Altmış Yedinci Bölüm

10.9K 419 29
                                    

Baran'la konuşup akşam nerede buluşacaklarını ayarladıktan sonra telefonu kapatıp eşyalarını valizine yerleştirmeye başladı. Mardin'i sevmişti ve bu güzel şehrin büyüsünü bizzat yaşamak gerçekten güzel bir duyguydu. Zeliş'le konuştuktan sonra buraya geldiği için çok daha mutluluk duydu çünkü genç kızın ses tonundan olumlu sinyaller alabilmişti. Soner, doğru yolda ilerlediğinden dolayı memnuniyetle gülümsedi aynada son haline baktığında.

Kol saatine baktı ve Otelden ayrılma zamanının geldiğini anlayarak odadan çıktı elindeki küçük valiziyle. Lobiden son işlemlerini yaptıktan sonra arabasına doğru ilerlerken telefonu çaldı.

Ahmet arıyordu. Dün onu aramasını söylemişti ama o aramayı unutmuştu. Kızmış olacağını düşünerek yüzünü buruşturdu ve telefonu açtı. "Merhaba Ahmet."

"Soner, kardeşim... Maalesef kötü bir haberim var sana."

Ahmet'in sesindeki endişeyle sarsılan Soner, "Ne oldu söyle hemen!" dedi.

"Soner, lütfen sakin ol tamam mı?"

"Ahmet!"

"Melahat teyzeyi hastaneye kaldırdık bir saat önce..."

"Anne! Ne oldu Ahmet? Anneme ne oldu?" Kalbi sıkışıyor, damarındaki kanlar çekiliyordu tüm hızıyla. Telefonu tutan eli, gücünü kaybediyordu.

"Aniden rahatsızlanmış, doktorlardan tam olarak bilgi alamadık ama durumu ciddi değil..."

"Ahmet, sen başından ayrılma ben ilk uçakla geliyorum. Telefonunu açık tut..."

Telefonunu kapatır kapatmaz arabaya bindi ve son süratle havalimanına doğru yol aldı. Biricik annesi için inanılmaz endişeleniyordu. Onsuz ne yapardı? Bunu düşünmek bile istemiyordu. Babasını kaybettikten sonra sadece annesine tutunup kalmıştı... Annesi onun zaafıydı, tek yaşam kaynağıydı. Lütfen Allah'ım, lütfen ona bir şey olmasın!

Annesi şeker rahatsızı olduğundan dolayı sık sık hastalanıyordu ama şimdi yanında olmayışı Soner için zor bir durumdu. Her geçen dakikada korkusunun arttı ve gaz pedalına daha da bastı. Mardin havalimanına vardığında en yakın saatte İstanbul'a kalkacak olan uçak için bilet aldı. Mardin havalimanı fazla yoğun olmadığı için seferlerde sık olmuyordu ve bu sebeple zannettiğinden daha çok beklemesi gerekecekti.

Biletini aldıktan sonra bir süre ayakta dolandı ve elini saçlarının arasından geçirdi. Çok fazla terlemişti hem sıkıntıdan hem de sıcaktan. Derin derin nefesler alıp veriyordu ama nafile, içindeki derin çukurluklar dolmuyordu.

Uçağa binmek üzereyken aklına Baran'a mesaj atıp gelemeyeceğini bildirmek geldi. Telefonunu kapatmadan önce mesaj attı ve sıkıntıyla bir of çekti. Her şey neden bir anda kötüye gidiyordu...



***



Benzin istasyonundan ayrılırken arabanın içinde garip bir sessizlik oluştu. Her zaman için susmayan Zeliş, şimdi derin bir üzüntüyle düşüncelere dalmıştı.

"Baran, bir ara istersen Soner'i... En azından neden gelmediğini öğrenirsin."

Leyla, bunları söylerken arkada oturan Zeliş'i işaret ediyordu. 'Onun için ara' demek istiyordu bakışlarıyla. Bunu anlayan Baran tamam anlamında başını salladı ve telefonunu tekrar çıkardı cebinden.

Zeliş, merakla Baran'ı dinlerken içinde aydınlanan umut ışığına sarıldı.

"Telefonu kapalı."

Bu sözlerle omuzları çöktü Zeliş'in hayalkırıklığıyla. Bir anda neden yok olmuştu Soner? Elbet önemli bir sebebi vardır Zeliş. Var mıdır gerçekten? Yoksa kendini mi avutuyordu? Bırakıp gitmiş miydi onu? Diğer erkekler gibi onunla oynayıp hevesini aldıktan sonra bırakmış mıydı?

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now