Elli Beşinci Bölüm

15.9K 637 40
                                    

Baran, sert bir frenle Zeliş'in evlerinin önünde durdu. Şu anda çok öfkeliydi ama elinden sadece arkadaşını beklemek geliyordu. Hiçbir şey söyleyemiyor, inatçı karısına söz geçiremiyordu. Arkadan gelen Selin'in sessiz kıkırdamalarını duydu ve başını çevirdi. Anında kız kardeşi bakışlarını masumlaştırdı ve sessizce pencereden dışarıya bakmaya başladı.

"Ben kapıyı çalıyorum," diyerek arabadan çıktı Leyla. Baran'ın böyle bir tepki vermesini bekliyordu o yüzden hiç şaşırmamıştı. Usulca Baran'ın üstüne daha fazla gitmeyerek arkadaşını çağırmaya gitti.

Baran, arabada Selin'le yalnız kalır kalmaz ona başını çevirdi tekrar. "Beni dinle küçük hanım. Eğer orada bize zorluk çıkarırsan emin ol bunun acısını fazlasıyla senden çıkarırım. O yüzden rahat duracaksın, gevezelik yok!"

"Baran ağabey, beni ne zaman gevezelik yaparken gördün?" Masum bir bakıştan sonra iyice büzüldü oturduğu yerde. Siyah iri gözlerini Baran'a dikmiş en uslu halini sergiliyordu.

"Ne zaman görmedim diye sorsaydın daha doğru olurdu."

"Herkese merhaba..." Sevinçli bir ses tonuyla Zeliş arabaya binmişti tüm hızıyla. Yüzünde güller açıyordu. Baran'ın ona attığı umursamaz ve sert bakışı aldırmadan konuşmaya devam etti. "Mardin gezisi çok keyifli olacağa benziyor."

"Ya, kesin keyifli olacak. Sen varsın ya..."

"Baran, senin de geleceğini duyduğunda çok sevindi Zeliş'cim." Leyla'nın sesindeki ima açıkca Baran'ı uyarıyordu.

"Eminim sevinmiştir, yüz ifadesinden anladım zaten. Merak etme enişte, bu sefer aranızda oturmuyorum yolculukta."

Baran sadece derince nefes alıp verdi. Leyla'sını en yakınında hissediyor olmasına rağmen ellerine dokunamıyor ona yakın olamıyordu. Elinden sadece onun zarif nefesini dinlemek geliyordu. Ara sıra, dalgınca pencereden dışarıya bakışını izledi. Uzun saçları boynunun üzerine yayılmış ipeksi bir izlenim veriyorlardı. Bu sabah göğsünün üzerinde yayılan o ipeksi saçlar... Bunu düşündükçe içi kıpır kıpır oluyordu genç adamın. Kokusunu doya doya içine çekerek uyumayı o kadar arzu ediyordu ki bu durumda, kendine bile inanamıyordu.

Bir dahaki bakışında genç kızın gözlerine dikkat etti. O derin elaların ona hissettirdiği yoğun duyguları hatırladı. O hırçın elaların onu nasıl tahrik ettiğini, aklının başından aldığını hatırladı. Böyle yaparak kendine işkençe yaptığını biliyordu Baran ama bir dakika bile artık onu düşünmeden yapamıyordu. Onu istiyordu... Leyla'nın da onu istediğini biliyordu.

Ama aralarındaki kalın ve soğuk demirden duvarın bir türlü aşılamadığı için duyguları da çözülmüyordu. Çözülemiyordu... Baran'ın sonsuz çabalarına karşı artık bir yere kadar direnebileceğini biliyordu. En sonunda karısının da sabrının tükenip ona teslim olacağını biliyordu.

İki yürek birbirine karşı bu kadar yanıp tutuşurken ayrı kalamayacaklarını biliyordu. Hissediyordu...

İki saatlik yol Zeliş ve Selin'in Mardin'le ilgili anılarıyla dolup geçmişti. Leyla'nın bunları ilgiyle dinlemesi ve Baran'ın ise sıkıntıyla iç çekişleri bu sohbete katılıyordu.

Mardin'in büyülü kokusu arabanın penceresini açtığında bütün bedenini sardı Leyla'nın. Şimdiden ısınmıştı bu eşsiz şehre. Farklı bir havası, büyüsü vardı sanki. Havanın karanlık olmasına rağmen konutların konumu gözkamaştırıyordu. Bir bütünlük sergiliyordu. Bu da insana burasının farklı olduğunı hissetiriyordu. "Burası çok güzel," diyebildi sadece genç kız hayranlıkla.

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now