Ellinci Bölüm

15.9K 601 13
                                    

Leyla içindeki isyanları bastırmaya çalıştı. İtiraz edemiyordu. Gitmek istemiyorum diyemiyordu. Hiçbir şey söyleyemiyordu! Haşim Bey'e karşı ne diyebilirdi ki? Onlar öyle uygun görmüş bize de bunu uygulamak düşer, diye düşündü öfkeyle. Gözünün önüne gelen birkaç tutam saçı alıp kulağının arkasına iliştirdi. O zaman fark etti ki elleri sinirden hafif titriyor, vücut sıcaklığı artıyordu.

Baran'ın varlığı sinirlerini daha da bozuyordu. Bu teklife memnuniyetle atlaması onu son derece öfkelendirmişti. Gerçi amcasına karşı ne diyebilirdi ki? Gitmemek olmazdı... Ama daha yeni evliydiler. Fark eder mi Leyla? Zaten ayrı odalarda yatıyorsunuz... Kaş çatarak iç sesine karşılık verdi. Tabii ki fark eder! Orada ayrı odalarda kalamayacaklardı!

Genç kız düşüncelerle boğuşurken yanındaki küçük kızın sesiyle kendine geldi.

"Leyla abla, daha önce Mardin'e hiç gittin mi?"

Leyla, bu soruya karşılık konuşmaya zorlanmıştı. Yutkundu güçlükle. Uzun süredir konuşmamanın ve düşünce yoğunluğun getirdiği sesindeki çatallaşmayla cevapladı küçük kızın sorusunu. "Hayır, gitmedim."

"O zaman senin adına çok sevindim, Mardin çok güzeldir. Umarım Baran ağabeyim seni iyi gezdirir." Ağabeyine bilmiş bir bakış attı Selin. Bir mesaj vermeye çalışıyordu ama Baran'ın bu sözlere verdiği tepki umursamazlık olunca genç kız kızdı.

Aman gezdirmesin! Diye geçirdi Leyla içinden. Hiç gereği yoktu. Zaten orada ne yapacağını hala bilmiyordu. Yalnız başına hiç tanımadığı bir yerde olmak gerçekten can sıkıcı olacaktı.

Yemeğin sonunda Haşim Bey ayağa kalktı aynı zamanda, "Ayşe çayımı terasa getir," diye Ayşe'ye seslenerek.

Esma Hanım da aynı şekilde eşinin arkasından kalktı masadan. "Gençler, sanırım siz yalnız zaman geçirmek istersiniz," derken gözlerini Baran'a dikti.

"Evet anne, babamla yalnız kalabilmeniz için fırsat yaratıyoruz böylelikle." Pis pis sırıttı Baran, annesine bakarken. Gözlerindeki parlak ışıltı annesini sinir etmişti. Leyla, Baran'ın annesiyle böyle konuşmasına inanamıyordu. Herkese karşı mı böyle gıcıktı? Anlaşılan öyle...

Esma Hanım hiç aldırmadan Leyla'ya döndü, "Kızım bir ihtiyacın olursa hiç çekinme bana ya da Emine'ye söyleyebilirsin." İçtenlikle ve ilgiyle söylenen bu sözler orta yaşlı kadının gözlerinden okunuyordu. Leyla samimiyetle gülümsedi ve "Tamam," dedi.

Cep telefonunun çalmasıyla hemen ayağa kalkan Selin, "İzinizle," deyip o da ayrıldı masadan annesinden sonra.

Yalnız ikisi kaldıklarında bir an sessizlik oluştu. Rüzgarın sıcak esintisinin çıkardığı sesler duyuluyordu sadece.

Genç kız daha fazla dayanamayarak usulca yemeğini yemeye devam eden Baran'a döndü. Hiç çekinmeden sesini yükselterek, "Ben Mardin'e gitmek istemiyorum!" dedi her kelimesini üstüne basarak.

Baran hafifçe başını kaldırdığında hırçın ela gözlerle karşılaştı. Keyifle gülümsedi. "Ama gideceğiz."

İnanmıyorum, inanamıyorum! Diye fısıldadı Leyla içinden sabırsızlıkla. Şu anda yanındaki adamı boğazlayabilirdi. Neden bu kadar rahat davranıyordu ki? Nasıl bu kadar umursamaz olmayı başarıyordu?

Bir yolunu bulmalıydı... Bu rahat tavrını bozacak bir yol... Yüzündeki sinir bozucu gülümsemeyi yok edecek bir yol...

Gözü onlara doğru gelen Selin'e kaydı. Tabii ya! "Selin de bizimle gelecek o zaman," deyiverdi hemen.

Selin mi? Bir Zeliş vardı başında şimdi de Selin mi çıkmıştı? Of, Leyla off... Baran'ın gözlerindeki ışıltı anında yok oldu. Sıkıntıyla nefes alıp verdi. O yalnız kalabilmek için planlar yaparken, Leyla yanlarında başkalarını getirmek için elinden geleni yapıyordu.

"Ne? Ben nereye geliyorum sizinle?" Leyla'nın son sözünü duyan Selin hemen söze atladı. Merakla ve heyecanla ikisine bakıyordu.

"Başımın belası, yengen seni de istiyor Mardin'e... Gerçi ben bulurum seni orada birisine satacak ama..." Söz sözlerini mırıldanarak devam etmişti.

Leyla ona hiç aldırmadan, güzel kızın yanaklarını avuçlarının arasına aldı ve "Sensiz çok sıkılırım orada, düşünsene bir hafta ağabeyinle yalnız kalacağım. Ölüm..."

"Katılıyorum, düşüncesi bile kötü... –kıkırdadı ve devam etti- merak etme ben seni bırakmam yalnız oralarda Leyla yengeceğim." Baran ağabeyine bakıp gülümsüyordu hınzırca.

"Bakıyorum hemen ikinci sıraya atıldık..."

Tam cevap verecekken Selin'in telefonu tekrar çaldı. Baran bu telefon trafiğine sebep olan kişiyi çok merak etmişti doğrusu. Kaşlarını çatarak, "Kim bu durmadan arayan?" diye sordu sertçe.

"Arkadaşım..." dedi tereddütle genç kız.

"Nasıl bir arkadaş bu?"

"Barannn... Niye üstüne gidiyorsun kızın, arkadaşı arayamaz mı onu?"

"Arayamaz. Kim bu arkadaş Selin?" Elindeki telefonu alacaktı ki Leyla onu durdurdu. Leyla'nın inatçı bakışları Baran'ın öfkeli pırıltılarıyla birleşti.

"Sen karışma."

"Elbette karışırım..."

Selin ağabey ile yengesinin tartışmasına sebep olduğu için üzülmeye başlarken birden, "Arayan Yiğit," dedi. Daha fazla onun yüzünden bu olayı uzatmalarını istemiyordu.

"Ver bana telefonunu, o Yiğit denen çocuğu çok merak etmeye başladım. Ne zannediyorsa kendini..."

"Baran, neler oluyor sana? Selin, arkadaşım diyorsa arkadaşıdır. Kardeşine güvenmiyor musun?" Leyla'nın yoğun sesi gözlerine yansımıştı. Baran'ın kızkardeşine bu şekilde kaba davranmasını anlamıyordu. Burada yetişmiş, geleneklerine bağlı olan yaşlı bir adam gibi davranıyordu. Anlayışlı davranmamasının sebebi neydi? Neden bu kadar sert tavır takınıyordu bu konularda?

"Selin, odana git çabuk!" dedi Baran otoriter bir ses tonuyla. Bu konunun burada bitmediğini belirtiyordu aynı zamanda bakışları.

Selin korkuyla odasına hızla yürürken, Baran da o sırada Leyla'ya bakışlarını yöneltti. "Güvenle ilgisi yok. Sen de biliyorsunki böyle şeyler burada pek doğru değil. Ayrıca Selin bir genç kız artık, hiçbir erkek arkadaşı gerçekten arkadaşı değildir."

"Bu sahiplenici tavrın, hem seni hem de sevdiklerini çok yıpratıyor. Senin olanları paylaşamıyorsun, buna tahammülün yok. Bazı şeyleri kabullenmek zorundasın..."

Baran öfkeyle Leyla'ya daha da yaklaştı ve kolundan tuttu kızın. "Hiçbirşeyi kabullenmek zorunda değilim. Benim olanı paylaşmam. Sevdiklerimin iyiliğini düşünür ve sahiplenirim. Hiçkimsenin gelip benim olana el sürmesine izin vermem."

Sözler, sert, açık ve çok netti. Baran, genç kızın kolundaki baskıyı daha da attırdı. Leyla, bu sözlerden sonra konuşamıyor genç adamın bakışları altında eziliyordu.

"Bırak kolumu, odaya gideceğim." Sert bakışlara inat başını kaldırdı Leyla ve genç adama dik dik baktı. Hiçbir şekilde kendini ezdirmeyecekti. Eğer Baran Bey böyle sert davranmaya devam edecekse sonuçlarına da katlanacaktı.

Bıraktı kolunu Baran. "Peki git odaya, bakalım benden daha ne kadar kaçabileceksin."














---

Bölüm kısa biliyorum bu yüzden gelecek bölüm en yakın zamanda gelecek söz 😊
Oylarımız çok az maalesef okunma sayısına göre, oylar yeni bölümü daha kısa sürede eklemem için büyük bir teşvik olur, bunu da belirtmek istiyorum. Lütfen emeği karşılıksız bırakmayın, sevgiler ❤️

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin