Kırkıncı Bölüm

15.1K 584 31
                                    

Baran önünde duran dizüstü bilgisayarında son bir saattir incelmedi gereken projelere dalgın dalgın bakıyordu. Ne yazıkki korkunç derecede kafasını başka şeylere verdiği için pek de verimli olamamıştı.

Oturduğu deri koltuğunda doğruldu sıkıntılı bir şekilde. Klimanın soğuk esintisi yine de terlemesini engellemiyordu. Sıkıntılı düşünceler, boğazını düğümlüyor kalbine açılan tüm yolları kapatıyordu. Endişelenmekten artık yorulmuştu.

Sessizliğe gömülmüş olan oda, ceptelefonun sesiyle can buldu.

"Efendim,"diyerek açtı telefonu.

"Baran Bey, Doğukan Bey şu anda Leyla Hanım'la beraber evine giriyor. Doğukan Bey yaralanmış gibi duruyor. Ne yapalım efendim? Bekleyelim mi?"

Duyduklarına inanmak istemeyen genç adam bir an durakladı. Hiçbir şey düşünemiyor, nefes alamıyordu. Bu doğru olamazdı! Telefondaki adam Leyla'yı başkasıyla karıştırıyor olmalıydı! Evet, kesinlikle karıştırıyordu. Ne işi vardı Allah aşkına Doğukan'ın evinde!

Hayır, hayır, hayır! Onun söylediklerini hiçe sayarak bunu yapmış olamaz. O adamın evine girmiş olamaz. Olamaz...

Ama telefondaki ses çok emindi. Allah Kahretsin!

"Bekle orada, geliyorum." Kararan yeşil gözleri, koyulaşan sesi yaklaşan kıyametin habercisiydi.









***











Geniş kapılı bir konağa giriyorlardı. Genç kızın dikkatini kapıdaki korumalar çekti. Aklında bazı soru işaretleri doğsa da sorgulamamayı denedi. Doğukan'ı sağsalim evine bırakıp, insanlık görevini yerine getirip yüreği rahat bir şekilde hemen evine dönecekti. Daha fazlasını yapması kesinlikle uygun olmazdı.

Burada hızla yayılan dedikoduları düşündü bir an. Babası bir duysa adamın biriyle evine gittiğini! Bu Ada'ma yardım etmeyi teklif ettiğinde kesinlikle bu ihtimali düşünmemişti. Ama düşünmüş olsaydı bile yine aynı şeyi yapardı. O durumdaki bir insanı bırakıp gidemezdi. Yaralı biri ondan yardım bekliyordu. Nasıl başka şeyleri düşünebilirdi ki?

Konağın geniş kapısına vardıklarında Doğukan'ı görür görmez korumaları yardıma koştu. Leyla kolundan tutarak yardım ettiği ellerini çekti genç adamdan. Artık yardım edebileceği bir şeyi kalmamıştı. Doktoru da geldikten sonra gidebilirdi evine.

"Doktor Rakım'ı çağırın hemen. Seyhan, salonun kapısını aç."

Salona doğru giderken Leyla etrafı inceledi. Ne kadar büyük bir konaktı burası? Baran'ların da uçsuz bucaksız olan bahçeleri vardı.Ama bu gördüğü konak kesinlikle en büyüğüydü.

Onları görür görmez avluya çıkan hizmetliler telaşlıydı. Beylerinin yaralı gördükleri için endişeli oldukları yüz ifadelerinden okunuyordu.

Salona yavaş adımlarla geldiklerinde adamları Doğukan'ı geniş koltuğa oturtturdular.

Leyla da aynı şekilde koltuğun diğer yanına oturdu. Biraz düşündükten sonra, "Yaranızı bir kontrol edeyim isterseniz, çok ağrınız var mı?" diye sordu.

Doğukan gülümsemeyle karşılık verdi. "Hayır yok. Delikanlı adama böyle sıyrıklar dokunmaz. Sadece beklenmedik bir durum olduğu için şaşkınım hala."

"Gerçekten insanlara şaşıyorum, soygunluğu böyle ulu orta yapmayı nasıl cesaret ediyorlar anlamıyorum." Kızgınlıkla dile getirelin bu sözler Doğukan'ın hoşuna gitmişti.

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin