Kırk Altıncı Bölüm

16.3K 595 15
                                    


Bir gün önce;

İstanbul'a döndüğünde her kadının gözlerinde menekşelerin o dalgın mavilerini arayacağını nerden bilebilirdi ki? Günün her dakikasını onu düşünerek geçireceğini. Her saniyesini onu yanında hayal ederek geçireceğini nerden bilebilirdi?

Onca iş güç içerisinde İstanbul ona dar gelmeye başlamıştı. Nefes alamaz hale gelmişti. Aklı uzaklardaydı. Şirkette odasında oturduğu koltuktan sıkılarak kalktı ve kravatını gevşetti.

"Neden durmadan seni düşünüyorum! Çık artık aklımdan..." Yanında duran duvara yaslandı ve pencerenden şehrin hızla akıp giden zamanında kaybolan insanlara baktı.

Hani unuturdun Soner! Bir görüşte aşık olacak adam mıydın sen? Niye sürekli onu düşünüyorsun? Neden onun etkisindesin hala?

Aklını karıştıran soruların etkisiyle elini saçlarından geçirdi sıkıntıyla. Bu üç gün ona ızdırap gibi gelmişti. Ona son bakışını hep düşünüp durmuştu. Başka kadınlarla kendini oyalamaya çalışmaya başladığında, başarısızlığın ağır sızıları vücudunu yıpratmaya sürüklemişti.

Bu duruma karşı tek çare vardı. Tekrar Urfa'ya dönecekti. Zeliha'nın gözlerinde gördüğü yumuşama hissi onu bunu yapmaya zorluyordu. Ufacıkta olsa bir umut ışığı filizleniyordu içinde.






***







Soner nasıl olup da kendini bir anda Urfa'da bu düğünde bulduğuna inanamıyordu. Kendi durumunu düşünerek güldü. Gerçekten gülünç bir durumdaydı. Bir kızı üç gün görmeye dayanamayıp o kadar yolu tekrar geri dönüyordu. Ahmet'e hiçbir açıklama yapmadan şirketteki işlerini askıya alıp ilk uçakla soluğu Urfa'da almıştı.

Soner, karşısında Zeliha'sını o elbise içerisinde görünce içi garip bir sevinçle dolmuştu. Gül kurusu renginin bir kadına bu kadar yakışabileceğini daha önce hiç tahmin edemezdi. Gül desenlerden oluşan gece kıyafeti genç kızın kusursuz fiziğiyle can bulmuştu.

Uzaktan genç kızı beğeniyle izleyen Soner, bir anda Zeliş'in  ona doğru baktığı gördü. Bakışları birleştiğinde aralarında elektriklenme oluştuğunu hissetti.

Genç adam birkaç adım attığı kalabalığa doğru. Aralarında oldukça mesafe vardı ve doğrudan genç kızın yanına gitmesi doğru olmazdı. Yanda oturan adamlarına kendine ters ters baktıklarını hissedebiliyordu zaten. Hiç bozuntuya vermeden Zeliş'in yanında oturan Baran'a baktı ve ona doğru yürümeye başladı.

"Soner?" Zeliş'in yaşadığı şok sesine yansımıştı.

Soner adını duyar duymaz Baran Zeliş'e baktı. "Soner mi?" Genç kızın baktığı yöne doğru kafasını çevirince Ahmet'in arkadaşı olan Soner'den bahsettiğini anladı.

Bunlar İstanbul'a dönmemiş miydi! İçinde yükselen kıvılcımlarla beraber kaşları çatılan Baran'ın etrafa yaydığı negatif enerji yüksek boyuttaydı.

Zeliş nereden tanıyordu bu adamı?

"Bu adam İstanbul'a dönmemiş miydi?" Leyla'nın endişeli fısıltısı Baran'ın dikkatini çekmişti.

Peki Leyla nereden tanıyordu bu adamı?

Yanlarına yaklaşan adamın karşısında masanın önünde durmasıyla beraber Baran ayağa kalktı. Bu adama karşı hiçbir sempati hissetmiyordu. Düğünde yeteri kadar istemediği kişiler vardı bir bu eksikti diye düşündü içinden.

"Merhaba." Elini uzattı sakin bir yüz ifadesiyle Soner.

Uzatılan eli geri çevirmeyen Baran meraklı bir tavırla sağ kaşını kaldırdı. "Düğüne kalacağınızı bilmiyordum."

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now