Kırk Üçüncü Bölüm

15.3K 585 26
                                    

Şener ailesinin evi telaşla doluydu. Tüm komşular dolup taşmış yardım etme çabası içerisindelerdi. Bir çoğuda meraktan orada bulunuyordu. Düğüne bir gün kalmıştı ve bu gece Leyla'nın kınası yakılacaktı.

Leyla hem sıkıntılı hem de heyecanlıydı. Sıkıntılıydı, çünkü her saniyesini Baran'ı düşünerek ve aramalarını cevapsız bırakmasına üzülerek geçiriyordu. Heyecan ise içinde hakim olamadığı hislerle oluşan olguydu. Bu şekilde evlenmeyi bir genç kız olarak hayal etmiş olmasa da içinde garip bir his vardı. O eve gelin gidecekti. Baran'a gelin olacaktı. Baran'ın olacaktı.

İşte bu sebeplerden dolayı tuhaf bir şekilde heyecanlanıyordu.

Her ne kadar Baran hâlâ ona kırgın olsa da, onunla konuşma fırsatı bulamamış olsa da içindeki kıpırtılara engel olamıyordu işte.

"Leyla! Kınalığını görmek istiyorum. Göster hadi..." Komşunun kızı Fatma heyecanla odasına girmiş, meraklı bakışlarla onu sıkıştırıyordu.

Leyla, dolabında asılı olan geleneksel bindallını askıdan çıkarıp gösterdi. Bordo kadifenin üzerinde altın işlemeleri olan bindallı şık görünüyordu. Beline Esma Hanım'ın dün gece geldiğinde verdiği altın kemerini takacaktı.

"Eminim sana çok yakışacaktır." Fatma, karşısındaki genç kızı süzdükten sonra, bindallıyla oluşacak uyumu hayal etti. Gerçekten çok güzel taşıyacağını düşünüyordu.

Leyla, sadece gülümsemekle yetindi. Sabahtan beri Zeliş'i bekliyordu. En yakın arkadaşı olarak neden gelmemişti hâlâ. En son konuştuklarında sesi pek bir sıkıntılı çıkıyordu. Neyin var diye sorduğunda önemli bir şey değil deyip geçiştirmişti. Ama Leyla şimdi daha da meraklanmaya başlamıştı. Ayrıca arkadaşını özlemişti...

"Kızım Leyla, yardıma gel hadi!" Emine Hanım'ın isyan dolu sesi duyuldu kapıdan. Kına gecesinin evlerinde olması gerçekten büyük bir telaşa sebep olmuştu. Bir yandan gelen komşularla ilgilenmeye çalışıyor diğer yandan hazırlıkları tamamlamaya. Yoğun ve yorucu bir gece olacaktı...









***










Batmazoğlu Ailesi'nin evinde de pek farklı gelişmeler yoktu. Düğüne bir gün kala tansiyonlar yükselmiş telaş bütün ev halkını sarmıştı. Baran'ın geniş odasının yeni dekorasyonu tamamlanmış, yeni evli çifte ait olabilecek bir yatak odasına dönüşmüştü. Baran'ın seçmiş olduğu yatak odası takımı koyu renklerle modernliğini yansıtıyordu.

Geniş yatağın üzeri bembeyaz yatak örtüsüyle kaplanmıştı. Oda genellikle beyazla dekor edilmiş, perdeler o şekilde seçilmişti. Gerçekten usta olan bir kişi bu şekilde uyum sağlayabilirdi bu odanın içerisinde. Siyah hüzünü, beyaz huzuru yansıtıyordu. Baran bu renkler içerisinde rahat hissediyordu kendini. Odanın düzenlemesi bittikten sonra ilk kez girdiğinde öncellikle garip hissetmişti. Sanki ona ait değilmiş gibi. Ona ait olmayacakmış gibi. Yadırgadı odayı.

Bu oda Leyla'yla onun olacaktı. Leyla'sı uzanacaktı bu yatakta. Meleğini beyazlar içinde hayal etmeye başladı birden. Gözlerinin elalarındaki ışıltıyla içini ısıtan gülümsemesiyle birlikte beyazlar içinde olduğunu düşündü. Bu düşüncelerle bile tüm hücreleri ayaklanıyor hayat buluyordu. Son günlerde işlevini yitirdiği hücreleri şimdi canlanıyordu. Sadece onu düşünmek bile onu bu derece tahrik ederken onu gördüğünde kendine nasıl hakim olabilecekti? Ona olan kızgınlığını nasıl yansıtabilecekti? Zaafının olduğunu bile bile ona nasıl soğuk olabilecekti?
Allah yardımcısı olsun...











***










Saat ilerledikçe gerginlik ve telaş artıyordu. Leyla odasından çıkmıyor, içeriye de Zeliş'ten başkasını almıyordu. Çok gergindi. Üzerindeki baskıdan dolayı yanakları kızarmıştı.

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now