KOLEJE DÜŞTÜK (Düzenlenecek.)

By nazarozkan

2.2M 130K 67.4K

Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşüns... More

Karakterler
1. Bölüm / Karahan Koleji
2. Bölüm / Gözleri, Hâlâ Gözlerimdeydi
3. Bölüm / Yeni Bir Arkadaş
4. Bölüm / Haz Edilmeyen Okul
5. Bölüm / Hay Ağzını Öpeyim
6.BÖLÜM •NEDEN DEĞİL, KİMİN İÇİN•
7.BÖLÜM •KAMERA SORUNSALI•
8.BÖLÜM •NE ZAMAN ANLAYACAKSIN?•
9.BÖLÜM •ARKADAŞ•
10.BÖLÜM •BENİM YANIM•
11.BÖLÜM •MASUM ÖPÜCÜK•
12.BÖLÜM •ÜZÜLMENİ İSTEMİYORUM•
13.BÖLÜM •DEĞİŞEN RİTİMLER•
14.BÖLÜM •ERTELEME•
15.BÖLÜM •BURAY?•
16.BÖLÜM •SANA İHTİYACIM VAR ANNE•
17.BÖLÜM •YOK DAHA NELER!•
18.BÖLÜM •KENDİME KIZIYORUM•
19.BÖLÜM •KALBİNİ KAZANABİLİRİM•
20.BÖLÜM •BİR SENEDİR Mİ?•
21.BÖLÜM •BENİM KIVIRCIĞIMSIN•
22.BÖLÜM •İYİ Kİ BU KOLEJE DÜŞMÜŞÜM•
23.BÖLÜM *GÜN*
24.BÖLÜM *KIZ KAVGASI*
25.BÖLÜM *FARK ETMİYOR*
26.BÖLÜM *PİJAMA PARTİSİ*
KARAKTERLERE SORULAR
27.BÖLÜM *SEVDİĞİM KIZ?*
28.BÖLÜM *KAZA*
29.BÖLÜM *BİZİ BIRAKMADI*
30.BÖLÜM *HATIRLAMIYORUM*
31.BÖLÜM *KÖPEK*
32.BÖLÜM *KORKTUM*
33.BÖLÜM *ZAMANLA*
34.BÖLÜM *SEN BENİM SEVGİLİMSİN*
35.BÖLÜM *AHENK...*
36.BÖLÜM *MAVİLİ*
37.BÖLÜM *ATEŞİN VAR*
38.BÖLÜM *YOK ANASININ GÖZÜ*
39.BÖLÜM *SAPIK MISIN?*
40.BÖLÜM *KAÇIRILMA*
41.BÖLÜM *SENİ KORUYAMIYORUM*
42.BÖLÜM *İZİN VERMEYECEĞİM*
43.BÖLÜM *ÖZLÜYORUM BE MAVİLİ*
44.BÖLÜM *SENİ SEVİYORUM*
45.BÖLÜM *BEN BUNA DAYANAMAM*
46.BÖLÜM *KALBİM ACIYOR*
47.BÖLÜM *PİŞMAN OLACAKSIN*
48.BÖLÜM *KÜÇÜK SARHOŞ*
49.BÖLÜM *TAKINTILI MANYAK*
50.BÖLÜM *NE OLUR GİTME*
51.BÖLÜM *YENİDEN*
52.BÖLÜM *GÜZELİMSİ BİR AKŞAM*
53.BÖLÜM *MAVİLİ'NİN GICIĞI*
54.BÖLÜM *ANNEANNE MAĞDURLARI*
55.BÖLÜM *SADECE BENİM*
56.BÖLÜM *BİZİM*
57.BÖLÜM *YEMEK*
58.BÖLÜM *YİĞİT SORUNSALI*
59.BÖLÜM *SEN ÖYLE SAN*
60.BÖLÜM *ŞEFTALİLER AŞKINA*
61.BÖLÜM *TEŞEKKÜR EDERİM*
KARAKTERLERE SORULAR 2
62.BÖLÜM *İYİ UYKULAR KIVIRCIĞIM*
64.BÖLÜM *BENİ BIRAKMA*
65.BÖLÜM *ÖLEYİM Mİ BEN?*
66.BÖLÜM *SÖZ*
67.BÖLÜM *EMİNİM*
68.BÖLÜM *NELER OLUYOR?*
69.BÖLÜM *KABUL*
70.BÖLÜM *YANIMDA KAL*
71.BÖLÜM *BENİ SEVİYORUM*
72.BÖLÜM *"A" HARFİ*
73.BÖLÜM *ÖZLEYECEĞİM*
74.BÖLÜM *ARAMIZA HOŞ GELDİN*
75.BÖLÜM *NEDEN HÂLÂ YANIMDASIN?*
76.BÖLÜM *BELKİ DE BİLEREK*
77.BÖLÜM *ÇİFTE SÜPRİZ*
78.BÖLÜM *MESAJ*
79.BÖLÜM *KARŞILIK*
80.BÖLÜM *AHENK RÜZGÂRLARI*
81.BÖLÜM *PİŞMANIM*
82.BÖLÜM *ÖZLEDİM*
83.BÖLÜM *BENİM YILDIZIM*
84.BÖLÜM *ZAMANI GELDİ*
85.BÖLÜM *YENİ BAŞLANGIÇLAR*
86.BÖLÜM *KENDİNİ SUÇLAMA*
KARAKTERLERE SORULAR 3
🍬BAYRAMA ÖZEL BÖLÜM🍬
87.BÖLÜM *SAKLI GERÇEKLER*
88.BÖLÜM *BİR SUÇUM YOK*
89.BÖLÜM *BEN SÖZÜMÜ TUTARIM*
90.BÖLÜM *YALVARIRIM*
91.BÖLÜM *DAYANAMIYORUM LAN!*
92.BÖLÜM *KIYAMAM Kİ*
93.BÖLÜM *ÇOK EĞLENECEĞİZ*
94.BÖLÜM *SİYAH KAPI*
95.BÖLÜM *ABİ*
96.BÖLÜM *GÜVENİYORUM*
97.BÖLÜM *ANIL ve KISKANÇLIKLARI*
98.BÖLÜM*SINIR*
99.BÖLÜM *KOCAMAN KOCAMAN*
🌸100.BÖLÜM🌸
101.BÖLÜM *PROBLEMLİ ESKİ SEVGİLİ*
102.BÖLÜM *YALNIZ DEĞİLSİN*
103.BÖLÜM *İLK HAMLE*
104.BÖLÜM *ÇOK YAKINDA*
105.BÖLÜM *YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE*
106.BÖLÜM *SENİ BIRAKMAM*
107.BÖLÜM "JUNIOR KARAHAN"
108.BÖLÜM *KARAHAN AİLESİ*
109.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 1)*
110.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 2)*
🌼YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM🌼
111.BÖLÜM *KİM BİLİR?*
112.BÖLÜM *BAŞARDIN*
KARAKTERLERE SORULAR 4
🌼FİNAL🌼
•ÖZEL BÖLÜM•
•ÖZEL BÖLÜM 2•
•ÖZEL BÖLÜM 3•

63.BÖLÜM *O...GİTTİ*

13.9K 821 314
By nazarozkan

İyi okumalar.✨

Medyada Emre🌸

Can'ın Ağzından

"Ne olmuş?"

"Bu çocuğun ne işi var burada?"

"İçmiş mi acaba?"

Kulağıma dolan yabancı seslerle zorlukla gözlerimi aralayıp etrafa baktım. Birkaç kişi başıma toplanmış bana bakıyordu. Gözlerimi açmamla geri çekildiler.

Yavaşça yerimden doğrulup etrafa daha dikkatli baktım. Dün yaşananlar bir bir aklıma gelince hızla yerimden kalktım.

"Ece? O nerede?"dedim karşımdaki insanlara bakarak.

"Ece kim evladım?"dedi yaşlı bir adam.

"Saat kaç?"dedim sorusunu es geçerek.

"Sekiz."dedi aynı adam.

Hızla cebimden telefonumu çıkartıp Ece'yi aradım. Ulaşılamıyordu. Allah kahretsin. Ya ona bir şey olmuşsa? Yiğit ona zarar verirse? Ona bir şey olma ihtimali nefesimi kesiyordu ve ben nefes almakta zorluk çekiyordum.

"Oğlum sen iyi misin?"dedi yaşlı bir kadın.

"B-ben iyi değilim."dedim kafamı iki yana sallayarak.

"O gitti."dedim fısıldayarak. Onlara aldırış etmeden koşmaya başladım. Arkamdan seslendiler ama ben koşmaya devam ettim. Onu bulmam lazım. Ona söz verdim ben. Seni koruyacağım ben dedim. Ara sokaktan çıkınca kendime küfür ettim. Ben sebep oldum her şeye. Ben bu lanet sokaktan gidelim dedim. O da bana güvenip beni dinledi. Emre, onu aramalıyım. Yerimde durup elimdeki telefondan Emr'nin numarasını buldum. Onu arayıp beklemeye başladım. Bekledikçe kalbim sıkışıyordu. Sanki görünmez bir el kalbimi sıkıyordu.

"Efendim?"diyerek telefonu açtı.

"Emre o gitti, götürdü onu."dedim.

"Kim gitti? Ne diyorsun lan sen?"

"Ece gitti. Allah kahretsin Yiğit götürdü onu."dedim bağırarak.

"Ne?"

"Emre ben Anıl'in evine gidiyorum. Oraya gelin."dedim ve telefonu kapattım.

Dolunay'ın Ağzından

"Dolunay?"diye seslendi Anıl. Ayakkabılarımı giyip kafamı kaldırdım. Anıl üstüne bir şey giymemiş bir şekilde merdivenlerden iniyordu. Sakin ol Dolunay, kaslarına bakma.

"Beyaz gömleğim nerede?"

Anıl'ın sesiyle kafamı iki yana sallayarak kendime geldim.

"Hangi beyaz gömleğin?"dedim anlamayarak.

"Geçenlerde aldık ya birlikte."dedi.

"Ha o mu? Şey ya hani sen dün bana bir kuzeninden bahsediyordun ya hani böyle çok seviyorsun çok sevimli diyordun. Ben de sana sinirlendim ve onu renklilerle makineye attım. Rengi biraz mor oldu. İstiyorsan getireyim giy."dedim gülerek.

"Dolunay kuzenim üç yaşında."dedi kaşlarını çatarak.

"Olsun sonuçta kız."dedim ben de kaşlarımı çatarak. Göz devirip arkasına döndü ve merdivenlerden çıkmaya başladı.

Acaba kötü mü ettim? Bence pembe kıyafetlerimle makineye atmalıydım, daha güzel olurdu. Arkasına dönmeden konuştu.

"Bana beyaz bir gömlek borçlusun."

Güldüm. Alırız canım.

Kapının alacaklı gibi çalmasıyla kaşlarımı çattım. Kim ki bu? Zaten kapının yanındaydım. Kapıyı açıp gelen kişiye baktım. Can'dı.

"Neden kapıyı alacaklı gibi çalıyorsun?"dedim.

"Anıl nerede?"dedi nefes nefese.

"Yukarda."dedim kaşlarımı çatarak.

Can kapının kenarına tutunup nefes alıp verişlerini kontrol etmeye çalıştı.

"Can sen iyi misin?"dedim merakla. Kafasını olumsuzca iki yana salladı. Ne olduğunu soracakken Anıl'ın sesiyle bakışlarımı merdivenlere çevirdim.

"Kim gelmiş?"

Can, Anıl'ın sesini duyunca beni itip içeriye girdi. Ne oluyor ya? Ece nerde ve Can neden bu kadar endişeli? Onu ilk kez böyle görüyordum. Kapıyı kapatıp ben de onların yanına gittim.

"Anıl gitti o, Yiğit, Ece'yi götürdü."dedi Can. Söyledikleriyle gözlerim kocaman oldu. Ne?

"Ne diyorsun lan? Nereye götürdü?"dedi Anıl.

"Bilmiyorum."dedi bağırarak.

"Gel oturalım, sakince anlat."dedim.

Sinirle bana döndü.

"Bu durumdayken sakin olamam ben."dedi bağırarak. Korkuyla bir adım geri gittim.

"Ne bağırıyorsun lan kıza?"dedi Anıl yanıma gelerek.

"Olmuyor Anıl, sakin olamıyorum, geldi götürdü sevdiğim kızı yanımdan ve ben hiçbir şey yapamadım. Sana kimse zarar veremez dedim ama Yiğit belki de..."dedi ve sustu. Anıl, Can'ın yanına gidip koluna dokundu.

"Kardeşim gel otur, neler olduğunu anlat."dedi Anıl. Can etrafa bakınıp kafasını salladı. Onlar salona giderken kapı tekrar çaldı. Üstümdeki şaşkınlığı atıp kapıya doğru gittim. Kapıyı açıp kimin geldiğine baktım. Emre ve Ahenk gelmişti.

"Can geldi mi?"dedi Emre. Anlaşılan haberleri var. Kafamı sallayıp kenara çekildim. Onlar da içeriye girince kapıyı kapatıp arkalarından salona gittim. Emre ve Ahenk, Can'ın karşısındaki koltuğa oturmuşlardı. Anıl'da yanındaki koltuğa oturmuştu. Ben de gidip Anıl'ın yanına oturdum. Can gözlerini hepimizde gezdirip konuşmaya başladı.

"Biz dün kurstan çıktık ama saat çok geç olmuştu ve ben de ara sokaktan gidersek eve daha kolay varırız diye düşündüm. Ece'ye sordum ve o de kabul etti. Neden? Çünkü bana güvendi, onu koruyacağıma inandı. Ben ne yaptım onu koruyamadım."dedi sinirle. Ahenk yerinden kalkıp Can'ın yanına oturdu.

"Can bak sen böyle yaparsan biz hiçbir şey yapamayız ki. Lütfen kendini suçlama. Hem biz neden polise gitmiyoruz?"dedi Ahenk. Can cebinden telefonunu çıkartıp bir şeyler yaptıktan sonra ekranı Ahenk'e gösterdi.

"Polise giderseniz sonuçlarına da katlanırsınız."dedi Ahenk.

"Bu mesaj özel numaradan geldi."dedi Can.

"Can anlatmaya devam et."dedi Emre.

"Sonra ara sokakta karşımıza Yiğit çıktı. O dans hocasına bizi o saate kadar tutması için para vermiş. Ben de yine bir kavga olmasın diye gitmesini söyledim. O da 'gideceğim ama yalnız değil' diyerek Ece'ye baktı. Onu ittim falan. Sonra Ece'nin kolunu tutarak yürümeye devam ettim ama bize yine engel oldu. Bir şeyler söyledikten sonra elindeki iğneyi boynuma batırdı. Dokuz saat uyuyacağımı söyledi. Ece'ye oradan gitmesini söyledim ama beni dinlemedi, gitmedi. Sonra yere düştüm en son duyduğum ses de Ece'nin bağırarak adımı söylemeseydi."dedi Can.

"Polise gitmeden bu işi halledemeyiz."dedim.

"Hayır polise falan gitmiyoruz, biz bulacağız Ece'yi."dedi Emre.

"Nasıl bulacaksınız acaba?"dedi Ahenk.

"Bizi çok hafife alıyorsun Ahenk."dedi Emre ayağa kalkarak.

"O zaman ben o dans hocasının yanına gidiyorum."dedi Can'da ayağa kalkarak.

"Biz de o sokaktaki güvenlik kameralarına bakmaya gidelim."dedi Anıl'da ayağa kalkarak. Biz dediğine göre beni de kastediyor. Ben de ayağa kalktım.

"Ben hala bir şey anlamadım. Nasıl çözeceksiniz bu işi?"dedi Ahenk anlamayarak.

"Sen kalk ayağa ben sana her şeyi anlatacağım."dedi Emre. Ahenk'te ayağa kalkınca hep birlikte kapıya doğru ilerledik.

Can herkesten önce kapıyı açıp evden çıkınca biz de arkasından çıktık.

"Emre sen nereye gideceksin?"dedi Anıl.

"Babamın yanına gideceğim, onun kolu uzundur."dedi Emre. Anıl kafasını salladı. Ben de kapıyı kapatıp Anıl'ın arabasına doğru ilerledim.

Can'ın Ağzından

Onları beklemeden bahçe kapısa doğru koştum. Kalbim acıyordu. Onu bulmam lazımdı. Benim yüzümden olduğu düşüncesi sürekli beynimde yankılanıyordu ve kendimden nefret etmeme çok az kalmıştı.

Şimdi ne haldedir, ne yapıyordur hiç bilmiyordum. Ona bir şey olursa kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğim.

Koştum. Kendime olan sinirimi sanki ciğerlerimden çıkartmak istermiş gibi daha hızlı koştum.

Kısa bir süre sonra kursa gelince kapının önünde durup soluklandım.

Derin bir nefes alıp kursa girdim. Dans edilen salona doğru ilerledim ve kapısını açtım. İçeride dört kız, dört erkek, bir de o Suat denen şerefsiz vardı.

İçeriye girip müzik çalan bilgisayara doğru ilerledim. Benim geldiğimi hiçbiri fark etmemişti. Bilgisayarı tutup yere fırlatınca müzik durdu ve herkesin bakışları anlamayarak benim bulunduğum tarafa döndü. Suat beni görünce yutkundu.

"Boşaltın lan burayı."dedim bağırarak. Herkesin bakışları bu sefer Suat'a döndü.

"Kime diyorum lan ben?"dedim sesimi biraz daha yükselterek. Bu sefer beni dinleyip hepsi teker teker salondan çıktılar. Bakışlarım Suat'a döndü.

"Ece nerde?"dedim ona yaklaşarak.

"B-bilmiyorum."dedi bir adım geriye giderek.

"Kaç para verdi lan Yiğit sana?"dedim bağırarak. Kafasını yere eğdi. Susması sinirlerimi daha çok arttırıyordu. Yüzüne bir tane yumruk atıp yere düşmesini sağladım.

"Yiğit nereye gidebilir?"dedim sakin kalmaya çalışarak.

Öksürerek yerinden doğruldu.

"Bilmiyorum, Yiğit'i tanımıyorum. Ben sadece söyleneni yaptım."dedi bağırarak.

"Senin o söyleneni yapman insanların canını yakıyor lan."dedim ben de bağırarak. Ona inanmıyordum. Aklıma bir şey geldi. Son kez ona bakıp kapıya doğru ilerledim. Salondan çıkınca içeriyi görebilmek için kapıyı hafif aralık bıraktım.

Suat yerinden kalkıp kafasını kapıya doğru çevirince geri çekildim. İçeriden sesler gelince aralık olan kapıdan kafamı uzattım. Suat telefonla konuşuyordu.

"Tanımıyorum dedim hemen inandı...Bir yumruk yedim senin yüzünden...Tamam dikkatli olurum...Kapatıyorum."dedi ve telefonu kapattı. Kapıyı sert bir şekilde itince duvara çarptı ve gürültülü bir ses çıkarttı. Suat şaşkınlıkla bana bakıyordu. Hızlı adımlarla ona doğru gidip elindeki telefonu aldım.

"Siz çok uyanıksınız değil mi lan?"dedim onu iterek.

"Ben..."

"Sen ne lan sen ne?"dedim bağırarak. Telefonu açıp son aradığı numarayı arayıp bekleme başladım.

"Ne var Suat?"diyerek telefonu açtı Yiğit.

"Ece nerede lan? Ne yaptım ona?"dedim bağırarak.

"Oo Can DOĞAN bu ne öfke? Sakin ol biraz. Ece nerede mi? Ece'yi bir daha göremeyeceksin. Bence onu aramayı bırak."dedi.

"Yigit seni öldürürüm anladın mı lan beni? Seni bulduğum zaman neler yapacağımı tahmin bile edemezsin ona bir şey yaparsan seni pişman ederim lan."dedim bağırarak ve telefon yüzüme kapandı. Yiğit'in telefon numarasını kendi telefonuma yazıp Suat'ın telefonu da yere fırlattım.

"Gelelim sana Suat efendi."dedim ona doğru bir adım atarak. Bir adım geri gidince sırıttım. Yiğit'e olan sinirimi bundan çıkartma fikri çok cazip geliyor şu an.

Hızla yüzüne bir yumruk attım. Bir adım daha geri gidince kolundan tutup düşmesini engelledim. Bu sefer kafayı gömdüm yüzüne. Kırılma sesi gelince onu sert bir şekilde itip yere düşmesini sağladım. Karnına birkaç tane takma attım. Olmuyordu öfkem dinmiyordu. Derin bir nefes alıp bir adım geri çekildim. Biraz daha burada kalırsam Suat buradan sağ çıkamayacaktı.

Ona iğrenerek baktıktan sonra hızlı adımlarla kurstan çıktım.

Telefonumun çalmasıyla elimdeki telefona baktım. Annem arıyordu. Derin bir nefes alıp telefonu açtım.

"Efendim anne?"

"Oğlum nerdesin, dün akşamdan beri sana ulaşamıyorum."dedi annem. Bir süre etrafa baktıktan sonra konuşmaya başladım.

"Ben iyi değilim anne. Kalbim acıyor."

Ahenk'in Ağzından

Emre arabayı şirketin önünde durdurunca indik. Birlikte şirkete doğru ilerledik. Sabah okulun kapısının önünden dönmüştük. Yiğit Ece'yi kaçırmış. Böyle bir şeyi nasıl yapar? Bir insan onu sevmeyen bir insan için bunu neden yapsın ki? Yiğit Ece'yi sevmiyor. Sevseydi böyle bir şey yapmazdı. Can'la konuştuktan sonra anneme haber vermiştim. Çok endişelenmişti. Polisi aramamızı söylemişti ama böyle bir şey yapmamasını söylemiştim. Ben böyle düşünürken çoktan şirkete girmiştik ve asansöre doğru ilerliyorduk.

Asansörün önünde durunca Emre asansörün düğmesine basarken ben de etrafa bakmaya başladım. Şirket çok büyüktü ve bir sürü çalışan vardı. Çoğunun gözü bizdeydi. Kaşlarımı çatarak onlara bakınca önlerine döndüler.

"Ahenk geliyor musun, ben gideyim mi?"

Emre'nin sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Asansöre binmiş bana bakıyordu. Ben de asansöre binince bir tuşa bastı. Kapılar kapanınca Emre'ye döndüm.

"Emre hani biz bir oyun oynamıştık ya ve ben kazanmıştım. Ben senden sadece bir şey istiyorum. Ece'yi bul."dedim.  Derin bir nefes alıp gülümsedi. Elini yanağıma koyup baş parmağıyla yanağımı usulca okşadı.

"Merak etme güzelim biz onu bulacağız."dedi. Kafamı sallayıp ona sarıldım. O da kollarını belime sarınca gözümden bir damla yaş aktı. Yiğit'in ona bir şey yapma ihtimali beni çok korkutuyordu ve Can çok kötü bir durumdaydı. Ya onu bulamazsak? Biz buna dayanamazdık. Ya Can?

Asansör durunca Emre'den ayrılıp yaşlı gözlerimi sildim.

"Ahenk ağlama lütfen."dedi Emre elimi tutarak.

"Denerim."dedim gülümsemeye çalışarak. Emre bir şey demeden asansörden çıkınca elimi tuttuğu için beni de arkasından çekiştirdi. Bir tane kapıya doğru ilerleyince ben de etrafa baktım. Bu katta kimse yoktu. Sadece altı tane oda vardı ve üç kapıda Emre'nin, Anıl'ın ve Can'ın adı yazıyordu. Diğer üç odanın kapısında da Ali KARAHAN, Emin DOĞAN, Kerem KORKMAZ yazıyordu. Ali amcanın odasının kapısının önünde durunca Emre kapıyı açıp benim geçmem için kenara çekildi. Elimi elinin arasından çekip içeriye girdim. İçeride Ali amca ve bize arkası dönük bir şekilde oturan bir kız vardı. Kapının açılmasıyla bakışlar bize döndü.

"Oğlum hoşgeldiniz. Bak kim gelmiş?"dedi koltukta oturan kızı göstererek. Kıza baktım hemen. Beyaz teni, sarı saçları, mavi gözleri vardı. Kız yerinden kalkıp bize doğru gelmeye başladı. Üzerine giydiği kırmızı mini dar elbisesi üzerine tam yapışmıştı ve fiziğini ortaya çıkarmıştı. 90-60-90 gibi bir şeydi lan fiziği. Bacak boyu da hey maşallah. Anası biraz daha içeride tutsa kız bacak olarak dünyaya geleceksmiş. Aklıma Emre'nin söyledikleri geldi.

***

"Tamam ben soruyorum. Kız arkadaşta aradığın özellikler nelerdir?"

"Hm. Bir düşüneyim. Böyle uzun boylu, sarı saçlı, 90-60-90 vücutlu manken gibi bir kız olmasını isterdim."dedi sırıtarak.

"Uzun boylu değilim, sarışın hiç değilim, vücut ölçülerim de 90-60-90 değil, manken de değilim. Emre bunların hiç biri bana uymuyor ki."dedim kaşlarımı çatarak.

***

Kafamı iki yana sallayarak kendime geldim. Saçmalama Ahenk.

"Emre."dedi sevinçle. Kaşlarım anında çatıldı.

"Pardon tanıyamadım."dedi Emre'de kaşlarını çatarak. İnşallah hiç tanımazsın.

"Oğlum, çocukluk arkadaşın Simge."dedi Ali amca. Ben niye bilmiyorum böyle bir arkadaşı?

"Ve ayrıca çocukluk aşkın."diyerek Emre'nin boynuna sarıldı. Ney ney ney? Çocukluk aşkı mı? E yuh ama. Ay bir de sarıldı? Beni görmüyor mu acaba bu uzun bacak?

"Biz ona çocukluk saçmalığı desek daha doğru olur."dedi Emre'de sarılmasına karşılık vererek. Lütfen bu bir rüya olsun.

"Malesef değil."
Git burdan.

Simge denen kız Emre'den ayrılıp konuşmaya başladı.

"Emre beni gezdirsene, buraları çok özledim ben ya."dedi. Senin o ağzına bir tane çakarım görürsün gezmeyi.

"Benim şu an gerçekten çok acil bir işim var."dedi Emre. Evet işi var. Ne için geldik ne ile uğraşıyoruz?

"Benden daha acil ne işin olabilir Emre? Boş ver. Bak kız babanla konuşmak için gelmiş, gel biz çıkalım."dedi Emre'nin kolunu tutup kapıya doğru ilerlerken. Valla ben bu kızı yolarım. Ay bana bir şeyler oluyor. Emre durup kolunu geri çekti.

"Simge gerçekten şimdi olmaz. Çok acil bir işim var."dedi Emre.

"Ya Emre lütfen."dedi.

"Lan benim arkadaşım kaçırıldı."dedim bağırarak. Herkesin bakışları şaşkınlıkla bana döndü. Sanırım fazla bağırmıştım.

"Anlamdım?"dedi Ali amca.

"Baba Can'ın sevgilisi kaçırıldı, yardım edersin diye yanına geldik."dedi Emre.

"Can sevgili mi yaptı ve o kız kaçırıldı mı?"dedi Simge kaşlarını çatarak. 

Evet gerizekalı öyle oldu.

"Oğlum polise gittiniz mi?"

"Hayır baba gidersek Ece'ye zarar verebilir."dedi Emre.

"Bu böyle olmaz, polise gitmelisiniz."dedi uzun bacak.

"Anlamadın herhalde polise gidemeyiz."dedim sinirle. Kızın bakışları bana döndü. Bana küçümseyici bir bakış atınca tek kaşımı havaya kaldırdım.

"Pardon tatlım da sen kimsin? Can'ın arkadaşı mısın?"dedi gülerek.

"Hayır tatlım ben Emre'nin sevgilisiyim."dedim. Bunu dememle yüzündeki gülümseme silindi ve şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı.

"Ne oldu tatlım neden şaşırdın?"dedim gülerek. Emre ve Ali amca bir şey demeden sadece bizi izliyorlardı ama Emre alttan alttan sırıtıyordu.

Simge kendisini toparlayıp gülümsedi.

"Sadece Emre'nin senin gibi bir kızla nasıl sevgili olduğuna şaşırdım."dedi beni baştan aşağı süzerek. Ben de kafamı yere eğip üstüme baktım. Siyah spor ayakkabılarım, kot pantolonum ve siyah tişörtüm vardı üstümde. Hızla kafamı kaldırıp kıza baktım.

"Ne diyorsun sen be?"dedim bağırarak.

"Ahenk."dedi Emre uyarır bir ses tonuyla. Şaşkınlıkla ona döndüm.

"Ne Ahenk'i ya? Duymadın mı bana ne dedi?"dedim sinirle.

"Ahenk sakin olur musun?"dedi. Bir şey dememe fırsat vermeden Simge'ye döndü.

"Kullandığın kelimelere dikkat et Simge. İnsanları kıyafetlerine göre yargılarsak senin hakkında pek iyi şeyler düşünmezler."dedi Emre ve ben eridim.

Simge sinirle bana bakıp Ali amcaya döndü. Ali amca gülüyordu ve Simge'nin ona bakmasıyla hızla toparlandı.

"Ben gidiyorum Ali amca, sonra görüşürüz."dedi ve kapıya doğru ilerledi.

"Şişt uzun bacak çantanı unuttun."dedim gülerek. Arkasına dönüp sinirli adımlarla koltuğa gidip çantasını aldı ve aynı şekilde odadan çıktı.

"Şu işin aslını bana da anlatsanız."

Ali amcanın sesiyle bakışlarım ona döndü. Bize meraklı gözlerle bakıyordu. Emre derin bir nefes alıp olayı üstün körü anlatmaya başladı.

"O alandaki güvenlik kameralarına baktınız mı?"dedi Ali amca.

"Anıl ve Dolunay bakacaktı."dedi Emre.

"Ben bir arayayım."dedim cebimden telefonumu çıkartarak. Dolunay'ın numarasını bulup aradım ve telefonu kulağıma götürüp beklemeye başladım.

"Efendim?"dedi ağlamaklı sesi.

"Dolunay, sen iyi misin?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Değilim. Yok Ahenk yok. Hiçbir yerde yok. Görüntüler silinmiş. Ya onu b-bulamazsak?"dedi. Dolan gözlerimle kafamı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldım.

"Bulacağız Dolunay, söz veriyorum bulacağız. Biz Ali amcanın yanındayız siz de oraya gelin."dedim.

"Tamam."dedi güçsüz çıkan sesi ve telefon kapandı. Ali amcaya ve Emre'ye baktım.

"Görüntüer silinmiş."dedim üzgünce. Emre bana doğru gelmeye başladı. Karşımda durunca bana sarıldı. Kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne koydum. Ali amca büyük camın orada telefonla konuşuyordu. Emre'nin telefonu çalınca benden ayrılıp telefonunu açtı.

"Efendim Can?...Babamın yanındayız... Tamam bekliyoruz."dedi ve telefonu kapattı.

"Sadece Yiğit'in numarasını bulmuş ama Yiğit telefonunu açmıyormuş ." dedi. Bir şey demedim. Ne diyebilirdim ki?

Ali amca telefon konuşmasını bitirip yanımıza geldi.

"Mert'le konuştum bize yardım edeceğini söyledi."dedi gülümseyerek.

"Mert kim?"dedim anlamayarak.

"Bilgisayarlardan çok iyi anlayan bir arkadaşım. Tüm güvenlik kameraları görüntülerini anında bulabilir ve ayrıca telefon sinyallerinden de Ece'nin yerini bulabiliriz."dedi Ali amca. Duyduğum haberle gülümsedim. Ece şimdi bulunacak mı?

Kısa bir süre sonra Can, Anıl ve Dolunay'da gelince Mert denen kişinin yanına gitmek için arabalara bindik.

Ali amcanın arabası önde biz arkasında onu takip ettik. Çok geçmeden tek katlı bir evin önünde durduk. Hızla arabalardan inip Ali amcayı takip etmeye başladık.

Ali amca zile basınca beklemeye başladık. Kapıyı yaklaşık 40 yaşında esmer bir adam açıp bize gülümsedi.

"Hoş geldiniz."dedi kenara çekilerek. Sırayla içeriye girdik. Mert denen adam bir yere doğru ilerleyince biz de onu takip ettik. Bir kapıyı açıp geçmemiz için kenara çekildi. İçeriye girince etrafı inceledim. Bir sürü bilgisayar ve bir sürü teknolojik alet vardı.

Mert denen adam bilgisayarın önündeki sandalyeye oturup bize baktı.

"Tam olarak olayım gerçekleştiği sokağı bana söyler misiniz?"dedi.

Can derin bir nefes alıp adamla konuşunca ben de Dolunay'ın yanına gittim. Dalgın dalgın elleriyle oynuyordu. Koluna dokununca irkilerek kafasını kaldırdı ve bana baktı. Bir şey demeden ona sarılınca anında bana karşılık verdi.

"Bulacağız onu."dedim fısıldayarak.

Adamın sesiyle Dolunay'dan ayrıldım.

"Sadece bu görüntüler var."

Hepimiz bilgisayar ekranına bakmaya başladık. Yiğit Ece'yi kucağına almış arabaya doğru ilerliyordu. Arabanın plakası yoktu.

Can'a baktığımda elleri yumruk olmuş kaşları çatık bir şekilde ekrana bakıyordu.

"Sadece bu görüntüler var, hepsini silmişler."dedi adam.

"Peki bu görüntü neden kalmış?"dedi Dolunay.

"Çünkü bu bilerek silinmedi. Amaç gözdağı vermek."dedim.

"Çok doğru."dedi adam.

"Bunun için mi buraya geldik? Ece'yi nasıl götürdüğünü görmek için mi?"dedi Can sinirle.

"Sakin ol delikanlı. Telefon sinyallerinden bulabiliriz. Bu çocuğun, telefonunu açmasını sağlarsak ve onu bir süre telefonun başında oyalarsak yerlerini kolayca tespit edebiliriz."dedi adam.

"Telefonununu açmıyor."dedi Can.

"Seni aramasını bekleyeceğiz."dedim.

"Telefonunu açmadan da yerlerini bulamaz mıyız?"dedi Emre.

"Ben o kadarını yapamam. Sadece telefonunu açtığı zaman bulabilirim."

"Ya hiç aramazsa?"

Dolunay'ın bunu demesiyle kimseden ses çıkmadı. Çünkü bu ihtimali kimse düşünmek bile istemiyordu.

Hepimiz bir köşeye çekilip beklemeye başladık. Ali amca gitmişti, Dolunay kafasını Anıl'ın omzuna koymuş etrafa boş bakışlar atıyordu, Can beni korkutacak şekilde sessizce koltukta oturuyordu, Emre ve ben de yere oturmuş Can'a bakıyorduk. Annem aklıma gelince ona haber vermek için telefonumu cebimden çıkartıp annemi aradım.

"Kızım?"

"Anne biz daha ondan bir haber alamadık, bekliyoruz. Ben belki bu gece eve gelemem."dedim.

"Kızım bizi merakta bırakma. Bak Can'a da iyi bakın. O çocuk her an her şeyi yapabilir."dedi annem. Bakışlarımı tekrar Can'a çevirdim. Telefonunu elinde çevirip yere bakıyordu.

"Tamam anne, kapatıyorum."dedim ve telefonu kapatıp cebime koydum.

Saat on ikiye geliyordu ve hala arayan yoktu. Zaman ilerledikçe benim umudum kayboluyordu. Can ayağa kalkıp konuşmaya başladı.

"Arayan falan yok. Boşuna bekliyoruz. Ne ben ne de siz, göremeyeceğiz Ece'yi artık. O gitti. Belki de çok uzaklara götürdü Yiğit onu. Benim onu bir daha hiç bulamayacağım bir yere."dedi.

"Saçmalama lan. Ne çabuk umudunu kaybettin. Böyle mi seviyorsun sen Ece'yi?"dedi Anıl sinirle. Can alayla Anıl'a döndü.

"Umut mu? Hanginizin umudu var?"dedi hepimize tek tek bakarak. Ama hiçbirimiz cevap vermedik, veremedik.

"Ben de öyle düşünmüştüm. Dayanamıyorum artık anladınız mı? Yiğit'in ona zarar verme düşüncesi canımı yakıyor. Tam bir gün oldu, Ece'yi bir gündür görmüyorum. Ben onu yanımdayken bile özlüyordum lan, şimdi..."dedi ve sustu. Gözünden bir damla yaş düşünce burukça gülümsedi.

"Hep onu korumak istemiştim. Onunla sevgili değilken bile onu koruyordum ben. Onun haberi olmasa bile ben onu hep koruyordum. Kendi kendime söz de vermiştim, canım pahasına da olsa seni koruyacağım demiştim. Ama olmadı, koruyamadım. Gözümün önünde, ellerimin arasından alıp götürdü Ece'yi."dedi. Hiç kimseden ses çıkmıyordu çünkü hepimiz umudumuzu kaybetmiştik ve sessiz kalmamız Can'ın söyledilerini doğruluyordu. Sessizliği bozan şey Can'ın telefonunun melodisiydi.

Heyecanla Can'a baktım. Telefonun ekranına bakıp bize döndü.

"Yiğit arıyor."

Ece'nin Ağzından

Zorlukla gözlerimi açtım. Nerdeyim ben? En son ne oldu?

Yattığım yerden doğrulup etrafa bakındım. Bir yatağın üstündeydim. Oda beyaz eşyalarla dekore edilmişti. Üstümdeki örtüyü kaldırıp ayaklarımı yataktan sarkıttım. Ayağa kalkınca başım döndü. Yatağın başlığına tutunup gözlerimi kapattım. Yaşananlar bir bir aklım gelmeye başladı. Yiğit beni kaçırmıştı. Hızla gözlerimi açıp kapıya doğru ilerledim. Lütfen kilitli olmasın. Kapının kolunu yavaşça aşağı indirdim ve kapı açıldı. Kapıyı açıp odadan çıktım. Sağıma ve soluma baktım. Etrafta kimse yoktu. Yavaş adımlarla karşıda gördüğüm merdivenlere doğru ilerledim.

Merdivenlere gelince duvarda asılı duran resimleri gördüm. Benim resimlerimdi. Resimlere bakarken merdivenlereden inmeye başladım.

"Çok beğendin bakıyorum."

Gelen sesle irkilerek karşıma baktım. Yiğit yemek masasından oturmuş yemek yiyordu. Hızlı adımlarla merdivenleri inip onun yanına gittim.

"Götür beni burdan."dedim bağırarak. Beni duymamış gibi yapıp yemeğini yemeye devam etti. Önündeki tabağı tutup yere fırlattım.

"Sana diyorum, götür beni burdan."dedim.

Yiğit bakışlarını bana çevirip gülümsedi.

"Böyle bir şey yapmayacağımı benden iyi biliyor olmalısın Kıvırcığım."dedi.

"Sakın bana bir daha Kıvırcığım deme. Anladın mı beni?"dedim.

"Sinirlenince çok tatlı olduğunu daha önce biri söylemiş miydi?"dedi alayla. Derin bir nefes aldım. Gözüme masanın üstündeki telefon ve çatal çarpınca gülümsedim.

"Sana da daha önce böyle yaparak çok itici olduğunu söyleyen oldu mu?"dedim ona bakarak.

"Şu an senden duydum ve çok mutlu oldum."dedi sırıtarak.

"O zaman biraz da ben mutlu olayım."dedim ve çatalı aldığım gibi Yiğit'in koluna sapladım. O inleyip kolunu tutarken ben de telefonu aldığım gibi dış kapıya doğru koştum.

"Ece gel buraya."dedi arkamdan bağırarak. Onu umursamadım. Kapının önüne gelince kilitli olmaması için dua ettim ve kapı kolunu aşağı indirdim. Kapı açılınca hızla evden çıkıp etrafa baktım. Bir sürü ağaç vardı ve etraf çok karanlıktı. Yiğit'in arkamdan geldiğini görünce ormana doğru koştum.

"Gidecek bir yerin yok Ece, gel buraya."dedi Yiğit. Bir yandan koşarken bir yandan da elimdeki telefonu açıyordum. Telefonu açınca ezbere bildiğim Can'ın numarasını tuşlayacakken son aramalarda onun numarasını gördüm ve hemen numaraya bastım. Telefonu kulağıma götürürken bir yandan da arkama bakıyordum. Yiğit'in bana yetiştiğini gördüm. Başım dönüyordu ve aç olduğum için de hızlı koşamıyordum. Etraf da karanlıktı ve bir şeyleri seçmem zor oluyordu. 

"Yiğit?"

Can'ın sesini duyunca gülümsedim.

"Can?"

Bir süre ses gelmedi.

"E-ece? Nerdesin sen?"

"Can ben bilmiyorum. Ormanın ortasında bir evdeyim. Yiğit peşimde, lütfen kurtar beni Can."dedim.

"Ece biraz daha telefonu açık tut lütfen, bak bulacağım seni, ben seni kurtaracağım. Hah tamam yerini bulduk. Geliyorum Kıvırcığım."dedi Can. Gülümsedim. Bir şey diyecekken ayağım takıldı ve dizlerimin üstüne düştüm. Telefon da hemen yanıma düştü. Arkama baktığımda Yiğit'in çok yakınımda olduğunu gördüm. Düştüğümü görünce adımlarını hızlandırdı ve yanıma gelip tepemden dikildi.

"Ece, Ece, Ece."dedi gülerek. Bir dizini kırıp yere diz çöktü. Dizlerim acıyordu ve gözlerim dolmuştu. Kaşlarını çatarak yanımda bir noktaya bakınca ben de kafamı eğip nereye baktığına baktım. Hızla eline yerdeki telefonu alıp kulağına götürdü. Gülerek Can'ı dinlemeye başladı.

"Can boşuna nefesini tüketme Kıvırcığını yakaladım. Siz de bence artık boşa yorulmayın, ne de olsa onu bir daha görmeyeceksiniz. Son kez ne söyleyeceksen söyle Ece'ye."dedi ve telefonu kulağından çekip ekranda bir tuşa bastı.

"Yiğit seni öldürürüm. Ona dokunursan seni pişman ederim lan."dedi Can bağırarak.

"Gerçekten Ece'ye söyleyeceğin son sözler bunlar mı?"dedi Yiğit alayla.

"Allah'ın belası. Ece ben seni kurtaracağım tamam mı Kıvırcığım?"dedi Can. Gülümsedim. O beni kurtaracaktı ben buna inanıyordum.

"Koruyamadın ama onu."dedi Yiğit gülerek.

"Sen benim elime geçmeyecek misin lan? O zaman seni kim koruyacak?"dedi Can.

"Hiç sanmıyorum."diyerek telefonu kapattı. Ayağa kalkıp benim de kolumdan tuttu. Kolumu geri çekmeye çalışınca da kolumu sıktı.

"Zorluk çıkartma ve ayağa kalk Ece."dedi Yiğit kaşlarını çatarak. Kolumu sert bir şekilde kendime çekince bu sefer izin verdi. Sinirle ayağa kalktım. Dizlerim çok acımasa da sızlıyordu.

Yiğit tekrar kolumdan tutup yürümeye başladı ve beni de peşinden sürükledi.

Tekrar eve gelince açık olan kapıdan beni içeriye itip o da içeriye girdi ve kapıyı kapatıp bana doğru gelmeye başladı.

"Son kez sevgilinle de konuştuğuna göre mutlusundur."dedi. Bir adım geri gittim ama o hala bana gelmeye devam ediyordu. Bir anda kolumdan tutup sırtımı duvara yasladı ve önüme geçip yüzüme doğru eğildi.

"Bak Ece koluma ne yaptın? Çatalı saplamak büyük cesaret."dedi alayla.

"Kafana saplasaydım keşke."dedim sinirle.

"Beni bu kadar sevmen ne kadar da güzel. Ama şunu bilmelisin ki Ece ben acıyı hissetmem, istersen o çatalı kalbime sapla benim için bir şey değişmez."dedi yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırarak.

"Senden iğreniyorum."dedim kafamı geri çekerek.

"Ah bebeğim ben de seni seviyorum." dedi. Onu omuzlarından ittim ama yerinden kımıldamadı.

"Şimdi ne yapacağız biliyor musun Ece? Ben koluma pansuman yapacağım. Sonra da..."

"S-sonra da?"dedim korkuyla.

"Sen sonsuza kadar benim olacaksın. Seni buna mecbur edeceğim."

•instagram;
•  nazozkan_
•_justreaders_

Continue Reading

You'll Also Like

654K 43.9K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
23.8K 2K 28
Aslında ikisinin iyi anlaşması için yapılmıştı....
18.9K 2.4K 46
Havuzun rengi kan kırmızısı. Havuzun içinde bir kadın. Havuzun içinde ölmek üzere olan bir kadın. ✨ 0538*: Hayatta kalmam için bir şey bul veya ya...
785K 45.6K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...