KOLEJE DÜŞTÜK (Düzenlenecek.)

By nazarozkan

2.2M 130K 67.4K

Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşüns... More

Karakterler
1. Bölüm / Karahan Koleji
2. Bölüm / Gözleri, Hâlâ Gözlerimdeydi
3. Bölüm / Yeni Bir Arkadaş
4. Bölüm / Haz Edilmeyen Okul
5. Bölüm / Hay Ağzını Öpeyim
6.BÖLÜM •NEDEN DEĞİL, KİMİN İÇİN•
7.BÖLÜM •KAMERA SORUNSALI•
8.BÖLÜM •NE ZAMAN ANLAYACAKSIN?•
9.BÖLÜM •ARKADAŞ•
10.BÖLÜM •BENİM YANIM•
11.BÖLÜM •MASUM ÖPÜCÜK•
12.BÖLÜM •ÜZÜLMENİ İSTEMİYORUM•
13.BÖLÜM •DEĞİŞEN RİTİMLER•
14.BÖLÜM •ERTELEME•
15.BÖLÜM •BURAY?•
16.BÖLÜM •SANA İHTİYACIM VAR ANNE•
17.BÖLÜM •YOK DAHA NELER!•
18.BÖLÜM •KENDİME KIZIYORUM•
19.BÖLÜM •KALBİNİ KAZANABİLİRİM•
20.BÖLÜM •BİR SENEDİR Mİ?•
21.BÖLÜM •BENİM KIVIRCIĞIMSIN•
22.BÖLÜM •İYİ Kİ BU KOLEJE DÜŞMÜŞÜM•
23.BÖLÜM *GÜN*
24.BÖLÜM *KIZ KAVGASI*
25.BÖLÜM *FARK ETMİYOR*
26.BÖLÜM *PİJAMA PARTİSİ*
KARAKTERLERE SORULAR
27.BÖLÜM *SEVDİĞİM KIZ?*
28.BÖLÜM *KAZA*
29.BÖLÜM *BİZİ BIRAKMADI*
30.BÖLÜM *HATIRLAMIYORUM*
31.BÖLÜM *KÖPEK*
32.BÖLÜM *KORKTUM*
33.BÖLÜM *ZAMANLA*
34.BÖLÜM *SEN BENİM SEVGİLİMSİN*
35.BÖLÜM *AHENK...*
36.BÖLÜM *MAVİLİ*
37.BÖLÜM *ATEŞİN VAR*
38.BÖLÜM *YOK ANASININ GÖZÜ*
39.BÖLÜM *SAPIK MISIN?*
40.BÖLÜM *KAÇIRILMA*
41.BÖLÜM *SENİ KORUYAMIYORUM*
42.BÖLÜM *İZİN VERMEYECEĞİM*
43.BÖLÜM *ÖZLÜYORUM BE MAVİLİ*
44.BÖLÜM *SENİ SEVİYORUM*
45.BÖLÜM *BEN BUNA DAYANAMAM*
46.BÖLÜM *KALBİM ACIYOR*
47.BÖLÜM *PİŞMAN OLACAKSIN*
48.BÖLÜM *KÜÇÜK SARHOŞ*
49.BÖLÜM *TAKINTILI MANYAK*
50.BÖLÜM *NE OLUR GİTME*
52.BÖLÜM *GÜZELİMSİ BİR AKŞAM*
53.BÖLÜM *MAVİLİ'NİN GICIĞI*
54.BÖLÜM *ANNEANNE MAĞDURLARI*
55.BÖLÜM *SADECE BENİM*
56.BÖLÜM *BİZİM*
57.BÖLÜM *YEMEK*
58.BÖLÜM *YİĞİT SORUNSALI*
59.BÖLÜM *SEN ÖYLE SAN*
60.BÖLÜM *ŞEFTALİLER AŞKINA*
61.BÖLÜM *TEŞEKKÜR EDERİM*
KARAKTERLERE SORULAR 2
62.BÖLÜM *İYİ UYKULAR KIVIRCIĞIM*
63.BÖLÜM *O...GİTTİ*
64.BÖLÜM *BENİ BIRAKMA*
65.BÖLÜM *ÖLEYİM Mİ BEN?*
66.BÖLÜM *SÖZ*
67.BÖLÜM *EMİNİM*
68.BÖLÜM *NELER OLUYOR?*
69.BÖLÜM *KABUL*
70.BÖLÜM *YANIMDA KAL*
71.BÖLÜM *BENİ SEVİYORUM*
72.BÖLÜM *"A" HARFİ*
73.BÖLÜM *ÖZLEYECEĞİM*
74.BÖLÜM *ARAMIZA HOŞ GELDİN*
75.BÖLÜM *NEDEN HÂLÂ YANIMDASIN?*
76.BÖLÜM *BELKİ DE BİLEREK*
77.BÖLÜM *ÇİFTE SÜPRİZ*
78.BÖLÜM *MESAJ*
79.BÖLÜM *KARŞILIK*
80.BÖLÜM *AHENK RÜZGÂRLARI*
81.BÖLÜM *PİŞMANIM*
82.BÖLÜM *ÖZLEDİM*
83.BÖLÜM *BENİM YILDIZIM*
84.BÖLÜM *ZAMANI GELDİ*
85.BÖLÜM *YENİ BAŞLANGIÇLAR*
86.BÖLÜM *KENDİNİ SUÇLAMA*
KARAKTERLERE SORULAR 3
🍬BAYRAMA ÖZEL BÖLÜM🍬
87.BÖLÜM *SAKLI GERÇEKLER*
88.BÖLÜM *BİR SUÇUM YOK*
89.BÖLÜM *BEN SÖZÜMÜ TUTARIM*
90.BÖLÜM *YALVARIRIM*
91.BÖLÜM *DAYANAMIYORUM LAN!*
92.BÖLÜM *KIYAMAM Kİ*
93.BÖLÜM *ÇOK EĞLENECEĞİZ*
94.BÖLÜM *SİYAH KAPI*
95.BÖLÜM *ABİ*
96.BÖLÜM *GÜVENİYORUM*
97.BÖLÜM *ANIL ve KISKANÇLIKLARI*
98.BÖLÜM*SINIR*
99.BÖLÜM *KOCAMAN KOCAMAN*
🌸100.BÖLÜM🌸
101.BÖLÜM *PROBLEMLİ ESKİ SEVGİLİ*
102.BÖLÜM *YALNIZ DEĞİLSİN*
103.BÖLÜM *İLK HAMLE*
104.BÖLÜM *ÇOK YAKINDA*
105.BÖLÜM *YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE*
106.BÖLÜM *SENİ BIRAKMAM*
107.BÖLÜM "JUNIOR KARAHAN"
108.BÖLÜM *KARAHAN AİLESİ*
109.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 1)*
110.BÖLÜM *DÜĞÜN TELAŞI (Part 2)*
🌼YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM🌼
111.BÖLÜM *KİM BİLİR?*
112.BÖLÜM *BAŞARDIN*
KARAKTERLERE SORULAR 4
🌼FİNAL🌼
•ÖZEL BÖLÜM•
•ÖZEL BÖLÜM 2•
•ÖZEL BÖLÜM 3•

51.BÖLÜM *YENİDEN*

17K 1K 494
By nazarozkan

İyi okumalar.✨

Medyada Âsi🌸

Emre'nin Ağzından

Kulağıma dolan zil sesiyle homurdanarak gözlerimi açtım. Kapının zili tekrar çalınca yatağımdan doğruldum. Neden kimse bakmıyor bu kapıya? Yatağımdan çıkıp kapıya doğru ilerledim. Odamdan çıkınca merdivenlerden de inip dış kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp gelenin kim olduğuna baktım.

"Ahenk?"dedim şaşkınlıkla.

"Günaydın."dedi gülümseyerek. Şaşkınlığımı üstümden atıp ben de gülümsedim.

"Günaydın sevgilim. Gel içeriye."diyerek kapının önünden çekildim. Ahenk içeriye girince kapıyı kapattım.

"Demet teyze yok mu?"dedi.

"Bilmiyorum."dedim esneyerek.

"Uyandırdım mı?"

"Evet ama önemli değil."dedim gülümseyerek.

"Yok bir de önemli olsun. Okula gideceğiz ve sen hala hazır değilsin."dedi o da gülerek.

"Ben hazırlanıp geliyorum. Sen salona geç."dedim. Kafasını sallayarak salona doğru gitti. Hızlı bir şekilde odama çıkıp hazırlandım. Tekrar aşağıya inip salona geldiğimde Ahenk'in koltukta oturmuş duvardaki resimlere baktığını gördüm. Benim geldiğimi fark edince bana dönüp gülümsedi. Yanına gidip oturdum.

"Hangi rüzgar attı seni bakalım buraya?"dedim.

"Her gün sen geliyorsun, dedim bugün de ben geleyim."dedi.

"Bak sen."dedim ona yaklaşarak.

"K-kötü mü e-ettim?"dedi gözlerini kırpıştırarak.

"Hayır."dedim yanağını öpüp ayağa kalkarak. Kafasını iki yana sallayarak ayağa kalktı. Aklıma gelen şeyle Ahenk'e döndüm.

"Ahenk?"dedim sırıtarak.

"Efendim?"dedi kafasını yukarı kaldırıp bana bakarak.

"Boyun neden bu kadara kısa?"dedim gülerek.

"Sen.."dedi işaret parmağıyla beni göstererek.

"Bana..."dedi kedisini göstererek.

"Kısa mı dedin?"dedi kaşlarını çatarak.

"Nasıl anlarsan."dedim sırıtarak. Omzuma bir tane vurdu.

"Ben kısa değilim, sen çok uzunsun."dedi.

"Böyle mi avutuyorsun kendini?"dedim gülerek.

"Ya Emre pislik yapmasana."dedi kaşlarını çatarak.

"Gel buraya gel."dedim onu kendime çekip sarılarak.

"Ya bırak. Senin çocukluk aşkın daha uzundur şimdi."dedi geri çekilip bana sinirli bakışlar atarak. Biraz oyundan kimseye zarar gelmez.

"Evet boyu uzundu."dedim.

"Ay bi de uzundu diyor. Sen beninle dalga mı geçiyorsun? Emre bak valla döverim seni."dedi.

"Ama uzundu."dedim gülerek.

"Ona git o zaman."diyerek arkasına dönüp dış kapıya doğru ilerledi.

Arkasına gidip kolundan tuttum. Onu kendime çevirip konuşmaya başladım.

"Gideyim mi gerçekten?"

"Hele bir git. Gör o zaman ne oluyor."dedi kaşlarını çatarak.

"Ahenk ikizler burcu musun?"dedim gülerek.

"Değilim."dedi homurdanarak.

Gülerek kapıya doğru ilerledim. Askılıkta duran montumu alıp üstüme geçirdim.

"Uzunmuş."diye homurdanan Ahenk'e güldüm.

"Ahenk, dedim ya onu en son sekiz yaşımdayken gördüm. Ondan sonra da bir daha görmedim. Boyunu nereden bileyim."dedim ona dönerek.

"Peki."diyerek dış kapıyı açıp evden çıktı. Küfür mü etti şimdi o bana? Arasından ben de ayakkabılarımı ayağıma geçirip çıktım.

"Trip mi atıyorsun?"dedim kapıyı kapatarak.

"Nasıl anlarsan."dedi yürümeye devam ederek. Yere eğilip ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamaya başladım.

"Kızım beklesene."diye bağırdım Ahenk'e.

"Aaa sevgilim senim boyun uzun bana yetiştirsin."dedi bana dönüp gülerek. İşim bitince arkasından koşup ona yetiştim. Ona yetişince kolumu omzuna atıp onu kendime çektim.

"Evet boyum uzun."dedim gülerek.

"Hem kısa boylu kızlar daha sevimli bi kere."dedi bana bakarak.

"Öyle mi dersin?"dedim ben de ona bakarak. Evin bahçesinden çıkınca kaldırımda yürümeye başladık.

"Evet."dedi önüne dönerek.

"Peki madem. Okula gidene kadar tüm kısa kızlara bakar fikrimi söylerim."dedim sırıtarak. Ahenk dirseğiyle karnıma vurunca güldüm.

"Ben de uzun erkeklere bakarım görürsün o zaman."dedi o da sırıtarak.

"Bak bakalım sonra dünyada uzun erkek kalıyor mu?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Bunu yapabileceğine inanıyor musun?"dedi gülerek.

"Onu yapamam belki ama seni, onlara bakma diye eve kilitleyebilirim."dedim.

"Babam da sonra seni kilitlesin."dedi gülerek.

"Okan amca faktörünü göz önünde bulundurmak bile istemiyorum." dedim homurdanarak. Gülerek yürümeye devam etti.

Kısa bir süre sonra okula geldik.

"Emre?"

"Efendim?"

"Kolej neden yanmış?"

"Öğretmenler odasındaki bilgisayara fazla yüklenmişler ve bilgisayarı çalışır bir vaziyette açık bırakmışlar. Bilgisayarın kablosu bu enerjiye fazla dayanamamış ve alev almış."dedim. Kafasını sallayarak onayladı. Birlikte okula girdik ve sınıfımıza çıktık. Can bizi görünce sırıttı.

"Günaydın."dedi.

"Günaydın."diyerek sıramıza oturduk.

"Günaydın kardeşim."dedi Anıl. Kafamı sallayarak cevap verdim.

"Ah yanıyor yüreğim ne olur beni anla."dedi Can, Anıl'la dalga geçerek. Gülerek kafamı iki yana salladım.

Anıl ona tek kaşını kaldırarak baktı.

"Anılaşkım bana bile bir kere şarkı söylemedin. Hatta senim sesinin güzel olduğunu bile bilmiyorduk yani ben bilmiyordum, çok şaşırdım."dedi gülerek.

"Onu zaten dün belli ettin kanka."dedi Ahenk gülerek. Aklıma dünkü olaylar gelince ben güldüm.

Anıl şarkısını bitirince Can ayağa kalkıp herkesin içinde 'Lan senin sesin güzel miydi?'diye bağırmıştı. Anıl onu tanımıyormuş gibi yaptı ama Can bu sefer de 'Çen büyüdün de çarkı mı çöylüyorsun?'deyince Anıl da elindeki mikrofonu Can'ın kafasına atmıştı. Son anda kafasına mikrofon yemekten kurulunca da 'Kafedeki herkse benden sıcak çikolata.'diyerek herkse sıcak çikolata ısmarladı. Hesabı da Anıl'a kilitleyince bu sefer Anıl'dan yediği dayaktan kurtulamadı.

Zil çalınca herkes yerine geçip oturdu.

"Ders felsefe. En sevdiğim. Bol bol konuşacağız."dedi Can sınıfın içinde bağırarak.

Çok geçmeden içeriye hoca girince ayağa kalktık. Yaklaşık 45 yaşlarında, orta boylu, saç rengi siyah olan bir kadındı. Günaydın faslından sonra hoca öğretmen masasına oturarak sınıfta gözlerini gezdirdi.

"Ben felsefe hocası Zehra. Sizlere verdiğim konular hakkındaki düşünceleriniz merak ediyorum. Sınıftaki yeni öğrencilerden başlayalım. Listeden isimlerini söylediğim kişi ayağa kalkıp bir yandan kendini tanıtsın bir yandan da sorduğum sorulara cevap versin."diyerek eline sınıf listesini aldı.

"Zaten biz de mutandız ya, aynı anda iki işi de yapalım."diye homurdandı Ahenk. Bu söylediğine güldüm.

"Anıl KORKMAZ."diyerek bize baktı. Tam adamını seçtiniz. Anıl ayağa kalkıp hocaya bakmaya başladı.

"Evet Anıl. Bize biraz kendinden bahset."dedi hoca.

"İsmim Anıl."dedi.

"Hocam arkadaş konuşmayı pek sevmez. İsterseniz onun yerine ben kalkayım. Benim konuşmakla aram fazlasıyla iyidir."dedi Can gülerek.

"Peki Anıl sen oturabilirsin. Sen kalk çocuğum. Adın ne?"dedi Can'ı kaldırarak.

"Adım Can, soyadım DOĞAN, annemin adı Elif, babamı adı Emin, tek çocuğum, bir tane sevgilim var, mantık olarak iki tane olması yanlış. Adı Ece. Ama ben ona Kıvırcığım diyorum çünkü saçları çok hoj, onu çok seviyorum, o..."

"Can, sadece adını sormuştum."dedi hoca gülerek.

"Artık nasıl dolmuşsa."dedi Ahenk gülerek.

"Ha bir de çok sevdiğim kankam var. Şu konuşan kız. Arada hainlik ediyor ama yine de seviyorum. "diyerek Ahenk'i gösterdi.

"Peki Can sana bir söz söyleyeceğim ve sen de bu sözden anladığın şeyleri bana söyleyeceksin. Tamam mı?"dedi hoca.

"Tamam hocam."

" 'Düşünüyorum öyleyse varım.' söz bu."dedi hoca elindeki listeyi masanın üstüne koyarak.

"Düşünmek önemlidir hocam."dedi Can.

"Sadece bunu mu anladın?"dedi hoca.

"Şimdi hocam bu adam düşünmüş, düşünmüş ve demiş ki 'düşünüyorum öyleyse varım'. Yani diyor ki ben düşünebiliyorum ve ben varım. İnsanım ve düşünebiliyorum. Bunu anladım."dedi Can.

"Peki Can oturabilirsin."dedi hoca. Can da kafasını sallayarak yerine oturdu.

"Ahenk YILMAZ."dedi. Ahenk ayağa kalktı.

"Benim hocam."dedi.

"Senin de bu söz hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum. Sence 'düşünüyorum öyleyse varım' sözü ne ifade ediyor senin için?"dedi hoca.

"Can'a katılıyorum hocam."dedi.

"Eklemek istediğin bir şey var mı?"dedi hoca. Ahenk kafasını olumsuzca iki yana salladı.

"Peki oturabilirsin."diyerek masanın üstündeki listeye baktı. Ahenk yerine oturunca ona dönüp gülümsedim.

"Emre KARAHAN."diyerek bize baktı.

"Benim."diyerek ayağa kalktım.

"Sen ne düşünüyorsun bu söz hakkında Emre?"dedi hoca.

"Aslında hocam arkadaşlara katılmıyorum. Bu söz düşünmenin erdem olduğunu savunmaz. Varoluş bağlamında birinci dereceden önem biçer diye düşünüyorum."diyerek yerime oturdum.

"Cool çocuk."dedi Ahenk gülerek.

"Çok hoj bir cevap Emreaşkım. Şuna bir plaket falan verin boş geçmesin."dedi Can'da gülerek.

"Peki Emre teşekkür ederiz. Sıradaki arkadaşımız Ece SOYDAN."diyerek Ece ve Dolunay'a baktı. Ece ayağa kalkıp gülümsedi.

"Benim hocam."dedi.

" 'Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır' sözü senin için ne anlam ifade ediyor?"dedi hoca. Ece bir kaç saniye düşündükten sonra cevap verecekti ki Can onda önce davrandı.

"Hocam bana da Mevlana'nın sözünü sorsaydınız ya. Gittiniz Descartes'ın sözünü sordunuz."dedi homurdanarak. Sınıftakiler Can'ın bu haline güldüler.

"Evet Ece seni dinliyoruz."dedi hoca Ece'ye bakarak.

"Hocam bilmek önemlidir, hiç bir zaman 'ben çok şey biliyorum' diyemeyiz çünkü bileceğimiz şeyler hiç bir zaman bitmez. Ne kadar bilirsek de bildiklerimizi karşımızdaki insanlara aktaramıyorsak aslında hiçbir şey bilmiyoruz demektir."dedi Ece.

"Anlamış gibi yapalım bence."dedi Can.

"Güzel cevaptı Ece. Oturabilirsin."dedi hoca gülümseyerek. Ece yerine oturunca hoca tekrar konuşmaya başladı.

"Son kalan arkadaş da ayağa kalksın."dedi Dolunay'a bakarak. Dolunay ayağa kalktı.

"İsmim Dolunay."dedi.

"Tamam yeter bu kadar bence hocam. Çok konuşmasına gerek yok bunun."dedi Can bağırarak. Hoca anlamayarak Can'a döndü.

"Ne biçim konuşuyorsun sen arkadaşınla?"dedi hoca şaşkınlıkla.

"Arkadaştan pek haz etmiyorum da ondan hocam."dedi sırıtarak.

"Ay ben sana bayılıyorum zaten."dedi Dolunay da göz devirerek.

"Dolunay eklemek istediğin bir şey yoksa oturabilirsin."dedi hoca.

"Hocam ne demek otursun? Bana Descart amcanın sözünü sordunuz ona da bir tane sorun öyle otursun."dedi Can itiraz ederek.

"Can susacak mısın kardeşim?"dedi Anıl kaşlarını çatıp Can'a sinirli bir şekilde bakarak.

"Sustum Anılaşkım."diyerek ağzına hayali bir fermuar çekti Can. Gülerek Ahenk'e döndüm. Elindeki kitaba bir şeyler yapıyordu. Ona yaklaşıp kulağına fısıldadım.

"Ne yapıyorsun Ahenk?"

Benim konuşmamla irkilerek geri çekildi.

"Ay Emre ne yapıyorsun ödümü patlattın. İngilizce hocası ödev vermişti onu yapmayı unutmuşum."diyerek önüne döndü. Kitabına ne yazdığına baktım.

"Yanlış yapmışsın."dedim. Bana bakıp ofladı.

"Hiç şaşırmadım. Neresini yanlış yapmışım?"dedi eline silgisini alarak. Elini tutup yazdıklarını silmesine engel oldum.

"Kendine biraz güven Ahenk. Yanlış yapmamışsın."diyerek önüme döndüm. Hoca ders anlatmaya devam etti.

Teneffüs zili çalınca Can ve Ece bizim yanımıza geldiler.

"Kanka sen ne yapıyorsun?"dedi Can anlamayarak.

"İngilizce ödevini unutmuşum onu yapıyorum."dedi.

Can şaşkınlıkla kendi oturduğu sıraya bakıp tekrar Ahenk'e baktı. Bir kez daha, önce kendi sırasına sonra tekrar Ahenk'e baktı. Bu hareketi bir kaç kez daha yaptıktan sonra Deadpool filmindeki adam gibi iki elini yanağına koyup ağzını 'o' şeklinde şaşırmış gibi yaptı.

"Kanka bitir, kitabını bana ver please."dedi.

"Tamam."diyerek işine geri döndü.

Biz biraz daha sohbet edince zil çaldı.

"Kanka ver artık şu kitabı."dedi Can. Ahenk göz devirip kitabı Can'a uzattı. Can hızlı bir şekilde kitabı alıp yerine oturdu.

"Şansımı seveyim lan. Kitabımı evde unutmuşum."dedi Can homurdanarak.

"Sevgilim keşke sadece kitabını evde unutsaydın, çantan da yok."dedi Ece gülerek.

"Bir insanın kafasının içi boş olursa böyle olur."dedi Yiğit denen çocuk.

"Bana mı dedin?"dedi Can kaşlarını çatıp Yiğit'e dönerek.

"Senden başka kafası boş insan mı var?"dedi Yiğit sırıtarak.

"Senden başka yok diye biliyoruz ama yine de sen bilirsin."dedi Can'da sırıtarak.

"Konuştuğun kelimelere dikkat et istersen, sonuçta burası benim okulum."dedi Yiğit sinirli bir şekilde.

" 'Benim babam senin babanı döver' de tam olsun."dedi Can gülerek. Bu söylediğine biz de güldük. Hoca içeriye girince Yiğit susmak zorunda kaldı. Hepimiz ayağa kalktık.

"Good morning everybody."dedi hoca.

"Good morning hocam."diye bağırdı Can. Yerimize oturduk.

"Open your homework."dedi hoca sıraları teker teker dolaşarak. Herkes kitaplarını açınca hoca ödevleri kontrol etmeye başladı. Sıra Canlara gelince hoca önce Ece'nin kitabına baktı.

"Where is your book Can?"dedi hoca kaşlarını çatarak.

"I forgot my book at home."dedi Can. Hoca bir şey demeden sıraları gezmeye devam etti. İşi bitince tahtanın başına geçti.

"Hocam?"dedi Can elini havaya kaldırarak.

"No Turkish Can."dedi hoca.

"Ney? Hocam yapmayın. Ben Türkçe konuşsam siz de İngilizce konuşsanız olmaz mı? Valla bakın hocam çok güzel anlaşırız."dedi Can. Hoca kafasını olumsuzca iki yana salladı.

"Peki hocam. Soruyorum. I want to iltifat etmek hocam my girlfriend. Okay misiniz hocam?"dedi Can gülerek.

"Daha önce ingilizceyi böyle katledeni de hiç görmemiştim. Et bakalım iltifatını Kıvırcığına."dedi hoca gülerek. Can, Ece'ye bakıp gülümsedi. Boğazını temizleyip başladı.

"Seviyorum your eyes, çünkü onlar very nice, bir kere look at me ondan sonra forget me." (alıntı) diyerek yerine oturdu. Ece utanarak önüne döndü.

"Yürü be kanka kim tutar seni?"dedi Ahenk gülerek. Ben de gülüp Ahenk'e döndüm.

"Senin gözlerin daha güzel."dedim.

"Yani kişiye göre değişir. Bana göre de senin gözlerin daha güzel, bir kere yeşil gözlü olarak dünyanın %2'lik bölümündesin."dedi gülümseyerek. Ben de gülümseyerek önüme döndüm.

Okulun bitmesine son bir ders kala teneffüs zili çaldı. Sınıftan çıkıp kantine gittik. Anıl işi olduğunu söyleyip üç ders önce gitmişti.

"Ben kendime bir şeyler alacağım. Siz de bir şeyler isterseniz kalkın kendinize alın. Sizin uşağınız yok. Bir tek Kıvırcığıma alırım."diyerek Ece ile birlikte bir şeyler almaya giden Can'a gözlerimizi devirdik. Birlikte bir masaya oturduk. Dolunay üzgün bir şekilde elleriyle oynuyordu. Ahenk'e baktığımda onun da Dolunay'a baktığını gördüm. Benim ona bakmamla bana dönüp gülümsedi.

"Dolunay sorun ne?"dedi Ahenk tekrar Dolunay'a dönerek. Dolunay kafasını kaldırıp bize baktı.

"Anıl'ın ne işi olduğunu merak ediyorum ama onu arayıp sormaya hakkım yok."dedi üzgünce. Can ve Ece gelip yanımıza oturdular. Ece aldıklarını masanın üstüne koyup bize ikram etti.

"Kıvırcığım ne yapıyorsun? Kalkıp alsınlar kendilerine."dedi Can.

"Can saçmalama."dedi Ece.

"Kanka sen ne hainsin. İnsan kankasına böyle mi yapar?"diyerek masanın üstündeki çikolatayı aldı Ahenk.

"Lan zaten benim param kime artistlik yapıyorsun?"dedim gülerek.

"Olabilir Emreaşkım. Bana verdin ve benim oldu. Hem senin paran benim param, benim param yine benim param. Paylaşmayı bil yani."dedi Can gülerek. Ben de gülüp Ahenk'e döndüm. Elindeki ısırılmış çikolatayı bana uzattı. Çikolatayı ısırıp geri çekildim.

Yanımıza elinde bir buket çiçekle bir çocuk geldi. Kaşlarımı çatarak çocuğa baktım.

"Hilal SEÇKİN hanginiz?"dedi gözlerini hepimizin üstünde gezdirerek.

"Benim."dedi Can gözlerini devirerek.

"Ha?"dedi çocuk anlamayarak.

"Benim Hilal'a benzer bir halim mi var kardeşim?"dedi Can homurdanarak.

"Hiçbirimiz."dedi Ece gülerek.

"Ama Anıl KORKMAZ bu çiçekleri Hilal SEÇKİN'e göndermişti."dedi çocuk anlamayarak. Kaşlarımı çatarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Hilal SEÇKİN kim lan?

"Anıl mı?"dedi Dolunay şaşkın bir şekilde.

"Sen ver o çiçekleri bana. Ben veririm kendisine."dedi Dolunay gülümseyip elini çocuğa uzatarak. Çocuk çiçekleri verip buradan uzaklaştı.

"Ne oluyor lan? Yeni yengemiz mi olacak şimdi?"dedi Can gülerek.

Dolunay elindeki çiçeğin üstündeki notu okumaya başladı.

"Bu akşamki yemekte bana eşlik edeceğini umuyorum. Anıl KORKMAZ. Ay bu ne? Anıl seni de o kızı da öldüreceğim."diyerek ayağa kalktı.

"Ben gidiyorum."diyerek kantinin çıkışına doğru koştu Dolunay.

"Şu an burada olanları biri Türkçe olarak açıklayabilir mi?"dedi Ahenk kaşlarını çatarak.

"Valla kanka anlasam, belki."dedi Can.

"Bence Üçüncü Dünya Savaşı çıkacak."dedi Ece.

Anıl bu işten sağlam çıkar umarım.

Dolunay'ın Ağzından

Cebimden telefonumu çıkartıp Anıl'ı aradım.

"Efendim?"diyerek telefonu açtı Anıl.

"Anıl neredesin sen?"dedim sinirli bir şekilde.

"Evdeyim, neden?"dedi.

"Tamam."diyerek telefonu kapattım. Gelen taksiyi durdurup bindim. Anıl'ın ev adresini verip beklemeye başladım. Elimdeki çiçeğe öfkeyle baktım. Bu çiçeği senin mezarına dikeceğim Anıl. Sen nasıl böyle bir şey yaparsın? Hilal'miş.

Taksi durunca ücreti ödeyip takside indim. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerleyip kapıyı çaldım. Anıl kapıyı açınca onu itip bağırmaya başladım.

"Nerede o kız Anıl? Sen nasıl böyle bir şey yaparsın? Hilal'miş. Bak sen. Ay Anıl delirtme beni nerede o kız? Bu çiçeği senin ve o Hilal denen kızın mezarına dikeceğim."dedim.

"Hilal mi? O kim lan?"dedi anlamayarak.

"Buna mı takıldın? Ne demek o kim? Çiçeği gönderdiğin kişi."dedim öfkeyle.

"Demek ismi Hilal'miş."dedi sırıtarak.

"Sen çiçek gönderdiğin kişinin ismini bilmiyor musun? Ay sen görücü usulü evlenirsin de bu kızla."dedim gözlerim dolarken. Etrafata gözlerimi gezdirince hazırlanmış bir yemek masası gördüm. Bir de yemek hazırlamış. Masayı dağıtmak için hızlı bir şekilde kurulmuş masaya doğru ilerledim. Anıl ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki hemen koşup belimden tuttu.

"Hey hey hey, dur! Sabahtan beri o masayı kurmak için uğraşıyorum. Dağıtmana izin veremem."diyerek beni geri çekti.

"Ya Anıl bırak."dedim çırpınarak. Anıl beni bırakmayıp daha sıkı tuttu. Kolları arasında ona dönüp konuşmaya başladım.

"Anıl, tamam seni affediyorum, barışalım ama ne olur, ara o kızı, gelmesin buraya."dedim yalvarır bir ses tonuyla.

"Artık çok geç. Geldi bile o kız."dedi bana yaklaşarak. Kafamı kapıya çevirdim ama kimseyi göremedim. Aklıma gelen şeyle hızla Anıl'a döndüm.

"Ay yoksa yukarıda mı?"dedim bağırarak. Anıl gözlerini devirdi.

"Hayır tabiki de. Şu an kollarımın arasında."dedi sırıtarak.

"O kız ben miyim?"dedim şaşkınlıkla.

Kafasını sallayıp burnunu burnuma sürttü.

"Ben böyle bir şey yapar mıyım?"dedi Anıl fısıldayarak. Utanarak gözlerimi kaçırdım.

"Hepsi bir oyun muydu?"dedim ona bakarak.

"Jeton kaç köşeli güzelim?"dedi gülerek.

"Dalga geçme benimle. Ben nereden bileyim oyun olduğunu?"dedim sinirli bir şekilde.

"Hem sen Hilal ismine neden bu kadar şaşırdın?"diye de ekledim.

"Çiçekçi çocuğa bir kız ismi salla, onun adına çiçeği gönder dedim. Ahenk, Ece ve Dolunay dışında bir isim olmasını istedim. Dolunay'dan bunu türetmiş."dedi gülerek.

"Anıl ben gerçekten çok korktum."dedim üzgünce. Gülümseyip bana sarıldı. Ben de ona sarılıp gülümsedim. Sarılmamızı Anıl'ın çalan telefonu böldü. Anıl benden ayrılıp cebinden telefonunu çıkarttı.

"Annem arıyor."dedi.

"Hoparlöre al."dedim. Kafasını sallayarak telefonu açtı.

"Anneciğim?"

"Oğlum? Nasılsın? Evde yalnız mısın? Yalnızsan geleyim mi yanına?"dedi Leyla teyze.

"Şey Leyla teyze ben yanındayım."dedim gülümseyerek.

"Ay Dolunay? Kızım barıştınız mı? Ne kadar sevindim anlatamam. Oğlum bak o kadar ağlamana deymiş."dedi Leyla teyze. Şaşkınlıkla Anıl'a döndüm. Ensesini kaşıyıp gözlerini kaçırdı.

"Anne ben seni sonra arayım mı? Evet bence de sonra arayayım. Görüşürüz." diyerek telefonu kapattı. Anıl'ın gözlerine bakmaya çalıştıkça gözlerini kaçırıyordu.

"Anıl bana bakar mısın?"dedim. Kafasını kaşıyarak gözlerime baktı.

"Dolunay kapatabilir miyiz bu konuyu?"dedi Anıl homurdanarak.

"Anıl neden çekiniyorsun? Erkekler ağlamaz diye bir şey mi var?"dedi.

"Bilmiyorum ama bunu öğrenmeni istemezdim."dedi.

"Sevgilim ya."dedim ona sarılarak.

"Olamaz. Ben bir tane daha Bay ve Bayan Smith'in evdeki kavgasına şahit olamam."diyerek içeriye dalan Can'la Anıl'dan ayrılıp arkama döndüm. Can'ın arkasından diğerleri de içeriye girince güldüm.

"İyide siz kavga etmiyorsunuz."dedi Can şaşkınlıkla.

"Neden kavga edelim?"dedi Anıl anlamayarak.

"Anılaşkım sen hala tek parça halinde misin?"dedi gülerek. Can'ın bu söylediğine hepimiz güldük.

"Lan ben hiç bir şey anlamadım. Ne oldu burada? Benim yeni yengem nerede?"dedi Can kafasını kaşıyarak.

"Ne yeni yengesi be? Hepsi Anıl'ın kurduğu bir oyunmuş."dedim.

"Anılaşkım oyun yaptığını söyleseydin ben Dolunay'ı iyice bir gaza getirir öyle gönderirdim."dedi Can gülerek. Etrafta gözlerini gezdirince yemek masasına takılı kaldı gözleri.

"Aman Tanrım didim. Bu ne güzellik?"diyerek masaya doğru gitti. Diğerleri de içeriye girince hep birlikte masaya doğru ilerledik.

"Kardeşim bunları sen mi hazırladın?"dedi Emre sandalyeye oturarak.

Anıl kafasını sallayıp"Ben ellerimi yıkayıp geliyorum."diyerek yukarıya çıktı.

"Dolunay sen bize kaşık, çatal getir. Sevgilin hepsinden sadece iki tane getirmiş. Birini ben aldım biri de Kıvırcığıma."dedi Can. Kafamı sallayarak elimdeki çiçeği masanın üstüne koydum ve mutfağa doğru ilerledim.

Mutfağa girince gördüm görüntüyle yüzümü buruşturdum.

"Dolunay, mutfağa girme."diyerek arkamdan gelen Anıl'a döndüm. Artk çok geç sevgilim.

"Anıl bu mutfağın hali ne?"dedim şaşkınlıkla dağılan mutfağa bakarak.

"Sevgilim, ben galiba yemek yaparken kendimi fazla kaptırmıştım."dedi gülerek. Onun bu haline güldüm.

"Anılaşkım bu çorba neden şekerli?"diye bağıran Can'la daha çok güldüm.

"İç lan işte. Onu bulduğuna şükret."diye bağırdı Anıl da.

"Bence sen artık mutfağa girme sevgilim."dedim

"Barıştık ya kızım. Artık gerek kalmaz."dedi beni kendisine çekip sarılarak. Ben de kollarımı onun beline sarıp gülümsedim.

"Getirin lan artık şu çatal, kaşıkları."diye tekrar bağırdı Can.

"Bu çocuk elimde kalacak."diye homurdandı Anıl.

"Seni seviyorum sevgilim."dedim ona daha çok sarılarak.

"Ben de."dedi Anıl. Koluna bir tane vurunca saçlarımı öptü.

"Ben de seni seviyorum."

•instagram;
•  nazozkan_
•_justreaders_

Continue Reading

You'll Also Like

110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
23.6K 2K 28
Aslında ikisinin iyi anlaşması için yapılmıştı....
1M 38.1K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
616K 40.4K 29
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...