On Birinci Bölüm

22.9K 820 30
                                    

Baran, Leyla'nın dudaklarının tadına bakarken, Leyla daha fazla dayanamayarak bütün gücüyle Baran'ı itti. Baran'ın onu istemeden öpmesi hem sinirini bozuyor hem de gurunu kırıyordu.

"Git Gökçe'yi öp. En azından o, seninle olmaya meraklı!" Öfkeden, gözleri dolmuştu. Daha fazla dayanamıyordu. Baran'ın onunla alay edercesine hiçbir şey yokmuş gibi davranması ve birde utanmadan onu öpmesi sınırı aşmıştı.

Baran, öfkeyle parıladayan gözlerine baktı genç kızın. Gerçekten, Gökçe'nin davranışlarına kırılmış mıydı? Siyah  ayakkabılarını tabanını yere vurmaya başladı. Leyla'nın gözlerinin dolmasına dayanamıyordu.

"Sana, eğer yapacaksan bile herkesin içinde yapmamanı söylemiştim! Beni bu şekilde küçük düşürerek, sana olan tahammülümü bile kaybettin... Şimdi çekilde odama gideyim."

Baran çekilmedi. Sadece kızın yaşlı gözlerine bakıyordu. Leyla dayanamayarak tekrar itti Baran'ı. Açık olan kapısından odaya girdi ve çok hızlı bir şekilde kapattı.

Baran, yumruğunu sıkıp duvara vurdu. "Allah kahretsin! Lanet herifin tekisin Baran."







***







Sabahın erken saatinde Leyla hiç uyuyamadığı yatağından kalktı. Aynada bir süre dağılmış saçlarına, bitkin gözlerine baktı. Berbat görünüyordu. Dün olanlardan sonra öfkesinden uyuyamamış, ne yapacağını şaşırmıştı. Bir çıkmazın içinde hissediyordu kendini.

Bu adamı bir yandan yakın olmak istiyor, bir yandan da tahammül edemediğinden yok olup gitmesini. Bütün gece Ahmet'le Baran'ı karşılaştırıp durdu. Yarım senedir onu aramamasına rağmen, hala onu düşünüyor ve seviyordu. O, çocukluğundan beri sevdiği adamdı. Ahmet de onu seviyordu, en azından İstanbul'a gitmeden önce öyleydi. Ama şimdi, Baran'a karşı olan hisleri farklılaştığını fark ettiğinde yüreği daralıyor Ahmet'e ihanet ettiğini düşünüyordu. Bu da genç kızı çaresizliğe sürüklüyordu.

Aynadan arkadaşına baktı. Kendi yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Aynı yaştalardı fakat o özgürce başka şehirde okulunu devam okuyabiliyordu. Kendi kaderine kızıyordu. Liseden sonra babası okumaya devam etmesine izin vermemişti. Leyla, derslerinde çok başarılı olmasına rağmen devam edemiyordu. Diğer kız arkadaşları gibi üniversite hayatını yaşayamıyordu. Ama Leyla uzun zaman önce bundan vazgeçmişti...

Sessiz adımlarla Zeliş'in baş ucuna oturdu. Melek gibi uyuyordu. Temiz yüreği yüzüne yansımıştı. Leyla ufak bir tebessümle arkadaşına yaklaştı. "Uykucu, uyan hadi..."

Zeliş, yavaşca kıpırdandı ama gözlerini açamıyordu. "Hadi ama... Bugün için bir sözün var bana."

Zeliş, gözlerini araladı hafifçe. "Ne sözü?" diye sorabildi ancak.

"Ahmet'i bulmaya gitmeyecek miydik bugün?"

"Ah, o mu. Bakalım Baran bugün bizi yalnız bırakacak mı. Fırsat bulur muyuz dersin?"

"Merak etme, Amerika'lı arkadaşlarının yanına gider yine o. Bütün günü bizimle geçireceğini zannetmiyorum Baran Beyin. Birde gelinlik bakmaya getirdi beni!" diye söylendi kızgınlıkla. İçinde kabaran kıskançlık duygularını gizlemekte güçlük çekiyordu.

"Bu sözlerinden sonra, Baran'ın bizimle çok vakit geçirmediği için üzüldüğünü zannedeceğim."

Leyla, Zeliş'in sözleriyle onu şaşırtma konusundaki becerisine hayrandı. "İlgisi yok, lafı değiştirme. Gidecek miyiz?"

"Tamam, bir yolunu bulur gideriz. Ama sen de bana verdiğin sözü unutma, görüşür görüşmez geri döneceğiz!" Zeliş, arkadaşını uyarıcı bakışlarla inceliyordu.

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now