KOLEJE DÜŞTÜK (Düzenlenecek.)

By nazarozkan

2.2M 130K 67.4K

Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşüns... More

Karakterler
1. Bölüm / Karahan Koleji
2. Bölüm / Gözleri, Hâlâ Gözlerimdeydi
3. Bölüm / Yeni Bir Arkadaş
4. Bölüm / Haz Edilmeyen Okul
5. Bölüm / Hay Ağzını Öpeyim
6.BÖLÜM •NEDEN DEĞİL, KİMİN İÇİN•
7.BÖLÜM •KAMERA SORUNSALI•
8.BÖLÜM •NE ZAMAN ANLAYACAKSIN?•
9.BÖLÜM •ARKADAŞ•
10.BÖLÜM •BENİM YANIM•
11.BÖLÜM •MASUM ÖPÜCÜK•
12.BÖLÜM •ÜZÜLMENİ İSTEMİYORUM•
13.BÖLÜM •DEĞİŞEN RİTİMLER•
14.BÖLÜM •ERTELEME•
15.BÖLÜM •BURAY?•
16.BÖLÜM •SANA İHTİYACIM VAR ANNE•
17.BÖLÜM •YOK DAHA NELER!•
18.BÖLÜM •KENDİME KIZIYORUM•
19.BÖLÜM •KALBİNİ KAZANABİLİRİM•
20.BÖLÜM •BİR SENEDİR Mİ?•
21.BÖLÜM •BENİM KIVIRCIĞIMSIN•
22.BÖLÜM •İYİ Kİ BU KOLEJE DÜŞMÜŞÜM•
23.BÖLÜM *GÜN*
24.BÖLÜM *KIZ KAVGASI*
25.BÖLÜM *FARK ETMİYOR*
26.BÖLÜM *PİJAMA PARTİSİ*
KARAKTERLERE SORULAR
27.BÖLÜM *SEVDİĞİM KIZ?*
28.BÖLÜM *KAZA*
29.BÖLÜM *BİZİ BIRAKMADI*
30.BÖLÜM *HATIRLAMIYORUM*
31.BÖLÜM *KÖPEK*
32.BÖLÜM *KORKTUM*
33.BÖLÜM *ZAMANLA*
34.BÖLÜM *SEN BENİM SEVGİLİMSİN*
35.BÖLÜM *AHENK...*
36.BÖLÜM *MAVİLİ*
37.BÖLÜM *ATEŞİN VAR*
38.BÖLÜM *YOK ANASININ GÖZÜ*
39.BÖLÜM *SAPIK MISIN?*
40.BÖLÜM *KAÇIRILMA*
41.BÖLÜM *SENİ KORUYAMIYORUM*
42.BÖLÜM *İZİN VERMEYECEĞİM*
43.BÖLÜM *ÖZLÜYORUM BE MAVİLİ*
44.BÖLÜM *SENİ SEVİYORUM*
45.BÖLÜM *BEN BUNA DAYANAMAM*
46.BÖLÜM *KALBİM ACIYOR*
47.BÖLÜM *PİŞMAN OLACAKSIN*
48.BÖLÜM *KÜÇÜK SARHOŞ*
49.BÖLÜM *TAKINTILI MANYAK*
50.BÖLÜM *NE OLUR GİTME*
51.BÖLÜM *YENİDEN*
52.BÖLÜM *GÜZELİMSİ BİR AKŞAM*
53.BÖLÜM *MAVİLİ'NİN GICIĞI*
54.BÖLÜM *ANNEANNE MAĞDURLARI*
55.BÖLÜM *SADECE BENİM*
56.BÖLÜM *BİZİM*
57.BÖLÜM *YEMEK*
58.BÖLÜM *YİĞİT SORUNSALI*
59.BÖLÜM *SEN ÖYLE SAN*
60.BÖLÜM *ŞEFTALİLER AŞKINA*
61.BÖLÜM *TEŞEKKÜR EDERİM*
KARAKTERLERE SORULAR 2
62.BÖLÜM *İYİ UYKULAR KIVIRCIĞIM*
63.BÖLÜM *O...GİTTİ*
64.BÖLÜM *BENİ BIRAKMA*
65.BÖLÜM *ÖLEYİM Mİ BEN?*
66.BÖLÜM *SÖZ*
67.BÖLÜM *EMİNİM*
68.BÖLÜM *NELER OLUYOR?*
69.BÖLÜM *KABUL*
70.BÖLÜM *YANIMDA KAL*
71.BÖLÜM *BENİ SEVİYORUM*
72.BÖLÜM *"A" HARFİ*
73.BÖLÜM *ÖZLEYECEĞİM*
74.BÖLÜM *ARAMIZA HOŞ GELDİN*
75.BÖLÜM *NEDEN HÂLÂ YANIMDASIN?*
76.BÖLÜM *BELKİ DE BİLEREK*
77.BÖLÜM *ÇİFTE SÜPRİZ*
78.BÖLÜM *MESAJ*
79.BÖLÜM *KARŞILIK*
80.BÖLÜM *AHENK RÜZGÂRLARI*
81.BÖLÜM *PİŞMANIM*
82.BÖLÜM *ÖZLEDİM*
83.BÖLÜM *BENİM YILDIZIM*
84.BÖLÜM *ZAMANI GELDİ*
85.BÖLÜM *YENİ BAŞLANGIÇLAR*
KARAKTERLERE SORULAR 3
🍬BAYRAMA ÖZEL BÖLÜM🍬
87.BÖLÜM *SAKLI GERÇEKLER*
88.BÖLÜM *BİR SUÇUM YOK*
89.BÖLÜM *BEN SÖZÜMÜ TUTARIM*
90.BÖLÜM *YALVARIRIM*
91.BÖLÜM *DAYANAMIYORUM LAN!*
92.BÖLÜM *KIYAMAM Kİ*
93.BÖLÜM *ÇOK EĞLENECEĞİZ*
94.BÖLÜM *SİYAH KAPI*
95.BÖLÜM *ABİ*
96.BÖLÜM *GÜVENİYORUM*
97.BÖLÜM *ANIL ve KISKANÇLIKLARI*
98.BÖLÜM*SINIR*
99.BÖLÜM *KOCAMAN KOCAMAN*
🌸100.BÖLÜM🌸
101.BÖLÜM *PROBLEMLİ ESKİ SEVGİLİ*
102.BÖLÜM *YALNIZ DEĞİLSİN*
103.BÖLÜM *İLK HAMLE*
104.BÖLÜM *ÇOK YAKINDA*
105.BÖLÜM *YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE*
106.BÖLÜM *SENİ BIRAKMAM*
107.BÖLÜM "JUNIOR KARAHAN"
108.BÖLÜM *KARAHAN AİLESİ*
109.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 1)*
110.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 2)*
🌼YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM🌼
111.BÖLÜM *KİM BİLİR?*
112.BÖLÜM *BAŞARDIN*
KARAKTERLERE SORULAR 4
🌼FİNAL🌼
•ÖZEL BÖLÜM•
•ÖZEL BÖLÜM 2•
•ÖZEL BÖLÜM 3•

86.BÖLÜM *KENDİNİ SUÇLAMA*

11.7K 741 630
By nazarozkan

İyi okumalar.

Medya🌸

Ahenk'in Ağzından

Odanın kapısını açıp bebek beşiğine doğru hızlı adımlarla ilerledim, ağlaması gittikçe artan kızımı beşikten çıkarttım.

"Kızım neden ağlıyorsun?"diyerek onu kucağımda sallamaya başladım, ağlaması azalmak yerine daha çok şiddetlenince benim de endişem artıyordu. Aç değildi, altını da yeni değiştirmiştim, neden ağlıyordu ki bu kız?

"Bebeğim sus, bak anne yanında."

"Ahenk?"

Gelen sesle kafamı kapıya doğru çevirdim. Emre içeriye girip yanımıza geldi.

"Neden ağlıyorsun güzelim?"dedi elini sağ yanağımın üstüne koyup göz yaşımı silerek. Ağladığımın farkında bile değildim.

"Emre bebek susmuyor."dedim burnumu çekerek. Benim bu söylediğime güldükten sonra bebeği kucağımdan aldı.

"Susmuyor diye ağlanır mı?"dedi gülerek. Ardından kızımıza çevirdi bakışlarını.

"Prensesim, neden anneyi üzüyorsun? Bak sen ağlayınca anne de ağlıyor ve ben ikinize yetemiyorum."deyince güldüm.

Kızımızın ağlaması durunca bu sefer hayretle ikisine baktım.

"Ama bu haksızlık, ben onu dokuz ay karnımda taşıyorum, o gelip senin kollarında susuyor."dedim homurdanarak.

"Kız çocukları babalarına daha düşkün olurmuş."dedi Emre. Sadece tebessüm edip onları izlemeye devam ettim.

Kısa bir süre sonra kızımız uyuyunca Emre onu beşiğine geri koydu ve doğruldu. Ben de Emre'ye sarılıp uyuyan kızımızı seyretmeye başladım.

"Kızımız çok şanslı, senin gibi bir babası olduğu için."dedim mırıldanarak.

Emre bana daha çok sarılıp saçlarımı öptü.

"Ben ve kızım daha çok şanslıyız, sana sahip olduğumuz için."deyince kafamı kaldırıp Emre'nin gülümseyen yüzüne baktım. Bir şey dememe izin vermeden tekrar konuştu.

"Hatta bu şanslı kişi sayısını üçe çıkartabiliriz, ha ne dersin?"diyerek yüzünü yüzüme yaklaştırınca güldüm.

"İkisiyle zor baş ediyorum, bir de üçüncü mü?"

"Ben yardım ederim sana."dedi sırıtarak.

Gelen telefon sesiyle her şey bir anda yok oldu. Ne oluyor ya?

Gözlerimi açtığımda birkaç saniye anlamayarak etrafıma bakındım, ne yani hepsi rüya mıydı? Ama ben uyanmak istemiyordum ki.

Telefon ısrarla çalmaya devam edince komodinin üstünde duran telefonuma uzanıp elime aldım ve gözlerimi tekrardan kapattığım için kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma doğru götürdüm.

"Efendim?"dedim uykulu sesimle.

"Geç kaldınız Ahenk hanım."

Duyduğum sesle hızla gözlerimi açtım, bu ses Emre'nin sesiydi. Telefonu kulağımdan çekip saate baktım.

09.35 mi?

Telefonu tekrar kulağıma götürüp konuşmaya başladım.

"Ay Emre geç kaldım, Allah kahretsin ki geç kaldım."

Hızla üstümdeki örtüyü atıp yatağımdan doğruldum. Yataktan çıkacakken ayağım takıldı ve yere düştüm.

"Ah!"

"Ahenk? Ne oldu?"

Karşı taraftan Emre'nin endişeli sesini duyunca ayağa kalktım.

"Sorun yok, her günkü hallerim, ben hemen geliyorum, kapattım."diyerek telefonu kapatıp yatağın üstüne attım ve koşar adım odadan çıktım. Banyoya girip işlerimi hallettim ve odama geri gittim. Dolabımdan kendime açık kahve tonlarında dizlerimin biraz aşağısında bir elbise çıkartıp hızla onu üstüme geçirdim ve ne kadar yapmak istemesem de hafif bir makyaj yapıp elime tarak aldım ve saçlarımı taradım.

Yatağımın üstünden telefonumu da aldıktan sonra odadan çıktım. Annemin beni neden uyandırmadığını ne kadar merak etsem de daha çok geç kalmamak için hızlı adımlarla dış kapıya doğru gittim. Kapının önündeki beyaz spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Asansöre de bindikten sonra zemin kata bastım ve asansör duvarına yaslandım.

Meslek sahibi olmak, bir sorumluluk almak gerçekten zor işti. Yıllar geçtikçe insanlar değişirdi, öyle çok olmasa da biraz daha olgunlaşmıştım, zaten bu süre zarfında değişmeyen tek kişi Can'dı. O hâlâ aynıydı, biz şikayetçi değildik ama Emre ve Anıl ondan çok şikayetçiydi. Çünkü yerinde durmuyordu. Hayır yani sen bir sene asker gittin, komutanından o kadar dayak yedin, bari tenezzül edip huyunu biraz değiştir.

Asansör durunca inip hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Apartmandan çıkıp kapısını kapattım ve arkama döndüğümde arabasına yaslanmış Emre'yi gördüm. Kapı sesinden dolayı kafasını kaldırıp bana baktı.

"Günaydın Ahenk Hanım."dedi yaslandığı yerden doğrularak. Gülümseyerek ona doğru ilerledim.

"Günaydın Emre Bey, bu ziyareti neye borçluyuz?"dedim karşısında durarak.

"Kuşlar bana dünyanın en mükemmel kızının bugün işe geç kaldığını söyleyince yardım etmek için geldim."dedi gülerek.

"Senin ağzını yüzünü yerim ya."dedim ona sarılarak. O da hemen kollarını belime sardı.

"Dikkat et de ben yemeyim."dedi kulağıma doğru fısıldayarak. Utanarak geri çekildim.

"Gidelim mi artık?"dedim gülümsemeye çalışarak.

"Önce seni bir doyuralım, sonra gideriz."deyince gülümseyerek kafamı salladım.

Birlikte arabaya binip yola koyulduk. Sessiz geçen yolculuğun ardından bir kafenin önünde durduk. Arabadan inip kafeye doğru ilerledik, Emre kapıyı açıp geçmem için kenara çekilince içeriye girdim. Emre elini belime koyup beni bir yere doğru yönlendirince ona ayak uydurdum. Cam kenarında bir masaya oturunca yaklaşık otuz yaşlarında bir çocuk gelip siparişlerimizi istedi, iki tane kahvaltı tabağı ve yanına da iki bardak çay söyleyince çocuk siparişleri yazıp gitti. Dün akşamdan beri kafamda dönüp duran şeyleri Emre'ye söylemeye karar verdim ve boğazımı temizledim.

"Emre?"

"Söyle güzelim."

"Sana sormam gereken şeyler var."dedim masanın üstüne koyduğum ellerimle oynarken.

"Seni dinliyorum Ahenk."

"Emre bana daha önce neden dedenden bahsetmedin?"dediğim zaman gözlerini kaçırıp derin bir nefes aldı.

"Sormamam gereken bir soru mu sordum?"

"Hayır."dedi tekrar bana bakarak.

"Sadece nasıl açıklayacağımı düşünüyordum."

"Açıklamak zorunda değilsin."dedim mırıldanarak.

"Dedemi sevmiyorum."dedi bir anda. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Ne?"

"Doğru duydun, dedemi sevmiyorum ve onun da beni sevdiğinden emin değilim."

"Ben anlamıyorum seni Emre, neden böyle düşünüyorsun? Sana değer verdiğine eminim."

"Dedem ailenin tek varisi ben olduğum için öyle davranıyor, bana değer verdiği yok, çünkü onun kurallarına hiçbir zaman uymadığım için beni pek sevmez."

Şaşkınlıktan dolayı havaya kalkan kaşlarım bu sefer çatıldı.

"Bence düşüncelerin yanlış. Yani sonuçta bir insan neden torunun sevmez ki?"

"Ahenk bak şimdi sana anlatacaklarımı neden daha önce anlatmadım diye bana kızma olur mu?"deyince kafamı aşağı yukarı salladım.

"Babam dedemin öz oğlu değil, babaannemin ilk eşindenmiş babam. Dedem de babamı pek sevmese de sırf babaannemi sevdiği için katlanıyormuş babama. Sonra dedemin ve babaannemin başka bir çocukları olmuş. Zaten babamlar iki kardeşler, bir de amcam var. Eskiden bizim olan şirketlerin birazının sahibi dedem ve babaannemmiş. Dedem kendi hisselerini de babaanneme devretmiş. Dedem kendi oğluna devreder diye düşünmüş ama amcam iyi bir çocuk olmamış, yani işte kötü işlerle uğraşıyormuş. Babam evlendikten ve ben dünyaya geldikten iki sene sonra babaannem vefat etmiş ve tüm mal varlığını babamın üstüne bırakmış. Bu yüzden dedem ne benden ne babamdan ne de annemden haz eder. Sırf saygımdan dolayı sessiz kalıyorum, sonuçta yıllarca babama babalık yapmış. Yani yapmış gibi görünmüş."

Duyduklarım karşısında ne diyeceğimi bilemediğim için sadece sustum. Garson tabaklarımızı önümüze koyunca Emre'de olan gözlerimi kısa bir süreliğine ondan çekip garsona baktım.

"Teşekkür ederiz."dedim gülümsemeye çalışarak.

"Afiyet olsun."dedikten sonra yanımızdan uzaklaştı, ben de tekrar Emre'ye baktım.

"Peki amcan şu an nerde?"

"Sekiz sene önce akciğer kanseri yüzünden hayatını kaybetti."derken ne yüzü üzgün bir hal almıştı ne de sesi üzgün çıkmıştı, sanırım amcasının da sevmiyordu.

"Emre ben ne diyeceğimi bilemiyorum ama senin adına gerçekten çok üzüldüm."dedim üzgünce.

"Tamam boş ver, hadi yemeğini ye de şirkete gidelim."dedi gülümseyerek. Sadece kafamı sallayıp bakışlarımı önümdeki kahvaltı tabağına çevirdim ve iştahımın kaçmasına rağmen Emre bir de benimle uğraşmasın diye zorlanarak bir şeyler atıştırdım.

Kahvaltımız bitince hesabı istedim. Çantamdan cüzdanımı çıkartırken Emre'nin kaşları çatık bir şekilde bana baktığını görünce benim de kaşlarım çatıldı.

"Ne?"dedim anlamayarak.

"Sen ne yapıyosun?"

"Hesabı ödeyeceğim."dedim.

"Hadi ya, öyle mi?"dedi alayla.

"Evet öyle."dedim ve bakışlarımı hâlâ gelmeyen garsonu aramak için etrafta gezdirdim. Hemen yan masamızdaki boşları topladığını görünce ona seslendim. Arkasına dönüp bana baktı.

"Buyrun, bir isteğiniz mi var?"dedi.

"Evet, ben hesap istemiştim ama gelmedi."

"Hesabınız zaten ödendi."

"Nasıl?"dedim anlamayarak.

"Emre Bey bizim her zamanki müşterimizdir ve yedikleriniz Emre Bey'in hesabına yazıldı."dedikten sonra bize arkasını döndü ve yanımızdan uzaklaştı. Sinirle Emre'ye döndüm.

"Ben de zengin olmak istiyorum."dedim homurdanarak.

"Evlenelim o zaman."dedi gülerek.

"Aa Emre hazır evlilik konusu açılmışken babam artık beni istemeye gelmeni söylüyor."

"Dedem ortaya çıkmasaydı çoktan gelip istemiştik seni ama ben bugün onunla konuşurum artık ne derse de umrumda değil, en geç iki güne seni isteriz."deyince sıkıntılı bir nefes aldım. Zaten dedesiyle araları iyi değil, birde benim yüzümden daha da kötüleşmesin.

"Emre sen dedene ne zaman istersen o zaman söylersin, ben beklerim."dedim gülümseyerek.

"Neden bu kadar iyisin ki?"dedi elini uzatıp masanın üstündeki elimi tutarak. Sadece gülümsedim.

"Hadi kalkalım artık."diyerek ayağa kalkınca elimi tuttuğu için ben de onunla birlikte ayağa kalktım.

Birlikte kafeden çıkıp arabaya binince Emre arabayı çalıştırdı ben de kafamı koltuğa yaslayıp Emre'yi izlemeye başladım.

Allah'ım yarabbim şu gözlere, şu saçlara, şu boya, şu posa bakar mısınız? Harbi bu çocuk neden bu kadar yakışıklı? Hem bizim gittiğimiz her yerde Emre'yi gözleriyle yiyip bitiren bir sürü kız var. Bence biraz yakışıklı olsa kimseden bir şey eksilmez.

Kısa bir süre sonra şirketin önünde durunca arabadan indik. Birlikte şirkete girip Emre'nin odasının bulunduğu kata çıktık. Emre kapıyı açıp içeriye girince ben de arkasından içeriye girdim. Gidip masama oturdum ve bilgisayarımın açılması için düğmesine basıp bekleme başladım. Bir anda kapı açılınca içeriye gülümseyerek Can girdi.

"Günaydınlar efendim."

"Günaydın kanka."dedim ben de gülümseyerek.

"Günaydın da sen yine nasıl atlattın kapıdaki görevliye?"dedi Emre homurdanarak.

Can gidip koltuğa oturdu ve arkasına yaslandı.

"Valla hiç zor olmuyor Emreaşkım. Dedim abi arabanı çekiyorlar, koştu arabasına bakmaya. Ben de rahatlıkla içeriye girdim."dedi gülerek.

"Tamam Can takım elbise giyme ama gidip sakallarını kes."

"Neden? Ben ve sakallarım mutluyuz. Hem Kıvırcığım da çok seviyor benim sakallarımı."

"Kanka bari yalan söyleme, kız geçenlerde bir saat boyunca dert yandı bana sakalların yüzünden."dedim gülerek.

"Kanka sen susar mısın lütfen, karıştırma ortalığı."

"Sustum."diyerek ağzıma hayali bir fermuar çektim.

"Anıl nerde?"dedi Emre.

"Anılaşkım yavuklusunu işe bırakıp gelecekmiş."

Emre bir şey demeden önüne dönünce Can yine konuştu.

"Bana ihtiyacınız yoksa ben bir Kıvırcığım'ın yanına gideyim."dedikten sonra ayağa kalktı.

"Selam söyle."dedim arkasından.

"Aleykümselam."dedi ve odadan çıktı.

Ben de bakışlarımı Emre'ye çevirdim. Bilgisayarla uğraştığını görünce yerimden kalkıp ona doğru ilerledim. Yanına gittiğimde masaya yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Emre kafasını kaldırıp bana baktı.

"Bir sorun mu var Ahenk Hanım?"deyince güldüm.

"Evet, sizin yüzünüzden sevgilimden ayrıldım."

Sırıtarak ayağa kalktı ve önümde durdu. Kollarımın altından tutup beni havaya kaldırdı ve masanın üstüne oturmamı sağladı, kendisi de ellerini masanın üstüne, iki yanıma koyup yüzlerimizin aynı hizaya gelmesi için hafif bana doğru eğildi.

"Ben size sevgilinizden ayrılın diye bir şey dediğimi hatırlamıyorum."

"Zaten demenize gerek yok ki. Her gece uyumadan önce gözümün önünde beliren yüz sizin yüzünüz, kalp atışlarımın ritmini değiştiren kişi yine sizsiniz ve ben artık sevgilimden ayrılmaya karar verdim."

"Ama ben kız arkadaşımı seviyorum Ahenk Hanım."dedi gülerek.

Kollarımı boynuna dolayıp biraz daha ona yaklaştım. Ama o an burnuma dolan parfüm kokusuyla kaşlarım anında çatıldı.

"Emre sen parfümünü mü değiştirdin?"

" 'Bey'e ne oldu?"dedi gülerek.

"Başlatma beyinden, beni aldatıyorsan senin kafanı kırarım Emre, şimdi soruma cevap ver."dedim sinirle.

"Tekrar kokla o zaman kendi sorunun cevabını kendin ver."deyince boynuna doğru yaklaştım ve parfüm kokusunu içime çektim. Kokuyu tanıyınca utanarak geri çekildim.

"Sanırım yanlış alarmmış."dedim gülümsemeye çalışarak.

"Artık gözün nasıl dönmüşse kendi aldığın parfümün kokusunu bile tanıyamadın."dedi gülerek.

"Olabilir, insanlık hali."dedim mırıldanarak.

"Senin insanlık halini severim ben."dedi. Emre'ye bakınca aklıma gördüğüm rüya geldi.

"Emre ben bir rüya gördüm."

"Umarım yine ölmüyorumdur rüyanda."deyip gülünce gözlerimi devirdim.

"Dalga geçme."

"Tamam tamam anlat bakalım ne gördün rüyanda?"

"Biz seninle evlenmiştik sonra bir kızımız olmuştu. O ağlıyordu ve ben onu susturamıyordum sonra sen geldin onu kucağına aldın ve o da sustu."

Emre'nin gözlerinin içinin parladığını görünce gülümsedim, benimle evlenip bir kız çocuğu olmasını ne kadar çok istediğini belli eden yeşil gözlerine daha uzun baktım.

"Ben de gördüğüm rüyayı anlatayım mı?"deyip bana yaklaşınca yutkunarak kafamı aşağı yukarı salladım.

"Düğün günümüzü görmüştüm rüyamda, çok mutluyduk, herkes yanımızdaydı. Seni o gelinliğin içinde görünce nefes almayı unutmuştum. O kadar güzel, o kadar özel ve o kadar kusursuz görünüyordun ki ben sana dokunmaya kıyamıyordum. Sonra düğün bitti ve biz evimize gittik, odamıza çıktık, ben seni kendime yaklaştırdım, gelinliğinin fermuarını açmaya başladım, sonra ne oldu biliyor musun?"deyince utanarak kafamı iki yana salladım.

"Sanırım gerisini duymak istediğimi sanmıyorum."

"Sonra her şey kayboldu, çünkü Can beni arıyordu ve ben telefon sesine uyandım."dedi homurdanarak. Duyduğum şeyle gülmeye başladım.

"Neyse çok da önemli değil, nasıl olsa rüyamı gerçekleştirmeme az kaldı."deyince gülmem bir anda durdu. Emre benim bu halime gülüp burnumun ucunu öptü.

"Utanınca da ayrı bir sevimli oluyorsun."dedi fısıldayarak.

Ellerimi kaldırıp Emre'nin yanaklarına koydum.

"Sadece sana sevimli oluyorum" dedikten sonra alnını öptüm.

Kapının bir anda açılmasıyla hızla Emre'yi itip masanın üstünden indim. Neye uğradığını şaşırdı garibim.

Kimin geldiğine baktım. Anıl'ı görmemle derin bir nefes aldım.

"Zamanlama yanlış mı?"dedi Anıl.

"Hem de çok."dedi Emre homurdanarak.

"Hayır, şey gelebilirsin Anıl, ben zaten kahve almaya gidiyordum."diyerek hızlı adımlarla Anıl'a doğru gittim ve yanından geçip odadan çıktım. O da içeriye girip kapıyı kapatınca nefes alışverişlerimi düzene sokup bir alt kata indim. Kahve makinesinden kendime kahve doldurdum tekrar yukarıya çıktım.

Emre'nin dedesinin çalışanlardan birine bağırdığını görünce hızlı adımlarla onların yanına gittim.

"Bu ne sorumsuzluk? Burada hiç çalışma disiplini yok mu? Ben size bir daha bu kıyafetlerle şirkete gelmeyin demedim mi?"

"Sorun ne?"dedim elimdeki kahve bardağını rasgele bir masanın üstüne koyarak. Emre'nin dedesi yani Kemal Bey sesimle bana döndü, beni gördüğüne pek memnun olmuşa benzemiyor ki kaşları çatıldı.

"Sorun sizi neden bu kadar ilgilendiriyor?"

"Onlar bu şirketin çalışanları ve olan her sorun sizi ilgilendirdiği gibi beni de ilgilendiriyor."

"Kendinle beni aynı kefeye mi koyuyorsun sen?"dedi alayla. Kaşlarım anında çatıldı. Neden bilmiyorum ama bu adam sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

"Afedersiniz ama sizi benden özel yapan ne? Saçma kurallarınız mı?"dememle kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Sen..."

"Ahenk?"

Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Emre'nin kaşları çatık bir şekilde dedesine baktığını görünce gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bunu hiç söylemeliydim.

"Emre çalışanların ya biraz daha terbiyeli olacaklar ya da kovulacaklar. Özellikle de asistanın."dedi Kemal Bey bana bakarak.

"Çalışanlarım hakkındaki kararları ben veririm."

"Bu ne terbiyesizlik? Sen bana karşı mı geliyorsun? Ben, bu kız kovulacak dediysem kovulacak."dedi sesini biraz yükselterek.

Hepsi benim yüzümden oldu, ne olurdu sanki dilime hakim olup onları görmezden gelseydim.

"Bu kız dediğin kişinin bir adı var ve sen kimin kovulacağına karar veremezsin, konuyu kapattığımıza göre herkes işinin başına."dedi Emre.

Konunun kapandığına sevinerek tam odasına doğru giden Emre'nin peşinden gidecekken Kemal Bey'in söylediği şeyle yerimde durdum.

"Bu asistan parçası için söylediklerin değer mi?"

Emre yerinde durup arkasına döndü ve yavaş adımlarla bize doğru geldi. Kafamı olumsuzca iki yana salladım ama beni umursamayıp yanıma geldi ve elimi tuttu.

"Asistan parçası dediğin kız benim sevgilim ve biz yakında evleneceğiz."dedi dedesine bakarak. Kemal Bey önce ellerimize daha sonra da Emre'ye baktı.

"Bu doğru olamaz."dedi inanmıyormuş gibi.

"Burda doğru olmayan bir şey varsa o da senin kuralların, insanları rahat bırak artık, ne giydikleri, kimi sevdikleri, kaç yaşında oldukları seni neden ilgilendiriyor? Evet doğru biz sevgiliyiz, hem de 6 senedir. Sadece ben değil Anıl ve Can'ın da sevgilileri var, sen de artık bunu kabul et."

Emre sustuktan sonra etrafta da büyük bir sessizlik oldu.

Kemal Bey bana sinirli bir şekilde baktıktan sonra bir şey demeden yanımızdan uzaklaştı.

"Herkes işinin başına."diye bağıran Anıl'la birlikte çalışanlar işleriyle ilgilenmeye başladı. Emre odasına doğru gidince elimi tuttuğu için ben de peşinden gittim. İçeriye girdiğimiz gibi, Emre beni kendisine çekip sarıldı. Ben de kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne yasladım.

Az önce sinirle konuşmasından dolayı hızlı hızlı atan kalbi normal ritmine dönüyordu, bunu duyuyordum ve hissediyordum. Biraz daha öyle kaldıktan sonra Emre'den ayrıldım, tam ağzımı açmış bir şey diyecekken Emre'nin konuşmasıyla konuşmaktan vazgeçtim.

"Ahenk sakın kendini suçlama, bu konuşmanın olması gerekiyordu, ha yarın olmuş ya bugün hiç önemli değil. Tamam mı?"

"Emre ben dedenin gözünde kötü bir profil çizdim ve bana lütfen kendimi suçlamamamı söyleme."dedim üzgünce.

"Ne dedemin ne de bir başkasının gözündeki profilin umrumda değil, beni ilgilendiren benim sende gördüğüm."diyerek ellerini yanaklarıma koyunca gülümsedim.

"Seni çok seviyorum sevgilim."dedim mırıldanarak. Alnımı öptü ama geri çekilmeden konuştu.

"Ben de seni seviyorum güzelim."

Dolunay'ın Ağzından

"İyi akşamlar öğretmenim."diyerek bana el sallayan Nil'e ben de gülümseyip el salladım. O annesiyle birlikte sınıftan çıkınca ben de masamın üstündeki çantamı elime aldım ve arkama döndüm. Okulların kapanmasına yaklaşık olarak bir ay vardı ve bu süre benin için çok çabuk geçmişti. Sevdiğim bir işi yaparken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim bile.

Duvarın köşesine sinmiş olan Deren'i görünce üzgünce ona doğru ilerledim. Annesi o daha bebekken onu terk etmiş, o da babasıyla kalıyor ve asosyal bir çocuk. Babası her sabah onu buraya bırakıp gider ve o da her gün oturduğu yer olan bu duvarın dibine oturup okul bitene kadar burada kalırdı.

Yanına diz çöküp oturdum.

"Deren?"diye seslenince kafasını kaldırıp bana baktı. Mavi gözlerinin dolduğunu görünce kaşlarım çatıldı ve endişeyle konuşmaya başladım.

"Deren, ne oldu canım, neden ağlıyorsun?"

"Babam beni almayı unuttu."dedi dudaklarını büzerek.

"Kızım?"

Gelen sesle kafamı kapıya doğru çevirdim. Deren'in babası gelmişti. Deren'in babası Serkan Bey uzun boylu, esmer, kahverengi saçları ve kahverengi gözleriyle Deren'in tam zıttıydı. Çünkü Deren mavi gözlere, sarı saçlara ve beyaz tene sahip çok güzel bir kızdı, sanırım Deren annesine benziyor.

Deren"Baba!"diye bağırıp ayağa kalktı ve babasına doğru koştu. Babası yere eğilip ona sarılınca ben de gülümseyerek ayağa kalktım ve onlara doğru ilerledim.

"Ben hiç unutur muyum seni?"diyerek geri çekildi.

"Sadece annem gibi beni bırakmandan korktum."deyince Serkan Bey kafasını kaldırıp bana baktı.

"Şey Derenciğim baban seni çok seviyor, hiç bırakır mı seni?"dedim gülümsemeye çalışarak. Annesiz büyümenin ne kadar kötü bir durum olduğunu bildiğim için onu belki de en iyi ben anlardım.

Deren"Annemin de beni sevdiğini sanıyordum."diyerek bana bakınca yere diz çöktüm.

"Bak Deren, ben ne annemi gördüm ne de babamı gördüm, sen şanslısın ki seni çok seven baban var yanında. Annenin yaptığı hata, belki onun yerini kimse dolduramaz ama babanı da annenle kıyaslaman yanlış."dedim.

Deren babasından ayrılıp gelip boynuma sarılınca şaşkınlıkla ellerim havada kaldı. Şaşkılığımı üstümden atıp ben de kollarımı minik bedenine sardım. Serkan Bey'e baktığımda yüzündeki küçük tebessümle bize bakıyordu. Bu adamdan korkmuyor da değildim.

Deren benden ayrılıp babasına döndü.

"Özür dilerim baba."dedi mırıldanarak.

"Bir daha bu konu hakkında konuşmayacaksak seni affedebilirim."dedi Serkan Bey gülümseyerek.

"Tamam söz veriyorum."

Serkan Bey"Hadi gidelim."diyerek yerden kalkıp bana elini uzatınca teşekkür edip kendim kalktım.

Birlikte okuldan çıkınca beni arabasının önünde bekleyen Anıl'ı görünce gülümsedim. O da kafasını telefonundan kaldırıp beni görünce gülümsedi ama bakışları yanımda duran Serkan Bey'e kayınca gülümseyen yüzü yerini çatık kaşlara bıraktı. Umarım sorunsuz bir şekilde eve gidebiliriz.

"Öğretmenim?"

Deren'in sesiyle bakışlarımı Anıl'dan çekip kafamı aşağı eğdim.

"Efendim?"

"Siz benim annem olur musunuz?"deyince gözlerim kocaman oldu.

Allah'ım ne olur Anıl duymamış olsun.

"Deren hadi kızım arabaya bin sen."dedi Serkan Bey. Deren kafasını sallayarak yanımızdan uzaklaştı.

"Deren'in söyledikleri için özür dilerim, çocuk işte."

"Hiç önemli değil."dedim gülümsemeye çalışarak.

"Her şey için teşekkür ederim, iyi akşamlar."diyerek bana elini uzatınca elini sıktım.

"Gerçekten önemli değil, iyi akşamlar."

Kolumdan tutulup geriye doğru çekilmemle anlamayarak arkama baktım. Anıl'ın sinirli bir şekilde Serkan Bey'e baktığını görünce gözlerim kocaman oldu. Kesin duydu Deren'in söylediğini.

"Şey size iyi günler Serkan Bey."dedim. Serkan Bey bir şey demeden arkasına dönüp yanımızdan uzaklaşınca derin bir nefes alıp Anıl'a baktım.

"Kimdi o Dolunay?"

"Öğrencimin velisi."

"Bakıyorum da öğrencilerine gerçekten de annelik yapıyorsun."dedi alayla.

Evet duyduğuna emin oldum.

"Anıl bunu konuşmanın ne yeri ne de zamanı."

"Kız gelip annem ol dedi sana Dolunay farkında mısın sen?"dedi sesini yükselerek.

"Anıl bağırma, kızın durumunu bilmediğin için ön yargılı davranıyorsun."dedim sinirle.

"Annem ol demesinin nasıl mantıklı bir açıklaması olabilir acaba?"

"Anıl kızın annesi yok."

"Gerçekten de çok mantıklı bir sebep. Lan kız annem ol dediğinde adamın gözleri nasıl parladı sen biliyor musun?"

"Anıl şu an gerçekten senin kıskançlıklarının hiç sırası değil."diyerek yanından geçtim ve arabaya doğru ilerledim. Arabaya bindikten sonra Anıl'da yanıma bindi ve kapıyı sert bir şekilde kapattı.

"Yavaş."

"Mümkünse yol boyunca konuşma Dolunay."deyince gözlerimi devirip kafamı cama doğru çevirdim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Kendin gelip yalvarırsın konuşmam için.

Araba durunca Anıl'ın yüzüne bile bakmadan arabadan inip eve doğru ilerledim. Kapıyı açıp içeriye girdim ve kapıyı Anıl'ın yüzüne kapatıp merdivenlere doğru ilerledim. Üst kata çıkıp üstümü değiştirdim ve tekrar aşağı indim.

Anıl'ın mutfaktan çıktığını görünce somurtarak yanından geçtim. Tabi geçerken bilerek omzuna da çarptım.

"Yavaş be güzelim."deyince yerimde durup ona döndüm. Sırıtarak bana baktığını görünce göz devirip tekrar önüme döndüm ve mutfağa girdim.

Anıl'a sinirlendiğim için yemek yapmamaya karar verdim ve kendime tost yaptım. Sonra sevdiceğime kıyamadığım için ona da bir tane tost yaptım. Tost yapmak yerine yemek yapmam daha mantıklıydı ama olsundu.

Tostu tabağa koyduktan sonra tabağı masanın üstüne koyup dolaptan kalem ve bir kağıt parçası çıkarttım. Üstüne bir not yazıp tabağın yanına koydum. Son kez yazıya bakıp sırıttım.

"Afiyet Olsun Suskun Prensim"

Tostumu alıp kendime bir bardak da meyve suyu doldurdum ve salona gittim.

Anıl'ın koltukta oturmuş televizyon izlediğini görünce gidip yanına oturdum. Elimdeki meyve suyu bardağını orta sehpanın üstüne koyup tostumdan bir ısırık aldım.

"Anlaşılan ben bugün aç kalıyorum."deyince onu hiç umursamadım.

Seni aç bırakır mıyım hiç sevgilim?

"Demek konuşmuyoruz Dolunay Hanım."

Yine onu umursamadım. Anıl ayağa kalkıp önümde durunca kafamı kaldırıp ona baktım. Meyve suyu bardağını orta sehpanın üstünden alıp sehpanın üstüne oturdu. Ben şaşkınlıkla ona bakarken o bana yaklaşıp tostumdan bir ısırık aldı. Ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra ben daha ne olduğunu anlamadan dudağımı öpüp geri çekildi. Kendine gelince kaşlarım çatıldı. Hızla Anıl'ın omzuna vurdum.

"Pisliksin Anıl."dedim sinirle

"İltifat için teşekkür ederim."deyip ayağa kalktı ve meyve suyu bardağını kafasına dikti. Daha sonra boş bardağı aldığı yere bıraktı ve mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Arkasından bir süre şaşkın şaşkın baktıktan sonra kendime gelip sinirle tostumu yedim.

Her seferinde beni alt etmeyi başarıyordu ve bu beni sinir ediyordu. Her seferinde bağırıp, çağırıp beni sinirlendiriyor sonra da hiçbir şey olmamış gibi bana masum masum bakıyor ve her şey yerle bir oluyor.

Akşama kadar yalnız başıma televizyon izledim. Anıl zaten mutfaktan çıktıktan sonra üs kata çıkmıştı ve bir daha da yanıma geri gelmemişti. Tost için teşekkür etmişti tabi.

Tamam konuşmuyorum ama onu görmek de yetiyordu bana. Zaten gün boyu görmüyorum onu, bir de bu kavga eksikti.

"Dolunay?"

Anıl'ın sesiyle umursamaz görünmeye çalışarak kafamı merdivenlere doğru çevirdim.

"Hadi uyuyalım artık."dedikten sonra merdivenlerden çıkmaya başlayınca koltuğun üstüne uzandım.

"Sana iyi uykular, ben burada uyuyacağım."

Ne? Tabiki de trip atmaya devam edeceğim. Bu kadar çabuk pes edemem.

Anıl tepemde dikip anlamayarak bana bakınca ben de ona baktım.

"Dolunay saçmalama hadi yürü gidip uyuyalım, bak çok yorgunum."deyince kaşlarım çatıldı.

"Sus deyince susayım, gel deyince geleyim, git deyince de geleyim mi Anıl? Üzgünüm ama yok öyle bir dünya."

Anıl gözlerini devirip beni hızla kucağına alınca bacaklarımı sallamaya başladım.

"Bırak beni Anıl, uyumayacağım seninle. Kime diyorum bıraksana beni."dedim omzuna vurarak.

Anıl merdivenlerlere doğru yürürken bir yandan da konuşuyordu.

"Bak bırakırım yere yapışırsın."

"Hele bi beni yere düşür bak o zaman gör halini."

Sonunda üst kata çıkınca Anıl beni yatağın üstüne bıraktı. O da yanıma uzanınca yataktan çıktım. Ama Anıl kolumdan tutup beni tekrar yanına çekti ve kollarını bana sardı.

"Rahat dur bak seni yatağa bağlarım."deyince yerimde durup kafamı kaldırdım ve ona baktım.

"Seni polise şikayet ederim."dedim.

"Çok merak ediyorum, ne diyeceksin polise? 10 yıllık birlikte olduğum ve her şeyden çok sevdiğim sevgilim beni yatağa bağladı ondan şikayetçiyim mi?"dedi gülerek.

"Of Anıl."diyerek kafamı göğsünün üstüne koydum.

"Hah söyle uslu dur."deyince güldüm.

"Bir insan bir insanı hem dövmek hem de öpmek gibi iki farklı işi aynı anda nasıl ister anlamıyorum."dedim gülerek.

"Valla güzelim ben aynı anda seninle ilgili bir sürü hayal kurabilme yeteneğine sahibim. Sen de sana zahmet iki işi yapıver."deyince kafamı kaldırıp ona baktım.

"Anıl biz artık evlenelim mi?"dedim bir anda.

"Vallaha mı?"dedi şaşkınlıkla.

"Vallaha."dedim gülerek.

"Evet bence de evlenelim, hatta kalk şimdi gidip evlenelim."deyip yerinden kalkmaya çalışınca gülerek ona engel oldum.

"Sevgilim sakin ol, önce bir ailenle konuş, bizimkilerle de konuşalım, düğün gününe karar verir evleniriz."dedim.

"Bunun için yarını beklememiz gerekiyor değil mi?"deyince kafamı aşağı yukarı salladım.

"Tamam o zaman hadi uyuyalım."deyince bu sefer de güldüm ve kafamı tekrar göğsünün üstüne koydum. Anıl'da örtüyü üstümüze örttü ve saçlarımı öptü. Gözlerimi kapatıp gülümsedim.

"Az önce çok saçmaladım değil mi?"dedi.

"Hı hı."dedim mırıldanarak. Uykum geliyordu ve ben çoktan mayışmaya başlamıştım.

"Hep senin yüzünden oluyor bunlar, bir anda öyle evlenelim dersen olacağı bu."

Homurdanan sesini duyunca gözlerimi açıp kafamı kaldırdım ve uykulu gözlerle Anıl'a baktım. Ne söyleyeceğimi unuttuğum için çenemi göğsünün üstüne koydum ve ona öyle bakmaya devam ettim.

"Bakma bana öyle be güzelim, seni kimseler görsün istemiyorum, sadece benim ol, sadece ben göreyim o bakmaya doyamadığım gözlerini, sadece benim ciğerlerime dolsun o tarif edemediğim kokun, sadece benim kulaklarıma dolsun o melodi etkisi bırakan sesin...sadece benim."

Ve bölüm sonu.🌸

Continue Reading

You'll Also Like

110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
23.5M 1.4M 77
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
27.3M 1.3M 81
"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

371K 17.7K 22
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.