KOLEJE DÜŞTÜK (Düzenlenecek.)

By nazarozkan

2.2M 130K 67.4K

Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşüns... More

Karakterler
1. Bölüm / Karahan Koleji
2. Bölüm / Gözleri, Hâlâ Gözlerimdeydi
3. Bölüm / Yeni Bir Arkadaş
4. Bölüm / Haz Edilmeyen Okul
5. Bölüm / Hay Ağzını Öpeyim
6.BÖLÜM •NEDEN DEĞİL, KİMİN İÇİN•
7.BÖLÜM •KAMERA SORUNSALI•
8.BÖLÜM •NE ZAMAN ANLAYACAKSIN?•
9.BÖLÜM •ARKADAŞ•
10.BÖLÜM •BENİM YANIM•
11.BÖLÜM •MASUM ÖPÜCÜK•
12.BÖLÜM •ÜZÜLMENİ İSTEMİYORUM•
13.BÖLÜM •DEĞİŞEN RİTİMLER•
14.BÖLÜM •ERTELEME•
15.BÖLÜM •BURAY?•
16.BÖLÜM •SANA İHTİYACIM VAR ANNE•
17.BÖLÜM •YOK DAHA NELER!•
18.BÖLÜM •KENDİME KIZIYORUM•
19.BÖLÜM •KALBİNİ KAZANABİLİRİM•
20.BÖLÜM •BİR SENEDİR Mİ?•
21.BÖLÜM •BENİM KIVIRCIĞIMSIN•
22.BÖLÜM •İYİ Kİ BU KOLEJE DÜŞMÜŞÜM•
23.BÖLÜM *GÜN*
24.BÖLÜM *KIZ KAVGASI*
25.BÖLÜM *FARK ETMİYOR*
26.BÖLÜM *PİJAMA PARTİSİ*
KARAKTERLERE SORULAR
27.BÖLÜM *SEVDİĞİM KIZ?*
28.BÖLÜM *KAZA*
29.BÖLÜM *BİZİ BIRAKMADI*
30.BÖLÜM *HATIRLAMIYORUM*
31.BÖLÜM *KÖPEK*
32.BÖLÜM *KORKTUM*
33.BÖLÜM *ZAMANLA*
34.BÖLÜM *SEN BENİM SEVGİLİMSİN*
35.BÖLÜM *AHENK...*
36.BÖLÜM *MAVİLİ*
37.BÖLÜM *ATEŞİN VAR*
38.BÖLÜM *YOK ANASININ GÖZÜ*
39.BÖLÜM *SAPIK MISIN?*
40.BÖLÜM *KAÇIRILMA*
41.BÖLÜM *SENİ KORUYAMIYORUM*
42.BÖLÜM *İZİN VERMEYECEĞİM*
43.BÖLÜM *ÖZLÜYORUM BE MAVİLİ*
44.BÖLÜM *SENİ SEVİYORUM*
45.BÖLÜM *BEN BUNA DAYANAMAM*
46.BÖLÜM *KALBİM ACIYOR*
47.BÖLÜM *PİŞMAN OLACAKSIN*
48.BÖLÜM *KÜÇÜK SARHOŞ*
49.BÖLÜM *TAKINTILI MANYAK*
50.BÖLÜM *NE OLUR GİTME*
51.BÖLÜM *YENİDEN*
52.BÖLÜM *GÜZELİMSİ BİR AKŞAM*
53.BÖLÜM *MAVİLİ'NİN GICIĞI*
54.BÖLÜM *ANNEANNE MAĞDURLARI*
55.BÖLÜM *SADECE BENİM*
56.BÖLÜM *BİZİM*
57.BÖLÜM *YEMEK*
58.BÖLÜM *YİĞİT SORUNSALI*
59.BÖLÜM *SEN ÖYLE SAN*
60.BÖLÜM *ŞEFTALİLER AŞKINA*
61.BÖLÜM *TEŞEKKÜR EDERİM*
KARAKTERLERE SORULAR 2
62.BÖLÜM *İYİ UYKULAR KIVIRCIĞIM*
63.BÖLÜM *O...GİTTİ*
64.BÖLÜM *BENİ BIRAKMA*
65.BÖLÜM *ÖLEYİM Mİ BEN?*
66.BÖLÜM *SÖZ*
67.BÖLÜM *EMİNİM*
68.BÖLÜM *NELER OLUYOR?*
69.BÖLÜM *KABUL*
70.BÖLÜM *YANIMDA KAL*
71.BÖLÜM *BENİ SEVİYORUM*
72.BÖLÜM *"A" HARFİ*
73.BÖLÜM *ÖZLEYECEĞİM*
74.BÖLÜM *ARAMIZA HOŞ GELDİN*
75.BÖLÜM *NEDEN HÂLÂ YANIMDASIN?*
76.BÖLÜM *BELKİ DE BİLEREK*
77.BÖLÜM *ÇİFTE SÜPRİZ*
78.BÖLÜM *MESAJ*
79.BÖLÜM *KARŞILIK*
80.BÖLÜM *AHENK RÜZGÂRLARI*
81.BÖLÜM *PİŞMANIM*
82.BÖLÜM *ÖZLEDİM*
83.BÖLÜM *BENİM YILDIZIM*
84.BÖLÜM *ZAMANI GELDİ*
85.BÖLÜM *YENİ BAŞLANGIÇLAR*
86.BÖLÜM *KENDİNİ SUÇLAMA*
KARAKTERLERE SORULAR 3
🍬BAYRAMA ÖZEL BÖLÜM🍬
88.BÖLÜM *BİR SUÇUM YOK*
89.BÖLÜM *BEN SÖZÜMÜ TUTARIM*
90.BÖLÜM *YALVARIRIM*
91.BÖLÜM *DAYANAMIYORUM LAN!*
92.BÖLÜM *KIYAMAM Kİ*
93.BÖLÜM *ÇOK EĞLENECEĞİZ*
94.BÖLÜM *SİYAH KAPI*
95.BÖLÜM *ABİ*
96.BÖLÜM *GÜVENİYORUM*
97.BÖLÜM *ANIL ve KISKANÇLIKLARI*
98.BÖLÜM*SINIR*
99.BÖLÜM *KOCAMAN KOCAMAN*
🌸100.BÖLÜM🌸
101.BÖLÜM *PROBLEMLİ ESKİ SEVGİLİ*
102.BÖLÜM *YALNIZ DEĞİLSİN*
103.BÖLÜM *İLK HAMLE*
104.BÖLÜM *ÇOK YAKINDA*
105.BÖLÜM *YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE*
106.BÖLÜM *SENİ BIRAKMAM*
107.BÖLÜM "JUNIOR KARAHAN"
108.BÖLÜM *KARAHAN AİLESİ*
109.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 1)*
110.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 2)*
🌼YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM🌼
111.BÖLÜM *KİM BİLİR?*
112.BÖLÜM *BAŞARDIN*
KARAKTERLERE SORULAR 4
🌼FİNAL🌼
•ÖZEL BÖLÜM•
•ÖZEL BÖLÜM 2•
•ÖZEL BÖLÜM 3•

87.BÖLÜM *SAKLI GERÇEKLER*

10.9K 769 543
By nazarozkan

İyi okumalar.✨

Medyada Ahenk ve Emre🌸

Ece'nin Ağzından

Masanın üstünden telefonumu alıp cebime koydum ve koltuğun üstündeki sırt çantamı da alıp dış kapıya doğru ilerledim.

Ayakkabılarımı elime alacağım sırada kapı çalmaya başlayınca kaşlarım çatıldı.

Kim ki bu?

Can olamaz. Çünkü sabah bir toplantısı olduğunu söylediği için o gelmezdi. Daha fazla vakit kaybetmemek için kapıyı açtım ve gelen kişiye bakım. Ev sahibim Halil abiyi görünce çatık olan kaşlarım düzeldi.

"Günaydın Halil abi."dedim gülümseyerek.

"Günaydın Ece."dedi gözlerini kaçırarak.

"Halil abi bir sorun mu var?"dedim merakla.

"Ece bak seninle açık konuşacağım kızım. Evi yarına kadar boşaltmanı istiyorum."deyince kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Nedenini öğrenmem mümkün mü acaba?"dedim mırıldanarak.

"Erkek arkadaşının sürekli bu mahallede ve senin evinde olması komşuları rahatsız etmiş."

Kaşlarım anında çatıldı. Bir süre öyle adamın yüzüne baktıktan sonra kafamı aşağı yukarı salladım.

"Peki dediğiniz gibi olsun. Beni yarın evde görmeyeceksiniz ama kendime ev bulana kadar eşyalarım burada kalsın. Siz de namuslu mahallemizde mutlu mesut yaşarsınız."dedikten sonra kapıyı Halil abinin yüzüne kapattım. Sırtımı kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım.

Ben şimdi ne yapacağım? Nerde kalacağım? Zaten böyle olacağını biliyordum ben, Can'ı çok uyarmıştım ama beni dinlememişti. Sıkıntılı bir nefes daha alıp hızlıca ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım.

Kapının önünde bana masum masum bakan Mıncır'ı görünce yere eğilip başını okşadım. Miyavlayarak kafasını avucuma yasladı.

İki hafta önce kapımın önüne gelmişti, ben de düzenli olarak ona yemek veriyordum ve anlaşılan ondan da ayrılmak zorundayım.

Ayağa kalkıp açık bıraktığım kapıdan içeriye girdim ve mutfağa gidip buzdolabından bir şişe süt çıkarttım. Sütü dolaptan çıkarttığım kaseye döküp süt şişesini tekrar buzdolabına koydum. Tezgahın üstündeki kaseyi alıp mutfaktan çıktım. Evden de çıkıp kapıyı kapattım ve kaseyi yere koydum. Mıncır gelip sütü içmeye başlayınca turuncuya yakın olan tüylerini okşayıp yanından uzaklaştım.

Sabah uyandığımda çok enerjiktim ama şu an tüm enerjim sömürülmüş gibi hissediyordum. Zaten bir evden çıkarılmadığım kalmıştı o da oldu.

Telefonumun çalmasıyla kaldırımın üstüne çıkıp telefonumu cebimden çıkarttım. Arayanın Can olduğunu görünce az önce sömürülmüş olan enerjim sanki geri gelmiş gibi hissettim. Hemen telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

"Emreaşkım valla geliyorum, bir dakika Kıvırcığım'la konuşayım. Siz de bensiz bir şey yapamıyorsunuz. Anılaşkım valla şakaydı, kalktığın yere yavaşça otur. Hah Kıvırcığım hâlâ orda mısın?"

Gülerek kafamı iki yana salladım.

"Burdayım Can."

"Ben şimdi toplantıya gireceğim de son kez dedim o güzel sesini duyayım da şansımız artsın."

"Size başarılar dilerim o zaman."

"Teşekkür ederiz Kıvırcığım."

Arkadan Ahenk'in "Can, Emre şimdi ağzını burnunu kıracak, gir artık şu odaya."diye bağıran sesini duyunca güldüm.

"Bir rahat vermediniz ha. Kıvırcığım ben kapatıyorum, seni dans kursundan almaya gelirim, seni çok seviyorum."

"Tamam sevgilim, ben de seni seviyorum."dedikten sonra telefonu kapattım.

Ona evden atıldığımı şimdi söyleseydim büyük ihtimalle yaptığı hiçbir işe konsantre olmayacaktı. Derin bir nefes alıp yoluma devam ettim.

Kısa bir yolculuğun ardından dans kursuna yaklaşmıştım. Sağıma soluma bakıp arabaları kontrol ettikten sonra yola adım atacağım sırada izlendiğim hissine kapıldım. Hızla kafamı çevirip etrafıma baktım ama bana bakan biriyle göz göze gelmedim.

Aklıma gelen düşünceyle korkuyla yutkundum.

Yiğit geri dönmüş olabilir mi? Hayır sanmıyorum yani umarım dönmemiştir. Kendimi toparlayıp sağıma soluma tekrar baktım ve kaldırımdan inip yürümeye başladım.

Sonunda dans kursuna giriş yaptığımda çocukların içeride ısınma hareketleri yaptıklarını gördüm. Benim geldiğimi fark edince 'Günaydın' dediler.

"Günaydın çocuklar."diyerek soyunma odasına doğru ilerledim. İçeriye girip sırt çantamı masanın üstüne koydum ve masanın üstünde duran kalemle defteri alarak odadan çıkıp geri çocukların yanına gittim.

"Hadi çocuklar toplanın."diye bağırdığımda herkes yaptığı işi bırakıp önümde toplandılar.

"Çocuklar bugün, sizinle dün çalıştığımız dans hareketlerini yapmanızı istiyorum, bugün böyle geçsin, benim biraz işim var bu yüzden sizinle ilgilenemeyeceğim." dedim üzgünce.

Beni onaylayıp tekrar dağıldıkları zaman ben de gidip duvarın dibine bağdaş kurup oturdum.

Cebimdeki telefonu çıkartıp internetten buradaki kiralık evlere baktım. Önce adresleri not ederim zaten yarın haftasonu, yarın da gidip evleri gezerim ve kendime uygun bir tane ev bulurum yani öyle umuyorum çünkü uygun fiyata ev bulmak gerçekten de çok zor.

Ekranda yazan ilk ev adresi bana uygundu ama şartları ve sorunları da vardı. Derin bir nefes alıp yazılanları okumaya başladım.

'Öğrenci misiniz?'

Cevabım hayır olduğu için devamını okumadım. Çünkü öğrenciye ev vermiyorlar.

'Evin kapıları değişecek, bu size aittir.'

'Kira aylık 3.000 TL.'

Yok artık ama, kapıları zaten ben değiştiriyorum.

Başka bir ev aramaya başladım. Bir apartman dairesi görünce o evin kriterlerini okumaya başladım.

'Kalorifer petekleri bozuktur.'

Neyse yaz mevsimi olduğu için beni bir süre idare eder, kışa kadar da başka eve çıkardım.

'Kirası 2.500 TL.'

Bir öncekine göre iyi.

'Ev, bekarlar için değildir.'

Ben de şanssızlığım nerede kaldı diyordum.

O evi de eleyip başka bir ev aramaya başladım. Bulduğum bir sonraki ev buraya uzaktı ama olsun sorun değildi. Ev hakkında yazılanları okumaya başladım.

'Ev 2+1'dir.'

Beni idare eder. Bir önceki evim 3+1'di ama sorun değildi.

'Camlar kırıktır ve yapımı size aittir.'

Ona da tamam.

'Boyası size aittir.'

Sevgilimle yaparız biz boyasını da, ona da tamam.

'Kirası 3.500 TL'dir.'

Oha ama yani, ben kalkıp evi baştan aşağı tamir edeyim bir de her ay o kadar para vereyim.

"Of!"diyerek elimdeki telefonu kapattım ve kafamı kaldırıp dans eden çocuklara baktım.

Anlaşılan bugün otel odalarında sürüneceğim. Telefonumu tekrar açıp internetten buraya yakın olan otellerin üç tanesinin numarasını önümdeki deftere yazdım ve ilkinin numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Alo, iyi günler. Resepsiyon, nasıl yardımcı olabilirim?"

"İyi günler ben oda ayırtmak istiyorum da boş odanız var mı?"

"Evet iki tane boş odamız var."

"Peki tek kişilik mi?"

"Hayır, maalesef ikisi de balayı suiti."deyince yüzüm düştü.

"Peki teşekkür ederim, tekrardan iyi günler."diyerek telefonu kapattım ve ikinci otelin numarasını tuşladım.

"İyi günler, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Ben oda ayırtmak istiyordum da, boş odanız var mı acaba?"dedim mırıldanarak. Lütfen evet de, lütfen evet de.

"Evet var, sekiz tane odamız boş."

Ay dur heyecan yaptım şu an.

"Tek kişilik mi?"

Sorduğum soruları alacağım cevaplardan korkar gibi soruyordum.

"Evet iki tane odamız tek kişilik."deyince kalkıp dans eden çocuklara katılmamak için kendimi zor tuttum.

"Peki ben bu odaların ücretlerini öğrenebilir miyim?"

"Tabii. Eğer günlük ödersiniz bir gecesi 250 TL, eğer aylık ödersiniz de 2.000 TL."

Çok kalmazdım ki, en fazla bir hafta kalır sonra da kendime bir ev bulurum.

"Peki haftalık olarak kalırsak ne kadar ödemek zorundayız, yani indirim var mı?"

"Malesef haftalık ödemede indirim yapmıyoruz, bir hafta kalırsınız 1.750 TL ödemek zorundasınız."

"Peki teşekkür ederim, iyi günler."diyerek telefonu kapattım ve son kalan numarayı da tuşlayıp beklemeye başladım.

"İyi günler, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Merhaba, ben oda ayırtmak istiyordum, acaba tek kişilik ve uygun fiyata bir odanız var mı?"

"Evet tek kişilik üç tane odamız var ve uygun fiyatalar. Günlük 160 TL, haftalık 600 TL ve aylık da 1.900 TL."

"Tamam ben bir haftalık için rezervasyon yaptırmak istiyordum."

"Tabii isminizi rica edebilir miyim?"

"Ece SOYDAN."

Sorduğu diğer sorulara da cevap verdikten sonra telefonu kapattım ve ayağa kalkıp dans ederek çocukların yanına gittim.

Onlarla birlikte akşama kadar çalıştıktan sonra onlar gittiler ve ben de Can geleceği için soyunma odasına gidip çantamı aldım ve odadan çıktım. Müzik çalan bilgisayarı kapatıp kapıya doğru dönmemle bir adamın kapının önünde durmuş bana baktığını gördüm. İrkilerek bir adım geri gittim. Adamın yüzünü tanımaya çalıştım. Tahminen otuz yaşlarında, genç, uzun boylu, esmer ve hafif kahverengi saçları vardı. Bu adamı hayatımda hiç görmediğime adım gibi emindim ama burada ne işi vardı?

"Birine mi bakmıştınız?"dedim ona doğru bir adım atıp yüzüne merakla bakarak. Bir şey demeden yüzüme bakmaya devam edince kaşlarım çatıldı. Tam tekrar konuşacakken içeriye Can'ın girmesiyle vazgeçtim. Can adamı görünce onun da kaşları çatıldı. Sonra bana baktı.

"Kıvırcığım?"dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim ve onun yanına gittim.

"Kim bu adam?"dedi Can adama bakarak.

"Bilmiyorum ben de az önce kim olduğunu soruyordum."dedim ben de adama bakarak.

"Kimsin bilader?"dedi Can.

Adam bu sefer ikimize bir süre baktı sonra da ağzını aralayıp bir şeyler söyledi.

"Ece'ye iyi bak, ben bakamadım, sen bak."dedi ve arkasına dönüp hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Söyledilerinden bir şey anlamadığım için sadece arkasından boş boş baktım.

"Kimsin lan sen?"dedi Can arkasında bağırarak. Adam oralı bile olmayıp karşıdaki apartmanın duvar köşesinden dönüp gözden kayboldu.

"İsmimi nerden biliyor?"dedim kendi kendime mırıldanarak.

"Ece tanımıyor musun bu adamı?"dedi Can bana bakarak.

"Hayır."dedim kafamı iki yana sallayarak.

"Şunun peşinden gideyim."deyip harekete geçtiği sırada kolundan tutup gitmesine engel oldum.

"Can adam çoktan gitmiştir ve sana zarar verebilir."dedim kaşlarımı çatarak.

"Bu böyle olmayacak polise gidelim."

"Can eğer adam tekrar karşımıza çıkarsa polise gideriz ama şu an gerçekten daha önemli bir işim var."

"Ne oldu Ece?"dedi endişeyle.

"Ben evden atıldım Can."dedim yüzüne bakarak. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Ama neden?"

"Çünkü mahalledekiler senin sürekli evime gelmenden şikayetçiymişler."dedim sinirle.

Bu saçma neden, ne zaman aklıma gelirse sinirleniyordum. Sanki içeride kötü bir şey yapıyorduk, yapsak da size ne?

"Ece ben o mahalleyi satın alırım, onlar kim oluyorlarda benim Kıvırcığım'ı evden atıyorlar."dediğinde güldüm. Gerçekten de gidip o mahalleyi satın alabilirdi. Ama ben bunu kabul edemezdim.

"Gerek yok Can, hem ben birkaç gün otelde kalıp daha sonra da kendime bir ev bulurum."

"Otel mi? Ne oteli? Senin mükemmel sevgilin otel odalarında sürünmene izin verir mi hiç Kıvırcığım? Biz de kalıyorsun."

"Hayır Can, buna da gerek yok, zaten otelde kendime bir oda ayırttım, şimdi eve gidip eşyalarımı toplayacağım, bir hafta içinde de evi boşaltmam gerek."

"Ece bizimle kalabilirsin. Bak eğer annemlerden utanıyorsan ben sana bizim evlerden birini de verebilirim hatta birlikte kalırız o evde, hem gelecek için alıştırma olur."

"Can bunu kabul etmeyeceğimi sen de çok iyi biliyorsun, hadi daha fazla vakit kaybetmeden eve gidip eşyalarımı alalım, sonra da otele gideriz."dedim ve kapıya doğru ilerledim. Can'da beni ikna etmeye çalışarak arkamdan geliyordu.

Can yol boyunca beni ikna etmeye çalışmıştı ama kararımdan vazgeçirememişti.

Ben bu yaşıma kadar kendi imkanlarımla geldim bundan sonra da öyle olacak. Kimseye muhtaç olmadan yaşamayı malesef ki ailem öldükten sonra öğrenmiştim.

Henüz iki yaşımdayken ailem evimizde çıkan bir yangın sonucu ölmüştü, ben neden evde değildim hiçbir zaman öğrenememiştim. Zaten ailemin yüzünü elimde kalan son fotoğraf olmazda hatırlamam mümkün değil. Benim, babamın ve annemin olduğu bir fotoğraf, onlardan bana kalan tek hatıra.

"Ece iyi misin?"

Can'ın sesiyle kendime gelip ona baktım.

"Hı?"dedim anlamayarak.

"Hani kapıyı açsan da biz de içeriye girsek."deyince kafamı sallayıp anahtarlarımla kapıyı açtım ve Can'ın geçmesi için kenara çekildim. İçeriye girmek yerine karşımda durup ellerimi tuttu.

"Kıvırcığım iyi misin? Bak ben senin için çok endişeleniyorum. Benimle birlikte kalmayı da kabul etmiyorsun."deyince anlamadığım şekilde bir anda gözlerim doldu. Can hızla beni kendisine çekip sarılınca göz yaşlarım sanki bu anı bekliyorlarmış gibi yanaklarımdan aşağıya doğru süzüldüler.

Sanırım artık yorulmuştum, ailem olmadan bir şeyler başarmaktan, onlar olmadan yaşamaktan, onları görmeden yaşamaktan gerçekten yorulmuştum.

Bunu hiç belli ettirmemeye çalışırdım hep. Onların boş bıraktığı yeri doldurabilirim diye düşünüyordum ama meğersem kendimi kandırıyormuşum çünkü onların boş bıraktığı yer hiçbir zaman dolmayacaktı.

Tamam belki Can vardı hatta kalbimde en büyük yeri işgal eden de oydu ama ister istemez aile sevgisi görmediğim için kalbimin bir kısmı hep boştu ve sanırım hep de öyle kalacaktı.

"Kıvırcığım ben bilmeden kötü bir şey mi söyledim?"

Can'ın sakin bir ses tonuyla söylediği bu söz üzerine kafamı hızla iki yana salladım. Onun bir suçu yoktu, hiçbir zaman da olamazdı. Her zaman yaptığım gibi kendi canımı yine kendim yakıyordum.

"Kıvırcığım bugün takım elbise giydim sen de gözyaşlarınla ıslattın onu, beni hiç düşünmüyorsun ama."deyince yaşlı gözlerimle gülümsedim ve ondan ayrılıp burnumu çektim.

"Özür..."

"Hayır hayır, özür dilemek yok. Hadi silelim senin şu durmak bilmeyen göz yaşlarını."diyerek ellerini yanaklarıma koydu ve baş parmaklarıyla ıslanmış yanaklarımı sildi.

"Ağlayınca da çok sevimli oluyorsun ama ben ağlamana dayanamıyorum Kıvırcığım. Neden biliyor musun?"diye sorunca ağlamaktan dolayı pürüzlü çıkan sesimle sorusuna cevap verdim.

"Beni sevdiğin için mi?"

Bir şey demeden elimi alıp kalbinin üstüne koydu.

"Çünkü o göz yaşların yanaklarından süzülüp kalbime batıyorlar."

"Seni çok seviyorum Can, sen de gitme olur mu?"diyerek ona sarılınca o da kollarını bana sardı.

"Sen git desen bile ben gitmem Kıvırcığım."

Ahenk'in Ağzından

"Bu çocuk elimde kalacak."diye homurdanıp içeriye giren Emre'yle kafamı elimdeki telefondan kaldırıp anlamayarak ona baktım.

"Yine ne oldu?"

Elinde kalacak olan çocuk eminim ki Can'dı ve yine bir şeyler yapmıştı.

"Sanki şu şirkette iki dakika daha kalsa ölür, anlaşma yaptık o kadar, üç saattir toplantıdayız, imzalar atılacak. Dönüyorum arkama Can yok, Can nerde? Kıvırcığının yanında. Ya sabır."

Söylene söylene gidip koltuğuna oturdu. Bu söylediklerine gülüp ayağa kalktım ve onun yanına gittim. Masaya yaslanıp konuşmaya başladım.

"Emre ne istiyorsun çocuktan? Tamam yarın imzasını alırsınız olur biter."dedim gülerek.

"Bugün alsaydık yarın akşam yemeği yiyecektik."dedi bana bakarak.

"Akşam yemeği? O kadınla?"dedim alayla.

"Evet akşam yemeği ve o kadınla."

"Emre bak benim boyum kısa sinirim çabuk tepeme çıkıyor ve sen de bu kısa mesafeyi çok çabuk dolduruyorsun. Bilmem anlatabildim mi?"dedim işaret parmağımı tehdit eder gibi ona doğru sallayarak. Bir ona doğru salladığım parmağıma bir de bana alayla baktıktan sonra ayağa kalktı. Ben de kafamı yukarı kaldırıp ona baktım.

Ona doğru uzattığım parmağımı tutup yere indirdi ve yüzünü yüzümün hizasına getirdi.

"Az önce aslan kesilen kıza ne oldu acaba?"dedi alayla. Anında kaşlarım çatıldı ve yere indirdiğim parmağımı tekrar ona doğru salladım.

"Evet sinirliydim, hâlâ da öyleyim ve sen inadına mümkünmüş gibi beni daha da sinirlendiriyorsun."dedim sinirle.

"Konuşmadan seni nasıl sinirlendiriyorum acaba?"dedi gülerek. Aklıma toplantı yaptığımız şirketin patronu gelince kaşlarım biraz daha çatıldı. Manken gibi olan Ada Hanım neredeyse Emre'nin ağzının içine düşecekti. Toplantı boyunca dik dik Emre'ye baktı. Emre ona hiç bakmadı ama o Emre'nin yerine de baktı. Ben de sırf daha fazla sinirlenmemek için imzaların atılacağı sırada odadan çıktım. Çünkü kendime engel olamayacaktım ve büyük ihtimalle de benim yüzümden anlaşma bozulacaktı. Onların elinde boş bir arsa vardı ve biz de o boş arsayı satın alıp ağaç dikmek istiyorduk. Mesela arsa, ağaç dikmek için değil de başka bir şey için istenmiş olsaydı orada kalıp büyük ihtimalle o kadının gözlerini söküp kulaklarındaki küpelerin ucuna asardım. O ağaçlara dua etsin.

"Emre o akşam yemeği olmasın."dedim sonunda konuşarak.

"Bunun gerekli olduğunu sen de çok iyi biliyorsun Ahenk."

"Ya neden sen? Anıl ve Can sevgililerini alıp gitsinler."dedim dudaklarımı büzerek.

"Can'a böyle önemli bir yemeği emanet edemem, Anıl zaten konuşmayı sevmiyor. Geriye biz kalıyoruz ki zaten şirketin patronu da benim. Ama sen gelmek istemezsen anlarım."deyince hırsla koluna vurdum.

"Sen ve o kadın? Aynı masada? Baş başa? Başka emriniz var mı Emre Bey?"dedim alayla. Tabi alayla söylüyorum ama yavaştan da sol gözüm seğirmeye başlamıştı.

"Emirden ziyade bir istediğim var Ahenk Hanım, hani şöyle bir öpücük hiç fena olmaz."deyince güldüm.

"Öpücük?"dedim alayla.

"Yok sana öpücük falan."diye ekleyip arkama döndüm ama kolumdan tutulup çekildim ve Emre'yle burun buruna geldik.

"Var bana öpücük."diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırınca gülümsedim. Kollarımı boynuna soracağım sırada kapının açılmasıyla hızla Emre'yi itip gelen kişiye baktım. Gördüğüm kişiyle gülümsemeye çalıştım. Anıl sürekli bizi basmak zorunda mıydı?

"Emre odama kadar gelmen mümkün mü?"diye sordu. Sanırım bizi görmemişti.

"Hayır."diyen Emre'ye gözlerimi devirdim.

"Evet gelmesi mümkün."dedim Emre'ye bakarak. O da aynı şekilde bana gözlerini devirdi.

Anıl'ın "Tamam sen gelirsin." demesinden sonra kapının kapanma sesi geldi. Emre yanımdan geçip gideceği sırada kolundan tutup onu kendime çevirdim ve hızla dudağını öpüp geri çekildim.

"Al sana öpücük."dedim gülerek ama Emre gülmüyordu. Donmuş bir şekilde bana bakıyordu.

"Emre?"dedim onu sarsarak. Kafasını iki yana sallayarak kendisine geldi.

"Emre iyi misin?"dedim endişeyle. Ne olmuştu ki birden bire?

"Güzelim öyle birden öpülür mü?"deyince kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Ne yani bir öpücük yüzünden mi öyle oldun?"dedim şaşkınlıkla.

"Ahenk en son beni ne zaman öptün?"diye sorunca gözlerimi kaçırdım.

"Altı sene önce."dedim mırıldanarak.

"Bence verdiğim tepki gayet normal."dedikten sonra arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi.

"Tamam ya seni her zaman öpeceğim."dedim arkasından. Kapıyı açıp odadan dışarı çıktı ve bana döndü.

"İnanmadım haberin olsun."dedi.

"Gör bakalım, hatta sen artık sıkılacaksın bile."dedim kendimden emin bir şekilde.

"Ben ve sıkılmak? Komik olma güzelim."dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden kapıyı kapattı.

Tamam belki sıkılmaz hatta sıkılmanın "s"si bile aklına gelmezdi ama ben dediğimi yapacaktım, yapardım yani inşallah yapardım.

Gelen telefon sesiyle düşüncelerimden kurtulup masamın üstüne bıraktığım telefonuma doğru ilerledim. Telefonu elime alıp arayan kişiye baktım. Tanımadığım bir numara olduğunu görünce kaşlarım çatıldı. Boğazımı temizleyip aramayı cevapladım ve telefonu kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

"Merhaba Ahenk, ben Emre'nin dedesi."

Duyduğum şeyle kaşlarım biraz daha çatıldı. Bu adam beni neden arıyor ki?

"Aa merhaba Kemal Bey."

"Lafı çok uzatmayacağım. Seninle konuşmak istiyorum."

"Tabii buyrun şirketteyiz, gelirseniz konuşuruz."

"Hayır seninle başbaşa konuşmak istiyorum."

"Bence buna gerek yok. Kapatıyorum ben. İyi günler."diyerek telefonu kulağımdan çekeceğim sırada "Emre hakkında."deyince durdum.

"Emre hakkında mı?"dedim doğru duyduğumdan emin olmak için.

"Evet Emre hakkında. Eğer merak ediyorsan şirketin arkasında seni bekliyor olacağım ve Emre'ye haber verme."

Bir şey dememe fırsat vermeden telefon yüzüme kapandı. Telefonu kulağımdan çekip boş boş etrafa baktım.

Kemal Bey'e güvenip şirketin arkasına gitmeli miyim?

Tabii ki de hayır.

Ama Emre hakkında bir şey söyleyeceğini söyledi.

Kandırıyor da olabilir.

Ama ya kandırmıyorsa? İyi de Emre hakkında benim bilmediğim bir şey yoktur ki.

Ama ya varsa.

Oflayarak ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Şimdi gidip pişman olursam gitmeyip daha çok pişman olurdum.

Son kararımı verip masanın üstündeki çantamı aldım ve telefonumu içine koyup odadan çıktım.

Asansöre binip aşağıya indim ve şirketten çıktım.

"İyi akşamlar Ahenk Hanım."

Şirketin güvenliğininden sorumlu olan Taner abinin sesiyle yerimde durup arkama döndüm.

"İyi akşamlar Taner abi."dedikten sonra tekrar arkama döndüm ve şirketin arkasına doğru ilerledim. Sonra tekrar arkama döndüm ve Taner abinin karşısında durdum.

"Taner abi senden bir şey rica edebilir miyim?"

"Tabii Ahenk Hanım sizi dinliyorum."

"Eğer Emre beni sorarsa dedesinin yanında olduğumu söyle misin? Ama bak sormadığı sürece bir şey söyleme, ya da şirkette ters giden bir şeyler olduğunu anladığında söyle olur mu?"

"Bir sorun yok değil mi Ahenk Hanım?"

Büyük ihtimalle var.

"Yok ya ne sorunu? Sen dediğimi yaparsan çok sevinirim."dedim. Bir süre yüzüme baktıktan sonra kafasını onaylar bir şekilde aşağı yukarı salladı.

Ben de teşekkür edip yanından uzaklaştım ve şirketin arkasına doğru ilerledim. Duvarın köşesinden dönünce kapısı açık büyük bir siyah araba gördüm. Yerimde durup derin bir nefes aldım ve arabaya doğru ilerledim. Kapının önünde durup kafamı içeriye doğru uzattım. Kemal Bey arkada yanlız oturuyordu. Önde de iki tane adam vardı.

"Geleceğinden emindim, hadi bin."

Kemal Bey'in sesiyle bakışlarım ona döndü.

"İsterseniz siz inin yakınlarda bir kafe var oraya gidip konuşalım."dedim.

"Sana bin şu arabaya dedim."dedi sinirle. Kaşlarımı çatarak geri geri yürümeye başlayınca sırtımın bir vücuda çarpmasıyla hızla arkama döndüm. İri yarı bir adamın bana baktığını görünce yanından geçeceğim sırada kolumdan tuttu. Anlamayarak ve biraz da korkuyla koluma baktım.

"Bindir şunu arabaya Ferit."

Kemal Bey'in emri üzerine isminin Ferit olduğunu öğrendiğim adam önüme geçti ve arabaya doğru beni peşinden sürükledi.

"Bırak kolumu lan."dedim kolumu kendime doğru çekerek.

Bu adama güvenmem koca bir aptallıktı. Aferin Ahenk sana, şimdi çık çıkabiliyorsan işin içinden.

"İmdat! Yardım ed..."

Sözümü yarıda kesen Ferit denen adamın koca elini ağzımın üstüne koymasıydı.

"Kes sesini beynini dağıtırım."dedi yüzüme öfkeyle bakarak.

Kafamı aşağı yukarı sallayıp onu onayladım. Arabaya binince Kemal Bey'in karşısındaki koltuğa oturdum ve ona sinirle bakmaya başladım. Ferit denen adam da yanıma oturunca kapı kapandı ve araba hareket etmeye başladı.

"Ne istiyorsun benden?"dedim.

"Konuşmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum."

"Beni zorla arabaya bindirdin farkında mısın?"dedim bağırarak.

"Seni buraya zorla getirmedim."dedikten sonra Ferit denen adama başıyla bir işaret verince Ferit kucağımdaki çantayı aldı.

Ben nasıl bir şeyin içine düşmüştüm böyle?

Gelmezsem pişman olacaktım değil mi? Keşke pişman olsaydım. Bu adamın sağı solu belli olmazdı, beni bir yere götürüp öldürme ihtimali de yüksekti.

"Tamam hadi ne söyleyeceksen söyle, sonra ben de gideyim."dememle alayla güldü.

"Bir süre misafirimiz olacaksın küçük hanım."dedi.

Korkuyla yutkunup kafamı cama doğru çevirdim ve içimden kendime kızmaya başladım.

Yolculuk boyunca yolu seyrettim ve yolları ezberlemeye çalıştım. Oldu da buradan geri dönüş imkanım olmadı o zaman ben de kaçardım.

Araba durunca ilk önce Ferit denen adam arabadan indi sonra da bana beklentiyle bakmaya başladı. Gözlerimi devirip arabadan indim. Arkamızdan da Kemal Bey indi.

Etrafta gözlerimi gezdirmeye başladım. Bir sürü ağacın ortasında kamufle olmuş büyük iki katlı bir ahşap ev vardı.

Arkadan iteklenmemle öne doğru savruldum, hemen dengemi sağlayıp hırsla arkama döndüm.

"Yavaş ol lan ayı."

Ferit elini beline atıp silahını çıkartınca gözlerim kocaman oldu.

"Düş önüme."deyince arkama döndüm ve eve doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da etrafta kaçabileceğim bir yer arıyordum.

Ferit kapıyı açınca içeriye girdim. Arkamdan Kemal Bey ve Ferit'de içeriye girince Ferit kapıyı kapattı. Kemal Bey önümden yürümeye başlayıp onu takip etmemi söyleyince dediğimi yapıp onu takip ettim.

Büyük bir salona girince salonun ortasında iki tane karşılıklı konmuş tahta sandalye olduğunu gördüm. Kemal Bey gidip birine oturunca eliyle karşısındaki yeri işaret etti. Ben de gidip karşısındaki sandalyeye oturdum. Kemal Bey gözlerini bir süre etrafta gezdirdikten sonra boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Emre'nin senden sakladığı bir şey olduğunu biliyor muydun?"deyince kaşlarım çatıldı.

Emre benden bir şey mi saklıyordu? Ama ne saklıyor? En iyisi eline bir şey vermemek.

"Sakladığı şeye bağlı, siz ne sakladığını söyleyin ben de size söylediğiniz şeyi bilip bilmediğimi söyleyeyim."dedim.

"Söyleyeceğim ama önce anneni arayıp Emre'yle uzun süreli bir tatile gittiğini söyleyeceksin."deyince sinirle ayağa kalktım.

"Bana bak ne saçmalayacaksan saçmala ve ben de gideyim. Ha eğer söylemeyeceksen de ben gidiyorum."diyerek yanından uzaklaşacağım sırada Ferit gelip beni zorla sandalyenin üstüne geri oturttu.

"Ahenk ister anneni ara ister arama biz senin telefonundan annene senin adına mesaj atarız bizim için hiç sorun değil."

"Annemi neden arıyorum?"dedim sinirle.

"Çünkü uzun bir süre bizim misafirimiz olacaksın."dedi rahat bir şekilde.

"Anlatacakların o kadar uzun mu?"dedim anlamayarak.

"Hayır anlatacaklarım çok uzun değil ama anlattıktan sonra seninle daha işimiz bitmiş sayılmaz. Ve şunu da unutma Emre veya bir başkası seni kurtarmaya gelmeyene kadar bir yere gidemezsin. Şimdi annenle konuş."dedikten sonra Ferit'e telefonumu getirmesini söyledi.

Ne demek oluyordu bu? Bana anlatacakları neydi ve ben neden burdan gidemiyordum?

Tamam sakin ol Ahenk, sana bir şey yapamazlar. Şimdi telefonun gelecek ve sen annen yerine Emre'yi arayacaksın, anlatacaklarını da dinlemek istemiyorum. Emre'ye haber vermediğim için kızacaktı belki ama haklıydı. Olsun ben onun gönlünü alırdım.

Ferit telefonu getirince elimi ona doğru uzattım ama telefonu Kemal Bey'e verdi.

"Bu kadar kurnaz olma Ahenk, Emre'yi arayacağını biliyorum. Şimdi bana telefonunun şifresini söyle."deyince gözlerimi devirdim ve şifreyi söyledim. Telefonumda bir şeyler yaptıktan sonra telefonu öne doğru uzattı. Telefon çalmaya başlayınca derin bir nefes aldım sakin olmak için.

"Efendim kızım?"

Annemin senini duyunca konuşmaya başladım.

"Anne ben sana bir şey söyleyeceğim."

"Seni dinliyorum kızım."

"Anne biz Emre'yle birlikte bir iş seyahatine çıkıyoruz. Sana haber vermediğim için özür dilerim ama gerçekten apar topar oldu ve şu an uçağa bineceğiz."

"Ne? Kızım ne kıyafet aldın yanına ne de bize haber verdin, şimdi mi geldik aklına?"

"Anne gerçekten özür dilerim, hiç hesapta olmayan abuk sabuk hatalar çıktı ortaya."dedim karşımdaki adama bakarak.

"Ve şimdi kapatıyorum anne uçağımız anons edildi...seni seviyorum anne."

Annemin bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattı Kemal Bey.

"Şimdi gelelim konumuza."dedikten sonra ayağa kalktı.

Salon duvarının önündeki masaya doğru ilerleyip üstünden ip aldı ve geri yanıma geldi.

"Sen kafayı sıyırmışsın."dedim gülerek.

"Senin de pek normal olduğunu söyleyemem."diyerek arkama geçti. Ellerimi arkaya alıp bağlamaya başlayınca gözlerimi devirdim.

Burdan kendi başıma kurtulma imkanımın olmadığını söylüyordu. Ben yine de kurtulurdum. Yani umarım. Acaba Emre benim olmadığımı fark etmiş midir?

Bir şey yapmadan sadece sessizce beklemeye başladım. Bakalım neler anlatacak?

Kemal Bey karşımda durup konuşmaya başladı.

"Emre'nin ailesi hakında olan gerçeği öğrenmeye hazır mısın?"

"Artık anlat şunu."dedim sabırsızlıkla.

Hayır yani ailesi hakkında nasıl bir sır olabilir? Hem ailesi hakkındaysa bana anlatmak zorunda değildi. Ben de bir an Emre'nin benden gerçekten bir şey sakladığını düşünmüştüm.

"Emre'nin amcası yani benim oğlum basit bir akciğer kanserinden ölmedi."deyince gözlerim kocama oldu.

"Akciğer kanseri basit mi?"dedim şaşkınlıkla

O da kaşlarını havaya kaldırarak bana şaşkınlıkla bakmaya başladı.

"Buna mı şaşırdın?"

"Kusura bakmayın ama oğlunuzun nasıl ölmüş olduğu umrumda değil."dedim homurdanarak.

"Ama Emre sana yalan söyledi."deyince yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım. Doğru söylüyordu Emre bana yalan söylemişti. Ama neden ailesi hakkında bana yalan söyledi. Olabilir ailesi hakkındaki sırları söylememesi normaldi ama yalan söylemesi açıkçası beni üzmüştü.

"Oğlum yani Kadir öldürüldü. Hem de Emre'nin ailesi yüzünden. Oğlum Emre'nin annesi Demet'i seviyordu. Demet bunu bildiği halde gidip Emre'nin babasıyla evlendi. Yani benim üvey oğlumla. Oğlum da gidip başkasıyla evlenerek bunun üstesinden gelmeye çalıştı. Hatta bir oğlu da oldu. Ama ne karısını ne de oğlunu hiçbir zaman sevmedi. Çünkü onun aklında da kalbinde de Demet vardı. Oğlum Demet'i her zaman görebilecekse oğluna da karısına da razıydı. Ama sonra Emre doğdu. Ve oğlum buna dayanamadı. Karısı onun değişen hareketlerini fark etti ve bir gün Demet'i sevdiğini öğrendi. Sonra da gidip intihar etti oğlum yüzünden. Oğlum kendisini hiçbir zaman suçlu bulmadı karısının ölümünden ama onu suçlu bulan biri vardı o da torunum Doğuş'tu. Çünkü annesinin ölümünü gördü ve annesini tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyordu. Ve en son da büyüyünce babasını öldürdü."

Duyduklarım neredeyse kan dondurucu şeylerdi. Birkaç dakika duyduklarımın şokunu üstümden atmaya çalıştım. En sonunda ağzımı aralayıp bir şeyler mırıldanmaya başladım.

"Bu-bunda Emre'nin ve ailesinin suçu ne?"

"Eğer Emre'nin annesi Ali'yle evlenmemiş olsaydı bunlar yaşanmayacaktı, ailesinin suçu bu. Emre'nin suçu ise benim torunum Doğuş her zaman anne sevgisinden mahrum bir şekilde yaşarken Emre hep mutlu yaşıyordu."

"Saçmalık, ne saçma nedenler bunlar. Emre'nin hiçbir suçu yok."dedim bağırarak.

"Üzgünüm ama anne ve babaların yaptıklarının bedelini genelde çocukları öder."deyince sinir kat sayım arttı.

"Beki burda benim suçum ne?"dedim öfkeyle.

"Birazdan anlarsın."dedikten sonra bakışlarını arkamda bir yere çevirdi.

"Doğuş!"diye bağırınca gözlerim kocaman oldu.

Ne yani o katil burada mı?

Adım sesleri yaklaştıkça benim de kalp atışlarım hızlanıyordu. Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin derin nefesler almaya başladım. Ya o çocuk beni de öldürürse?

Adım sesleri durduktan sonra gözlerimi açıp karşımdaki bedene baktım ve yavaşça kafamı yukarı kaldırıp isminin Doğuş olduğunu öğrendiğim çocuğun yüzüne baktım.

Kahverengi saçları ve gözleri vardı. Uzun boyuyla karşımda durmuş bana sırıtarak bakıyordu.

"Vay be demek ki Emre'nin değerlisi buymuş. Ağzının tadını biliyormuş kuzenim sevgilisi güzelmiş."deyince yüzümü buruşturdum.

"Benden ne istediğinizi söyleyecek misiniz artık?"dedik sinirle.

Doğuş ellerini cebinden çıkartıp yüzüme doğru eğildi ve ellerini dizlerine koyup konuştu.

"Ben, annemin ölümünü gördüm ve sevdiğimin acısını çektim. Emre'de sevdiğinin ölümünü görüp acısını çekecek."

Ve bölüm sonu.🌸

Continue Reading

You'll Also Like

25.2M 899K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

361K 17.1K 22
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
11.7M 750K 64
Sevgi acıtır, öp yaralarımdan belki sana da bulaşır.