On Üçüncü Bölüm

21K 793 15
                                    

 Hızlı ve uzun adımlarla Baran kısa sürede onların yanına vardı. Ahmet'in Leyla'nın belini saran ellerinden bir tanesini sertçe tutup itti. Yüzünde öldürücü bir ifade vardı. "Nişanlımdan uzak dur!"

Ahmet, hayretle Baran'a ve daha sonra Leyla'ya baktı. "Nişanlım mı?"

Leyla, Baran'ın öfkeyle sıktığı yumruğuna baktı. Çok gergin bir andı. Baran'ın vucüdunun tüm hatları Ahmet'i çıplak elleriyle parçalarına ayırmaya hazır görünüyordu. Leyla bir adımla Baran'ın önüne geçti.

"Hayır, lütfen bunu Ahmet'e açıklamama izin ver. Sanırım bu kadarını yapmaya hakkım var."

Baran, Ahmet'ten gözlerini ayırmayarak Leyla'ya cevap verdi. "Hayır! Şimdi gidiyoruz."

"Lütfen Baran..." Leyla'nın içinde bulunduğu zor durumdan dolayı gözleri dolmuştu. Ahmet'i görmesiyle tüm duyguları alt üst olmuş ne yapacağını nasıl konuşacağını şaşırmıştı. Baran'ın aniden 'nişanlımdan uzak dur' diye çıkışması her şeyi daha da kötü yapmıştı.

Baran, Ahmet'ten gözlerini istemeyerek ayırarak Leyla'ya baktı. Leyla'nın çaresiz yüz hatları onu tam on ikiden vurdu. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Beş dakika sonra yanınızdayım," dedi sert bir şekilde.

Ahmet o sırada Leyla'nın omuzundan tutup ona çevirdi. "Ne demek oluyor bunlar Leyla?"

Baran, hiç istemeyerek tekrar masasına döndü. Zeliş de ona eşlik ediyordu.

Bıraksaydı, yüzünü bir güzel benzetseydim... Bu düşünceden sonra Baran'ın içindeki farklı bir ses yükseldi. Baran, sen nasıl birine dönüştün böyle? Bir kadın için kavga edecek adam mıydın sen? İçindeki canavarı ortaya çıkmasına müsade etme! Medenice hareket et...

Şu anda Leyla'yı bir kenara çekmekte olan kumral tenli uzun boylu adamı süzdü Baran. Baran'ın çenesindeki damar hızla atıyordu. Yeşil gözleri kıvılcımlar çakıyordu.

Zeliş, olayları hayretle takip etmişti. Bu öfkeyle Baran'ın Leyla'nın isteği üzerine tekrar masaya döneceğini hiç tahmin etmemişti doğrusu.

...

"Ahmet, babam beni Haşim Bey'in oğluna verdi. Nişanlandık... Sana söyleyecektim ama telefonun kapalıydı... Yapacak hiçbir şeyim yoktu, çaresizdim..."

Gözleri pişmanlıkla dolmuştu Leyla'nın.

Ahmet, dayanamayarak Leyla'nın yüzünü avuçların arasına aldı. "Eğer o adamla evlenmek istemiyorsan benimle, burada kal. Evleniriz hemen..."

Leyla çaresiz, başını iki yana salladı. "Olmaz, yapamam. Annemler zor durumda kalırlar..."

Ahmet'in yüzü sıkıntılı görünüyordu. Leyla'yı, bu şekilde burada bu kıyafetler içerisinde ve nişanlı olarak bulmak onun için beklenmedik bir durumdu. Son zamanlarda işlerden dolayı Urfa'yı bir süre ikinci planda bırakmıştı bu doğru. Ama, Leyla'sını unutmamıştı. İşlerini yola koyduğunda, tekrar dönüp Resul efendinin evinin önünde arabayla durup, takım elbiseler içinde kızını isteyecekti. Ve sonra da Leyla'sını alıp, İstanbul'a tekrar dönecekti.

Hayalleri suya düştüğünü anladığında hayal kırıklığı da kaçınılmaz oldu onun için. Sorumsuz davranarak, Leyla'yı son zamanlarda boşladığı için kendine lanetler okuyordu.

"Leyla... Hani evlenecektik, başkasına bakmayacaktın. Küçüklükten beri birbirimize sözümüz yok mu?"

"Yapma Ahmet. Dayanamıyorum artık. Sanki herşey benim elimde? Ben mi istedim başkasıyla evlenmeyi..."

Baran, o adamın Leyla'nın yüzünü ellerinin arasına almasını daha fazla müsaade edemezdi. Yine aynı şekilde hızlı adımlarla onların yanına gitti. "Gidiyoruz, Leyla."

Ahmet, kızgınlıkla Baran'a döndü. "Seninle evlenmek istemiyor! Neden zorluyorsunuz..."

"Çünkü başka seçenek yoktur." Baran, öfkesine hakim olmaya çalıştı. Leyla'nın önünde Ahmet'e kötü şeyler yapmak istemiyordu.

Leyla'yı Ahmet'ten uzaklaştırdı ve kendi tarafına çekti. Gözleri dolmuş olan Leyla'ya baktı kaşları çatık bir şekilde. Yüzünü kulağına yaklaştırdı genç kızın.

"Eğer, şimdi benimle bu restorandan çıkmazsan seni kucağıma alır çıkarırım."

Bu altı dolu tehditle Leyla gözlerini ayırdı. Baran bağırmış olsa herhalde bu fısıltısı kadar etkili olamazdı diye düşündü. "Ahmet, gitmeliyim."

"Leyla, tekrar düşün. O adamla evlenmek zorunda değilsin, benimle burada kal."

Baran, öldürücü bakışlarla ve gerilmiş bir vücutla ile bir adım attı Ahmet'e doğru. "Haddini aşıyorsun, gidiyoruz Leyla!"

Leyla'yı kolundan tuttuğu gibi restorandan çıkardı. Zeliş de hızla arkalarından geliyordu. Yüzü hayal kırıklığıyla doluydu bu geceden dolayı. Oysa o her şeyi düzeltmeye niyetliydi bu gece. İki arkadaşının aralarını tatlıya bağlayıp duygularını ortaya çıkarmak istemişti. Bütün planları suya düşmüştü.

"Bırak artık kolumu, acıtıyorsun!"

Baran, görevlinin getirdiği arabaya bindirdi Leyla'yı. "O adam için ağlamayı kes artık!" dedi Baran talepkar bir şekilde. O sırada Zeliş de biniyordu arabaya.

Leya, zarif burnunu kaldırdı, başı dikleşti. "Ağlamıyorum ben!"

Baran, öfkelendiği zaman kolayca hız limitini aşabiliyordu. İstanbul gibi bir yerde şehir içinde bu kadar hızlı kullanması iki genç kızı da korkutmuştu. Ama sesleri çıkmadı.

Araba, Otel'in önünde ürkütücü bir frenle durduğunda iki kızında yürekleri ağzına geldi.

"Hazırlanın, bu akşam Urfa'ya dönüyoruz."

Baran'ın sözleriyle beraber Leyla, başını Baran'a çevirdi hemen. "Neden? Üç günlüğüne gelmemiş miydik."

"İstanbul, canımı sıkmaya başladı. Siz hazırlanın!"

Leyla, kapıyı açıp hızla çıktı arabadan ve kapıyı çarptı. "Beyefendinin, keyfine göre gelip gidiyoruz zaten!"

"Dediklerini duydum." Baran da çıkmıştı arabadan.

"Sevindim," dedi Leyla büyük bir memnuniyetle. Otel'e gidiyordu hızla.

Zeliş, Baran'ın yanında durdu. "Gelinlik almayacak mısınız? Ahmet'i görünce çok sarsıldı. Anlayışlı olmalısın, sevdiği bir adama başka birisiyle evleneceğini söyledi. Empati kurmaya çalış."

"Kuramam Zeliş, kusura bakmasın. Adam, kıza burada kalıp onunla evlenmesini söylüyor. Bu ne cesaret!" Hâla, Otel'in girişine bakıyordu. "Gelinlik konusuna gelince, katologtan beğenir sonrada buradan getiririz. Daha fazla burada kalmayı göze alamam."

"Korkuyorsun değil mi? Onu kaybetmekten..."

"Hayır," dedi Baran sertce.

"Peki niye bu acele?"

"Odana git ve hazırlan."







***






Baran, bileti ayarladıktan sonra odasına gitmek için asansörden çıkarken koltuklarda oturan Leyla'yla karşılaştı. Merakla sağ kaşını kaldırdı. Leyla, Baran'ı görünce ayağa kalkıp ona doğru yürüdü.

Muzipce gülümseyerek, kollarını kuçağında birleştirdi.

"Urfa'ya bu gece dönmüyoruz. Gelinliğim daha alınmadı."

Baran, bu sözlerden sonra daha da hayrete düştü. Nereden çıkmıştı bu şimdi? Gelinlik alma merakı da neyin nesiydi? İstemeyerek gelen o değil miydi?

"Gelinliğini, Urfa'ya döndüğümüzde katalogtan beğenirsin. Bu gece gidiyoruz." Baran, sert ve kesin konuştu. Leyla'nın gülümsemesine aldırmıyordu. Bunun altında kesinlikle birşeyin olduğuna emindi.

Leyla'nın ela gözleri aniden öfkeyle kısıldı. "Buraya gelinlik almak için getirdin beni. Şimdi almadan döneceğimizi mi söylüyorsun?"

"Evet."

"Ben bir yere gitmiyorum. Beni-durakladı- Bizi çocuk gibi yönlendiremezsin."

"Leyla! Bu gece Urfa'ya geri dönülecek."

"Sana öyleyse iyi yolculuklar. Ben bir gün daha buradayım." Leyla'nın umursamaz tavrı Baran'ı şaşırtıyordu. "Ayrıca, benim senden habersiz Ahmet'le buluşacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun. Korkma, yaparsam çekinmeden gözünün önünde yaparım. Aynı senin gibi..."

Leyla'nın memnuniyetle parıldıyan tebessümü itikam zaferini simgeliyordu.

Baran'a diyecek birşey bırakmadan tekrar odasına doğru bir adım attı. Omzunun üzerinden Baran'a bakıp, "Yarın saat kaçta çıkarız çarşıya?" diye sordu içindeki kıpırtıları hiç çekinmeden gözlerine yansıtırken.

Baran'ın erkeksi vücudu tüm gücüyle gerginliği yansıtıyordu. Ellerini cebinden çıkarıp hızlı ve sinirli adımlarla Leyla'nın yanından geçti. Aynı zamanda sorusunu cevapsız bırakmıştı...

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now