ*
96.BÖLÜM *GÜVENİYORUM*
97.BÖLÜM *ANIL ve KISKANÇLIKLARI*
98.BÖLÜM*SINIR*
99.BÖLÜM *KOCAMAN KOCAMAN*
🌸100.BÖLÜM🌸
101.BÖLÜM *PROBLEMLİ ESKİ SEVGİLİ*
102.BÖLÜM *YALNIZ DEĞİLSİN*
103.BÖLÜM *İLK HAMLE*
104.BÖLÜM *ÇOK YAKINDA*
105.BÖLÜM *YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE*
106.BÖLÜM *SENİ BIRAKMAM*
107.BÖLÜM "JUNIOR KARAHAN"
108.BÖLÜM *KARAHAN AİLESİ*
109.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 1)*
110.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 2)*
🌼YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM🌼
111.BÖLÜM *KİM BİLİR?*
112.BÖLÜM *BAŞARDIN*
KARAKTERLERE SORULAR 4
🌼FİNAL🌼
•ÖZEL BÖLÜM•
•ÖZEL BÖLÜM 2•
•ÖZEL BÖLÜM 3•

90.BÖLÜM *YALVARIRIM*

12.4K 764 868
nazarozkan

İyi okumalar.

Medya :(

Asi'nin Ağzından

Motorumdan inip Batu'yle birlikte kaldığımız eve doğru ilerledim. Kapının önüne gelince cesaret almak adına derin bir nefes alıp kapıyı çaldım ve beklemeye başladım.

Birkaç dakika sonra kapı açılınca Batu'yu gördüm. Beni görünce kaşlarını şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Asi?"

"Merhaba."dedim gülümseyerek.

"Gel içeri geç."deyip kapının önünden çekilince ben de içeriye girdim.

"Daha beni süründürürsün diye bekliyordum."deyip kapıyı kapatınca güldüm.

"Ben de öyle düşünmüştüm ama seni çok özledim."dedim mırıldanarak. Bana doğru dönüp gülümsedi.

"Bunlar çok büyük itiraflar Asi Hanım."

"Batu şimdi bir saat konuşalım mı? Gel sarıl olsun bitsin."dedim sabırsızca. Batu kolumdan tutup beni kendisine çekti ve bana sıkınca sarıldı. Ben de kollarımı beline sarıp gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

Batu benden ayrıldıktan sonra heyecanla konuştu.

"Gel bak misafirimiz var."dedikten sonra konuşmama izin vermeden önümden geçip salona doğru ilerledi. Ben de eve gelen misafiri merak ettiğim için hemen onu takip ettim.

Salona girdiğimiz zaman Batu önümden çekilince karşımdaki koltukta oturmuş kişiyi gördüm.

"Doğuş?"dedim şaşkınlıkla. Gülümseyip ayağa kalktı.

"Seni görmek de güzelmiş Asi."deyince gülümseyerek ona doğru ilerledim. Ama kolumdan tutulup çekilmemle düşmekten son anda kurtuldum. Anlamayarak Batu'ya baktım.

"Uzaktan hoş geldin dersen de Doğuş bunu anlayışla karşılar."deyince gözlerimi devirdim.

Kardeşim dediği kişiden kıskanması ne kadar komik bir durum olsa da Batu böyleydi.

"Neyse ben de zaten gidiyordum, siz de artık iki günün hasretini giderirsiniz."

Doğuş'un sesiyle ona baktım. Çoktan ayaklanmış bize doğru geliyordu. Hafif de topallıyordu. Sebebini ne kadar merak etsem de soruma cevap vermeyeceklerini bildiğim için o soruyu sormaktan vazgeçtim.

"Otursaydın."dedim.

"Dünden beri oturuyorum zaten burda."dedi gülerek.

Dünden beri mi? Bu da demek oluyor ki Doğuş dün gece burada kalmış. İyi de Doğuş'un burada kalmasının amacı ne? Onun zaten bir evi vardı.

"Nereye gideceksin Doğuş?"

Batu'nun sesiyle daldığım düşüncelerden uzaklaşıp onların konuşmalarına kulak kabarttım.

"Bir işim var Batu."deyince kaşlarım çatıldı, neyden bahsediyordu ki?

"Bak Doğuş yaptıkların yanlış şeyler. Seni bir kez kurtardım ama ikinci defa senin için bir şey yapamam. Sen de uğraşma onlarla. Gözlerini iyi açarsan kimden intikam alman gerektiğini anlarsın."dedi Batu ikna etmeye çalış bir ses tonuyla.

İntikam dediğine göre konunun Emre ve ailesiyle bir alakası vardı. Bir kere kurtardım, ikinciye kurtarmam da ne demek oluyor?

"Bana yardım etmene gerek yok kardeşim. İntikam aldığım kişiler bugüne kadar değişmedi değişmez de, onlardan intikamımı alacağım. Beni kararımdan vazgeçirmeye çalışma çünkü bunu başaramayacaksın. Merak etmeyin sizin başınızı derde sokacak bir şey yapmam."dedikten sonra arkasına döndü ve salonun çıkışına doğru ilerledi.

"Ben giderim arkasından."diyerek Doğuş'un arkasından salonun çıkışına doğru ilerledim.

Doğuş'un kapıyı açtığını görünce onun yanına gittim.

"Doğuş?"dedim ona seslenerek. Evden çıkıp bana doğru döndü.

"Evet Asi."

"Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama Batu'yu dinlesen senin için daha iyi olacakmış gibi hissediyorum." dedim.

Beni dinlemeyeceğini ne kadar iyi bilsem de bir umut belki bu sefer dinler diye düşünüyordum.

"Kendine iyi bak Asi."deyip arkasına dönünce gözlerimi devirdim. Birkaç adım attıktan sonra durup yavaşça bana doğru döndü.

"Ha unutmadan, Batu benim kardeşim ve onun üzülmesi en son isteyeceğim şey bile değil, sen dediğimi anlamışsındır."deyince bir süre anlamayarak yüzüne baktım.

Batu'yla tartışmamızdan bahsettiğini anlayınca alayla güldüm.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun Doğuş?"dememle kaşlarını çattı ve büyük adımlarla yanıma gelip önümde durdu.

"Nasıl anladığın umrumda değil, seni severim Asi ama bu kardeşimi üzebileceğin anlamına gelmez. Onu her kim üzerse canını yakmaktan hiç çekinmem."deyince benim de kaşlarım çatıldı. Evet beni tehdit ediyordu. Belki tehlikeli biriydi ama unuttuğu bir şey vardır, ben kimseden korkmazdım.

Ağzımı açmış bir şey diyeceğim sırada arkamdan gelen sesle gülümsedim.

"Gittiğini sanıyordum Doğuş."

Batu yanıma gelip Doğuş'a bakınca kafamı kaldırıp ben de ona baktım. Sanırım az önce Doğuş'la olan konuşmamızı duymuştu, tabii beni tehdit ettiğinde çünkü çenesinin kasılmasından sinirlenmiş olduğu anlaşılıyordu.

"Gidiyordum, sadece Asi'yle biraz konuşuyorduk."deyince tek kaşımı havaya kaldırıp Doğuş'a baktım.

"Canımdan bile çok sevdiğim biriyle konuşman ne kadar güzel olsada onunla istediğin gibi konuşmaya hakkın olduğunu sanmıyorum."dedi Batu.

Doğuş bir süre bakışlarını Batu ve benim yüzümde gezdirdikten sonra bir şey demeyip arkasına döndü ve arabasına doğru ilerledi.

"Sen dediğimi anlamışsındır Doğuş."diye bağırdı Batu, Doğuş'un arkasından. Doğuş arkasına bakmadan yoluna devam etti. Arabasına binip bahçe çıkışına doğru sürdü ve bahçeden çıkıp gözden kayboldu. Ben de gülümseyerek Batu'ya baktım.

"Teşekkür ederim sevgilim."

"Doğuş benim kardeşim gibidir ama bu seni tehdit edebileceği anlamına gelmez."

"Tamam konuyu kapatalım, hadi içeri gidelim."dediğimde kafasını sallayıp geri çekildi. Ben de kapıyı kapattım ama biri engel olunca kapı kapanmadı. Kapıyı tekrar açıp engel olan kişiye baktım. Karşımda elinde bir paketle Can'ı görünce şaşırdım.

"Merhaba değişik kız ve onun sevgilisi."deyince şaşkınlığımı üstümden atıp gülümsedim.

"A şey hoş geldin Can, geç içeri."deyip kenara çekileceğim sırada boşta olan elini havaya kaldırıp bana engel oldu.

"Hayır, ben içeri girmeyeyim. Size bunu getirdim."diyerek paketi bana uzatınca kaşlarımı çatarak bana uzattığı paketi elinden aldım.

"O ne?"dedi Batu.

"Bu, baklava. Biz kankamı istemeye gidiyoruz da Emreaşkım'a, ona çiçek ve çikolata almaya giderken bunu aldık teşekkür amaçlı, yani Anılaşkım alalım dedi, zaten Emreaşkım'dan böyle bir jest bekleme. O sana günahını bile vermez."dedi Can gülerek.

"Tebrik ettiğimi iletirsin onlara da ne teşekkürü?"dediğim zaman Can bana baktı.

"Önemli bir şey değil."dedi Batu hızla. Bakışlarım şüpheyle Batu'ya döndü. Benden bir şeyler saklıyordu, bu yüzündeki mimiklerden anlaşılıyordu. Tekrar Can'a baktım.

"Evet Can, seni dinliyorum. Ne teşekkürü?"

"Sen bilmiyor musun? Dur hemen seni aydınlatayım. Şimdi bu katil Doğuş benim canım kankamı kaçırdı. Psikopat işte. Sonra Batu adeta bir Süpermen edasıyla gelip olaya el attı ve benim kankamın yerini buldu ve biz de onun sayesinde kankamı bulduk. Tabii Batu birazcık darbe aldı Doğuş'tan."

Can'ın söylediklerini kaşlarım çatık bir şekilde dinledim. Darbe almış bir de, hem de Ahenk yüzünden.

"Niye söylüyorsun lan?"

Batu'nun sinirli sesini duyunca hızla dirseğimle karnına vurdum. İnleyince ona baktım. Bu daha başlangıç Batu.

"Ben yalan söyleyemem bi kere, tamam mı?"dedi.

"Can defol git burdan."dedi Batu sinirle.

"Defol git mi? Ne kadar kaba bir cümle, ben istenmediğim yerde de kalmam."diyerek arkasını döndü ve yanımızdan uzaklaştı.

Batu'yu itip yanından geçtim ve salona gittim. Salona girdiğimde elimdeki baklava kutusunu koltuğun üstüne bırakıp salonun ortasında volta atarak Batu'yu beklemeye başladım.

Sonunda gelip karşımda durunca derin derin nefesler alıp sakin kalmaya çalıştım.

"Ne demek oluyor bu Batu?"

"Bir şey demek oluyor değil Asi. Benden yardım istediler ve ben de imkanım olduğu için onlara yardım ettim."dedi rahat bir şekilde.

"Ya sen kafayı mı yedin Batu? Doğuş katil anlıyor musun? Sana bir şey yapsaydı?"dedim bağırarak.

"Eğer onlara yardım etmeseydim Doğuş, Ahenk'i öldürecekti."

"Ya seni öldürseydi? Beni hiç mi düşünmüyorsun sen? Sana bir şey olduktan sonra benim ne hale geleceğimi hiç mi düşünmedin?"

"Doğuş benim kardeşim bana zarar vermez ama Ahenk'e zarar verirdi."deyince bende kayışlar koptu.

"Ahenk, Ahenk, Ahenk. Yeter ya, altı senedir Ahenk de Ahenk. Neden bu kadar çok düşünüyorsun Ahenk'i? Ona bir şey olsa çok mu üzülürsün? Batu..."

"Asi saçmalıyorsun lütfen susar mısın?"diyerek sözümü kesince alayla güldüm.

"Ben saçmalıyorum değil mi? Senin yaptığın şey çok mantıklı zaten."

"Bak çok uzatıyorsun konuyu, bana bir şey olmadı..."

"Ya olsaydı?"diye bağırıp sözünü kesince derin bir nefes aldı.

Aklıma bir anda gelen düşünceyle gözlerim anında doldu, bu olamaz değil mi?

"Batu..."dedim fısıldayarak.

"Se-sen Ahenk'i hâlâ seviyor musun?"dedim gözümden bir damla yaş düşerken.

"Ne? Bu da nerden çıktı?"dedi kaşlarını çatarak.

"İnanamıyorum sana Batu, itiraz etmedin."dedim hayretle.

Bu düşünce nefes almamı zorlaştırıyordu ve kalbim sızlamaya başlamıştı.

"Asi şu an gerçekten saçmalıyorsun."dedi kaşlarını çatarak.

"Ben mi saçmalıyorum? Yalan mı söylüyorum Batu? Hiç aramaya tenezzül dahi etmediğim ailemi de bunun için getirdin değil mi?"dedim bağırarak.

"Ne?"dedi anlamayarak.

"Onları getireceğin zaman ne kadar sinirleneceğimi biliyordun ve bu da bizim ayrılıp senin tekrar Ahenk'in peşinden gitmene zemin hazırladı."dediğim zaman şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı.

"Sana bir şey demiyorum Asi."deyince alayla güldüm.

"Deme zaten Batu. Kalkıp doğru olan bir şeyi inkar edemezsin..."

Batu'nun kolumdan tutup beni kendisine doğru çekmesiyle sözlerim yarım kaldı.

"Kes sesini Asi. Beni neyle suçladığının farkında mısın sen? Çok mu öğrenmek istiyorsun aileni neden getirdiğimi? Dinle lan o zaman beni."diye yüzüme doğru bağırınca yutkundum. Onu çok sinirlendirmiştim ve kolumu çok sıktığının farkında değildi.

"Annen hasta lan, ölmek üzere ve o kadının istediği son şey seni bir kere bile olsun görmekti. Sana sormadan böyle bir şey yapmam yanlıştı ama annenin üzülmesine de dayanamadım. Ben annesizliğin ne demek olduğunu biliyorum. Son kez de olsa annenin seni görmesine izin verseydin kadın mutlu olacaktı."

Duyduklarımın şaşkınlığıyla gözlerim kocaman olmuştu. Bir ailem olup olmadığını bilmiyordum, onların ölmüş olma düşüncesi beni hiçbir zaman üzmemişti ama şimdi neden canım yanıyordu? Ya da adını dahi bilmediğim annemin ölmesini neden istemiyorum?

"Biz altı yıldır birlikteyiz ve sen bugün gelip Ahenk'i sevdiğimi söylüyorsun ya Asi, sen beni ne tanımışsın ne de sevmişsin."deyip kolumu bıraktı. Benden birkaç adım uzaklaşıp yüzüme hayal kırıklığıyla baktı.

"Tamam Asi, şöyle yapalım. Sen git, nerede ve kiminle mutlu olacaksan oraya git."deyince ona doğru bir adım atacağım sırada söyledikleriyle adeta yerime çivilendim.

"Çünkü ben öyle yapacağım."dedikten sonra arkasına döndü ve salonuna çıkışına doğru ilerledi.

"Batu..."diye mırıldandım arkasından pişmanlık dolu sesimle.

Ama o çoktan gitmişti, gitmeseydi de geri dönmezdi ki. Yine kendi başıma, çaresiz ve yaptıklarımdan pişman bir şekilde yalnız kalmıştım. Gözlerimden akan yaşları silme gereği duymadan gidip koltuğun üstüne oturdum.

Son pişmanlık geri getirir miydi ki sevdiğini? Ya da çokça gözyaşı? Veya da yalvarmak? Hayır, getirmezdi. Çünkü bazı hataların geri dönüşü olmazdı.

Emre'nin Ağzından

"Can artık susacak mısın?"diye homurdanıp elimdeki takım elbiseyi aldığım yere geri astım. Akşam Ahenk'i istemeye gideceğimiz için Can'ın zoruyla kendime yeni bir takım elbise almaya gelmiştim.

Can elindeki lacivert takımı askıya asıp bana doğru döndü.

"Emreaşkım ben şimdi ne yaptım? Bir şey yapmadım, sadece sana duyduklarımı anlatıyorum. Valla bak kızlar konuşurlarken duydum. Kankam senin kahvene deterjan koyacakmış."

"Can buraya geldiğimizden beri belki de yüzüncü kez aynı şeyi söyledin. Tamam kardeşim anladım kahveye deterjan koyacaklar. Ne yapayım?"dedim bezmiş bir şekilde.

"Beni beni Can'ını neden üzüyorsun, neden bana bağırıp benim ponçik kalbimi kırıyorsun Emreaşkım? Tamam sen beni dinleme, zaten Can kim ki? Sen git iç o kahveyi sonra öl, sonra da Can senin arkandan rahmet okusun, çok beklersin Emreaşkım."deyip yüzünü astı, daha sonra kollarını göğsünde birleştirip bana arkasını döndü. Ben de gözlerimi devirip geldiğimizden beri koltukta oturup telefonuyla ilgilenen Anıl'ın yanına doğru ilerledim. Karşısında durunca kafasını elindeki telefondan kaldırıp bana baktı.

Elimle ona kalk işareti yapınca ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki Can'a bakıp güldü ve ayağa kalktı. Birlikte Can'a çaktırmadan çıkışa doğru ilerledik.

"Hey siz, nereye gidiyorsunuz?"

Can'ın sesini duyunca adımlarımızı hızlandırıp mağazadan çıkarak arabalarımıza doğru ilerledik.

"Beni beni Can'ınızı nasıl bırakırsınız bu perişan, ıssız, soğuk yerde?"

Can'a aldırış etmeden arabama bindim. Aramayı çalıştıracağım sırada yanımdaki kapı açıldı ve Can içeriye binip kapıyı sert bir şekilde kapattı.

"Kırsaydın kardeşim."dedim çatık kaşlarla ona bakarak.

"Beni orda bıraktığın için sana trip atacağım."diyerek bana arkasını dönünce sabır çekip önüme döndüm ve arabayı çalıştırıp yola koyuldum.

"Tamam tamam seni affettim Emreaşkım."

Can'ın sesini duyunca gülerek kafamı iki yana salladım. Telefonumun çalmasıyla elimi cebime atıp telefonumu çıkartım, Anıl'ın aradığını görünce telefonu açacağım sırada Can'ın konuşmasıyla ona baktım.

"Aman tanrım didim, Anılaşkım arıyor, hadi açıp hoparlöre ver telefonu Emreaşkım."deyince gözlerimi devirip telefonu hoparlöre verdim.

"Söyle kardeşim."

"Emre, Ahenklerin evinde buluşuruz biz, benim eve gitmem gerek."

Bir sorun olup olmadığını soracağım sırada Can benden önce davrandı.

"Anılaşkım ne oldu? Umarım Dolunay merdivenlerden düşüp akciğerlerini ağzında çıkarmıştır."deyince anlamayarak ona bakıp bir kaza yapmamak için tekrar önüme döndüm.

Anıl"Kardeşim hemen arkanızdayım, istersen Emre arabayı durdursun söylemek istediklerini yüzüme söyle."deyince Can hızla arkasına dönüp iki koltuğun arasından kafasını geçirdi. Ben de dikiz aynasından bakıp Anıl'ın arabasını gördüm. Can tekrar önüne dönüp gülümsemeye çalışarak konuşmaya başladı.

"Anılaşkım gülelim diye şey ediyordum ben. Yoksa beni biliyorsun ben hiç senin yavuklunun kötülüğünü ister miyim?"

Gözlerimi devirip telefonu kendime doğru çektim.

"Tamam Anıl sonra görüşürüz."deyip telefonu kapattım.

"Emreaşkım beni de müsait bir yerde indiriver sana zahmet."

"Senin babanın uşağı mı var lan? Senin özel şoförün müyüm ben?"dedim sinirle.

"Aa Emreaşkım baba dedin de aklıma senin baban geldi. Kankamın kaçırılmasıyla ilgili ailenle konuştun mu?"deyince sıkıntılı bir nefes aldım.

"Hayır."dedim mırıldanarak. "Şu gece bittikten sonra konuşmayı düşünüyorum."

"Tamam o zaman Emreaşkım sen konuşursun, beni indir artık."deyince müsait bir yer aramak için gözlerimi etrafta gezdirdim. İleride bir kaldırım görünce oraya doğru sürdüm. Arabayı kaldırımın önünde durdurunca Can arabadan indi, kapıyı kapatmadan hafif yere doğru eğilip bana baktı.

"Emreaşkım bana azıcık para versene."

Cebimden cüzdanımı çıkartıp içinden iki yüz lira çıkarttım, onu Can'a uzatınca elimden alıp geri çekildi.

"Para verenin çok olsun Emreaşkım."dedik sonra bana asker selamı verip kapıyı kapattı. Bir süre onun arkasından baktıktan sonra kafamı iki yana sallayarak arabayı çalıştırıp evime doğru sürdüm.

Kısa bir süre sonra evin önüne gelince arabayı durdurup indim. Eve doğru ilerleyip kapının önünde durdum, zile basıp beklemeye başladım. Annem kapıyı gülümseyerek açınca ona aldırış etmeden içeriye girdim.

"Oğlun ne oldu?"

Annemin sorusunu yanıtsız bırakıp salona doğru ilerledim. Salona girdiğimde babamın koltukta oturmuş televizyon izlediğini gördüm. Annemin telaşlı sesini duyunca kafasını kaldırıp bize baktı.

"Ne oldu Demet?"diye sorunca babam, annem yanıma gelip bana baktı.

"Bilmiyorum ki Ali, Emre bir tuhaf davranıyor."

"Tuhaf derken? İyi misin oğlum?"dedi babam ayağa kalkıp yanımıza gelerek.

Benden tüm gerçeği saklayıp yalan söylediniz, tabii ki de iyiyim.

"Evet iyiyim, bir sorun yok."

"Oğlum, Ahenk'i istemeye gideceğiz diye heyecanlısın diye mi böyle davranıyorsun?"dedi annem gülümseyerek.

Biraz daha soru sormaya devam ederlerse ben her şeyi anlatacağım ve bu hiç iyi olmayacak.

"Ya ondan."dedim mırıldanarak.

"Emre, Doğuş gelmiş haberin var mı?"dedi babam konuyu değiştirerek.

Anlaşılan biz bu konuyu konuşacaktık.

"Evet haberim var, hem de her şeyden."dedim ikisine de bakarak. Benden böyle bir cevap beklemedikleri çok belliydi.

"Her şeyi derken?"dedi babam anlamayarak.

"Benden ne sakladığınızı biliyorum."dedim kaşlarımı çatarak.

"Senden ne saklıyoruz oğlum? Açık konuşur musun?"dedi annem.

"Peki anne dediğin gibi açık konuşayım, Doğuş'un babasını öldürdüğünü biliyorum, bilmediğim tek şey bunu neden benden sakladığınız?"

Annemin gözlerinden geçen korkuyu görünce kaşlarım biraz daha çatıldı.

"Daha başka ne saklıyorsunuz benden?"dedim sinirle.

"Emre, bunu yarın konuşalım olur mu?"

Babamın sesiyle ona doğru döndüm.

"Hayır, şimdi konuşacağız."dedim.

"Anlatalım Ali."dedi annem. Babam kafasını sallayıp konuşmaya başladı.

"Doğuş'un babası yani amcan anneni seviyordu tabii ben de ama annem beni seviyordu. Bu amcanı çok öfkelendirmişti. Sürekli bana kin besliyordu. Bir gün evlendi belki Demet'i unutur umuduyla ama olmadı unutamadı, sonra Doğuş dünyaya geldi, bir umut belki amcan anneni unutur dedik ama yine olmadı. Sonra bunu Doğuş'un annesi öğrendi ve kendisini öldürdü hem de bunu Doğuş'un gözleri önünde yaptı. Doğuş büyüyünce, bir şeyleri anlama yaşına gelince deden annesinin ölümünün babası yüzünden olduğunu söyledi. Doğuş annesine çok bağlıydı, bu nedenle de gidip babasını öldürdü. On beş yaşında hapse girip on sene sonra da çıktı. Zaten gerisini de biliyorsun."

Babamın konuşması boyunca yerdeki bir noktaya bakıp söylediklerini düşündüm. Tamam her şeyi anladım da Doğuş neden Ahenk'i kaçırdı, Ahenk'in bu olaylarla ne ilgisi var?

"Peki Doğuş neden küçüklüğünden beri benden nefret ediyordu?"dedim kafamı kaldırıp ikisine de bakarak.

"Doğuş senden nefret etmi-"

"Anne çocuk mu kandırıyorsunuz?" diyerek annemin sözünü kestim.

"Çünkü sen onun aksine mutlu bir çocukluk geçiriyordun."

Babamın bunu demesiyle ona baktım.
Mutlu bir çocukluk geçirmiştim doğruydu, ailem ve arkadaşlarım vardı yanımda. Çoğu kez Doğuş'u da aramıza almaya çalışırdık. Ama kendisi gelmezdi, yardımlarımızı hep geri çevirirdi.

Peki ona da tamam, hâlâ Ahenk'i neden kaçırdığını anlamış değilim.

Bir dakika babam ne demişti? Annesini çok seviyordu ve annesi onun gözleri önünde ölmüş. Yani Doğuş en sevdiği kişinin acısını yaşamış. Benim en sevdiğim kişi de Ahenk olduğuna göre sırf bana acı çektirmek için mi Ahenk'i kaçırmış?

"Neden bana daha önceden anlatmadınız bunu?"dedim sinirle.

"Ailenden nefret etmeni istemedik."dedi annem. Alayla güldüm.

"Böylesi daha mı iyi? Bunları Ahenk'te biliyor ve belki de ilerleyen zamanlarda benden de nefret edecek böyle bir aileye sahip olduğum için."

"Ahenk bunu nerden biliyor?"dedi babam şaşkın bir şekilde.

"Senin o baban olacak adam gidip kıza her şeyi anlatmış."dedim öfkeyle.

İkisi de susunca derin bir nefes alıp merdivenlere doğru ilerledim. Bu konu şimdilik kapanmıştı ama sonra yine açılacağından emindim.

Merdiven basamaklarını çıkarken cebimden telefonumu çıkartıp Ahenk'i aradım. Telefon açılınca ben çoktan üst kata çıkmış odama doğru ilerliyordum.

"Efendim sevgilim?"

"Ne yapıyorsun güzelim?"diyerek odama girdim.

"Kıyafet deniyoruz."

"Evdesiniz yani?"

"Evet."

"Bir yere gitmeyeceksiniz değil mi?"

"Hayır, neden?"

"Tamam, ben yanında olmadan dışarı çıkma olur mu?"dedim dolabıma doğru ilerleyerek. Ben olmadan dışarı çıkmasını istemiyorum çünkü Doğuş hâlâ dışarıda ve hâlâ ona zarar vermek istiyor.

"Bakıyorum da daha evlenmeden kural koymaya başlamışsınız Emre Bey."deyince güldüm.

"Eh bir yerden başlamak gerek değil mi Ahenk Hanım?"

"Kapat şu telefonu artık Ahenk."

Arkadan Dolunay'ın sesi geldi ve ardından da telefon yüzüme kapandı. Derin bir nefes alıp dolaptan siyah bir takım elbise çıkartıp banyoya doğru ilerledim.

Ahenk'in Ağzından

Giydiğim beyaz elbisenin eteklerinden tutup aşağıya çekiştirdim.

Sonunda bir kıyafet beğenebilmiştim. Yani ben pantolon ve gömlek giymeyi düşünüyordum ama Dolunay ve Ece'nin işkencelerine maruz kalıp kararımdan vazgeçmiştim. İşgence de şuydu. Eğer onların seçtiği elbiseyi giymezsem gömleklerime zarar vereceklerini söylediler, tabii ki de onları ciddiye almadım ama onlar ciddiydi, tamı tamına üç tane gömleğimi feda etmiştim ve kazanan onlar olmuştu.

Banyodan çıkıp odama doğru gittim. Biraz topallıyordum ama elimden geldiğince bunu aileme veya arkadaşlarıma yansıtmamaya çalışıyordum çünkü onlara hâlâ bir şey söylememiştim. Ve bu sıcakta siyah çorap giymiştim çünkü bacağımdaki yara izini bir şekilde örtmem gerekiyordu.

Odama girince kızların yatağımın üstünde oturmuş muhabbet ettiklerini gördüm, kapı sesinden dolayı bakışlarını bana çevirdiler.

"Ahenk çok güzel olmuşsun."dedi Dolunay ayağa kalkıp bana doğru gelerek. Ben de kafamı yere eğip giydiğim kıyafeti belki de onuncu kez tekrar inceledim. Beyaz renkli, kumaşı kabarık, dizlerimin üç parmak üstünde, kalın askılı güzel bir elbiseydi.

"Üç gömlek feda ettim, bir zahmet güzel olayım."dedim gülüp onlara bakarak. Benim bu söylediğime ikisi de güldü.

Ece, bebek mavisi, çok kısa olmayan bir elbise giymişti. Dolunay ise siyah dizlerinin altında bir elbise giymişti. Ve ayrıca kıyafetlerinin renginde kalın topuklu ayakkabı giymişlerdi. Annenim halıları kirlenmesin diye evde ayakkabı giymediğimiz için de kıyafetlerini ve ayakkabılarını buraya getirip buraya giyinmişlerdi. Umarım bana musallat olup ayakkabı giydirmezler.

"Tamam tek eksik ayakkabıların, hadi onları da giy, salona gidelim. Can mesaj attı yola çıkmışlar."dedi Ece. Şom ağzıma tüküreyim.

"Ye ben niye boyum kadar topuklu ayakkabı giyip evin içinde deliler gibi dolaşıyorum?"dedim homurdanarak.

"Ahenk dolabında feda edilecek daha gömlek var."

Dolunay'ın beni tehdit etmesiyle gözlerimi devirip yatağımın yanına bıraktıkları beyaz topuklu ayakkabılara doğru ilerledim. Yatağıma oturup homurdana homurdana ayakkabıları ayağıma geçirdim. Ece ve Dolunay çoktan gitmişlerdi zaten. Zil sesiyle yerimden kalkıp kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Dört defa düşme tehlikesi geçirdikten sonra odadan çıkabilmiştim.

Dış kapıya doğru gittim. Kapıyı annemler açmış, gelenlerle selamlaşıyorlardı. Ben de yanlarına gidip onlara hoş geldiniz dedim. Demet teyze ve Ali amca içeriye girdikten sonra annem ve babam önde birlikte salona gittiler.

"Kızlar ne kadar da hoj olmuşsunuz."

Can'ın sesiyle bakışlarım onlara döndü. Can ve Anıl sevgililerinin yanlarında durmuşlardı, Emre daha içeri girmemişti.

"Teşekkür ederiz kanka siz de çok şık olmuşsunuz demeyi çok isterdim ama olmamışsınız."dedim ikisinin giydikleri günlük kıyafetlere bakarak.

"Emreaşkım'ı beğensen yeter kanka."dedi Can sırıtarak.

"Neyse bir içeri girelim."diyerek Anıl'ın kolundan tutup çekiştiren Dolunay'a güldüm. Ece ve Can da onların arkasından gidecekleri sırada Can durup bize döndü.

"Yalnız Emreaşkım bak kankam beyaz giymiş, yani şair bura diyor ki; artık evlenelim. Alttan alttan sana mesaj veriyor."

"Kardeşim sen mi gidersin ben mi kovayım seni?"

"Ben giderim Emreaşkım."diyerek önüne döndü ve Ece'yle birlikte salona gittiler. Ben de bakışlarımı Emre'ye çevirdim. Giydiği siyah takım elbise ona çok yakışmıştı, onu her gün şirkette takım elbiseyle görmeme rağmen onu görünce ister istemez heyecandan dolayı kalp atışlarım hızlanmıştı.

Emre içeriye girip kapıyı kapattı ve karşımda durup elindeki çikolata paketini ve gül demetini bana uzattı.

"Teşekkür ederim."diye mırıldanıp elindekileri aldım.

"Çok güzel olmuşsun."deyince kafamı kaldırıp ona baktım.

"Bunun için de teşekkür ederim."dedim gülerek.

"Teşekkür etmeye devam edecek misin? Yoksa ben seni susturayım mı?"

"En iyisi içeriye girelim."dediğimde kafasını sallayıp benden uzaklaştı ve salona doğru ilerledi. Ben de elimdekileri odama bırakıp salona gittim. Dolunay ve Ece'nin misafirlerin karşısına koydukları sandalyelere doğru ilerleyip onların arasına oturdum.

"Evet hepinize iyi akşamlar, nasılsın Zeynep teyzeciğim?"diyerek sessizliği bozdu Can.

"İyiyim oğlum, sen nasılsın?"dedi annem.

"Ben de iyiyim çok şükür, sen nasılsın Okan bey amca?"diyerek bu sefer de babama baktı.

"İyiyim teşekkür ederim."dedi babam gülümseyerek.

Can"Sebebi ziyaretimiz malum. Oğlunuz Ahenk'i kızımız Emre'ye istiyoruz."deyince Emre Can'ın ensesine vurdu. Biz onların bu haline gülerken Can ensesini ovuşturuyordu.

Erkek de oldum iyi mi?

"Amanın kanka çok özür dilerim seni erkek yaptım."dedi Can sonunda hatasını fark ederek.

"Sus kardeşim."dedi Emre gülümsemeye çalışarak.

"Tamam ben başka bir şey söyleyeyim. Şimdi Zeynep teyze kankam için başlık parası olarak ne istiyorsunuz? Ya bana kalırsa kilosu kadar altın isteyin."

Kilosu kadar altın mı? O kadar altını ne yapacağım ki ben? Ben yine ne saçmalıyorum?

"Kilosu kadar altını ne yapacağız?"dedi babam anlamayarak. İşte benim babam.

"Okan bey amca deme öyle. Valla bak gül gibi yaşar gidersiniz. Eğer kabul etmezseniz de aldığınız elli kilo altını bana verebilirsiniz. Hiç itiraz etmeden hediyenizi kabul ederim."

"Kızım sen gidip kahveleri hazırla."

Annemin sesiyle başımı sallayıp ayağa kalktım.

"Kahvelerinizi nasıl alırsınız?"diye sordum. Herkes istediklerini söyleyince kızlarla birlikte mutfağa gittik.

Ben dolaptan cezveyi ve kahveyi çıkartıp kahve yapmaya başlarken Ece ve Dolunay da kahvenin içine koyacakları malzemeleri çıkartıyorlardı.

"Umarım Emre'yi zehirlemeyi düşünmüyorsunuzdur."dedim gülerek.

"Öldürmeyeceğiz korkma."dedikleri zaman korkuyla onlara baktım.

Umarım bir şey olmaz çocuğa, tabii çıkardıkları baharatlara bakınca ona bir şey olmayacağından pek emin olamıyordum ama neyse.

Sonunda kahveler bitince fincanları kahveyle doldurdum. Emre'nin fincanını tezgahın üstüne bırakıp diğer fincanları tepsiye koydum.

"Ben bunları dağıtıp geliyorum, fincana elinizi sürerseniz elinize kezzap dökerim."diye onları tehdit edip tepsiyi elime aldım ve mutfaktan çıktım. Kahveleri dağıtıp afiyet olsun dedikten sonra mutfağa geri gittim. Elimdeki tepsiyi tezgahın üstüne koyup kahve fincanını önüme çektim. Dolunay'ın bana verdiği tuzluğu elime alıp biraz fincanın içine döktüm.

"Ahenk Simge'yi düşün."

Ece'nin sesiyle kaşlarım çatıldı. Biraz daha tuz ekledim fincana.

"Ada Hanım'ı düşün Ahenk."

Dolunay'ın da diğer tarafımda durup söylediği şeyle hırsla bana uzattığı toz nane paketini elime alıp fincana biraz da onu ekledim.

"Yağmur'la yemeğe gittiğini düşün Ahenk."dedi Ece.

Dolunay'ın elindeki pul biberi de alıp kahvenin içine onu da ekledim.

Sırf o yemek yüzünden ayrıldığımız aklıma gelince musluğun yanındaki deterjana elimi uzatacağım sırada engel oldular.

"Hey hey hey bu kadar yeter."dedi Dolunay.

Geri çekilip saçlarımı düzelttim.

"Ay bir an gaza geldim."dedim. Hızlı bir şekilde kahveyi karıştırıp birlikte mutfaktan çıktık.

Elimdeki kahve fincanı Emre'ye verince hiç tereddüt etmeden elimden aldı. Gidip kızların yanına oturunca Emre gözlerimin içine baka baka kahveyi bir dikişte içti.

Çok şey katmadım dimi kahveye? Yani bence katmadım. Ay ölmesin çocuk? Yok ya ölmez.

Ali amcanın sesiyle onlara baktım.

"Evet sebebi ziyaretimiz malum. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınız Ahenk'i, oğlumuz Emre'ye istiyoruz."

Babam boğazını temizleyip konuşunca bu sefer bakışlar ona döndü.

"Benim bir tane kızım var ve onun mutluluğu benim için her şeyden önce gelir. Uzun bir zamandır birlikteler, bu işin sonunun bir yere bağlanma zamanı geldi de geçiyor. Emre oğlumu severim iyi çocuktu, Ahenk'i üzmeyeceğinden de eminim. Bize de evet demek düşer."

(Sana o kadar hak veriyorum ki Okan amca.)

"Eh yüzükleri takalım madem."diyerek ayağa kalkan annemle hepimiz ayağa kalktık. Heyecandan dolayı terleyen ellerimi elbisemin eteklerine silip Emre'nin yanına gittim. Ece'de bir tepside yüzükleri getirdi.

Sabah Emre'yle birlikte gidip yüzükleri seçmiştik. Benim yüzüğümün içinde Emre'nin ismi ve tanışma tarihimiz yazıyordu. Emre'nin yüzüğünde ise benim ismim ve tanışma tarihimiz yazıyordu.

Babam karşımızda durup yüzükleri parmaklarımıza geçirdi. Tepsideki makası da alıp bize baktı.

"Hep mutlu olun inşallah çocuklar."dedikten sonra kurdeleyi kesti ve herkes alkışlamaya başladı. Gülümseyerek Emre'ye baktığımda onun da bana baktığını görünce yüzümdeki gülümseme biraz daha büyüdü. Emre bana doğru dönüp ellerini yanaklarıma koydu ve alnımı öpüp geri çekildi.

***

Her şey bittikten sonra herkes evlerine gitmek için ayaklandı. Emre'yle biraz dışarıda dolaşmak için annemden izin alınca biraz itiraz ettikten sonra sonunda kabul edip izin verdi.

Misafirleri geçirdikten sonra bizimkilerle apartmanın önünde durduk.

"Kanka hazır aklıma gelmişken söyleyeyim. Asi sizi tebrik etti."dedi Can.

"Asi mi?"dedim anlamayarak.

"Kanka gel biz senle biraz özel konuşalım."dedi Can. Anında kaşlarım çatıldı.

"Ne konuşacaksanız burada konuşun."diyen Emre'ye gözlerimi devirdim.

"Tamam kanka."diyerek Can'ı onayladım.

Can'la birlikte bizimkilerin yanından uzaklaştık.

"Ahenk, Batu sana yardım etti diye teşekkür amaçlı ona baklava götürmüştüm, Asi'de oradaydı. Ben de bugün seni istemeye geleceğimizi söyleyip neden teşekkür ettiğimiz de anlattım o da sizi tebrik etti."

"Bir dakika, bir dakika."diyerek ona baktım.

"Sen Batu'nun beni kurtarmaya geldiğini de mi söyledin?"dedim şaşkınlıkla.

"Yanlış yaptıysam her şekilde inkar edebilirim."

"Can onlar şimdi kavga etmiştir ya."dedim üzgünce.

"Niye ki?"dedi anlamayarak.

"Batu kendi canını ortaya koyarak beni kurtarmaya geldi, beni yani eskiden kafayı taktığı kızı. Bilmem anlatabildim mi?"

"Anlatabildin kanka da biz şimdi ne yapacağız? Yani eğer araları açılmışsa? Benim yüzümden olmuşsa benim ponçik kalbim buna dayanmaz biliyorsun."deyince gözlerimi bir süre etrafta gezdirdikten sonra tekrar Can'a baktım.

"Tamam, ben yarın gidip Asi'yle konuşurum. Araları açılmışsa da bir şekilde düzeltmeye çalışırız hem Dolunay da yardımcı olur."dedim gülümseyerek.

Yani umuyorum ki öyle olsun çünkü benim yüzümden kimsenin mutsuz olmasını istemiyorum.

"Ee kanka evleniyorsun demek ha?"

Can'ın konuyu değiştirmiş olmasına gülümsedim.

"Ben de öyle düşünüyorum."

"Bak Ahenk, seni altı yıldır tanıyorum ve benim için çok değerli bir dostsun. Senin her daim mutlu olmanı istiyorum çünkü bizim için her fedakarlığı yaptın. Canın çoğu kez yandı, bu yüzden de mutluluğu en çok sen hakediyorsun."

"Can niye veda edermiş gibi konuşuyorsun?"dedim işi şakaya vurarak.

"Önümüzde neler olduğunu bilemeyiz."deyince kaşlarım çatıldı.

"Ben eski Can'ı istiyorum."dediğim zaman güldü.

"Gel buraya benim minnak kankam."deyip kollarını açınca gidip ona sarıldım.

Bir andan kolumdan tutulup çekilmemle anlamayarak arkama baktım.

"Ben sana bir daha Ahenk'e sarılma demedim mi lan?"diyen Emre'ye gözlerimi devirdim.

"Emreaşkım benim başkalarını dinlediğimi nerde gördün? Neyse ben gideyim artık, Kıvırcığım beni bekler."diyerek yanımızdan uzaklaşınca gülerek Emre'ye döndüm.

"Bu çocuk benim elimde kalacak bir gün."deyince koluna girip onu, sadece sokak lambasının aydınlattığı yolda peşimden sürükledim.

Emre bir anda yerinde durunca düşeceğim sırada kolumdan tutarak düşmeme engel oldu.

"Nereye Ahenk?"diye sorunca kafamı kaldırıp ona baktım.

"Dolaşalım biraz, hem sahile gideriz."

"Bu elbiseyle?"dedi alayla beni baştan aşağı süzerek.

"Evet bu elbiseyle, ben gidiyorum ister gel, ister gelme."diyerek önden yürümeye başlayınca çok geçmeden yanımda yerini aldı ve kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti.

"Gidelim bakalım sahile."dedi.

Sessiz geçen bir yolculuğun ardından sahile az bir mesafe kala yerimde durdum, benim durmamla Emre'de yerinde durup anlamayarak bana baktı.

"Niye durdun?"deyince ondan uzaklaştım.

"Ayakkabılarımı çıkartacağım." diyerek yere eğildiğim sırada Emre bir şey demeyip önden yürümeye başladı.

"Beklesene beni Emre."diye ona seslenip ayakkabılarımı ayaklarımdan çıkartmaya başladım.

"Acele et sen de."diye söylendiğinde çoktan ayakkabılarımı çıkartmıştım. Ayakkabılarımı elime alıp yerimden doğrulduğum sırada arkamdan gelen adım sesleriyle arkama baktım.

Doğuş'un elindeki silahı bana doğrulttuğunu görünce gözlerim kocaman oldu. Tam ağzımı açmış konuşacağım sırada silahın patlaması ve karnımda hissettiğim acıyla susmak zorunda kaldım. Kafamı aşağı eğip karnıma baktığımda beyaz elbiseme hızla yayılan sıvıyı gördüm, daha ilk kurşunun acısını hazmedememiş, ilk kurşunun şokunu anlatamamışken silah bir kez daha patladı, karnımdaki yeni acıyla bir adım geri sendeledim.

"Ahenk!"diye bağıran birini duydum ama tam olarak sesi ayırt edemedim çünkü kulaklarımda hâlâ silahın patlama sesi vardı.

Yere düşeceğim sırada birinin beni tutmasıyla arkamdaki bedene yaslandım. Arkamdaki bedene birlikte yavaşça yere düştüm. Kafamı kaldırdığımda Emre'nin telefonuyla konuştuğunu gördüm. Ne dediğini pek anlamasam da konuştuğu kelimelerden sadece 'ambulans' kelimesini anlayabilmiştim.

"Allah kahretsin. Ahenk kapatma gözlerini güzelim, beni duyuyor musun Ahenk?"

Emre'nin bağırarak söylediği şeyleri anladığım için zorlukla kafamı aşağı yukarı salladım.

"Emre..."dedim ama cümlemin devamını getiremedim çünkü nefes alamıyordum ve gözlerim kapanıyordu.

"Ahenk kapatma gözlerini, yalvarırım."

Emre'nin bağırmasıyla kafamı kaldırıp ona baktım.

"Ne-nefes alamıyorum."dedim nefes almaya çalışarak.

"Allah kahretsin, hepsi benim yüzümden oldu, yine koruyamadım seni..."deyip susunca kurumuş dudaklarımı yalayıp zorlukla konuştum.

"Ha-hayır hiçbir şey senin yüzünden değil Emre..."

Durdum, derin bir nefes almaya çalışıp konuşmaya devam ettim.

"Emre seni çok se-seviyorum bunu unutma..."

Bir kez daha durup nefes aldım.

"Olur mu?"dedim mırıldanarak.

Kenndimi zorluyordum ve bu yanlıştı ama belki de bunları söyleyebilme fırsatını bir daha bulamayacaktım, Can'ın da dediği gibi önümüzde neler olduğunu bilemeyiz.

"Beni bırakacakmış gibi konuşmayı kes, sana bir şey olmayacak anladın mı beni?"dedi gözleri dolarken.

Gülümsedim, bunu hiçbirimiz bilemeyiz sevgilim.

Canım acıyordu ve vücudum yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştı.

Emre'nin gözünden bir damla yaş düştüğünde sağ elimi zorlukla kaldırıp yanağının üstünde koydum ve yanağından aşağıya doğru süzülen gözyaşını sildim. Onu ağlarken ilk defa görüyordum ve bu benim canımı daha çok yakıyordu.

Son gücümle yavaşça kafamı kaldırıp Emre'nin yüzünü de yüzüme doğru yaklaştırdım. Dudaklarımı dudaklarına bastırıp geri çekildim ve fısıldayarak konuştum.

"Sözler tutulmak için vardır."

"Beni bırakmayacaktın söz vermiştin. Yapma be güzelim yalvarırım yapma, beni bırakma."dedikten sonra gözünden akan yaş, elim yanağında olduğu için avuç içimi ıslatmıştı.

Gözlerimi kapatıp gülümsedim. Son hatırladığım Emre'nin, gecenin karanlığına karışan haykırması ve beni göğsüne bastırmasıydı.

İşte bu kadardı, her şey bitmişti benim için. Ölüm hiç ummadığın bir anda kapını çalardı ve sen hiç bir şey yapamazdın, tıpkı benim hiçbir şey yapamamam gibi.

Her son bir başlangıçtır derler. Gerçekten de benim için bir şeyler yeni mi başlıyordu? Peki ya geride bıraktıklarımız? Belki benim için hayat bağları kopmuştu ama asıl bir şeyler geride bıraktıklarım için yeni başlıyordu.

Peki benim ölmem adil miydi? Hiçbir suçum olmadığı halde, olayla uzaktan yakından alakam olmadığı halde benim ölmem adil miydi?

Ah doğru ya, bu dünyada hiçbir şey adil değildir.

Ve bölüm sonu.🌸

Şuraya da kızçelerimin istemede giydiklerini bırakıyorum.🌸


Продолжить чтение

Вам также понравится

minik bebeğim(yarı texting) a.

Подростковая литература

824K 26.7K 55
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
YUVA _twclr

Подростковая литература

636K 31.8K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
MEYUS(Ara Verildi)  🌙ᏝᏋᏁᏗ

Подростковая литература

13K 1K 21
~ "Ben katilim." Diye tekrar etti bir kız, o bir katildi ve öyle de kalacaktı. Olmayan fakat sadece kendisinin gördüğü kanlı ellerini silmeye çalıştı...