On Yedinci Bölüm

21K 803 5
                                    


Soner Giderok babasından miras kalan Giderok şirketini başarıyla yönetirken, son zamanlarda imza attıkları işlerin kârından memnuniyet duyuyordu. Son iki yılda babasından kalan serveti ikiye katlamış, çevresinde bulunan insanlardan hep övgüyle anılmaya başlamıştı. Bu başarının sırrı ise, yanında çalışanlara duyduğu güven ve onların desteğiydi.

Soner, şirketindeki geniş odasında oturmuş Ahmet'e bakıyordu düşünceli bir ifadeyle. Ahmet'in sıkıntılı hali onda merak uyandırmıştı. Dün akşam yemekte tuhaf bir şekilde lavabodan büyük bir moral bozukluğuyla dönmüş ve hiç konuşmamaya gayret göstermişti.

"Neyin var senin Ahmet?"

Ahmet, dalgın dalgın Soner'e baktı. "Soner, birkaç günlüğüne Urfa'ya gidebilir miyim?" diye sordu hiçbir açıklama yapmayarak.

Soner bu beklenmedik soruya karşılık vermeden önce durakladı. Daha sonra, "Bir sorun mu var?" diye sordu tereddütle.

"Leyla'yı başkasıyla nişanlamışlar."

"Bir dakika, hani askerde bahsettiğin Leyla mı? Şu çocukluktan beri sevdiğin kız."

"Evet." Ahmet'in ses tonu çok kısıktı. Geceden beri uyumamıştı. Yanında duran o Baran züppesini düşünüp durmuştu.

"Çoktandır ondan bahsetmeyince unuttun zannediyordum." Soner sandalyesinden kalkıp Ahmet'in yanındaki koltuğa oturdu.

"Hayır unutmamıştım. Sadece, işlerin yoğunluğundan onu düşünecek vaktim olmamıştı."

Soner, arkadaşının duygularını anlamaya çalışıyordu. Daha önce hiç aşık olmamıştı ama yinede sevdiği bir kişiyi bir süreliğine düşünmemek onun için imkansız gibiydi. Ahmet'e sorgular gibi baktı. "Bu kızı hala sevdiğinden emin misin?"

"Saçmalama Soner tabii ki eminim. Onu Baran denen ite bırakmayacağım..."

"Baran kim?"

"Nişanlısı. Zorla vermişler ona." Ahmet, Baran'dan bir tükürük gibi bahsetmişti. İçinde Leyla'nın babası Resul'e büyük bir kin besliyordu.

"Urfa'ya gitmem için birkaç gün müsaade eder misin?" Ahmet, Urfa'ya gidip Leyla'yla tekrar konuşacaktı. Onu orada reddetmesinin sebebini, Baran'ın yanında olmasına bağlıyordu. Eğer yalnız konuşabilirse, İstanbul'a birlikte dönmeye ikna edebilirdi belki. Bu şansı gözardı edemezdi. Leyla'sını Baran denen şerefsize bırakmayacaktı. Resul'den zamanında kapı dışarıya edilmenin intikamını alacaktı.

"Ama Ahmet, biliyorsun iki gün sonra önemli bir toplantımız var, Yunanistan'dan gelecekler. Bunu iptal etmem mümkün değil."

Ahmet o toplantıyı tamamen unutmuştu. Urfa'ya gitme düşüncesini birkaç gün ertelemek mecburiyetindeydi.

"Aslında bakarsan çoktandır bende gitmek istiyordum Urfa'ya, o kadar çok anlattın ki. Yunan arkadaşları uğurladıktan sonra birkaç günlüğüne birlikte gideriz. Ne dersin?" Soner içindeki heyecanını sesine yansıtmıştı.

Ahmet, arkadaşını Urfa'yı gezdirebilme sevinçiyle, "Seni oralarda ağırlamaktan şeref duyarız," diye karşılık verdi bu güzel fikre.

Ama sevinç fazla sürmedi. Düşünceli ve kararlı gözlerle karşı duvarda asılı olan tabloya bakıyordu.

Çok yakında, çok özlediği Urfa'sına dönecekti. Eski mahallesinde başı dik bir şekilde yürüyecekti. Resul Efendinin karşısına geçip artık hesap sorma sırası ondaydı. Ve bu sefer kapıyı yüzüne çarpamayacaklardı...





***




"Sizi Otele bırakıyorum, hazırlanırsınız. Akşam yemeğine kadar dönerim." Baran, arabayı kullanırken açıklama yapıyordu Leyla'yla Zeliş'e.

"Sen nereye gideceksin?" Bunu hiç düşünmeden aniden sordu Leyla.

"İşlerim var."

"Ne işiymiş bu?"

"Çok meraklısın."

Çok mu meraklıydı? Baran'la ilgili her şeyi bilmek, ne yaptığından haber olmak mı istiyordu? "Değilim," diye inkar etti kararlılıkla.

Ama yinede için için Baran'ın şimdi nereye gideceğini hakkında tahminler üretiyor, meraklanıyordu. Baran'ın ters yanıtları, onu daha da kamçılıyordu. Acaba Amerika'daki arkadaşlarının yanına mı gidecekti? Gökçe'yle mi buluşacaktı? Belki de şirketle ilgili işleri vardı... Bu düşüncelerle kendini rahatlatmaya çabaladı ama nafile. Bir kere içine kurt düşmüştü.

Baran, Leyla'nın inkar etmesine şaşırmadı. Leyla her zaman için duygularını saklamak isteyen birisiydi. "Uçak saat onda kalkacak. Bu sefer bir gecikme istemiyorum." Son cümlesini, dikiz aynasından Zeliş'e bakıp, vurgulayarak söylemişti.

"Tamam tamam. Merak etme, akşam yemeğine kadar hazır oluruz," diye söz verdi Zeliş hiç de mahcup olmayan bir ifadeyle. O sırada otelin girişin önünde durduklarını fark etti ve arabadan dışarı çıktı.

Leyla araba durmasına rağmen çıkmamıştı. Biraz sessiz kaldıktan sonra, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu tekrar.

Baran hınzır bir gülüşle Leyla'ya döndü. "Beni bu kadar çok mu merak ediyorsun?"  Genç kızın sorusuna bir soruyla karşılık verdi.

Leyla derin bir nefes alıp, yavaş yavaş bıraktı. "Düşünüyorum da, bu gıcıklığını kimden aldın?" Leyla, gözünün önündeki birkaç tutam saçı alıp arkaya attı.

Baran koltuğunun üzerine biraz daha yayıldı. Amacı Leyla'yı daha da gıcık edip meraklandırmaktı. Nereye gittiğini zannediyordu acaba?

"Bilmem, sence kimden aldım?"

"Genetik olabilir," diye cevapladı yüzünde alaylı bir ifadeyle.

Baran, Leyla'nın babasından bahsettiğini anladı. Bir kaş çatışla, "İşim var, artık insen," dedi az önceki keyifli sesinden eser kalmayarak.

"Sorumu cevaplamadın!"

"Sence nereye gidiyorum?"

Leyla durakladı. Ne diyecekti? Gökçe'yle buluşmanı istemiyorum bu yüzden mi merak ediyorum mu diyecekti? Bunu kesinlikle söyleyemezdi. Tereddütle omuzlarını silkti. "Bilmem, işinle ilgili bir görüşme mi yapacaksın? Buraya sadece gelinlik için gelmediğini söylemiştin." Bunu aslında bir yandan umut ediyordu. Neden bu kadar uzatmıştı bu durumu? Nereye giderse gitsin...

"Yarım saat sonra bir görüşmem var bir mimar grupla ve senin yüzünden onları bekleteceğim."

İş görüşmesine gidecek! İçini birden rahatlık kapladı. Sonra, Baran'ın geç kalmama konusundaki hassasiyeti ve ciddiyeti geldi aklına. "Kusura bakma... Ben artık gitsem iyi olacak."

Baran, Leyla'nın yüzündeki yumuşaklığı görünce şaşırdı. Meraklı nişanlım benim... Kim bilir ne düşünmüştü. Ani bir duygusallıkla, Leyla'nın elini tutup sıktı. Genç kızın sıcaklığını ellerinin arasında hissetmek güzel bir duyguydu.

Leyla, Baran'ın bu tepkisiyle irkildi. Bütün vücudu onun etkisindeydi. Hücrelerin tamamı uyanmış, bekliyordu.

Baran genç kızın elini dudaklarına götürüp derin ve tutkulu bir öpücük kondurdu. Leyla, ürperdi. Bu nasıl bir duyguydu? Bu nasıl bir etkilenmeydi? Bu büyü de neydi?

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now