Altmış Beşinci Bölüm

13.4K 480 17
                                    


Baran, karısının ona tavırlı hallerini takip ederken Soner'in sessizce olanları izlemesi dikkatini çekmişti. Hiç olmadığı kadar sessiz ve gergindi. Zeliş'ten gözlerini almıyor, onun her anını aklına kazıyor gibiydi. Neden bu kadar düşünceliydi? Onlar yokken ne konuşmuşlardı?

Müze turunun da sonuna geldiklerinde çıkışa doğru hep birlikte ilerlediler. O sırada Soner'in cep telefonu çaldı. Soner telefonu eline aldığında ekrana bir süre düşünceli bir ifadeyle baktı. Bu durum diğerlerin dikkatini çekmişti. Hala Zeliş'in kolunda olan Leyla Soner'in ciddileşen yüz hatlarını inceledi.

Soner, sonunda daha fazla telefonunun çalmasına müsaade etmeden açtı. "Efendim Ahmet."

Ahmet... Hayır, onu unutmuşken lütfen hatırlatma o günleri bana! Hayal kırıklığımı hatırlatma... Leyla duymuş olduğu isimle olduğu yere çivilendi. Gözleri bir an için gölgelendi, eski anılar bir bir önünde bir akarsu misali akıp geçti, iz bırakarak. Göl kenarında yaşadıklarını hatırladığında kalbi başkası tarafından pençelendi. Yüzünde belirlenen acı bir tebessümle Soner'in konuşmasını dinlemeye çalıştı.

"Birkaç gün daha idare et lütfen, o toplantıyı da ileriye aldırmaya çalış. O görüşmede bulunmak istiyorum."

"Soner, Allah aşkına ne yapıyorsun orada?"

"Seninle başka zaman konuşalım mı bunları? Şimdi müsait değilim."

"Peki. Bu arada, Mardin'de olduğunu duyduğumda kendime gelemedim bir süre. Ne işin var orada anlamış değilim! Müsait olduğun zaman lütfen hemen ara beni..."

"Tamam, merak etme arayacağım. Şimdi kapatmalıyım..." Fazla konuşmayı uzatmak istemeyen Soner , ortamın bir anda değiştiğini fark etti. Ahmet'in zamanlamasından dolayı kızıyordu ona... Baran'ın gergin bakışlarını üzerinde hissediyordu.

Baran, konuşma boyunca Soner'in söylediklerini dinlerken Leyla'yı incelemişti. Genç kızın bir anda değişen ruh halini ve yüz şeklini, onun bakışlarındaki donuklaşma ve gölgelenmeyi görebiliyordu. Şu anda ne düşündüğünü öğrenebilmek için nelerini vermezdi?

Soner, "Kusura bakmayın..." diyebildi sadece. Biliyordu Ahmet'le yaşananları... Her ne kadar olanları sadece arkadaşının ağzından dinlemiş olsa da Leyla'nın suçsuz olduğunu biliyordu. Arkadaşının gerçek duygularından emin olmasa da yaşadığı o zor günler hala aklındaydı ve bu durum çok üzüyordu onu. En yakın arkadaşının sevdiğini kaybetmesi acı bir durumdu. Ama o da Ahmet de bu durumu unutmuşlardı. En azından aralarında artık Leyla'dan bahsetmiyorlardı.

Baran arabaya doğru ilerledi sessiz ve gergin bir şekilde. Onların da yerlerine yerleşmesini bekledi direksiyonun başında otururken. Gözleri hala karısını takip ediyordu. Her ne kadar az önceki durumdan sonra kendini toparlamış olsa da içindeki hisler onu tedirgin ediyordu. En son olanları düşündükçe o adama karşı duyduğu öfke gün yüzüne çıkıyordu. Leyla'nın artık o adama karşı birşey hissetmediğini biliyordu, bundan emindi. Fakat içine huzursuzluk tohumları ekilmişti işte...

Sessizlik içinde kalabalık çarşıya doğru ilerlediler arabayla. Baran uygun bir yere park ettikten sonra Leyla'nın kapısını açtı ve onu sıkıca belinden kavradı. Gergin elleri, sahiplenme içgüdüsüyle onu kendine iyice çekiyordu. Uzun bir süre onun gözlerine baktı sanki bir şeyler arar gibiydi. Tamamen onun olduğunu hissetmek için bir bakış, bir dokunuş arıyordu yüreği. Buna ihtiyacı vardı. Bir çocuk gibi onun kollarında var oluyordu.

"İyiki burada, senin yanındayım." Genç kızın dudaklarından dökülen bu sözlerle bir anda gülümsedi Baran. Yüreğinde çırpınan çocuk haykırıyordu sevgisini ve damarlarına sevinç büyüsünü aşılıyordu. Genç kızın belindeki eli yumuşadı. "Bundan sonra her zaman benim yanımda olacaksın meleğim."

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now