Eveeeet! Merhabalar! Ben geldim... Hem de yeni bölümle geldim. ☺️👏🏻
Daha önceki duyurumda bahsettiğim üzere talihsiz bir şekilde bu kitabımın bilgisayarımdaki arşivimi kaybettiğim için devamını uzun süre sizinle paylaşamadım.
Bu kitabı yollar önce bizimhikayelerimiz diye bir sitede paylaşmıştım. Ne var ki Harika bir gelişme oldu ve beni burada eski bir takipçim buldu ve geçenki duyurumu görmesi üzerine hemen özelden yazdı. Zamanında kitabımı tekrar tekrar okuyabilmek için kendi arşivinde saklamış. Bana mail olarak gönderdi. Sevgili okuyucularımla kitabımın devamını paylaşabileceğim için ona teşekkürü borç biliyorum ve bu bölümü ona ithaf ediyorum. ☺️❤️ @KbraKken
—————————————-———————-
Bu duydukları doğru muydu? Baran'ın sorduğu soru ona o kadar anlamsız geliyordu ki bir süre gerçekten sormadığını düşündü. Nasıl böyle birşey düşünebilirdi ki kocası? Nasıl?
Başını onun tarafına çevirdi ve ona şüpheyle bakan bakışlara baktı. Başını evet anlamında salladı. "Evet, onu hala unutamadım, onu hala çok seviyorum. Her saniye aklıma geliyor, her dakika onu düşünüyorum. Sana baktığımda onu hayal ediyorum."
Baran bu sözlerden sonra masanın kenarını eliyle sıktı ve bütün öfkesiyle yeşil gözlerini kıstı. Ne diyordu karısı?
Leyla devam etti sözlerine hiç durmadan. "Bunları mı duymak istiyorsun Baran? Devam edeyim mi? Daha fazla anlatayım mı onu nasıl sevdiğimi? İstiyor musun?"
"Yeter, konuşma!"
"Asıl sen konuşma! Böyle bir soruyu bana nasıl sorabilirsin? Onu hala unutmadığımı nasıl düşünebilirsin? Benim seni sevdiğime hiç mi inanmadın!"
"Peki neden ona öyle baktın Leyla! Neden?"
"Geçmişi silebilmek o kadar kolay mı zannediyorsun? Ben kolay şeyler yaşamadım Baran, seviyorum dediğim adamı çok kötü tanıdım. Onun gerçek yüzünü çok geç gördüm, evet bunları unutamadım."
"Türk Hava Yollarının TK2224 sefer sayılı Şanlıurfa yolcularının güvenlik kontrolünden geçmeleri önemle rica olunur."
Anonsla beraber Leyla oturduğu yerden kalktı ve hiçbir şey söylemeyerek Soner'e doğru yürüdü. Baran'ı beklemek istemiyordu çünkü şu anda onun yüzünü bile görmeye tahammülü yoktu. Çok kırılmış ve incinmişti.
Baran, nasıl bu kadar duygularına yenik düşüp olmadık sözler edebildiğine inanamıyordu. Sanki ona her baktığında, derin aşkı sonsuz hissedemiyormuş gibi. Sanki ela gözlerinde hep kendini görmüyormuş gibi o soruyu sormuştu. Nasıl bu kadar kıskanabiliyordu onu? Nasıl bu kadar anlamsız yere öfkeleniyor, bedeni sarsılıyordu. Ahmet'le göz göze geldiğinde neden yüzlerce tuğlanın üzerine atıldığını hissediyordu? Onun yüküyle eziliyor, nefes alamıyordu? Ona olan delice sevgisi neden zarar veriyordu ilişkilerine. Bu durumu neden kontrol edemiyordu? Onu neden istemeyerek de olsa üzüyor ve kırıyordu? Sağ elini saçlarının arasından geçirdi ve onların arkasından ilerledi.
Güvenlik kontrolünden geçtikten sonra uçağın çıkış kapısına gittiler. Birkaç dakikalık gergin bekleyiş sonrası sırayla biletler kontrol edildikten sonra uçağa doğru ilerlediler. Sıra Baran ve Leyla'ya geldiğinde, Baran Leyla'nın onun tarafına hiç bakmadığını farketti. Bu tuhaf bir şekilde içini acıtmıştı. Yarım saat öncesinde nasıl olduklarını düşündü ve başını sıkıntıyla iki yana salladı.
Uçağa bindiklerinde birinci sınıf koltuklara oturdular. Leyla cam kenarında Baran da yanında, Soner de önlerinde oturuyordu. Soner, Ahmet'in gelmesiyle beraber çiftin tartışmasını üzüntüyle izlemiş ve kendine kızmıştı. Onun yüzünden araları açılmıştı... Onun bildiği Baran, ona bunu fena ödetecekti. Bile bile Ahmet'i buraya çağırdığını düşünmüştür Baran ve bu durumda Soner zor durumda kalacaktı.
Baran, yanında sessizce oturan ve başını cama çeviren Leyla'yı izledi bir süre. Hostesin uyarısıyla kemerler bağlanırken genç adam karısının yüzüne dikkat etti ve ağladığını gördüğünde kahroldu. Kahretsin!
"Leyla... Lütfen, özür dilerim."
"Hiçbir şey söyleme Baran, ben duyacağımı duydum."
Baran, kendisine kızsın mı yoksa zamansız yere gelen o lanet olası adama mı kızsın bilmiyordu. Ama en büyük hata kendisindeydi onu biliyordu. "Leyla..." Karısına yaklaştı ve elini tutmak istedi ama Leyla elini hızla ondan çekti.
"Baran, daha ne kadar canımı yakacaksın bu kıskançlıklarından dolayı. Bu hep böyle sürüp gidecek mi?"
"Elimde değil Leyla, seni deli gibi seviyorum. Başka biri söz konusu olduğunda bende bambaşka birine dönüşüyorum... Sen de beni kıskanmıyor musun? Bunu en iyi senin anlaman gerekir."
Baran, parmaklarını meleğinin yanağına götürdü ve gözyaşlarını sildi yavaşça.
"Ben seni kıskandığımda böyle kırıyor muyum? Onur kırıcı sözler söylüyor muyum?"
"Leyla, Ahmet konusunda ne kadar hassas olduğumu sen de biliyorsun. O herhangi biri değil, kahretsin senin eski sevdiğin adam!"
"Ama bunu sen kendin söylüyorsun, eski... Geride kaldı, geçmişte... Geçmişin acısını her defasında benden çıkarma."
"Tamam söz, bir daha hiçbir şekilde seni bu konuda kırmayacağım."
"Buna inanayım mı?"
"İnan." Baran, Leyla'nın masum yüzüne yaklaştı ve dudaklarından kısa bir öpücük aldı. Meleğinin ela gözleri cam gibi parlıyordu gözyaşlarından. Ona her baktığında kendine daha da kızıyordu.
"Baran..."
"Efendim canım."
"Doğukan... Unutmadın değil mi? Bana verdiğin sözü... Onunla konuşacaksın."
Baran Doğukan'ın adını duyar duymaz yeniden kaşlarını çattı. Abartılı bir şekilde nefes alıp verdi. "Off Leyla, bunu neden bana yapıyorsun."
"Baran!"
"Tamam canım, tamam. Konuşacağım, sözüm söz..."
***
Şanlıurfa havalimanın geniş çift kapılı kapısından çıkarken, kapının önünde bekleyen şoför Mehmet amcayı hemen görmüşlerdi. Mehmet amca, Baran'ın elindeki valizleri hemen alıp arabanın bagajına koydu. Soner de kendisini bekleyen arabaya küçük valizini koyduktan sonra Baran'ın yanına geldi.
"Bugün için kusura bakma."
"Sonra bu konuyu uzun uzun konuşacağız Soner, şimdi dinlenmek istiyorum." Baran'ın sert sesine karşılık Soner gülümsedi hafifçe. Şimdi aklından tek geçen şey, Zeliş'ti. Şu anda aynı topraklardaydılar ve aynı havayı soluyorlardı. Bunun düşüncesi bile genç adamı heyecanlandırıyordu.
Baran tekrar devam etti. "İstersen yarın bir yemeğe çıkarız, Zeliş de bizimle gelir. O zaman görüşebilirsiniz..."
"Yarına kadar sabredemem Baran, bu akşam..."
"Üzgünüm ama sabretmek zorundasın, bu akşam olmaz. Zaten saat geç oldu."
"Hoşuna gidiyor değil mi beni böyle kıvrandırmak?"
"Bundan sonra daha da hoşuma gidecek, emin ol." Baran'ın imalı sözleri Soner'i az da olsa rahatsız etti. Ama bekliyordu böyle olacağını, hak etmişti. Ahmet'in oraya gelmesine müsaade ederek büyük hata yapmıştı. Şimdi bedelini ödemek zorundaydı.
"Benim için fark etmez, ben her şekilde devam edeceğim mücadeleme."
"İyi, görelim bakalım Zeliş'i ne kadar seviyorsun. Hadi görüşürüz."
Baran, daha fazla konuşmayarak arkasını dönüp arabaya bindi Leyla'yla birlikte. Uçak yolculuğu her zamanki gibi çok yormuştu onu. Kulağındaki o anlamsız baskı hala sürüyordu. Ama şükrediyordu ki basınçtan dolayı kulağında oluşan ağrı her geçen dakika azalıyordu.
Sonunda burunlarında tüten konaklarına vardıklarında Mehmet amca arabadan inip valizleri alırken bir süre birbirlerine baktılar. Leyla büyülü gözlerini kocasının yeşillerinde sakladı. "Lütfen bir daha üzmeyelim birbirimizi, yeterince yıprandık."
Baran, bakışlarını karısının dudaklarına götürdü ve güdülerine karşı koyamayarak tatlı dudaklarına doğru yaklaştı. Bir öpücük kondurdu ve daha sonra fısıldadı. "Bir daha tartışmak yok. Söz," dedikten sonra tekrar uzandı tadına doyulamayan dudaklarına. Her geçen saniye daha da yoğunlaşan öpücüklere karşı koyan ilk Leyla oldu. "Baran, görecekler!"diyebildi sadece ama Baran'dan o da uzaklaşmak istemiyordu. Kocasının erkeksi kokusu onu kendinden geçiriyordu.
"Görsünler." Baran, elini karısının beline koydu ve onu kendine çekti. Kucağına oturtup boynuna uzanırken şoför aklına geldi ve durakladı. Yatak odalarına kadar sabredebilirdi. Son kez onun dudağından öpücük çaldı ve karısını serbest bıraktı. Gülen Leyla'ya karşılık, "Neden gülüyorsun?" diye sordu.
"Bir de rahatlıkla görsünler diyorsun, bak Mehmet amca aklına gelince nasıl durdun."
"Leylaa... Beni kışkırtma."
"Kışkırtırsam ne olur?"
"Neler olacağını yukarıda göstereceğim birazdan."
Bu sözlerden sonra kızaran Leyla, arabanın kapısını açtı ve yüzünde tebessümle çıktı arabadan. Baran karısını belinden sardı ve beraber konağın kapısından girdiler içeriye.
Esma Hanım tarafından neşeyle karşılandılar. Onları tekrar kol kola görmek orta yaşlı kadını çok sevindirmişti. "Oy, nasıl özledim sizleri... Beni merakta bıraktınız, bir daha böyle kaçıp gitmeyin."
"Merak etme Sultanım bir daha kaçmayız, gerçi gelinin için söz veremem ama-" Karnına yediği darbeyle birlikte susmak zorunda kaldı Baran.
"Ooo, amcaoğlu hiç gelmeyeceksin sandık... Biz geldik siz yoksunuz, oluyor mu hiç böyle?" Serkan'ın sesini duyar duymaz büyük bir hayal kırıklığıyla sesin geldiği yöne doğru başlarını çevirdiler.
Aynı saniyede Leyla, başından aşağıya kaynar sular dökülürcesine şaşkındı. Alagül bu konaktaydı. Genç kız ağlamak istiyordu!
Devamını en kısa zamanda istiyorsanız oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum 💕☺️