Yetmiş Dördüncü Bölüm

10.2K 430 47
                                    

Sen yanımdayken

Evin önünde volta atıyorum, saate bakarken
Başımı kaldırıp pencereye yöneltiyorum derince nefes alırken
Saniyeler, dakikalar geçmiyor seni beklerken
Çocuk gibi haykırmak geliyor içimden
Kapıya bakıyorum merak içindeyken
Başımı iki yana sallıyor gülümsüyorum durup dururken
Heyecanımın garip ışıltısına kapılıyorum seni düşünürken
Kızarıyorum birden kapıda bir kıpırdama oluşurken
Güneşim doğuyor seni görürken
Sen yaklaşırken yüreğim aydınlanıyor sessizken
Çırpınıyor bir kuş gibi sana tutunmak isterken
Yutkunuyorum elalarınla buluşurken
Kamaşan gözlerim aralanıyor seni izlerken
Hayat buluyor bedenim sen yanımdayken
Çukurun ortasında kalan ben,
Yükseliyorum gökyüzüne sen yanımdayken
Yaşıyorum sen yanımdayken, diriliyorum sen yanımdayken...


Sibel Çilek





Leyla daha fazla itiraz edemedi, başı hala çok dönüyordu. Ağzındaki tadsızlığı gidermek için tekrardan yutkundu ve Baran'ın kollarına bıraktı kendini. Soner'e kısa bir açıklama yaptıktan sonra restorandan çıktılar yavaş adımlarla. "Neden böyle oldun birden..." diye sordu Baran arabaya doğru ilerlerlediği sırada. Meleğini güçsüz bir şekilde görmeye alışkın değildi.

"Yediğim bir şey dokunmuş olabilir." Karısının sesi çok kısık geliyordu. Onu saçlarından öptü ve arabanın ön kapısını açtı. Yavaşça oturmasını sağladı. Sonra o da hızla direksiyonun başına geçti. Leyla'nın yüzünü bembeyaz gördükçe aklı başından gidiyordu. En yakın hastaneye doğru arabayı sürmeye başladı. "Baran biraz yavaş, midem kötü..."

Genç adam anında yavaşladı. Hızla oraya varmak isterken Leyla'yı daha da kötüleştirdiğinin farkında değildi. Biraz sakin ol Baran, sakin...

"Kusura bakma canım."

Sonunda hastanenin önünde durdu ve karısıyla beraber içeriye doğru ilerlediler. Bu durumda beklemeye tahammülü olmayan Baran, hemşirelere hemen ilgilenmelerini söyledi gergin bir sesle. Muayene odasına alındı Leyla. Baran da yanında birlikte gitti.

"Lütfen siz dışarıda kalın, Doktor Bey ilgilenecek."

"Benim de orada olmamda ne sakınca var?"

"Lütfen."

Sıkıntıyla iç geçirdi ve kapıda durmayı zor da olsa kabullendi. Baran uzun süre koridorda bekledi. Hemşire odadan çıkıp duruyordu bazı tahlilleri için. Sonuçlar için beklemek zorunda oluşları can sıkıcıydı. Genç adamın içi her geçen saniyede daha da sıkıntıyla doluyordu. Leyla'sının neyi olduğunu merak ediyor, bunu bir an önce öğrenmek istiyordu. Bir yandan da önemli bir şey olmaması için dua ediyordu.

Sonunda doktor elinde tahlil sonuçlarıyla yanına geldi. "Önemli bir şeyi yok kızımızın, sadece yedikleri dokunmuş. Biraz da halsizlik var tabii... Ben gerekli ilaçları yazdım, evde iyice dinlenmesini sağlayın."

"Tamam Doktor Bey, çok teşekkürler."

Baran, odaya girdi ve üzerini giyinmekte olan Leyla'sına baktı. Onun iyi olduğunu duymak çok mutlu etmişti genç adamı. Bir anda rahatlamış, üzerinden tonlarca yük kalkmıştı. Huzurla nefes aldı ve Leyla'sına yardım etti hazırlanmasında.

...

Eve geldiklerinde Baran, meleğini hemen odaya götürdü ve üzerini değiştirdi. Rahat bir şeyler giydirdikten sonra yatağa uzanmasını sağladı ve alnına derin bir öpücük kondurdu. "Güzelce uyuyorsun şimdi."

Genç adam yataktan kalkarken Leyla onun elinden tuttu. "Yanımda kalmayacak mısın?"

"İlaçlarını içebilmen için su getireceğim hayatım, hemen geliyorum."

Kısa bir süre sonra Baran elinde bir bardak suyla yanına geldi ve kendi elleriyle ilaçlarını tek tek içirdi. Sonra genç adam da üzerini değiştirip yanına uzandı. Saçlarının kokusunu içine çekerek derin derin öpücükler konduruyor karısının kulağına büyülü sözler fısıldıyordu. Kollarıyla onu sımsıkı sararak en yakınına çekti. "Seni seviyorum meleğim, beni bir daha bu kadar korkutma." Yanağına kondurulan öpücükler boynuna doğru kaydı.

Leyla sadece, "Ben de seni..." diyerek Baran'ın büyülü kokusu eşliğinde uykuya daldı.




***




Güneşin güzel yansıması dağınık odayı aydınlatıyor, yatağın ortasında sarılarak uyuyan çifti rahatsız ediyordu. Baran daha fazla direnemedi ısrarcı güneşe karşı ve gözlerini açtı. Kolları arasında melek gibi uyuyan karısını öptü bir güzel ve komidin üzerinde duran saate baktı. Öğlen olmuştu. Nasıl bu kadar uyuyabildiklerine hayret ediyordu. Leyla'sının kokusunu bir kez daha içine çekerken telefon çalmaya başladı. Ama bu telefon onun değildi, Leyla'nındı.

Diğer tarafa uzanıp almaya çalıştığı sırada karısının da uyandığını fark etti. "Zeliş arıyor."

Leyla telefonu eline aldı ve açtı. İçtenlikle, "Günaydın uykucu, sabahtan beri arıyorum açmıyorsun," diyen sese karşılık sadece "Günaydın," diyebildi.

"Hala uyuyor musun sen yoksa?"

"Uyanmış bulunuyorum."

"Leyla, ne zaman geri dönüyorsunuz? Hepiniz bir anda kayboldunuz, kendimi yalnız hissediyorum."

"Bu akşam dönüyoruz canım merak etme."

"Sevindim." Zeliş'in sesi bir anda durgunlaştı. Leyla bunun nedenini tahmin edebiliyordu. Soner'in de İstanbul'da olduğu düşüncesi onu kahrediyor olmalıydı. Ayrıca Soner'in ona hiçbir haber vermemesi ve Zeliş'inde artık onu arayıp sormamasıyla farkında olmadan aralarına buzdan bir duvar örmüşlerdi.

"İstediğin bir şey var mı buradan?"

Zeliş iç çekti bu soruyla. Soner'i istiyorum...demek istiyordu. Ama diyemedi. Şu anda ona o kadar kızgındı ki yüzünü bile görmek istemiyordu.

"Hayır canım, siz sağlıklı bir şekilde dönün bana yeter."

"Tamam canım öpüyorum, kendine dikkat et."

"Sen de."

Leyla'nın omuzları düştü telefonu kapattıktan sonra. "Çok üzülüyor ama belli etmemeye çalışıyor."

"Bu akşam düzeltiriz inşallah her şeyi." Baran, Leyla'ya yaklaştı. "Benim karım nasılmış bu sabah?" dedi ve dudaklarını onun boynunda gezdirdi.

Leyla gülümsedi ve başını ona çevirdi. "Kocam bana o kadar iyi baktı ki şimdi turp gibiyim."

"Hımmm. İyi olup olmadığını hemen anlamak istiyorum." Genç adam karısını kışkırtıcı bir şekilde dudaklarından öpmeye başladı. Ellerini uzun altın saçlarının arasına geçirdi ve başını kendine doğru yaklaştırdı.

"Sana hiç uslu durmak öğretilmedi mi?" Leyla, biraz kendini ondan çekti ve yaramaz çocuklar gibi ona bakan adama sordu.

"Maalesef hiç uslu durmamışım, çok can yakmışım çok." Bunları söylerken tekrar karısının dudaklarına yaklaştı ama Leyla bir anda kendini geriye çekti. "Çok mu?" diye sordu. Sesi biraz soğuk çıkmıştı.

"Çok."

"İyi o zaman, onlar sana yetmiştir," dedi ve yataktan kalkmaya yeltendi.

"Kıskanç karım hemen de bana tavır mı yaparmış?"

"Çapkın kocası ona eski kızlarından bahsetmeseydi tavır yapmayacaktı."

Baran, Leyla'ya yeniden yaklaştı ve etkileyici bir şekilde tekrardan öpmeye başladı. "Hiçbirini böyle öpmedim." Onu kendine çekti hızlı bir hamleyle ve yatağa yatırdı. Bileklerinden tutup başının iki yanına yöneltti. Eğilip yanağından boynuna ve daha da aşağılara doğru ateşten bir iz bırakarak ilerledi. "Hiçbiri aklımı bu şekilde benden almadı." Tekrar yüzüne doğru yaklaştı, "Hiçbiri bana böyle bakmadı, her bakışıyla bedenimi hapsetmedi," diye fısıldadı. "Hiçbiri beni bu kadar sevmedi."






****
Sizi bebek konusunda boşa umutlandırdım farkındayım 😁🙊 Böyle yaramaz bir yazarım işte🤗

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ