Elli Birinci Bölüm

15.3K 578 19
                                    

"Neden yemeğe gitmiyoruz anlamış değilim Zeliha?" Soner genç kızın yanında yürürken sıkıntıyla sordu.

"Yemek uzun sürer, o kadar süre dışarıda kalamam. Bir kahveyle yetineceksin maalesef."

"Peki nereye gidiyoruz şimdi, arabam şu tarafta. Evin yakınlarında durmadım..." Sağ tarfı gösteriyordu eliyle. Zeliş'in acele adımları onu tedirgin ediyordu. O, onun yanında huzur bulmak sessizliğie gömülüp menekşelerine dalmak istiyordu. Çok mu şey istiyordu yoksa?

Zeliş Soner'in arabasına bindi tereddütle. Hala ne yapıyorum ben? Diye sorup duruyordu içinden kendine. Eğer birileri onları yalnız başına görürse çok fena olabilirdi. Bu delilik yapma fikri de nerden çıkmıştı? Bu cesareti ona kim veriyordu anlamadı.

Soner arabayı çalıştırdığında Zeliş, "Bu sokaktan çıktıktan sonra ana caddeden sağa dön..." diye yönlendirdi Soner'i. Soner ise usulca yanındaki kızın söylediklerini yerine getiriyordu. Hangi ara kızların dediklerini yerine getirir ve onların isteğiyle hareket eder olmuştu? Garip bir gülümseme kapladı yüzünü.

"İstanbul'a ne zaman dönüyorsun? Okul başlamadan hemen önce mi?" Soner'in meraklı sesi arabayla ilerledikleri sırada yükseldi.

Zeliş pencereden dışarıyı derin düşünceler içerisinden izlerken başını kaldırdı bu soruyla. "Bilmem, ailemden memleketimden ne kadar geç ayrılırsam benim için daha iyi... Orada çok yalnızım," dedi içten bir sesle. Aynı zamanda çok sessiz konuşuyordu.

Soner bu cevaptan pek memnun kalmamıştı. Bir iki gün sonra tekrar dönmek zorundaydı işlerinden dolayı. Burada uzun süre kalamazdı ama Zeliş'i de istiyordu yanında. Onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordu. Daha rahat davranabilmek istiyordu. Sadece bakışmak yetmiyordu ona...

"Artık yalnız sayılmazsın, ben varım." Gözlerindeki ışıltı genç kızın içini ısıttı. Garip bir şekilde hoşlanıyordu bu adamdan. Yanında olmak onu rahatsız etmiyordu. Tam aksine mutluluk veriyordu. Şimdiden alışmaya başlamıştı bile... Nedenini bilmediği bir çekim onu ona yaklaştırıyordu.

Ama yine de bu kadar kısa sürede tanıdığı bir adamın ona bu kadar yakın olmasına izin verecek değildi. Güven onun için çok önemliydi. Önce güvenmeliydi. "Kendini çabuk kapttırdın bakıyorum da... Sadece bir kahve içmeye gideceğiz o kadar. İstanbul'da da görüşeceğimizi nereden çıkardın?"

"Öyle hissediyorum ki beni bırakmak istemeyeceksin. Oraya gelir gelmez beni arayacaksın."

Ukala! Kendini beğenmiş işte! Zeliş, bu adamın böyle konuşmasına nasıl izin verirsin? Başını daha da kaldırdı, "Boşuna ümitlenme... Benzin istasyonundan sonra sola döneceksin..." dedi soğuk ve sert bir şekilde. Aynı zamanda yola konsantre olmaya çalışıyordu. Soner de bu cevaptan sonra sessizce arabayı kullanmaya devam etti.

Uzun bir yolun sonunda, "Gerçekten inanmıyorum sana, kimsenin görmemesi için bu kadar yol gidilir mi? Burada birisinin seni tanıması imkansızlaştı gerçekten de," diye söylendi yanındaki kıza.

Bu kadar yol sonrasında geldikleri yer ise normal bir kafeydi. Geleneksel dekora sahip ve fazla müşterisi olmayan bir kafe. Soner aklına gelen kötü düşünceler sonrasında kaşlarını çattı ve, "Söyle bana, burayı nerden biliyorsun? Yoksa daha önce başka sevgililerinle mi geldin?" diyerek sözlerine bu sorularla devam etti.

Zeliş gözlerini devirdi sıkıntıyla. "Sana ne! Biliyorum işte..." diye çıkıştı sorusunu cevaplamayarak.

Bir masaya oturduklarında Zeliş hemen garsona isteğini söyledi. Burada fazla zaman kaybetmemeliydi. Babasına eski okul arkadaşının yanına gideceğini ve akşam yemeğine orada kalacağını söylemişti. Geç kalmaması gerekiyordu çünkü merak edip arayabilirlerdi.

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now